AKUT Kocaeli Ekip Lideri
RECEP ŞALCI
Afet ya da acil durumlarda akla ilk gelen gönüllü kahramanlar… Başkalarının hayatını kurtarmak adına büyük riskler alan ve bunu da tamamen büyük bir gönüllülük esasına dayandırarak gerçekleştiren iyi insanlar. AKUT ekipleri… AKUT Kocaeli Ekip Lideri Recep Şalcı ile AKUT konusunda merak ettikleriniz röportajımızda…
AKUT ile ilişkiniz nasıl başladı?
Aslında Gazi Üniversitesi Coğrafya Öğretmenliği bölümünü bitirdim. Şu an halen öğretmenlik yapmaktayım. Kocaeli’de yaşıyorum. 2003 yılından beri AKUT gönüllüsüyüm. AKUT ile 1999 Marmara depremindeki çalışmalarda tanıştım. O zaman kurtarma faaliyetlerinde arkadaşlarımla birlikte ben de çalıştım fakat profesyonel ve örgütlü bir yapıda değildik. Daha çok bireysel olarak destek verdik. Daha sonra 2002 yılında Kocaeli merkezli bir arama-kurtarma derneği kuruldu. SAKAY. 2003 yılında da bu ekip komple AKUT’a geçince AKUT’la tanışmış ve çalışmalara başlamış olduk.
AKUT’taki görevlerinizden bahseder misiniz?
AKUT’ta iki temel görevim var. İlki AKUT Kocaeli ekibinin lideriyim. Ekip Lideri olarak temel görevim; 7 gün 24 saat ekibimi operasyonlara hazır tutmak ve olası afet ya da acil durumlarda hazır bir şekilde göreve gitmek. Bunun dışında Kocaeli ekibinin organizasyonunu sağlamak, eğitimleri, donanımları, malzemeleri yani arama-kurtarma için gerekli olan her şeyi idari ve donanım anlamında tamamlayıp ekibi operasyonel olarak hazır tutmak.
Diğer görevim Eğitim Bölüm Sorumluluğu. Biliyorsunuz AKUT aynı zamanda Birleşmiş Milletler’in arama-kurtarma grubunda yer alıyor. Bununla alakalı olarak da bizim eğitimlerimizin belirli standartlarda olması gerekiyor. Özellikle son zamanlarda arama-kurtarma çok daha teknik ve donanımlı bir şekilde yapılmaya başlandı. AKUT’ta Eğitim Bölüm Sorumlusu olarak görevim; tüm Türkiye’de AKUT’a gönüllü olan üyelerin INSARAG (Uluslararası Arama-Kurtarma Danışma Kurulu) standartlarına uygun seviyede eğitim almaları ve operasyonlara yetkin bir şekilde hazırlanmaları için eğitim organizasyonlarını hazırlamak.
AKUT, dışarıdan eğitim desteği alıyor mu?
AKUT dışarıdan eğitim desteği alır, hatta eksik olduğumuz zamanlarda kimden, nerede olursa olsun eğitim talep edebilir. Şu ana kadar da dışarıdan birçok eğitim desteği aldık. Trafik kazalarına müdahaleden tutun tahkimat eğitimine, doğada arama-kurtarma eğitiminden sel eğitimine kadar farklı konularda dışarıdan destek aldığımız eğitimler vardır. En son ABD’li bir arama-kurtarma uzmanından eğitmen kadromuza yönelik olarak Büyükbaş Hayvan Kurtarma eğitimi aldık.
AKUT’taki gönüllülere eğitim veren kaç eğitmen gönüllünüz var ve onları kimler eğitiyor?
Operasyon türlerine göre eğitmen sayımız da değişiyor. AKUT’un 2110 gönüllüsü ve 36 ekibi dâhilindeki genel rakamları vereyim; enkazdan yani kentsel arama-kurtarmadan bahsediyorsak şu an yetişmiş yirmiyi aşkın eğitmenimiz var. Dağda arama kurtarmada ki özellikle AKUT’un en yetkin olduğu alanlardan bir tanesidir; on beşin üzerinde eğitmenimiz var. Akarsu ve sel kurtarmada 5 eğitmenimiz var.
