Ümit UYSAL

Muratpaşa Belediye Başkanı

Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit UYSAL

Muratpaşa Belediye Başkanı  Ümit UYSAL

Dergimizin bu sayısında kapak konuğumuz olan Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal ile Muratpaşa ve Antalya üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Bir Antalya aşığı olan Başkanımız şehrin marka değerine değer katmak adına büyük uğraşlar vermekte.

Ümit Başkanımıza bu çetin süreçte başarılar diliyoruz.

 

Muratpaşa Belediye Başkanı

Ümit UYSAL

 

Başkanım öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

1970 Afşin doğumluyum. Antalyalıyım, anne tarafım Serikli, baba tarafım Gazipaşalı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdikten sonra memleketime dönüp avukatlık yapmaya başladım. Bu esnada da Cumhuriyet Halk Partisi’nin çok değişik kademelerinde görev yaptım. İl Gençlik Kolu Başkanlığı, İl Başkanlığı görevlerinde bulundum. 2002’de CHP’nin sekiz milletvekili çıkardığı seçimde İl Başkanıydım. Partim; 2014 yerel seçimlerine 40 gün kala, Muratpaşa’dan görev tebliğ etti. Bu şekilde seçime girdim ve görev almış oldum. Yaklaşık 14 ayı aşan bir süredir de Muratpaşa’da insanlarımızın mutluluğu için hizmet ediyoruz.

 

Sosyal medyayı nasıl ve ne sıklıkla kullanıyorsunuz?

Kullanıyoruz. Şahsi bir sayfam var, oradan önemli günlerimizi, önemli icraatlarımızı paylaşıyorum. Belediyemizin de bir sayfası var. Yeni bir mecra ve etkin bir mecra…

 

‘‘Biz asla göstermelik hizmet yapmıyoruz. Fotoğraflık işimiz yoktur. Projelerimizin toplamı bir projedir’’

 

Elbette ki birçok projeniz var ama sizin için en değerli ve önemli diyebileceğiniz proje hangisi?

Şöyle söyleyeyim; bazı kompozisyonlar vardır, toplamı bir şey ifade eder ama parça parça da bir şey ifade eder. Muratpaşa’da ki bizim belediyeciliğimiz toplamda bir projedir. Yani Muratpaşa’da insan hayatını bir yerden alıp bir yere getirmeye özenen bir projedir. Dolayısıyla yaptığımız işleri hep o kompozisyonun bir parçası olarak yapıyoruz. Hepsinin toplamı önemli.

Neler yaptığımızı hızla sayabiliriz: Muratpaşamız’da ki bütün yaşlı ve engellilere ulaşıyoruz, 7/24 ekip gönderip destek veriyoruz. Aynı zamanda yaşlı ve engelli vatandaşlarımız için yaşam alanı oluşturup sayısını arttırıyoruz. Muratpaşamız’da ki herkes için telefon ettiği andan iki gün içinde hizmete ulaşacağı bir ortam oluşturuyoruz. Belediyemiz sürekli interaktif iletişim içinde. Muratpaşa’da yaşasın yaşamasın, bütün insanlar Muratpaşa ile tüm şikâyetlerini bize iletebiliyor ve belediyemiz 48 saat içinde bu sorunla ilgili detaylı dönüş yapıyor. Bu bir standart.

 

‘‘Sokakta

büyüyen çocuk kalmasın

diyoruz’’

 

