Doç. Dr. Fetullah Arık

Selçuk Üniversitesi Jeoloji Bölümü Öğretim Üyesi

Doç. Dr. Fetullah Arık – Taşlara bir de böyle bakın

Doç. Dr. Fetullah Arık – Taşlara bir de böyle bakın

Taşlara bir de böyle bakın
Doç. Dr. Fetullah Arık

Kadınlar eski çağlardan beri süslenme, güzelleşme çabalarından asla vazgeçmediler. Tarihi 9 bin yıl öncesi Neolitik çağlara dayanan Çatalhüyük’teki kazılarda ortaya çıkan bulgular da bunun en güzel örneği. Hayvan kemiklerinden yapılan taraklar, o dönem ismi bile bilinmeyen madenlerden yapılan çeşitli süs eşyaları, kadınların en zor koşullarda bile güzelleşmek adına ortaya koyduğu mücadeleyi gözler önüne seriyor. Bu işin ticaretinin de o dönemlerde bile var olduğu öngörülüyor. Selçuk Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Öğretim Üyeleri de geliştirdikleri projeyle taşlara değer katıp bakış açımızı değiştiriyor. Projeyi ve süstaşlarını Selçuk Üniversitesi Jeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fetullah Arık’la konuştuk…

 

Taşları işleyip değer katma fikri nasıl ortaya çıktı?
Bizler Jeoloji Mühendisi olduğumuz için en yaygın yaptığımız çalışmalardan biri de doğadan derlenen taşların türünün ortaya konulması ve adlandırılmasıdır. Kısaca petrografik analizler olarak tanımlanan bu işlemde taşlardan yapılan ince ve parlak kesitlerin mikroskop altında incelenmesi, bu taşların içinde bulunan minerallerin türü, miktarı ve dokusunun belirlenmesi ve ilgili taşların adlandırmasıdır. Jeoloji Mühendisliği Bölümü’müzde ince kesitler yapılabilmekte ve akademisyenlerin tamamı kendi araştırma konularına göre petrografik incelemeleri gerçekleştirebilmektedir. Ancak ince kesitlerde ışığı geçirmeyen ve sadece opak mineral olarak tanımlayabildiğimiz bazı cevher minerallerinin yansıyan ışık altında incelenmesi yani parlatma kesitlerinin ışığı yansıtan bir mikroskop altında incelenmesi gerekmektedir. Parlak kesitlerde ise en önemli özellik ise söz konusu taşın ışığı iyi yansıtması için çok iyi parlatılmasıdır.

Tüm bu işlemler bölümünüzde gerçekleştiriliyor muydu ?
Bu işlem bölümümüzde yapılamamakta ve başka kurumlardan destek almaktaydık. Projeyi birlikte geliştirdiğimiz Yrd. Doç. Dr. Alican Öztürk’ün lisansüstü çalışmaları esnasında bölümümüzde atıl durumda bulunan parlatma makinelerini kullanarak parlak kesit yapma fikri gelişti. Bu makineyi ortaya çıkararak metalik mineral içeren taşları parlatmaya çalıştık. Bu esnada birçok yöntem denedik. Gerek aşındırma gerekse parlatma işlemleri için kullanılacak aşındırma ve parlatma tozları ve macunları üzerinde bir çok deneysel çalışmamız oldu. Taşları bir şekilde parlattık ancak ayrık halde bulunan dere sedimanı ve plaser örnekleri içinde yer alan demir, krom, altın vb metallerin petrografik olarak incelenebilmesi için farklı bir parlatma yöntemi uygulanması gerekiyordu. Bu konuda en uygun yöntem yıkanıp, kurutulduktan sonra elenerek boyutlandırılan plaser örneklerinin bir yapıştırıcı ortam içinde yapıştırılarak kalıplar içine alınması ve donduktan sonra parlatma işleminin gerçekleştirilmesidir. Alican Hocamız bunun için sanayiye ve mermercilere giderek gerekli malzeme ve ekipmanı getirdi ve ondan sonra o güne kadar yapamadığımız ayrık tanelerin incelemesini gerçekleştirebildik. Süstaşı sertliği, görünüşü veya renkleri itibariyle süs objesi (takı, aksesuar, dekoratif malzeme, hediyelik eşya vb) imal etmeye müsait olan ve ender bulunan mineral, kristal, fosil veya kayaçlara verilen genel isimdir.