Bunlar bir kısım eğitimlerini yurt dışından aldı, şu an gönüllülerimize eğitim veriyorlar. AKUT’un içerisinde Eğitmenlik eğitimleri yapıldı, bir kısmı da bu Eğitmenlik eğitimlerini tamamlayan arkadaşlarımız. Tamamı AKUT’ta kendi gönüllülerimize eğitim veriyorlar. Dediğim gibi standartları yüksek, teorik ve uygulama olarak yetişmiş arkadaşlarımız eğitmenlik yapıyorlar.
Bir gönüllünün operasyonel olması için gereken süreci kısaca aktarır mısınız?
Öncelikle dernekle ilgili temel prosedürleri yerine getirmesi gerekiyor. Tanışma toplantısı, 3 temel eğitim, akabinde evraklarla birlikte resmî başvuru ve mülakat. Mülakat sonrası kişinin AKUT Derneği ya da AKUT Vakfı gönüllüsü olması gerekiyor. Bunları yerine getirdikten sonra aksiyon alacağı alanı seçmesi gerekiyor. Bu alanlarda temel eğitimler var. Bu temel eğitimleri bitirdikten sonra operasyonel olması için daha ileri seviyede eğitimler var. Yani bir temel seviyedeki eğitimlerimiz bir de ileri seviyedeki eğitimlerimiz var. Bu ileri seviye eğitimleri bitirip bunlarda başarılı oldukları zaman operasyonel oluyorlar. Bu da tüm eğitimlere düzenli olarak katılım gösterdikleri takdirde yaklaşık bir buçuk-iki yıl gibi bir süre alıyor. Gönüllüler bu bir buçuk-iki yıl içerisinde tüm eğitimlerini tamamlarsa akabinde operasyonlara çıkabiliyorlar. Hangi konuda uzmanlaşırlarsa sadece o konuda operasyona katılabiliyorlar.
Kentsel arama kurtarmalarda da süreç aynı mı?
Kentsel arama-kurtarmadan bahsediyorsak,kişinin öncelikle INSARAG Farkındalık ve Enkaza Yaklaşma eğitimi alması lazım. Temel seviye olan bu eğitimlerden Farkındalık ile gönüllüler INSARAG standartlarını ve özellikle yurt dışı operasyonlarda gerekli prosedürleri öğreniyor; Enkaza Yaklaşma ile operasyonlarda kullandığımız aletleri tanıyor, kırma, delme çalışmalarında yetkin hale geliyorlar. Bu eğitimleri bitirdikten sonra Kapalı Alan eğitimi geliyor. Dar ve kısıtlı alanlarda nasıl hareket edileceğine yönelik bir eğitimdir.
Daha sonra İlk Yardım eğitimi ve Tıbbi Operasyonlar dediğimiz dar alanda, daha spesifik durumlarda neler yapılması gerektiğini anlatan bir eğitim veriyoruz. Akabinde İleri Enkaz dediğimiz, içerisinde tahkimat (enkazı sabitleme sistemi kurmak), tünel çalışmalarının olduğu eğitim süreci başlıyor. Bunları bitirdikten sonra diyoruz ki “Sen artık enkaz operasyonlarına çıkabilirsin.”
Doğada kurtarma çalışmaları işin en zorlarından. Bunun eğitimleri farklı mı?
Doğada arama-kurtarma için SAR-TECH eğitim serimiz var. SAR-TECH 3, SAR-TECH 2 ve SAR-TECH 1 diye adlandırdığımız, kolaydan zora doğru giden bir eğitim. Burada ipucu bilinci, doğada kaybolduğu zaman nelere dikkat etmesi gerekiyor, kazazedenin psikolojisi nasıl olur, yön bulma, rota belirleme, olay yeri yönetimi gibi konuları öğreniyorlar. Daha sonra bunların uygulamalarına başlanıyor. İpucu bilinci, iz sürme, patika arama, doğada yapılacak arama türleri, araziye göre arama türünü belirleme, kayıp kişinin nasıl aranması gerektiği gibi arama tekniklerini öğrendikten sonra o alanda operasyonel oluyorlar.