Muratpaşa’da kitle sporunu destekliyoruz. Vatandaşlarımızın tansiyon, şeker, kanser hastalığına karşı 21 noktada spor salonu açma projemiz devam ediyor. Üç tanesinin inşaatı bitmek üzere diğerlerini ise ihale etme noktasındayız. Yine Muratpaşamız’da yoksul annelerimiz için kreşlerimizi arttırıyoruz, iki tane açtık, birini önümüzdeki ay açmayı hedefliyoruz. Sayılarının dokuzu bulması için çabalıyoruz. Sokakta büyüyen çocuk kalmasın diyoruz. Bütün özel günleri kutluyoruz. Bütün kamu dairelerine yardım ediyoruz. Okullara, ibadethanelere, sağlık ocaklarına yardım ediyoruz. Bütün ibadethaneleri temizliyoruz. Okullarda, sağlık ocaklarında basit tamirat düzeyinde katkıda bulunuyoruz. Toplam komşuluğu geliştirici faaliyetlerde bulunuyoruz. Opera binamızla ilgili proje yarışmamız sürüyor. Bütün dernekleri aynı çatı altında toplayıp ortak hizmet vereceğimiz sivil toplum merkezimizin temelini attık. Hacı Bektaşi Veli Kültür Merkezimizin Zeytinköy bölgesinde temelini attık. Bahçeli’deki etüt merkezimizin temeline de başlayacağız. Yani biz asla göstermelik hizmet yapmıyoruz. Yaptığımız iş tüm Muratpaşalılara yayılacak standartta bir iştir. Fotoğraflık işimiz yoktur. Projelerimizin toplamı bir projedir.

 

Başkanım, Muratpaşa büyük bir belediye. Yönetmesi de haliyle epey zordur fakat geldiğiniz günden beri farkınızı da gösterdiniz. Muratpaşa Türkiye’nin neresinde?

Muratpaşa nüfusunun yarısı ekonomik düzeyi genel ortalamanın üzerinde. Eğitim düzeyi genel ortalamanın üzerinde bir insan topluluğu. O komşularımızla diğer komşularımızı hep birlikte kaynaştırmaya çalışıyoruz.

 

‘‘Biz insan

merkezli bir

belediyeyiz’’

 

Başkanım birçok park açılışı yapıyorsunuz. Az önce de belirttiniz şeker, tansiyon, kanser hastaları için spor salonları yapıyorsunuz. Bunu da bu düşünceyle mi yapıyorsunuz?

Tabii, bu da toplam kompozisyonun bir parçası. Hayat kalitesini bir yerden alıp bir yere götürmenin bir parçası.

Tabii, biz zaten insan merkezli bir belediyeyiz. En büyük projem insan dedim. Anlayan oldu, anlamayan oldu.

Biz mesela seçimlerden önce İngilizce, Almanca ve Rusça da propaganda yaptık. Çünkü yabancı komşularımız var İngiliz, Alman, Rus… Aslında oy kullanmıyorlar ama biz insan merkezli bir belediyeyiz, onlara da güvencedesiniz mesajı vermek istedik.  Mesela her dinde, her mezhepte cenaze kaldırıyoruz.

Bu da Muratpaşa’nın ne kadar global olduğunu gösteriyor.

 

Muratpaşa, antik çağdan beri böyle. Birçok farklı etnik grupların yaşadığı bir yer. Pamfilya, barış içinde bütün farklılıkların bir potada eritildiği bir yer. Bütün komşularımızı seviyoruz, bütün komşularımızı farklılıklarıyla beraber bağrımıza basıyoruz.

 

Hacı Bektaşi Veli Kültür Merkezi temeli atıldı. Aslında çok önemli ve Türkiye’nin ihtiyacı olan bir proje. Bundan sonra bu projenin diğer belediyelere de örnek olacağını düşünüyor musunuz?

Şimdi Zeytinköy bölgemiz bir takım suç örgütleri tarafından suiistimal edilen bir yerdir. Orda ki komşularımıza Antalya’ya giriş yapan bazı suç çeteleri gelir yaşamlarına müdahale eder. İnsanları suça sürüklemeye çalışırlar çünkü işsizliğin en yoğun olduğu bölgemizdir orası ve orda kendilerine bir zemin ararlar.