Süstaşları neden çok önemli?
Tarih boyunca insanoğlu için vazgeçilmez olan ve günümüzde de çeşitli nedenlerle oldukça popüler olan işlenebilir taşlar, süs taşları ve doğal taşlarla işlenen takılar oldukça yaygın bir kullanım alanına sahiptir. Özellikle kuyumculuk ve takı tasarımı sektörünün vazgeçilmez hammaddesi olan yarı değerli ve değerli taşların potansiyel olarak aranması ve işlenmesi gün geçtikçe önem kazanmaktadır. Biz de madem ki metalik cevher içeren taşları parlatabiliyoruz bunu neden diğer taşlara uygulayarak süstaşı üretimi yapmıyoruz diye düşündük. Böylece o ana kadar sadece doğal olarak güzel göründüğü için arşivimizde bulunan ve süstaşı olabilecek taşları işlemeyi ve bunları süs eşyası ve takıya dönüştürme süresi başlamış oldu. Böylece doğal olarak güzel olduğu için değil meslekten olan olmayan herkesin beğendiği ve değer katılan süstaşı projemizi geliştirdik. Bu amaçla da Selçuk Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Alican Öztürk ve Yrd. Doç. Dr. Arif Delikan ile birlikte projemizi tamamladık.

Bu çalışmalar belli bir maliyet de gerektiriyor. Nasıl finanse edildi?
Geliştirdiğimiz projede daha önce 2012 yılında bilimsel bir toplantı için gittiğimiz Batman Üniversitesi’nin kurmuş olduğu süstaşı atölyesi bize ciddi bir teşvik oldu. Batman Üniversitesi’nin süstaşı atölyesi için gereken desteğin DPT-SODES tarafından sağlandığını öğrenince bölgemizde de böyle bir proje için destek bulabileceğimizi düşündük. Tam da o dönemde yeni kurulan Kalkınma Bakanlığı Konya Ovaları Projesi Bölge Kalkınma İdaresi yani kısaca KOP idaresi hazırlanacak eylem planı için proje çağrısına çıktı. Biz de birkaç farklı proje ile birlikte zaten fikri bizde hazır olan Süstaşı Araştırma ve Uygulama Atölyesi projesini sunduk. Uzun bir süre projeden haber çıkmadı ve nihayet 2014 yılının sonlarında KOP tarafından geliştirilen “KOP Bölgesi Kırsal Kesimde Tarım Dışı Alanlarda Halkın Gelir Düzeyinin Artırılması Projesi” için KOP bölgesinde bu konuda neler yapılabileceği ile ilgili potansiyel belirleme için bir araştırma bütçesi ayrılmıştı. Süstaşı işlemeciliği konusunda bölgenin potansiyeli zaten tarafımızdan biliniyordu ve biz KOP’a bu araştırma için ayrılan bütçe ile hazır bir projeyi yürütebileceğimiz belirttik. KOP idarecileri ve burada görevli bir meslektaşımızın da büyük desteğiyle söz konusu proje kapsamında “Selçuk Üniversitesi İşlenebilir Taşlar Lapidari (Süstaşı İşleme) Araştırma Uygulama Ve Eğitim Atölyesi”’nin kurulması kararlaştırıldı.

