Britanya
AB’yi Boşadı
Son günlerin sıcak gündemi ve Türkiye için AB konusundaki görüşlerini tekrar masaya yatırmasını sağlayacak olan tarihi bir oylama gerçekleşti. İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden çıkıp çıkmayacağı merak konusuydu. Yapılan referandumda AB’yi şoke eden sonuç ortaya çıktı. İngiltere’de milyonlarca seçmen, ülkenin Avrupa Birliği’nden çıkıp çıkmamasını oylamak için sandık başına gitti. Referandumda seçmenler yüzde 48’e karşı yüzde 52 oyla AB’den ayrılma yönünde oy kullandı.
Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden çıkıp çıkmamasını belirleyecek referandumda çıkan yüzde 52’lik oy oranıyla İngiltere, AB’den ayrılma kararı aldı.
Referandum sonucunda İngiliz basınının “Britanya tarihi boşanma yönünde oy kullandı” manşetleri dikkat çekiciydi.
Aslında İngiltere Kraliçesi referandum öncesi bu sonucun sinyallerini vermiş ve belki de seçmene; ‘’bana AB ‘de kalmamız için üç neden söyleyin?’’ sorusu ile bir mesaj vermek istemişti.
Yine göçmen ve Avrupa Birliği karşıtı olarak bilinen Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisinin lideri Nigel Farage referandum gününü İngiltere’nin ‘’Bağımsızlık günü’’ olarak adlandırmıştı.
Ülkenin en önemli gazetelerinden The Telegraph 20 maddelik neden AB’den ayrılmalıyız listesinde şöyle diyordu:
The Telegraph gazetesinin 20 maddelik neden ayrılmalıyız listesi
1) Paramızın hepsini geri alacağız!
The Telegraph gazetesinin sıraladığı maddelerin ilk sırasında İngiltere vatandaşlarının vergilerinin AB ülkelerine gitmesi ve kendi ülkelerine dönüşün çok az olması yer alıyor.
2) Ülkemize kimin girdiğine biz karar vereceğiz.
‘’AB üyesi tüm AB vatandaşları kısıtlama olmaksızın ülkemize giriş yapıp direk olarak çalışabilir. 2015 Eylül ayına kadar 257 bin AB üyesi ülke vatandaşı İngiltere’ye girmiş’’ demiş.
3) Kendi yasalarımızı tekrar oluşturabiliriz.
4) AB yasaların üzerine son sözü bizim mahkemelerimiz söylemeli.
5) Alınan kararları diğer AB ülkelerinin baskıları sonucu kabul etmek zorunda değiliz.
6) AB başkanlarının hepsini dinlemek zorunda değiliz.
7) AB Komisyonunu dinlemek veya komisyon personeline fon ayırmak zorunda değiliz.
8) Düzgün çalışan elektrik süpürgesine sahip olabiliriz. ( 2014 yılında AB mevzuatında 1600 watt ve üzeri elektrikli süpürgeler yasaklanmıştı.)
James Dyson, İngiliz sanayici, verimlilik kurallarının onun ürünler üzerine değil de Alman ürünlerini satılması lehinde olduğunu söylüyor.
9) Türkiye hakkında endişelenmemize gerek yok.
‘’AB sınırlarını daha da genişletmek istiyor. Beş resmi aday ülke vardır: Türkiye, Makedonya, Karadağ, Sırbistan ve Arnavutluk. Her bir ülke AB kural ve siyasi standartları benimsemek zorundadır ve katılım sağlaması için liderler ve AB parlamento üyeleri tarafından onaylanmalıdır. Komisyon 2020’den önce herhangi bir yeni üyenin hiçbir katılım olasılığı olmadığını söylüyor. Birçok Avrupalı politikacı Türkiye’nin asla bu hakkı kazanacağına inanmıyor’’ şeklinde de not düşmüş.
10) Biz kendi vergi oranlarımızı ayarlayabilirsiniz.
11) Kriz anlarında kendi İngiliz şirketlerimizi destekleyebiliriz.
12) AB’nin ortak balıkçılık politikasına uymak zorunda değiliz.
13) Rüzgar Tribünlerinden kurtulabiliriz. ( Tribünler Brüksel’den geldi..) Bu tribünlerden İngiltere %15 zarar etmiş.
14) Yine mavi pasaportumuz olabilir.
15) Ve havaalanlarında yine kendi giriş yollarımız olabilir. ( Eskiden ülkemize döndüğümüzde bize ait giriş kapımız vardı. AB yasaları bizi zorluyor. Biz İngiliz vatandaşları kendi ülkemize geri dönerken AB vatandaşları ile aynı kapıdan geçmek zorunda kalıyoruz.)