İpten, araziden bahsediyorsak; öncelikle burada fiziki yeterlilik olması lazım. Performans testlerinin yapılması lazım. Bu o kadar da zor bir şey değil, 20 kg’lık bir çantayla 5 km’yi 45 dakikanın altında yürümesi ya da koşması gerekiyor. Kişi bu şartları yerine getirince eğitime giriş hakkı kazanıyor.
İp biraz daha zor, çünkü ipte fiziki şartların daha üst düzeyde olması gerekiyor. Bu konu için de önce bireysel çalışmalarını yapıyorlar. Kendisi ipten iniyor, tırmanıyor. Bunları yaptıktan sonra Gergin İp Sistemleri dediğimiz kurtarmaya geçiliyor. Burada da makara sistemleri, tripot vb. aletlerin kullanımını öğreniyor ve bunları da başardıktan sonra ip alanında operasyonel oluyorlar.
Su için ise; çok iyi derecede yüzme bilmesi gerekiyor. Deniz ve akarsuyu ayırıyoruz. Akarsu kurtarmada raft botu kullanması, akarsuda nasıl hareket etmesi gerektiğini bilmesi gerekiyor. Bunları teorik ve uygulamalı olarak veriyoruz. Daha sonra bir tatbikata giriyorlar. Bu tatbikatta başarılı olursa diyoruz ki “Sen bu alanda yetkinsin ve operasyona çıkabilirsin.” ve sonunda operasyonel oluyorlar.
Bölgenizin afet ve acil durumlarla ilgili tarihçesi ile beşerî ve fiziki özellikleri hakkında bilgi verebilir misiniz?
Maalesef bölgemiz afet konusunda çok kötü bir konumda. Kuzey Anadolu fayının en aktif olduğu alanlardan bir tanesi Kocaeli. Çünkü hem İznik’ten hem İstanbul’dan gelen fayın birleştiği bir noktadayız. Baktığımız zaman tarihi dönemlerde büyük depremler meydana gelmiş. Her ne kadar İzmit’in depremsel olduğunu 1999 yılında görmüş olsak da, 1967 yılında, 1942 yılında burada büyük depremler meydana geldi. 1999 yılı, herkesin görsel hafızasına daha çok yerleşen bir deprem oldu sadece. Tabii bundan sonrada deprem olacak. Baktığımız zaman Kocaeli’de ortalama 156 yılda bir büyük bir deprem oluyor. İstatistiki rakam bu ama ne zaman olacağı belli değil. Belki 1 ay, belki 10 yıl sonra olacak. Bizim bunu beklemeden hazırlıklarımızı yapmamız gerekmekte. Özellikle küresel ısınma ile birlikte bölgemiz etkilenmeye başladı çünkü Karadeniz karasal iklimin geçiş noktası olduğu için kışlar sert geçmeye, yaz ve baharda da yağışlar artmaya başladı. Buda hem sel riskini hem de kışın karda mahsur kalma riskini ortaya çıkardı. Bunlar şu an için afet ortamı oluşturmasa da acil durumlar bakımından insanları tehdit eden unsurlar.
Kar da sizin için bir tehlike oluşturuyor mu?
Kartepe’de epey ciddi kar operasyonlarımız oluyor. Kocaeli çok kozmopolit bir yer. Hani “72 milletin olduğu yer” denir ya, tam da öyle. En fazla göç alan illerden biriyiz. Bu anlamda yerleşik düzen çok sağlanamadı. Sanayinin burada olması da bir risk oluşturuyor çünkü çok fazla tehlikeli madde üreten tesis var, bunların hepsi risk oluşturuyor. Gebze-Darıca arasındaki bölge, TÜPRAŞ yine çok riskli bölgeler. Bunlar büyük tehlikeler oluşturuyor.