Proje neyi amaçlıyor?
KOP Bölgesi Kırsal Kesimde Tarım Dışı Alanlarda Halkın Gelir Düzeyinin Artırılması Projesi” kapsamında “Selçuk Üniversitesi İşlenebilir Taşlar Lapidari (Süstaşı İşleme) Araştırma Uygulama Ve Eğitim Atölyesi” proje adından da anlaşılacağı gibi KOP Bölgesi Kırsal Kesimde Tarım Dışı Alanlarda Halkın Gelir Düzeyinin Artırılması’nı amaçlamaktadır. Amacımız işlenebilir taşlar ve süstaşı işlemeciliği alanında yapılacak araştırmaların teorik ve uygulamalı çalışmalarını sürdürmek, eğitim vermek, problemlere çözüm yolları aramak, danışmanlık hizmetleri vermek, bilimsel ve teknik çalışma ve toplantılar yapmaktır. Projenin en önemli amaçlarından biri de Bölgenin süstaşı potansiyelinin belirlenerek buradan yapılacak üretimle ekonomiye kazandırılmasıdır. KOP Bölgesi her ne kadar ovalarla kaplı olsa da önemli bir bölümü dağlık alanlar olup dağlık, kırsal kesimlerde yaşayanların yıllık geliri oldukça düşük tarım kesimi ise uzunca süren kış mevsiminde genellikle boş kalmaktadırlar.

Süstaşı işlemeciliği ciddi bir gelir kapısı olabilir mi ?
Süstaşı işlemeciliği için kurulacak üretim atölyeleri mütevazi bütçelerle kurulabilmekte ve tek bir mekanda hammaddeden nihai ürün elde edilebilmektedir. Yani küçük bir kamusal destekle dağlık, kırsal kesimde yaşayan insanların sezon sonunda, kış döneminde gelirlerine ciddi katkı sağlayabilecek bir proje. Kullanılan taşların en büyüğü 4-5 kg ve kesme, aşındırma, parlatma süreçlerinde kullanılan makineleri erkekler de kadınlar da çok rahat kullanabilmektedir. Sadece kadınların üretim yaptığı atölye örnekleri mevcuttur. Dolayısıyla bunu yaygınlaştırmak mümkündür.

Bölgemizde bu projenin rahatlıkla uygulanabileceği yerler nereler?
Konya için özellikle Bozkır, Hadim, Taşkent, Beyşehir, Seydişehir, Doğanhisar, Ereğli ve Akşehir’in dağlık kesimleri Karaman’da Ermenek, Başyayla ve Ayrancı yine Niğde ve Aksaray’ın dağlık alanları bu konuda çok uygun bölgeler. Ayrıca bu yıl genişleyen KOP bölgesindeki Nevşehir ve Yozgat illerini de dahil edince projenin benimsenmesi ve yaygınlaşması durumunda Orta Anadolu ciddi bir süstaşı üretim merkezi potansiyeline sahip olacaktır. Bu bölgede hem atölye kurulması için gerekli makine, ekipman hem süstaşı potansiyeli hem de üretim sonunda çalışanların gelirlerinde ciddi artışlar beklenmektedir. KOP İdaresi ile birlikte bu bölgelerde bulunan Kaymakamlıklar, Belediye Başkanlıkları ve Dernekler ve diğer sivil toplum örgütleri ile toplantılar yaptık ve projemizi tanıttık. Projeye yoğun bir ilgi oluştu. 2015 yılı toplantılarında istekli olan ilçeler için o ilçelerde bulunan Dernekler için İçişleri Bakanlığı’na projeler sunuldu. Şu anda Taşkent ilçesi için İçişleri Bakanlığı’ndan alınan destekle Kaymakamlık ve Belediye Başkanlığının da yoğun katkıları ile ilk üretim atölyemiz kuruldu. Ermenek, Bozkır ve Doğanhisar ilçelerimiz için de bakanlığa projeler sunuldu ve proje sonuçlarını bekliyoruz. Seydişehir ve Beyşehir gibi diğer ilçelerde de önemli bir talep var. Süstaşı üretimi başlayıp halkın gelirlerine katkı sağladıkça bu çalışmanın tüm bölgeye yaygınlaşacağını ön görebiliyoruz. Her taş işlenebilir ancak her taş herkes tarafından beğenilmeyebilir.

