Osman KOT

Oyun Oyun İçinde Başrol Oyuncusu

Oyun Oyun İçinde Başrol Oyuncusu Osman KOT

Oyun Oyun İçinde Başrol Oyuncusu  Osman KOT

Oyun Oyun İçinde Başrol Oyuncusu

Osman KOT

 

 

Tiyatroya çevrilmiş bir pavyon…  Hikayemiz bununla başlıyor. Tiyatroyu ayakta tutmaya, tiyatroyla ayakta kalmaya çalışan bir işletmeci… Selami Bey’in telaşı büyük… Oyuna kısa bir süre kala oyuncuların bir dizide rol alarak gelmeyeceklerini öğrenince ortalık karışır. Özer Tunca’nın yazıp yönettiği, Antalyalı tiyatroseverlerin kapalı gişe oynattığı bu durum komedisini izlemeyenler pişman olacak. Biz de gelecek sezon yeniden sahnelerde göreceğimiz bu oyunda sempatik tavırlarıyla yoğun ilgi gören oyunun başrol oyuncusu Osman Kot ile sıcacık bir sohbet gerçekleştirdik.

 

Osman Bey, sizi AŞT bünyesinde sahnelenen oyunlarda bol bol seyrediyoruz. Her seferinde farklı rol de farklı bir kimlikle karşımıza çıkıyoruz. Biz Gerçek Hayattaki Osman Kot’u tanıyabilir miyiz?

1986’da İstanbul da doğdum. Banka emeklisi bir anne babanın ilk çocuğuyum. İlkokul ortaöğretim ve üniversite eğitimimi İstanbul’da tamamladım. Benim için çok değerli olan sevgili hocam Müşfik Kenter’in öğrencilerinden biri olarak Haliç Üniversitesi Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’nden 2009 yılında mezun oldum. Tiyatroya lise yıllarında başladım. Önceleri okul müsamereleri, sonrasında ise tiyatro kurslarına gitmeye başladım. Eğitim anlamında ilk deneyimim, Bakırköylü Sanatçılar Derneği’nde 2001 yılında başladı. Daha sonra lise bitince konservatuvar sınavına girdim ve kazandım. Profesyonel olarak 2006 yılından beri çalışıyorum. İstanbul’da Devlet Tiyatrosu ve Kenter Tiyatrosu da olmak üzere birçok tiyatroda 2014 yılına kadar oyuncu olarak sahne aldım. Mezun olduğumdan beri bir fiil hep sahnede olmayı tercih ettim ve istisnasız her sezon sahnede oldum. Tabi yıllar içinde 3 tane dizi deneyimim 2 de sinema filmi deneyimim oldu. Aslen Karadenizliyim, annem Rizeli, babam Trabzonlu. Yani kaçarım yok. Bir tane erkek kardeşim var. O da İstanbul’da hukuk okuyor.

 

AŞT’ye nasıl dahil oldunuz? Bu süreçten bahseder misiniz?

AŞT’ye dahil olma sürecim tamamen Genel Sanat Yönetmeni’miz Mehmet Özgür sayesinde oldu. Kendisiyle bir TV dizisinde beraber görev aldığımız sırada tanıştım. Dizide başlayan bağımız giderek arttı ve abi-kardeş, usta-çırak -nasıl derseniz artık- 8 senedir beraberiz. Onun vesilesi ile AŞT gibi büyük ve huzurlu bir aileye ne mutlu ki dahil oldum.

 

Oyun Oyun İçinde’de Osman Kot’un rolünü açar

mısınız biraz?

“Oyun Oyun İçinde” de oynadığım karakter, işlerin yolunda gitmesi için uğraşan, kendi çıkarlarını öne çıkaran, hatta çalışanlarına bu uğurda kötü davranan bir adam. Aslında iyi biri değil, çünkü iyi bir patron olsa oyuncuları, oyun günü onu yüz üstü bırakmazdı. Olur olmaz sebeplerden dolayı maaşlarını kesen, çalışanlarına sert ve kötü davranan ama pavyonu da tiyatroya çevirecek kadar tiyatro sevdalısı bir adam bana göre. İkinci perdede, istiyor ki her şey giden oyuncuların oynadığı gibi olsun ama çalışanların oyunculuktan bihaber olmaları onun sinirini bozuyor. Onun siniri bozuldukça da seyircinin gülmekten siniri bozuluyor ve oyun sonunda onun yüzünü kara çıkarmayan çalışanlarını ödüllendirmesi aslında karakterin biraz daha insani tarafını çıkarıyor. “Oyun Oyun İçinde” fiyaskolar içinde şahlanan bir oyun. Çok fazla kuralları yok ve bu da izleyicilere keyif verdiği kadar oynarken de bize çok keyif veriyor.

 

Oyunun içerisinde ya da provalarda doğaçlama gelişen, unutamadığınız bir anınız var mı?

