Paşa KORKMAZ

Paşam Pastaneleri Sahibi

Paşam Pastaneleri Sahibi Paşa KORKMAZ

Paşam Pastaneleri Sahibi Paşa KORKMAZ

Paşam Pastaneleri Sahibi

Paşa KORKMAZ  

Paşa Korkmaz ile Paşam Pastanelerini, markalaşmayı, hizmet kalitesini ve sektörel gelişmeleri değerlendirdik…

 

– Bize kendinizden bahseder misiniz?
İsmim Paşa Korkmaz. 01.09.1975 doğumluyum. Karatay Beşağıl köyünde doğdum ve yetiştim.
İlkokulu bitirdikten sonra Konya’ya geldim ve hizmet sektöründe çalışmaya başladım. 20 yıl hizmet sektöründe çalıştıktan sonra 15 yıl da işletmecilik yaptım. Yani 35 yıldır bu sektörün içindeyim. Evliyim ve Mehmet adında bir oğlum var.
1998 yılında kardeşlerimle birlikte Paşam Pastanesi’ni küçük bir imalathane olarak hizmete sunduk. Marketlere, bakkallara, büfelere ürünlerimizi verdik. Fabrikaların ürünlerini yaptık. 1999 yılında ise Paşam Pastanesi’nin dondurma bölümünü açtık ve işimizi büyütmeye başladık. Bu, ürünlerimizi insanlara doğrudan ulaştırma amacıyla attığımız bir adımdı. Biz bu işe adapte olarak çıraklığımızı bitirdik.
2000 yılında Paşam Pastanesi’ni daha da büyüterek kalfalığımıza başladık. Bu konuda çok emek sarf ettik ve 2005 yılında yavaş yavaş marka haline gelmeye başladık. İsmimin sonuna –M harfini koyarak Paşam isminin tescilini aldık ve markamızı oluşturmak için en önemli adımı attık.
Biz işimizi her şeyden önce sorumlulukla ve kaliteyle yaptık. Dürüstçe çalışmanın, özgüvenin, kalitenin ve hijyenin bir arada olduğu bir marka oluşturduk. Ailelere hitap ettik ve müşterilerimiz de bizi sevdi. Bunun sonucunda da ikinci şubemizi açtık.

Pastaneyi ilk açtığımızda müşteriler şans eseri geliyordu. Kimse bizi tanımıyordu. Biz de gelen müşterilerimize diğer ürünlerimizin tadına bakmaları için öneride bulunuyor, giderken de paketliyor ve evlerine götürmelerini sağlıyorduk. Tatlı dilli bir yaklaşım sergiliyor ve gidenlerin tekrar gelmelerini sağlıyorduk. Yaptığımız ürünlerin lezzeti insanlar tarafından tanınmaya başlamıştı. İlk başta ufacık bir kartopu halindeyken zamanla büyüyerek çığ haline geldik.

– Peki, insanlar sizi neden bu kadar sevdi?
Paşam Pastanesi’nin sevilmesinin 3 temeli aynı zaman da bizim vizyonumuzu oluşturuyor.
Bu nedenleri her toplantıda elemanlarıma da söylerim. Birinci olarak, biz hiçbir zaman hileyle ürün yapmadık. Yani mutfağımızda kullanılan malzemelerin kalitesini asla bozmadık. O malzemelere zam da gelse ürünlerini kullandığımız firmaları değiştirmedik. Bunun için mutfaktaki ustalarımıza baskı yapmadık.
İkinci olarak da ürünlerimizi her zaman günlük sattık. Akşam kalanları yurtlara, çocuk esirgeme kurumlarına, ailelere dağıttık ama asla ertesi gün tezgâha koymadık. İnsanlar da sabahları pastanemize geldikleri zaman o tazeliği fark ettiler, o lezzeti tattılar ve bizi tercih etmeye başladılar.
Üçüncü olarak; aileye verdiğimiz önem sayesinde müşterilerimizin güvenini, saygısını ve sevgisini kazandık. Para kazanmak amacıyla kurumumuzun seviyesini düşürmedik, uygunsuz insanları işletmelerimize kabul etmedik. Bu konuda da asla taviz vermedik.
Okulunda okumadım ama alaylı olarak bu işi meslek edindim. Ben işimi aşkla yapıyorum ve bu müşterilerime de yansıyor. İnsanlar bizim sıcakkanlılığımızı sevdiler.