Şimdi orada oluşturacağımız manevi merkezler. İnsanlarımızı koruyacak, belli bir barış felsefesi etrafında daha korunaklı hale getirecek, daha cemiyet insanı haline getirecek. Bu amaçla o çalışmayı orada başlattık. Tabi ki sosyolojik olarak son derece pozitif, son derece gerekli çalışmalardır bunlar. Kent yaşamına, kent barışına çok katkı sağlayacak çalışmalardır.

 

‘‘Vatandaş olarak bir belediyeden ne bekliyorsam, kendim de onu yapmaya çalışıyorum’’

 

Siyaset hayatına çok erken yaşlarda atıldınız. Baktığınız zaman da aktif bir siyaset hayatındasınız, göstermelik bir siyaset hayatınız yok. Bu aktif siyaset alanına geçişiniz bir aile geleneği mi yoksa ailede size has bir özellik mi?

Aslında ben sadece düşüncelerini, ideallerini gömmeyen, hayata hırpalattırmadan, romantik bir şekilde, sevgiyle uygulamaya çalışan nöbetçi bir vatandaşım. Kendimi öyle çok siyasetçi gibi görmem. Vatandaş olarak bir belediyeden ne bekliyorsam, kendim de onu yapmaya çalışıyorum. Görev sürem bitince de bakarım duruma.

Aslında siyaset hayatın kendisidir. Benim farkım şu olabilir sadece; insanlar ergenlik çağında düşündükleri, bağları, zincirleri oluşmadan romantik ve idealist düşünceleri bir süre sonra kendilerine gerekçe yaratarak terk ederler. Ben terk etmeyenlerdenim. Terk etmeme konusunda inat edenlerdenim. Aslında en doğru fikirler o zaman oluşur. Çünkü henüz zincirler oluşmamıştır, hayat örselenmemiştir. Dolayısıyla 17 yaşındaki bir insan, doğru yetiştirildiyse genellikle doğru şeyler ister. Ben bu duyarlılıklarımı sürdürmeye çalışıyorum. Belki burada bir farkım vardır. Yoksa değilse sade bir vatandaşım.

 

Türkiye’nin görünen yüzü Antalya. Yılda milyonlarca turist geliyor ve Antalya’yı nasıl görüyorsa Türkiye’nin tümünü de o şekilde algılıyor. Burada Muratpaşa çok önemli bir görev üstlenmekte. Sizce biz daha fazla ne yapabiliriz, Muratpaşa ilerde nerede olmalı?

Kenti gezdiremiyoruz insanlara. Bunun nedeni genel kamu yönetiminin turizm politikası olmaması.  Yıllardır genel kamu yönetimi turizme sadece hasılatı üzerinden bakıyor.

Genel kamu yönetiminin turizm için talep yaratması lazım. Nerede? Avrupa’da. Nerede? Kuzey’de. Pazar neredeyse orada. Talep yaratmak da maliyet ister, bir tanıtım bütçen olması lazım. ‘‘30 milyar dolar turizmden kazanıyorum. Seneye de bu kadar kazanacağım.’’ Genel kamu yönetiminin turizmle iletişimi bu şekilde.

Oysa işletmecilik birimi şunu gerektirir: 30 milyar dolar kazıyorsanız bunun %3’ü tanıtım bütçeniz olacak. Şu anda bu 100 milyon dolar. Tanıtım bütçeniz yoksa pazarın hacmine uygun talep yaratamazsınız. Nitelikli talep yaratamazsınız. Nitelikli talep yaratamazsanız sadece fiyatla rekabet edersiniz. Sadece fiyatla rekabet ederseniz sadece seyahat acentelerimizin sırtına bırakırsınız yatak satma işini. Sadece seyahat acentelerimizin sırtına bırakırsanız en ucuza satarsınız. En ucuza sattığınız zaman cazibe merkezlerinize gelecek tipte insanları ülkenize getiremezsiniz. Bütün değerlerinizi pazarlayamazsınız. Muratpaşa’nın Antalya çevresinde 400 tane harabe şehri var. Kim gidiyor bunlara? Giden var mı? Çünkü bunun sunumu yok. Sunmadığınız bir şeyi birilerinin alıp tüketmesini bekleyemezsiniz.