Kimyasallarla ilgili, ne kadar zor durumda olduğumuzu anlatan örnek vereyim; 1999 depreminde yaşadığımız bir olay vardı, TÜPRAŞ’ın yanması. Hepimiz çok korktuk ama asıl korkmamız gereken şey yanan variller değil, onun yanındaki küre biçimindeki tanklardı. Çünkü onlar patladığı zaman 2-3 kilometrekarelik bir alanı kısa bir sürede komple yakabiliyor. Daha da kötüsü bunlardan yüzlerce var ve varlıkları bile çok ciddi birer tehlike. Maalesef bu alanda da Kocaeli yine hem kimyasallar, tehlikeli maddeler açısından hem de trafik kazaları açısından riskli bir bölge. Çünkü Asya’yı Avrupa’ya bağlayan ana arter buradan geçiyor ve bu alanda da bölge ciddi riskler barındırıyor.
AKUT Kocaeli ekibinin tarihçesi ve kapasitesi hakkında bilgi verir misiniz? AKUT Kocaeli ekibi ne zaman kuruldu?
AKUT Kocaeli ekibi 2003 yılında kuruldu. Şu an hâlâ 7 gün 24 saat nöbet sistemiyle görevine devam ediyor. Kapasitemiz hakkında bilgi verecek olursam; şuan birçok alanda operasyona çıkabilecek, yetkin personelimiz var. 25’i kadın, 75’i erkek 100 gönüllüye sahibiz. Bu 100 kişinin 60 tanesi eğitimli yani tüm eğitimlerini tamamlamış operasyonel kişiler. AKUT Kocaeli ekibi aynı zamanda malzeme olarak da donanımlı bir ekip. Bahsettiğimiz tüm arama-kurtarma alanlarında ekibimize yetecek operasyonel malzeme ve donanıma, iyi bir lojistiğe sahibiz. Kocaeli Fuarı, Tenis Kulübü yanındaki yerleşkemizde 50’şer kişilik 2 adet dersliğimiz, lojistik depomuz, giyinme odamız, toplantı odalarımız ve temel yaşam alanlarının yer aldığı 400 m² kapalı alanımız; eğitimler için kullandığımız 350 m² açık alanımız mevcut. Yine 4 tane aracımız var. Bunlar; 1 adet öncü ekip göndermek için kullandığımız Connect, bir adet 12 kişilik personel taşımada kullandığımız minibüs, 1 adet 4×4 Defender arazi aracı, 1 adet de malzeme naklinde kullandığımız kamyonet.
1999 Marmara depreminden sonra, Kocaeli’de bir AKUT ekibi kurmak için neden 4 yıl beklediniz?
Aslında 4 yıl değil iki yıl beklendi. Kurtarma ekibi kuruldu ve iki yıl sonra da AKUT’a dahil oldu. O dönemde çok fazla arama-kurtarma ekibi kuruldu. Yaklaşık 300’ün üzerinde. Bunun bir heyecanla hemen kurulması değil, yavaş yavaş, ayakları yere basa basa yürümesi gerekiyordu. Bu yüzden de biraz gecikti ama kurulduktan sonra da devam etti.
1999 depreminde neden bu denli büyük bir kayıp verdik? Aynı deprem 1999 yılında değil, şu an olsaydı neler değişirdi?
1999’dan önce bina stokları bugünkü kadar sağlam değildi. Birinci sebep bu, ikincisi de depremin yapısına baktığımız zaman, çok sığ bir depremdi yani yeryüzüne çok yakın bir yerde meydana geldi. Bu da onun yıkıma olan etkisini çok fazlaca artırdı. Tabii beton stokları, beton yapıları da buna uygun olmadığı için binalar yıkıldı ve insanlar altında kaldı. Bugün olsaydı ne olurdu? Bugün olsaydı kayıplar mutlaka bu kadar fazla olmazdı ve daha az can kaybıyla atlatırdık ama eğer 1999 depremi olmasaydı, yapı stokları bu kadar düzelir miydi, bina yönetmelikleri bu kadar değişir miydi tabii onu da konuşmak lazım.
1999 Marmara depreminden sonra, bölgedeki vatandaşların arama-kurtarma çalışmalarına ve afetlere karşı bakış açısı nasıl bir değişim gösterdi?