– Sektördeki yeniliklerden bahsedebilir misiniz?
Konya’ya pastane konusunda bir ilk gerçekleştirerek aile bahçesi açtım. Bizim ustalarımız bana kızdı.‘Konya’da bahçede mi oturulur? İnsanlar gece gece pastaneye mi gelir?’ gibi sorular soruldu. Şimdiyse öyle bir noktadayız ki bahçesi olmayan pastane hiç yok. Biz sektörel yenilikleri takip etmek zorundayız. Bu kapsam da yurt dışı eğitimlerine katılıyorum. İtalya’ya, Almanya’ya Belçika’ya dondurmacılık eğitimi, pastacılık eğitimi ya da çikolata eğitimi almaya gidiyorum. Sürekli gelişiyor ve yeniliklere ayak uydurarak müşterilerimize sunuyoruz.
İstanbul ve Ankara’da pasta sektörü önde gidiyor ama Konya ili olarak onlara giderek yaklaşıyoruz. Çünkü ürün ve hizmet konusunda kaliteli ve yeni ürünler sunuyoruz. Böylece de onlara yaklaşıyoruz. Zaten yurt dışında diğer firmalarla beraber eğitimler alıyor, eğitimlerden aldığımız bilgileri, yenilikleri aramızda paylaşıyoruz.
Konya halkının damak zevkine uygun tatlar hazırlıyor, ar-ge çalışmaları yaparak yeni ürünler oluşturuyor, önce bir ön sunum yaparak nabzı ölçüyoruz. Eğer sonuç olumlu olursa ürünü halka sunuyoruz. Çünkü bu sektör tıpkı 6 aylık bir bebek gibidir. Bir bebek sıkıntısını söylemez, ebeveynlerinin anlaması gerekir. Bizim sektörümüzde de müşteri istemeden yenilikleri ona sunmamız gerekir.

-Bizimle paylaşabileceğiniz ilginç hikâyeleriniz, anılarınız var mı?
Bu sektör de çalışırken yaşadığım ve unutamadığım 3 tane anım var. Birisi özellikle çok duygusaldı. Zümrüt Apartmanı yıkıldığında orada çok sevdiğimiz insanları, komşularımızı kaybettik. O yıkım bizi büyük bir şoka soktu. Kış günüydü ve hava çok soğuktu. İnsanlar acı çekiyor, feryat figan bağırıyordu. Hepimiz ne yapacağımızı şaşırmıştık. Komutanın yanına giderek anons yapmak istediğimi söyledim. Ne duyuracağımı sordu. Bende insanları pastanemde misafir etmek istediğimi söyledim. Diğer pastanedeki arkadaşlarsa bu yaptığıma kızdı. Bir suyu bile 5 liraya verdiklerini ve para kazanmak dururken neden böyle yaptığımı sordular. Ben onları dinlemedim ve anonsu yaptım. Şu an o pastaneler yok ama biz hala buradayız.

Aileleri 10 gün boyunca gece – gündüz demeden pastanemizde ağırladık, hiçbir ücret talep etmedik. Orada basın, üst düzey yetkililer ve halk vardı. Bu üzüntünün içinde bir mutluluk yaşadım. İstanbul’da Pelin Pastanesi’nin sahibi olan üstadım Selahattin Bey aradı. Benimle gurur duyduğunu belirtti. İlk başta olayı anlayamadım. Meğerse tüm gazetelerde haberim çıkmış. “Paşam Pastanesi bizi çok güzel ağırladı” diye yazmışlar. İzmir’den, Ankara’dan birileri aradı ve çok mutlu oldum. Bir reklam amacı gütmeden, bir karşılık beklemeden yaptığım iyiliğin karşılığını gördüm.

– Bu sektör de umutsuzluğa düştüğünüz bir an oldu mu?
Evet, oldu. Konya’nın büyük marketlerine ürün veriyorduk. Amacımız ürünün tazeliğini muhafaza etmekti. Pastanemizde yapılan ürünlerin aynısını onlara sunuyor, ürünün kalitesiyle oynamıyorduk. 3 yıl boyunca ürünlerimizi dağıttık. Cirolarımızı da cirolarını da katladık. Bizi sevdiler ve ürünlerimiz de tutuldu. Ardından pürüzler çıkmaya başladı. Kutuların onlara masraflı geldiğini, kutuları bizim vermemiz gerektiğini söylediler. Onayladık. Anlaşmamıza bir uyuyorlarsa iki uymuyorlardı. Hepsini sineye çektik. Bir gün çeki almaya gittiğimde ileri vadeli bir çek verdiler. Tabi ki kabul etmedim, çeki hemen almasam büyük sıkıntıya girecektik. Çarem yoktu, onları ikna etmek için elimden geleni yaptım. Sonunda çeki normal vadeyle almayı başardım. Ardından onlara 1 hafta mühlet verdim ve bir daha ürün satmayacağımı söyledim. Bana inanmadılar, altın yumurtlayan tavuğu keseceğimi düşünmüyorlardı. Yüksek ciro yapan bir marketi bırakamayacağıma eminlerdi. Ama bıraktım. Bir haftanın sonunda ürünlerimi göndermedim. Araya hatırı sayılır bir sürü kişiyi sokmaya çalıştılar ama iş işten geçmişti. Bir daha toptan satış yapmayacağıma ve dışarıya ürün vermeyeceğime yemin ettim.
Bunun ardından sıkıntılı zamanlar yaşamaya başladık. Ciromuz bir hayli azalmıştı ve artık kapatmayı düşünüyorduk. Kimseyi işten çıkarmak istemiyordum. Sonra ürünlerimizi markette göremeyen ve beğenen kişiler gelip ürünleri doğrudan almaya başladılar. Satışlarımız bir anda artmaya başladı ve bir ay içinde tüm müşteriler döndü.
Marketleri kapatma sürecindeyken sevdiğim bir üstadım geldi. Ona durumu anlattığımda şunları söyledi: “Palet ağacını toprağın 25 santim altına dikersin ve sabah – akşam sulamak zorunda kalırsın. 5 yıl boyunca yüzeye çıkmaz ve bir fidan bile vermez. 6. yılında yüzeye çıkar ve bir anda büyümeye başlar. 7. yılında ise 6 yılda vermesi gereken meyveyi verir, kasa kasa dolar, koyacak yer bulamazsın.”
Bu hikâye beni çok etkilemişti ve ardından vazgeçmemeye karar verdim. Kendime güvenerek sabretmeye, yavaş ama emin adımlarla ilerlemeye başladım. Ve tıpkı o ağaç gibi biz de beşinci yılı bitirdiğimizde Konya’nın en iyi pastanelerinin tahtına yavaş yavaş oturmaya başladık. 15 yıldır faaliyet gösteren büyük bir marka haline geldik. Bu sabır isteyen bir işti. Umudun kesildiği anda umutların yeşerdiğini orada görmüştüm.