16) AB’nin yabancılara ait yardım fonunu desteklemek zorunda değiliz.
17) Buzdolabından kurtulmak daha kolay olur. ( 2012- 2019 Arası AB direktifi. Beyaz eşyalar geri dönüşüme teslim edilmek zorunda.)
18) Artık o aptal geri dönüşüm kutularına ihtiyacımız yok ( Her evde geri dönüşüm için farklı renklerde çöp kutuları bulunur. Çöpler ayrıştırılarak toplanır.)
19) AB milletvekilleri ve eşrafı ( Personel, çevirmen ve diğer, yaklaşık 10 bin kişinin, her ay sadece 4 gün için Brüksel’den Strasbourg’a olan ‘Seyahat Sirki’ maliyetinden kurtuluyoruz. Bu maliyet yaklaşık yıllık 130 bin pound.)
20) Sonunda geleneksel ampullerimize kavuşabiliriz. ( AB talimatları doğrultusunda tüm üye ülkelerde enerji tasarruflu ampuller kullanılır. İngiltere’nin enerji problemi olmadığı halde diğer üye ülkelere enerji desteği sağlaması adına tasarruf etmesi sona ermiş olacak.)
Referandum sonucu sadece AB’yi şok etmemişti, sonuçlar karşısında şaşkınlığını ve hayal kırıklığını gizleyemeyen İngiltere Başbakanı David Cameron canlı yayında istifasını açıkladı.
Referandumun sonucu, AB ülkelerinde anti AB partilerin yükselmesine dikkatleri çekerken, aşırı sağ, mülteci karşıtlığını de gözler önüne sermiş oldu ve Avrupa Birliği dağılma sinyallerinin ilkini vermiş oldu.
Yankıları kuşkusuz ekonomi piyasalarında da hissedilen referandum ekonomi tarihine Brexit Etkisi olarak geçmekle kalmadı. Bire bir açılan sandık sonuçlarına göre ivme değiştiren piyasaların yaşadığımız çağda nasıl bir hızla seyir değiştirdiğini de gösterdi.
Haritaya göre kapitalizmin ve gelir dağılımını en yüksek olduğu, maddi şartların en yüksek olduğu bölgeler AB’de kalma yönünde oy kullanırken daha milliyetçi, mülteci akınından rahatsız olan bölgeler referanduma ret cevabı verdi.
Ekonomik yankılar ve öngörüler bu yönde devam ederken gelelim Brexit’in politik yankılarına:
TÜRKİYE
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen bir Üniversitesinin 2015-2016 akademik yılı mezuniyet töreninde konuştu.
Erdoğan konuşmasında rest çekti, “AB ile müzakereler konusunda referanduma gidebiliriz” mesajı verdi. “İngiltere gibi kamuoyu yoklamasına gideriz; halkımıza ‘AB ile müzakerelere devam mı, tamam mı?’ diye sorarız” dedi.
Erdoğan, “Ey Avrupa Birliği, siz bizi halkımızın büyük çoğunluğu Müslüman olduğu için kabul etmiyorsunuz” diyerek sert konuştu.
ABD
Beyaz Saray, İngiltere’nin AB’den ayrılma kararının ardından ABD Başkanı Barack Obama’nın, İngiltere Başbakanı David Cameron’la konuşacağını duyurdu.
ABD’de Cumhuriyetçi başkan adaylarından Donald Trump, Brexit’le ilgili yaptığı değerlendirmede İngiltere için, ‘Ülkelerinin kontrolünü geri aldılar” dedi.
Trump, “Dünyanın her yerinde insanlar kızgın. Sınırlar yüzünden, ülkelerine gelen insanlar yüzünden kızgın. Kimse bu kişilerin kim olduğunu bile bilmiyor” diye konuştu.
Referandumdan önce Trump, İngiltere’nin AB’den ayrılmasını desteklediğini söylüyordu.
ALMANYA
Angela Merkel, Avrupa Birliği’nin kuruluşunun ‘barış fikri’nden çıktığının asla unutulmaması gerektiğini söyledi.
“Avrupa, daha fazla bölünmeye sebep olacak hızlı ve basit sonuçlara varmamalıdır” diyen Merkel, İngiltere’nin ayrılık kararını da üzüntüyle karşıladı.
Merkel, “İngiltere’yle gelecekteki işbirliği dostça devam ettirmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı..
HOLLANDA
Hollanda Başbakanı Mark Rutte, İngiltere’nin kararının AB’de reform yapılması için bir ‘Uyarıcı’ olması gerektiğini söyledi.
Brexit kararının ‘Geriye döndürülemez’ göründüğünü belirten Rutte, sürecin uzun sürebileceğini ifade etti.