Provalarda bir sürü var ama en unutulmazı oyun esnasında, benim -Selami Bey karakterinin- müzisyenlere: ”Neredesiniz, niye geç geldiniz?” soruma, müzisyenlerden Alperen’in: ”KL08 (toplu taşıma araç numarası) yine geç geldi.” demesi beni bayağı zor durumda bırakmıştı. Hiç beklemediğim bir replikti ve ne yapacağımı şaşırmıştım sahnede. Seyirci güldükçe bende 1-2 dakika o repliğe gülmüştüm. Çok zor ama bir o kadar da eğlenceli ve unutulmaz bir andı.

 

Önümüzdeki sezonlarda, AŞT bünyesinde, farklı oyunlarda rol almayı düşünüyor musunuz?

Farklı oyunlarda oynamayı her oyuncu ister ama bu biraz Genel Sanat Yönetmenimize ve oyunları yönetecek yönetmenlerimize bağlı. Bize hangi rol uygun görülürse onu oynamak işimizin bir parçası. Elbette önümüzdeki sezonlarda uygun görüldüğüm oyunlarda seve seve rol alacağım. Tiyatroseverlerin gönlünde taht kurmuş olan AŞT, sahnelediği başarılı ve ilgi gören oyunları ile Antalyalıların gözdesi bir çatı. Ve bu çatı altında bu başarılı projelerin bir parçası olmak benim için her zaman gurur verici olacaktır.

 

Genelde komedi oyunlarında oyuna renk katan karakter siz oluyorsunuz. Dram düşündünüz mü hiç ya da her hangi bir tecrübeniz var mı?

Dram elbette düşündüm hatta İstanbul’da kendi kurduğum tiyatromda (Böyle de bir mazim var maalesef. Her özel tiyatro gibi İstanbul’da batmaya mahkum oldu.) bayağı ağır bir dram türünde oyunla 2 sezon oynadım. Ayrıca okulda iken de hep dram rolleri çalışmıştım. Dram türünde bir oyunda oynamak isterim elbette. Aslında komedi oynamak daha keyifli ama devamlı komedi oynamak çok şey tükettirir oyuncuya. Çok uzun deneyimler ve tecrübeler gerektirir. Ben daha o kadar deneyim sahibi değilim.

 

Bize genel olarak tiyatroya olan tutumunuzdan ve “Oyun Oyun İçinde”nin bu tutum içerisinde nerede olduğundan bahseder misiniz?

Tiyatro üretim dolu bir sanat… Seyirci üretir, yönetmen üretir, oyuncu üretir, dekorcu, kostümcü, ışıkçı, çalışan herkes nasıl bir katkıda bulunabilirim diye fikir üretir ve uygular. Bu kadar tüketim çağında böyle üretim dolu bir sanat her dönem saygıyı ve sevgiyi hak eder. Seyirciden sevgi, yöneticiden de saygı eksik olmadığı takdirde tiyatro sanatı insana insani değerlerini hatırlatan belki de en önemli unsurdur. Çünkü bütün tiyatro eserleri doğru insandan doğru kurallardan doğru ahlaktan dem vurur, iyiliği savunur. Ahlaksızlığı kötülüğü savunan bir tiyatro yoktur, olmamıştır ve asla da olamayacaktır. ‘Oyun Oyun İçinde’ ise tam olarak bu anlattıklarımı özetliyor. Bu yüzden önemli bir yeri var bende.

Tiyatroseverlere vermek istediğiniz bir mesajınız var mı?

 

Sevgili hocaların hocası Yıldız Kenter’in bir sözü vardır: “İki şeysiz yapılmaz tiyatro. Seyircisiz ve oyuncusuz. Işıksız, yönetmensiz, kostümsüz, dekorsuz tiyatro olur ama seyirci ve oyuncu olmadan asla.” Çok sevdiğim bir sözdür bu ve bu sözden yola çıkarak seyircinin tiyatro üzerinde payını unutmadan hareket edilmeli diye düşünüyorum. Onlar olmadan yaptığımız sanatın bir anlamı olmadığını söylemem gerekir. En önemli unsurların başıdır belki de seyirci. Oyun bittikten sonra bizi alkışlayanlar onlar ama esas alkışı hak eden, bütün bir sezon bizi yalnız bırakmayan Antalya seyircisinin. Onlar var oldukça biz varız. Umarım Antalya Şehir Tiyatrosu’nda bu ilgi nesilden nesile devam eder ve bizde bu ilgiye layık olmaya devam ederiz. Şunu özellikle vurgulamalıyım ki, 33 yıllık ABT’nin hayallerini AŞT  yaparak bize en büyük katkıyı veren, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanımız sayın Menderes Türel’e de şahsım adına çok teşekkür ederim. Desteğini üzerimizden hiç eksik etmeyerek sanata ne kadar değer verdiğini gösteriyor. Aslında en büyük minneti kendisine borçluyuz.

Son sözüm de TİYATRO İYİDİR…

 

Add comment