Kursiyerlere neler öğretiliyor?
Proje kapsamında yapılan eğitimlerimiz dönemsel kurslar şeklinde gerçekleştirilmektedir. Temel eğitim programında işlenebilir taşların neler olduğu, nasıl tanınacağı, hangi taşın hangi üretim için uygun olduğunun belirtildiği temel bir eğitimle başlamakta ve uygun taşlarda kesme, dilimleme, aşındırma-şekillendirme ve delme-parlatma ile devam etmektedir. Kaymakamlıklar, Yerel İdareler ve Sivil toplum örgütlerinin yardımlarıyla Selçuk Üniversitesi Süstaşı Araştırma ve Uygulama Atölyesi’nde kurslar düzenliyoruz. İlk eğitim grubumuz atölyesi de kurulan Taşkent’ten geldi ve hemen Ramazan öncesinde 10 kişilik bir gruba bilye ve tespih üretimi üzerine 15 günlük bir kurs verildi.

Bu ürünler nasıl pazarlanacak ?
İlçelerde üretilen süstaşı ürünleri merkez üzerinden pazarlanacak ve merkez atölyenin döner sermayesi üzerinden işlemler gerçekleştirilecektir. Böylece başta üreten kişiler olmak üzere üretim atölyeleri, merkez atölye ve üniversitemiz buradan elde edilen gelirden yararlanacaktır. Eğitim veren Selçuk Üniversitesi akademisyenleri olarak herhangi bir ücret talep etmeden kurslarımızı gerçekleştirdik. Sadece dışarıdan gelen öğreticilerimize konaklama ve günlük zorunlu harcamaları karşılayacak kadar çok düşük bir ödeme yaptık. Ürünlerimiz ortaya çıksın diye çaba harcıyoruz ve ortaya çıkması bizi heyecanlandırıyor. Tasarım sırasında tasarımcının bakış açısına bağlı olarak çok güzel ürünler ortaya çıkabiliyor.

Kursiyerler kendi taşlarını kendileri bulma bilgisi de kazandılar mı?
Aslında projenin amaçlarından biri de bölgenin süstaşı potansiyelini ortaya çıkarmaktır. Daha önce de belirttiğim gibi kursların ilk dersi süstaşlarının tanıtımı ve özellikleridir. Kursiyerleri bir taşın süstaşı olarak değerlendirilebilmesi için hangi özelliklerine bakmaları gerektiğini öğretiyoruz. Böylece kendi yörelerinde bulunabilecek süstaşlarını bulma yetenekleri oluşmaktadır. Ancak biz bir çok yerde bulunabilecek süstaşı potansiyelini aşağı yukarı biliyoruz. Onlara neler bulabileceklerini de söylüyoruz. Bizim gözümüzden kaçan potansiyel varsa tabi ki değerlendirebiliriz. Ancak atölye kurulduğundan beri bize getirilen taşların hemen hepsi zaten bildiğimiz ve nerden getirildiğini büyük oranda tahmin ettiğimiz taşlar. Bu konuda yapılacak arama çalışmalarına kursiyerlerimizin de büyük katkılarının olacağını tahmin ediyoruz. Ancak sadece süstaşı aramacılığına odaklanmış bir eğitim değil temel amacı üretim olan bir eğitim modelini benimsedik. O yüzden bazı bölgelerde süstaşı aramaları sadece zaman kaybı olur. Taşın ham hali öyle çok büyük bir maliyet oluşturmuyor. Gerektiğinde ham taşı satın alarak işleyeceğiz. Taş ürüne dönüştüğü zaman işe yarıyor.