1999 depreminde zaten o bölgede yaşayan insanların çoğu arama-kurtarma çalışmalarına katıldı ki, rakamlarla bunu söyleyecek olursak; kurtarılan insanların bazı kaynaklara göre %95, bazı kaynaklara göre %97’sini oradaki vatandaşlar kurtardı, yani arama-kurtarma ekipleri %3’lük bir kısmı kurtardı. Tabii bu çaresizlik ve afetin tekrar olabilme ihtimali buradaki insanların kendi içinde ekipler kurmasına sebep oldu. Hazırlık yapılmasına başladı. Bölgede çok fazla arama-kurtarma ekibi kuruldu ama arama-kurtarma sabır ve istikrar isteyen bir iş çünkü Türkiye’de her yıl büyük depremler olmuyor ki, olmasın zaten. Bekleme sürecinde bu ekipler biraz sıkıldılar ve kendi disiplinlerinden vazgeçip varlıklarını fesih ettiler. Şu an için Kocaeli; Türkiye’de AKUT Arama-Kurtarma Derneği’nin olduğu illerden bir tanesi. Buradaki gönüllü arkadaşlarım ellerinden geleni fazlasıyla yapıyor.
Halkın arama-kurtarmaya bakış açıları nasıl, aslında Türkiye’de en çok yara görmüş illerden bir tanesi Kocaeli ama çok sıcak bakmıyorlar. Bunun sebebi de sanırım biraz psikolojik. Hani arama-kurtarmacıları görünce o eski yaralarını hatırlıyor, o yüzden bu çalışmalarla pek de fazla ilgilenmiyorlar.
Kocaeli, 17 Ağustos ve 12 Kasım depremlerinin yaralarını tümüyle sarabildi mi?
Fiziksel olarak % 80’ini sardı, binalarını yeniledi ama psikolojik olarak maalesef saramadı. 17 Ağustos geldiği zaman o insanlar acılarını hatırlıyorlar. Bazı bölgeler hâlâ yerleşime açık değil çünkü insanlar orada o acıları tekrar yaşamak istemiyorlar. Yine de Sakarya’ya göre çok ciddi anlamda toparladığını söyleyebilirim. Sakarya da aynı depremi gördü. Sakarya’ya göre daha iyiyiz ancak Kocaeli özelinde konuşacak olursam “Hem bina stokları olarak hem de psikolojik olarak tamamen toparlanamadık.” demeliyim. Aslında bu soruyu bir öğretmen olarak çok daha net cevaplayabilirim. O yıllarda çocuk olanların çoğu şu an problemli. Hem davranış hem de başarı anlamında. Bunu psikologlarla da konuştuk. Bağladıkları yer burası. 1999’da yaşadıkları ciddi bir travma. Eğitim camiasında konuştuğumuz, “1999 Çocuğu” diye bir kavram ortaya çıktı.
Bölgenizde en çok ne tür operasyonlara çıkıyorsunuz ve ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?
Sadece Kocaeli değil, aynı zamanda Batı Karadeniz Bölgesi de bize bağlı olduğu için en çok doğada arama-kurtarma operasyonlarına çıkıyoruz. Ayrıca her yaz Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ile birlikte KOSKEM projesi kapsamında Kandıra sahillerinde cankurtaranlık desteği veriyoruz ve 2005 yılından beri bu bölgede cankurtaranlık yapıyoruz. Bu bizim için de çok ciddi bir tecrübe oldu. Bunun dışında 1999 depreminden sonra oluşan eğitimli bir enkaz ekibimiz var. İstanbul ekibi ile ülkedeki ve dünyadaki büyük olaylara destek veriyoruz. Onun dışında dağ arama-kurtarma, akarsu ve sel olaylarına müdahalelerde bulunuyoruz. Kar operasyonlarına da çıkıyoruz.
Hem donanım hem de eğitim anlamında nitelikli bir ekibim olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Aynı anda hem Kartepe’deki olaylara hem de Batı Karadeniz’deki olaylara rahatlıkla müdahale edebiliyoruz.
Ekibinizin kuruluşundan bugüne kadarki operasyon istatistiklerini paylaşır mısınız?
Şu ana kadar 302 operasyona çıktık. 302 operasyonda 702 can kurtardık. Hayvan kurtarma operasyonlarında bulunduk.Bununla birlikte bazı olaylarda cenazelerin nakil ve tahliyesine de destek verdik. Bundan sonrası için de aynı şekilde devam edeceğiz.