Bırakın harabe şehirleri Kaleiçi’nin sunumu yok. Turistler dinlenmek için geliyor, tamam her şey dahil sistemi bizim turizmimizi kurtardı. Hiçbir kamusal faaliyet tanıtımı yokken fiyat cazibesiyle turizmimizin büyümesini ve ayakta kalmasını sağladı. Ama aslında bu bir kriz yönetimi halidir. Kronikleşmiş, sürekli devam eden bir kriz yönetim halidir. Bu sahici değildir. Bunun zaman içinde nitelikli taleple kırılması lazım. Yani artık odaları 100 dolara satar hale gelmesi lazım. Gidin Avrupa’da iki yıldızlı bir otelde kalın, fiyatına bakın, bir de bizim devasa tesis stoğumuza bakın. Bu garabetin ortadan kalkabilmesi için bir talep üretmeniz lazım.

 

‘‘Tanıtım faaliyetinin boşa gitmesi gibi bir şey söz konusu değildir’’

 

Peki, başkanım. Burada devletin ya da hükümetlerin özel bütçe ayırması gerekmiyor mu?

Efendim çok basit, makul bir işletmeci gibi davranması yeterli devletin. 30 milyar dolar yazıyorsan bir milyar dolarını ayıracaksın tanıtıma. Bakın boşa gitmez bu. Hem turizm olarak geri döner hem de dış politikada size geri döner. O ülkelerdeki imajınızla ilgili de size geri döner. Yani tanıtım faaliyetinin boşa gitmesi gibi bir şey söz konusu değildir.

 

Turunç Masa belediyecilik alanında bir ilk ve önemli bir proje. Turunç Masa’yı anlatır mısınız?

Turunç Masa bir iletişim standardıdır. Belediyeyi organize eder aynı zamanda. Herkes belediyeye bir telefonla ulaşabilir, hizmet almak için torpile, tanıdığa, aracıya ihtiyaç yoktur.  Belediye tüm aramalara standart bir muamelede bulunur. Standart muamele nedir? Ona hemen bir başvuru numarası verir, o vatandaşa geri döner, 48 saatlik süre içinde çözümü belirtmek için geri döner, çözemiyorsa eğer kaç saatlik bir süre içinde çözeceğine dair bir geri dönüş yapar. ‘‘Başka bir arzunuz var mı?’’ sürecine kadar da belediye ve vatandaş ilişkisi devam eder. Bu medeni bir kamu yönetim standardıdır. Dolayısıyla birkaç gün önceki toplantımızda müdürlerime şunu dedim: ‘‘Bu Turunç Masa’da asla gevşemeyin. Şunu bilin ki bütün Türkiye’ye yayılacaktır’’ bu tabi benim ülkemle ilgili arzuladığım bir rasyonel tahminim.

Bütün bu kurumlar vatandaşın parasıyla dönüyor. Biz bu kurumları sadece organize ediyoruz.  Dolayısıyla vatandaşın bu muameleyi görmek hakkı.

 

Ailenize zaman ayırabiliyor musunuz?

Az oluyor tabii. Bu işlerde görev alan kişiler her şeylerini feda etmek zorunda kalıyor.

 

Peki, aileden gelen bir şikâyet olmuyor mu?

Oluyor ama alışıyorlar zamanla. Onlar da kamu hizmetinin bir parçası haline gelmeye başlıyorlar artık.