Taşlar değerlendirildiği takdirde ülke ekonomisine ciddi katkı sağlayacak bir potansiyele sahip mi?
Türkiye’de bilinen böyle derli toplu süstaşı atölye sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Taş işlemeciliği daha çok babadan oğula geçen kısıtlı imkanlarla çalışan küçük atölyelerde gerçekleşiyor. Süstaşı işlemeciliği sektörünün amatör girişimlerle sınırlı kalması nedeniyle Ülkemizin ihtiyaç duyduğu süstaşı ürünlerinin neredeyse tamamı dış alımla karşılanmakta ve ciddi bir döviz çıktısı oluşmaktadır. Taş işlemeciliğinin sadece bir bölümünü yapan, bazen de takı tasarımı yapan ve işlenmiş taşı yurt dışından alan atölyeler mevcut. Ama hem potansiyel belirleyen, hem taş işleyen hem de takıya dönüştüren kapsamlı çalışmalar çok az. Süstaşı ihtiyacının en azından bir bölümünün Ülke yerli üretimi ile karşılanması, süstaşı işlemeciliğinde var olan boşluğun doldurulması ve sektörün sağlıklı büyümesi konusunda eğitimin rolü yadsınamaz. Ülkemizde son 10-15 yıldır bu alanda çalışmalar artmaya başladı. Genelde bireysel desteklerden çok üniversiteler, kamu kurumları, yerel ve mülki idarelerin destekleriyle atölyeler kuruluyor. Süstaşı işlemeciliği ve ortaya konulan ürünlerin kuyumculuk ve takı tasarımında kullanılması ve süstaşı ticaretinin geliştirilmesi için son yıllarda bazı üniversitelerimiz, sivil toplum örgütleri ve kamu kurum/kuruluşlarının işbirliğiyle konunun önemi bilimsel platformda tartışılmaya başlanmış olup çok sayıda bilimsel toplantı, panel, seminer vb etkinlikler düzenlenmiştir. Bu çalışmalar sonucunda bazı üniversiteler ön lisans, lisans ve lisansütü düzeyde araştırma grupları ve programlar açmışlar, bazı kamu kurumları ise kendi kurumları altında veya sivil toplum örgütleri ve dernekleri destekleyerek süstaşı işlemeciliği alanında atölyeler kurmaya başlamıştır.

Böyle bir proje alanında gerçekleştirilen ilk proje olma özelliği de taşıyor? Hedef büyük mü?
Projemiz ürünün ortaya koyulması ile ilgili bölgede gerçekleştirilen ilk çalışma. Ayrıca, KOP’un bölge üniversiteleriyle yapmış olduğu KOP Bölgesi Üniversiteler Birliği (ÜNİKOP) adında bir koordinasyonu var. Projemiz ÜNİKOP içerisinde de üniversite-KOP iş birliği ile ortaya konulmuş ve belirli bir mekâna kavuşmuş olan ilk proje. Proje ekibi olarak yöre potansiyelinin belirlenmesi için kendimiz çalışıyoruz, öğrencilerimizi bu alandaki çalışmalara yönlendiriyoruz. Belirgin bölgelerde bu güne kadar süstaşı arama amacıyla bakmadığımız yörelerde yeni süstaşı oluşumlarını keşfediyoruz. Bu bölgenin tamamını yeniden gözden geçiriyoruz. Daha önce yapılan bilimsel çalışmalarda ilgilenmediğimiz bir taşa süs taşı olabilir mi gözüyle bakıyoruz. Konya yakın çevresinde çalışmalarımızı gerçekleştirdik. Öğrencilerimizi belirlediğimiz potansiyel alanlara gönderdik, onlarla biz de araziye çıktık. Bu halkayı genişleterek tüm KOP Bölgesi’ne hatta gerekirse diğer bölgelere açılmayı düşünüyoruz. Hedefimiz hem potansiyel belirleme hem de bu potansiyelin ürüne dönüştürülmesi. Onu da hem merkez atölyemizde hem de kuracağımız diğer atölyelerde işleyeceğiz. KOP bölgesinden üretilen ürünlerle bir piyasa oluşturacağız. Yerli takı üreticileri hazır bir şekilde yurtdışından getirtiyor. Böyle bir potansiyel var ve bunu değerlendirmeyi amaçlıyoruz.