Diğer AKUT ekipleriyle ne sıklıkta ve ne tür ortak çalışmalar yapıyorsunuz?
AKUT’un Eğitim Bölümü Sorumlusu olmam ve eğitimlerin Kocaeli’den yürütülmesi sebebiyle AKUT’un hemen hemen bütün ekipleriyle ortak çalışmalar yapıyoruz. Hem onları eğitim için davet ediyoruz hem de eğitimlerini tamamlamak için bölgelerine gidiyorum. Türkiye’deki 36 AKUT ekibimizle ortak çalışmalarımız var, olmaya da devam edecek gibi duruyor.
Bölgenizde, arama ve kurtarma alanında çalışan başka kurumlar, STK’lar, oluşumlar var mı? Acil durumlarda aranızdaki koordinasyonu nasıl sağlıyorsunuz?
Burada bizim dışımızda birçok ekip var. Özellikle eğitim konusunda bizden destek talep eden herkese eğitim desteği veriyoruz. Afetlerde de ortak çalışabiliyoruz.
Afetlerde olay yeri koordinasyonunu Başbakanlığa bağlı olarak görev yapan AFAD ya da Valilik tarafından kurulacak olan Kriz Masası yapar ki biz de devletin, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi İtfaiyesi’nin ya da AFAD’ın bu koordinasyonu sağlamasından yanayız. Bu konuda güzel gelişmeler var, şu an AFAD bununla ilgili Kocaeli’de bir çalışma yapıyor ve bütün STK’ların ortak bir platforma toplanıp afet ve acil durumlarda neler yapacağına, nasıl koordine olacağına yönelik bir projeler üzerine çalışıyor; umarım gerçekleşir. Onun dışında eğitim, tatbikat çalışmalarımız; gerek STK gerekse de kamu kurumlarıyla devam ediyor.
Kocaeli’de Afet Yönetimi konusunda yapılan çalışmalardan bahseder misiniz?
Kocaeli, afet yönetiminde tecrübesini çok iyi kullanmaya başladı; özellikle hem Türkiye genelinde hem de yerelde iyi çalışmalar yapıyorlar. Örneğin 1999 Marmara depremindeki tecrübeyle birlikte, Van depremindeki yönetimi ve sağlık ekibinin koordinasyonunu Kocaeli’den giden yöneticiler yaptı. Bunun sebepleri biraz da Kocaeli Üniversitesi’nin özellikle Afet Yönetimi konusunda çok başarılı çalışmalar yapması. Burada çok ön plana çıkmış, tecrübeli isimler var. Tabii bu nereden geliyor; 3-4 yıl Kocaeli’de Afet Yönetimi üstüne her hafta çalıştaylar düzenlendi ve kamu kurumlarıyla STK’lar, özellikle Kızılay’ın koordinasyonunda “Ortak ne yapabiliriz, nasıl yapabiliriz, kendimizi nasıl geliştirebiliriz” gibi konuları konuştukları için buda meyvelerini vermiş oldu.
Bölgenizdeki yerel yönetimlerin, kamu kurumlarının STK’lara, AKUT’a ve gönüllü hizmetlere yaklaşımlarını değerlendirir misiniz?
Devlet ve Belediye ile iyi anlaşıyoruz. Şuana kadar Kocaeli Büyükşehir Belediyesi bize maddi-manevi birçok destek verdi. Malzeme desteği dışında eğitim olarak da güzel çalışmalar yaptık. AFAD’la aramızda maddi-manevi bir destek olmasa da ilişkiler bazında iyi çalışıyoruz. Diğer STK’larla belli prosedürlerimiz var. Bizim çalışma disiplinimiz onlara ağır geliyor, o yüzden biraz zorlanıyorlar.
Kocaeli’de kendimizi çok fazla duyuramadık. Her ne kadar AKUT burada tanınmış olsa da AKUT’u hemen herkes İstanbul özelindeymiş gibi biliyor. Oysa 13 yıldır buradayız, yerleşkemiz fuar alanında. Burada operasyonlara çıktığımız zaman “İstanbul mu geldi?” diyorlar. Sanırım biraz bu bölgede tanıtımla, halkla ilişkilerle ilgili sıkıntı yaşıyoruz. Kendimizi biraz daha tanıtmamız gerekiyor.