RUSYA
Kremlin sözcüsü, AB’nin büyük ekonomik bir güç olarak kalmasını istediğini söyledi.
Brexit’le ilgili değerlendirmede bulunan sözcü, “Umarız Birleşik Krallık, Rusya’yla daha iyi ilişkilere ihtiyacı olacağını anlamıştır” dedi.
FRANSA
Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden ayrılma kararı almasını çok vahim bir durum olarak değerlendirdi. Basın toplantısında, “Brexit oylaması Avrupa için oldukça kötü bir sınav oldu” diyen Hollande, üzüntüyle karşıladığını belirtti.
Hollande, Fransa’nın bu süreçte de yakın müttefiki Birleşik Krallık’la birlikte çalışmaya devam edeceğini kaydetti.
İSPANYA
İspanya Başbakanı Avrupa Birliği’nin reforma gitmesi gerektiğini ancak Brexit ‘yenilgisinden’ sağlam çıkacağını dile getirdi.
İTALYA
İtalya Başbakanı Matteo Renzi Avrupa’yı daha ‘Adil ve insani’ yapmak için değişikliğe gidilmesi gerektiğini savundu.
ÇEK CUMHURİYETİ
Çek Cumhuriyeti Başbakanı Bohuslav Sobotka, sadece İngiltere ayrılma kararı aldığı için değil aynı zamanda birliğin güçlenmesi için AB’nin hızlıca değişiklik yapması gerektiğini söyledi.
İSVİÇRE
İsviçre Başbakanı da Brexit kararının AB için bir ‘Uyan’ çağrısı olduğunu, birliğin kendi vatandaşlarının beklentilerine cevap verebildiğini göstermesi gerektiğini ifade etti.
POLONYA
Polonya Dışişleri Bakanı da Brexit kararının ‘Avrupa için kötü haber’ olduğunu söyledi. Ayrıca bu kararın, AB konseptinin değişmesi gerektiğine dair bir işaret olduğunu belirtti.
FİNLANDİYA
Eski Finlandiya Başbakanı Alexander Stubb, İngiltere’nin AB’den ayrılma kararını ‘Kötü bir kabus’ olarak yorumladı: “Lütfen hala uyuduğumu ve bunun sadece kötü bir kabus olduğunu söyleyin” dedi.
Gelelim ana hatları ile Türkiye’nin neredeyse çeyrek asırdır devam eden AB müzakerelerine ve bu süreçte ülkemizin geldiği noktaya:
Türkiye AB Tarihçesi
İnsanlık tarihinin en büyük barış projesi olarak nitelendirilen Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun (AET) 1958 yılında kurulmasından kısa bir süre sonra Türkiye, 31 Temmuz 1959’da Topluluğa ortaklık başvurusunda bulunmuştu. Türkiye adına bu başvuruyu, dönemin Demokrat Parti Lideri ve Başbakanı Adnan Menderes yapmıştı. Menderes, bu başvuruyla, Türkiye’nin Avrupa’ya ilk adımı attığını ifade etmişti.
Avrupa Birliği ile Ortaklık Kuruluyor: Ankara Anlaşması
AET Bakanlar Konseyi, Türkiye’nin yapmış olduğu başvuruyu kabul ederek üyelik koşulları gerçekleşinceye kadar geçerli olacak bir ortaklık anlaşması imzalanmasını önerdi. Söz konusu Anlaşma 12 Eylül 1963 tarihinde CHP tarafından imzalandı ve 1 Aralık 1964 tarihinde yürürlüğe girdi.
Ankara Anlaşması, Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkilerinin hukuki temelini oluşturdu. Anlaşma’ya imza atan dönemin Başbakanı İsmet İnönü, Avrupa Birliği’ni, “Beşeriyet tarihi boyunca insan zekâsının vücuda getirdiği en cesur eser” olarak tanımlamıştı.(www.ab.gov.tr)
1959 yılında başlanan bu yolculuk Hazırlık dönemi, Geçiş Dönemi ve Son Dönem derken 2001 yılında aday ülke konumuna geldi. 42 yıldır AB’ye hazırlanıp 15 yıldan bu güne aday bir ülkeyiz.