Ama bazen birileri kızar bana ‘’ Beş yıl çabuk geçer’’ der. Ben de içimden derim ki ‘’Bunu bir müjde olarak kabul ediyorum.’’  Bu kamu hizmeti nöbetidir yani. Görev verilirse onurla yapıyorsunuz çünkü hayatınız daha anlamlı oluyor.  Hep söylerim yedi milyar insanız ve yaşayıp ölüyoruz. Bu süre içinde insanlar için, toplum için, doğa için daha anlamlı şeyler yapmış oluyorsunuz.  Ama görev verilmediği gün de nöbetten kurtulmuş oluyorsunuz. Daha düzgün ve daha organize bir aile, kişisel ve sosyal hayatınız oluyor. O da neden görev almadım diye üzülünecek bir şey değil.

 

Başkanım son olarak;  Muratpaşa ciddi anlamda çok önemli bir ilçe. 50 yıl sonra Muratpaşa nerede ve nasıl olmalı? Türkiye’den daha çok Dünya’nın neresinde olmalı?

50 yıl sonrası için tahmin yürütmek bu iletişim ve teknolojiyle oldukça güç. Ancak temennilerde bulunabiliriz. Benim temennim şudur: Güç merkezli değil, mutluluk merkezli, mutlu ve barışçı bir Muratpaşa… Daha çok mutlu, daha paylaşan, daha barışçı bir Muratpaşa isterim. Daha kuvvetli, kudretli, Dünya’da ilk beşe girmiş falan bunlar benim terminolojim değildir. Evet, elbette olanaklar gelişsin istersiniz ama merkez her zaman insanın daha mutlu olmasıdır. Kuvvet karın doyurmaz, toplumları çok da fazla ileri götürmez. Hani çok fazla kuvvetli olursunuz da 30.000 komşunuzu sabun yaparsınız. Hatta bazen çok negatif de etkileyebilir. Önemli olan o kuvvetin insanların mutluluğuna hizmet eder, organize olmuş olması.  Bu şekilde evrilirse insanlık Muratpaşa da bundan nasibini fazlasıyla alır.

Bu mimariye de yansır, yaşam standardına da yansır.  Ama bunu yapamazsanız sıkıntılı bir hayat olur. Aslında bize çok uzakmış gibi geliyor ama şuradan kuş uçuşu 300 km ilerde insanlar öldürülüyor. Bunu insanlık aşabilirse Muratpaşa da bundan nasibini alır. Değer yargıları o kadar hızlı gelişiyor ki gerçekten tahmin yapmak çok güç.

Örneğin bundan 25 sene önce insan hakları kavramını sadece siyaset yelpazesinin solundaki partiler savunuyordu. Hatta ilk CMK(karakollarda avukat bulundurma hakkı) çıktığında ben de adımı hemen listeye yazdırmıştım.  O zaman ücret ödemesi falan da yoktu, hemen karakollarda gönüllü olarak görev almaya başlamıştık. Birçok avukat arkadaşımız saldırıya uğruyordu.  Polis şöyle bakıyordu: ‘‘Hırsızın peşinden avukat geliyor, biz bu ülkeyi nasıl koruyacağız, bu toplum huzurla hayatı yaşar mı, hayatta kalır mı?!’’  Bakın sadece 25 sene geçti. Şimdi bütün siyasi partiler en çok ben savunurum insan haklarını derdinde. Bu yüzden 50 sene sonraki görüler çok zor olur ama temennimiz daha mutlu ve daha barışçıl olması. Hiç işsizimiz kalmasın, tüm çocuklarımız okul öncesi eğitimlerini alabilsinler, herkes işini yapabilsin, sanatla, sporla uğraşsınlar, herkes herkesi saygıyla karşılasın…

 

‘‘Muratpaşa için 50 sene sonrası öngörüde bulunmak çok zor olur ama temennimiz daha mutlu ve daha barışçıl olması.

Hiç işsizimiz kalmasın, tüm çocuklarımız okul öncesi eğitimlerini alabilsinler, herkes işini yapabilsin, sanatla, sporla uğraşsınlar, herkes

herkesi saygıyla karşılasın…’’

Add comment