Bizimle çalışan kurumlar mutlu ama çalışana kadar dışarıdan çok soğuk bir ekip olarak görünüyoruz. Çalıştıktan sonra ise gerek iş disiplini ve ciddiyetimiz gerekse iletişimimizden son derece memnun kalıyorlar.
Bölgenizdeki AKUT yapılanmasıyla ilgili kısa ve uzun dönemli hedeflerinizi bizle paylaşır mısınız?
AKUT Kocaeli ekibi olarak kısa ve uzun vadedeki birçok hedefimizi gerçekleştirdik. Bu yapının daha kalabalık ve alternatifli olması ise uzun vadedeki en önemli hedefim.
Ekibinizde eksikleriniz, ihtiyaçlarınız nelerdir, AKUT’a katkıda bulunmak isteyen okuyucularımıza ne mesajlar vermek istersiniz?
Ekibimin maddi olarak eksiği yok diyebilirim. İnsan desteğine ihtiyacımız var. Ne kadar kalabalık olursak, ne kadar yetişmiş gönüllümüz olursa o kadar güçlü olacağız. O yüzden gönüllerin verilmesi bizim için yeterli.
Her ne kadar gönüllü olma süreci ağır gibi görünse de o operasyonel kısımla ilgili. Bunun dışında AKUT’ta yapacak çok fazla iş var. Hemen her yaştan, her meslekten insan gücüne ihtiyacımız var. Uzun zamandır AKUT bünyesinde bulunan ve fiilen operasyona çıkmayan birçok gönüllümüz var. Bu kişiler tüm ekiplerimizin eğitim içeriklerini düzenlemek, gönüllü bilgilerini kayıt altına almak, basın bülteni yazmak, çeviri yapmak, sponsorluk anlaşmalarımızı yönetmek, tanıtım ve tasarım işlerini hazırlamak ve yürütmek, arşiv tutmak, araçlarımızın bakımını takip etmek, sosyal medya hesaplarımızı yönetmek gibi çok değerli işler ifa etmekte. Yani AKUT gönüllüsü olduğunuz zaman illa ki operasyonel olacaksınız diye bir şartımız yok. Aramızda hiç operasyona çıkmayan ev hanımları, emekliler, öğrenciler, engelli arkadaşlar da var ve hemen hepsi önemli görevlerde yer alıyor.
Gençleri zararlı alışkanlıklardan uzak tutmak ve kişisel gelişimlerine katkıda bulunmak için STK’lara katılımın ve gönüllülüğü teşvik etmenin olumlu etkisi biliniyor. Bir AKUT ekip lideri olarak bu konuda neler söyleyebilirsiniz?
AKUT’un özellikle gençler üzerindeki en büyük etkisi rol model olması. Kırmızıları giydikleri zaman davranışları tamamen değişiyor; normalde yapacaklarını yapmıyorlar. Bu da bizim için sevindirici bir şey. Amacımızgençlerin boş vakitlerinde topluma ve kendilerine faydalı bir şeyler yapmaları.
Süreç içinde bir süre sonra sıkılmaya,yorulmaya başladıkları olmuyor değil fakat bir süre sonra şunu fark ediyorlar; “Evet ben kendimi çok geliştirdim.” Buna bir örnek vereyim; bir üniversite öğrencisi gönüllüm mezun olduktan sonra işinde hızla yükselmeye başladı. Sohbet ederken “Nasıl bu kadar hızla yükseliyorsun, başarının sırrı nedir?” diye sorduk. “AKUT” dedi. “Neden AKUT?” dedik. “Biz AKUT’tayken, özellikle cankurtaranlıkta o kadar hızlı karar vermeye alışmışız ki, bir iki saniye içerisinde bir kişi ölecek veya ölmeyecek, bunun kararını verip çıkış yapıyorsun. İş yerinde karar verirken şirketim 10 lira zarar etmiş, etmemiş benim umurumda olmaz. Çok daha ciddi kararlar verdiğim için hep hızlı kararlar verdim, bu da benim yükselmeme sebep oldu.” dedi. Çok hoşuma gitmişti. Özellikle onun karar verme sürecini ve özgüvenini artırdığı için gençlerin sadece AKUT değil, tüm STK’ların üyesi olup çalışmalarının faydalı olacağına inanıyorum.