Bu sürece baktığımız zaman aslında kendimize ‘Türkiye AB’ye girmeli mi?’ sorusunu yöneltmeli ve bu soruya verdiğimiz cevaplar ışığında yolumuzu çizmeliyiz. Bir önemli noktaya daha dikkat çekmek isterim ki o noktanın da bizim bu topluluğa girme sürecimizi etkileyen en önemli unsur olduğu ortada: Biz Müslüman bir ülkeyiz…
Aslında bu konumumuz ile ilgili Mustafa Kemal Atatürk’ün çok önemli bir görüşü yeri gelmişken paylaşmak isterim:
‘’Batı emperyalizminin Doğu’ya yayılmasını durdurabildiğimiz için, Türkiye’yi öncü olarak gören bütün Doğu halklarının sempatisini kazanmış bulunuyoruz. Diğer yandan.. Batı’nın bütün nefreti bizim üzerimize yoğunlaşmış bulunuyor.’’
(Metin Aydoğan –Türkiye Üzerine Notlar)
AB’nin Ekonomik Kriterleri ve Türkiye
Rekabet gücü yüksek tek bir Avrupa pazarı yaratma hedefine ulaşmak için AB, serbest piyasa düzenine sahip olmalarını gerekli gördüğü aday ülkelerin tam üyelik öncesinde belli bir ekonomik düzeye ve rekabet gücüne erişmelerini ve tam üye olduktan sonra da ekonomilerinin Birlik pazarında rekabet baskısına dayanma kapasitelerini arttırmalarını istemekte. AB, tek bir Avrupa pazarı yaratmaya ulaşmak için aday ülkelere katılım öncesi süreçte mali yardımlar taahhüt ediyor. Ancak bu süreçte, Merkez ve Doğu Avrupa ülkeleri ile ve henüz adaylık statüsüne sahip olmayan ülkelerle karşılaştırıldığında Türkiye’ye çok az mali katkı sağlanmış ve verdiği mali taahütlerin bir kısmı da yerine getirilmemiş…
AB’nin mali yardımların tahsisinde ve mali taahhütleri yerine getirmedeki ayrımcı tavrına, 1997-1998 yıllarında dünyada yaşanan finansal krize ve ülkede yaşanan 2000 Kasım ve 2001 Şubat krizlerine rağmen, Türkiye AB tarafından konulmuş ekonomik kriterleri karşılamada 1997 yılından beri oldukça önemli düzeyde ilerleme kaydederek bugün, büyük ölçüde işleyen bir piyasa ekonomisine sahip olmuş. Ayrıca yapılan reformlarla ekonominin yapısı tarım sektörü aleyhine bir yapısal dönüşümü sağlayarak birkaç sektörün dışında fiyatların serbest piyasa koşullarında oluştuğu, devletin ekonomik faaliyetlerde rolünün önemli ölçüde azaldığı bir ekonomi olmuş ve rekabet gücü oldukça artmış. 2002 yılından beri uygulamaya konan ve istikrarlı şekilde takip edilen ekonomi politikaları ve siyasi istikrar sayesinde sürdürülebilir yüksek büyümenin yanında makroekonomik istikrarın önemli ölçüde sağlandığı, ekonomide karar birimleri açısından öngörülebilir bir ekonomik ortamın yaratıldığı görülmekte. Bu nedenle halihazırda Türkiye ekonomisinin, uygulamada bazı eksiklikleri olmasına rağmen Kopenhag ekonomik kriterlerini büyük ölçüde karşıladığı söylenebilir. Serbest piyasa ekonomisinin işleyişi yönünde sağlanan olumlu gelişmeler, makroekonomik göstergelerin iyileşmesi sonucunu da hazırlamış. Nitekim, 1998 yılına göre parasal kriterlerde (enflasyon ve faiz kriteri) Türkiye, gerçi henüz AB ve Euro Alanı ortalamasından çok daha yüksek rasyolara sahip olmasına rağmen, çok büyük iyileşme sağlamış. Ayrıca, mali kriterlerde (bütçe ve kamu borcu kriteri), pek çok AB üyesi ülkeye ve AB ortalamasına göre daha iyi duruma gelmiş.
Mali yardımlar sadece mevcut üye ülkelere değil, adaylık statüsünde olan ülkelere de yapılmakta. Bu nedenle rekabet gücü yüksek tek bir Avrupa pazarı yaratma hedefine ulaşmak için AB, aday ülkelere katılım öncesi süreçte, mali yardımlar taahhüt etmekte. Ancak diğer aday ülkelerle mukayese edildiğinde, Türkiye’nin aldığı hibe yardımlar çok düşük seviyede kalmış durumda. AB ile ilişkileri hemen aynı döneme rastlayan Yunanistan ile mukayese edildiğinde Türkiye’nin 1963-2006 döneminde aldığı mali yardımlar (2,2 milyar €), Yunanistan’ın aldığı yardımların sadece % 2,5’i iken İspanya’nın aldığı yardımların % 1,8’i kadar.
(Avrupa Birliği’nin Ekonomik Kriterleri ve Türkiye Belgin AKÇAY*)