– Bünyenizde kaç kişiyi istihdam ediyorsunuz ve çalışanlarınızla ilişkileriniz nasıl?
40 – 50 kişi arasında çalışanım var. Tabi, yaz sezonunun yoğunluğuna göre bu sayı artıyor. Elemanlarım için ben bir patron değil, daha ziyade aileden birisi ya da bir dostum. Herhangi bir sorunlarında doğrudan bana gelebiliyorlar. Çünkü biliyorlar ki onların üzüntüsü benim üzüntüm, dertleri benim de derdim. 15 yıldan beri 40 kişiyi aynı kadro da tutuyorum. Bu kolay değil. Orası bir futbol takımı gibidir. Herkes kendi işini yaparsa o iş yerinde çok sakin ve sıcak bir ortam oluşur.

– Şube sayısını artırmayı düşünüyor musunuz?
İlk şubemizi Nalçacı Caddesi’nde, ikinci şubemizi Meram İlçesi’nde açmıştık. 2017 yılına yönelik bir yatırım projemiz var. Allah nasip ederse de Real yakınlarında üçüncü şubemizi açmayı düşünüyoruz. Selçuklu İlçesi’nde de Paşam Pastanesi olarak hizmet vermeyi düşünüyoruz.

– Sektörünüzde yeni katılımcılara, meslektaşlarınıza tavsiyeleriniz nelerdir?
Allah yardımcıları olsun. Hizmet sektörü en zor iştir. Bu işi sevmezseniz asla yapamazsınız. Ramazan da gece çalışırız, yazın yoğunluğa göre sabahlara kadar açık kalırız. Durağan değildir, sürekli bir hareketlilik söz konusudur. Müşteriyi sürekli hoşnut etmek ve güzel ürünler sunmak gerekir.
En önemli tavsiyem şudur; Evinize gelen misafirleri ağırladığınız gibi davranın, bu insanları mutlu eder. Müşteri memnuniyeti oluştuğu zaman işletme de kazanır, sektör de kazanır. Konya’da yeni yerler açıldığı zaman ben çok mutlu oluyorum. Çünkü bu sektörel bir kalkınmadır. O yüzden yeni açılan bir yere hayırlı olsuna ilk ben giderim. Desteğimi onlardan esirgemem. Nerede açıldıkları önemli değil, başarı olmaları için hepsini desteklemek gerekiyor.
Bu sektör üstü açık bir fabrikadır. Herkese ekmek verir. Çünkü en küçük işletme de bile en az 20 personel istihdam edilir. İnsanlara hizmet veren bu sektör de kazanmanın yolu mesleği sevmekten geçer. Zamanlarını ne kadar iyi değerlendirirlerse başarı hızları o kadar artar. Kaliteli ürün sunan herkesin bizim gibi iyi yerlere geleceğini düşünüyorum.

– Paşam Pastanesi olarak Ramazan ayına özel yenilikleriniz var mı?
Paşam Pastanesi olarak Ramazan ayında gündüz kapalıyız. Tezgâh satışlarımız var. Güllacımız, tahinli pidemiz, sıcak lokmamız var. Tatlılarımızı fıstığın en iyisini, tereyağının en lezzetlisini kullanarak kaliteyle sunuyoruz. Kalite, lezzeti de beraberinde getirir. Sahura kadar açığız ve sıcak yemekler sunmak için gayret ediyoruz. Kahvaltı, saç böreği, çökelek veriyoruz.

Gelen ailelerimiz rahat rahat tatlısını yesin, muhabbet etsin ve çocukları da bu süreçte sıkılmasın diye çocuk parkı yaptık. Çocuklarla ilgilenen, onlarla oyunlar oynayan görevli bir bayan elemanımız var. Sahura kadar Paşam Pastanesi olarak müşterilerimize en iyi hizmeti sürpriz lezzetlerimizle birlikte sunacağız.

Add comment