1999 Marmara depremi bize çok net gösterdi ki, ne kadar güçlü olursak olalım bireysel olarak hiçbir şey yapamıyoruz. Örgütlenip organize olduğumuz zaman çok daha büyük işler yapabiliyoruz.
Sizi çok etkileyen bir veya birkaç operasyonunuzu, anılarınızı bizle paylaşır mısınız?
Bir boğulma vakası meydana geldi. Hep aynı hikâyeyi anlatıyorum ama güzel bir hikâye.Bir boğulma vakası gördük, karı koca boğulma tehlikesi geçiriyorlar. Hemen çıkış yaptık. Beyefendi kıyıya biraz daha yakın, eşi uzakta. Arkamdan gelen ekip arkadaşım beyefendiyi alacak, ben hanımefendiye gidiyorum. Tabii amca bana sarıldı, onu çocuklara doğru iterek “Tamam geliyorlar” dedim ama orada 2-3 saniye kaybettik. Kadını ben aldım, beyefendiyi arkadaşlar; kıyıya çıktık. Hanımefendi öfkeyle saydırmaya başladı, inanılmaz sinirlenmişti. Kocasına küfürler ediyor, işte “Sen ne biçim adamsın, ben boğuluyorum sen bana yardım etmiyorsun, kendini kurtarmaya çalışıyorsun, 40 yıl ben seninle aynı yastığa bu yüzden mi baş koydum vs.” Biz de çok gerilmesinler diye hani, “Eşiniz eğer bağırıp çığlık atmasaydı, zıplamasaydı sizi göremeyecektik ki, doğrusunu yaptı.” dedik. Neyse ki bu cevap onu biraz sakinleştirdi, bir süre oturup soluklanıp gittiler. 1-2 saat sonra beyefendi geldi, “Size teşekkür edemedim, teşekkür etmek istiyorum” dedi. “Olur mu görevimiz” falan dedik. “Onun için değil” dedi, “Beni eşimden kurtardınız, çok iyi anlattınız.” dedi. Bizde “Erkek dayanışması, olacak o kadar” dedik, güldük gitti. 2-3 saat sonra hanımefendi geldi bize teşekkür etmeye. Meyve tabağı falan getirmiş, sohbet ettik. Tam giderken kulağıma eğildi; “Evladım iyi denedin ama yemedim,o adamın burnundan fitil fitil getireceğim” dedi.
Bu güzel anı kadınların gazabından korkulması gerektiğini öğreten çok iyi bir hatıra olarak hafızalarımızda kaldı.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
AKUT olarak bu yıl 20. yılımızı doldurduk. İyi niyetle bir araya gelmiş 2110 gönüllümüz ile 36 noktada canla başla çalışıyoruz. Bakanlar Kurulu kararı ile “Kamu Yararına Çalışan Dernek” statüsüne erişmiş az sayıda dernekten biriyiz. INSARAG tarafından gerçekleştirilen sınavı başarıyla geçerek Birleşmiş Milletler’in dünya afetleri ile müdahale gücü içerisinde olmaya hak kazanan ilk Türk ekibi ve dünyadaki 7. sivil toplum kuruluşuyuz.
Bunlar çok çok önemli başarılar. Bu başarıya ortak olmak isteyen herkese kapımız açık. AKUT Kocaeli olarak ayda bir defa tanışma toplantısı düzenliyoruz. Gönüllü adaylarımız fuar alanındaki yerleşkemize bizzat gelerek süreç hakkında bilgi edinebilirler. Yine ihbar için, gönüllü başvurusu yapmak için, bağış için vb. +90 262 324 88 88 numaralı telefondan bize her zaman ulaşabilirler.
Son olarak AKUT olarak hayata değer katmaya, ülkemizi tüm dünyada temsil etmeye devam edeceğimizi söylemek isterim. Afetsiz ve kazasız günler diliyorum.