Konya bu alanda gelişecek bir sektörün merkezi olabilir mi?
Kesinlikle. Hedefimiz kalibre süstaşı üretimi ile bölgede rekabet edebilir bir süstaşı piyasasının oluşturulması ve bölgedeki takı ve süs eşyası tasarımcıları ile kuyumcuların çeşitli taleplerine cevap verebilmektedir. Böylece Konya bölgesinde daha önce olmayan bir sektör oluşacaktır. Süstaşı işlemeciliğinde kullanılan makineler ve standart sarf malzemesi son derece önemli. Biz makinelerin bazılarını yurt dışından olmak üzere genellikle bölge dışından satın aldık. Ancak Konya sanayisi bu makineleri hatta şu anda gördüğümüz bazı eksiklikleri de tamamlayacak şekilde üretebilecek kapasite ve deneyime sahip. Sanayi ile işbirliği yapılarak birlikte yeni makineler de geliştirebiliriz. Böylece makineler açısından da bu bölgede bir canlılık meydana gelecek. Üniversitemiz Strateji Daire Başkanlığı şu anda bu ürünlerin pazarlanması ve giderlerin karşılanması için bir çalışma yürütüyor. Üretim esnasında kullanılan, diskler, bıçaklar ve makinelerin diğer donanımları ile sarf malzemesi harcamaları ve ürünlerin pazarlanarak satışa sunulması için Döner Sermaye İşletmesi üzerinden yapılacak bu çalışma ile atölye eğitim ve üretimlerinin sürdürülebilirliği sağlanacaktır. Döner sermaye gelirleri ile hem makine-techizat hem personel giderleri karşılanacak hem de takı üretimi için gerekli olan kuyumculuk atölyesine kaynak oluşturulacaktır. Şu anda tasarımın en önemli adımlarından biri olan taşın metalle buluşma noktası yani kuyum atölyesi eksik. Takı veya süs eşyası tasarımını ve üretimini yapabilmemiz gerekiyor. Üniversitemiz bünyesinde burada üretilen ürünlerin sergilenerek satışa sunulabileceği bir sergi salonu da açılacaktır. Ayrıca KOP’un ve bazı kamu kurumlarının sergi salonlarında da ürün teşhiri yapılacaktır.

Projeyi hazırlarken bu kadar büyük boyutlara gelebileceğini tahmin etmiş miydiniz?
Bizim başlangıçta hedefimiz bir taşı parlatıp onu mikroskop altında görebilmekti. Şimdi o hedefimizin çok çok üzerindeyiz. Şu anda parlatıp mikroskopta gördüğümüz kesiti aynı anda perdeye yansıtıp öğrencilerimize de gösterebiliriz ki kendi bölümümüzde bile böyle bir imkân yok. KOP’un makine desteği ve Üniversitemizin bu mekânı tahsis etmesi ile proje bugün bizim düşündüğümüzün çok ötesine taşındı. Biz de elimizden geldiği kadar bunları geliştirip hayata geçirmek için uğraşıyoruz.

Neden takı?
Süs taşlarının en belirgin özellikleri sertlikleri, ışığı geçirme ve yansıtma özellikleridir. Bazı süs taşları çeşitli renk değişimleri, yanar-döner özellikleri ve parlaklıkları ile doyumsuz bir seyir keyfi sunmalarıdır. Gerek renkleri, gerek parlaklıkları gerekse ışıkla değişen görünümleri ile ilk çağlardan itibaren insanlığın dikkatini çekmişlerdir. Taşların her dönem insanlar için özel önemleri olmuştur ve tarihi devirler bile insanlığın kullandığı doğal kaynakların adına göre isimlendirilmiştir. İnsanlık ilk günden itibaren bir yandan kendini korumak ve savunmak için bir takım aletleri taşlardan üretirken bir yandan taşların etkileyici görünümlerinden hareket ederek süs eşyalarını taşlardan yapmıştır. Böylece süstaşı bilimi (gemoloji) insanlığın tarihi ile eş zamanlı olarak günümüze kadar taşınmıştır.

Dolayısıyla takı tasarımı her devirde kıymetliydi. Konya’nın yanı başındaki Çatalhüyük’te günümüzden 9000 yıllık geriden başlayan bir medeniyet söz konusu. Yerleşik hayata ilk geçilen yerlerden birisi. Yapılan kazılarda yoğun bir obsidyen (volkanik cam) kullanımı ortaya çıkarılmıştır. Doğal olarak parlak, kırılgan olan ve keskin kenarlara sahip olduğu için obsidyen hem süs eşyası hem de günlük hayatta kullanılmış. Ama o bölgenin yakın çevresinde volkanik cam yok. Belki Hasan Dağı’ndan, belki de Erciyes’ten gelmiş. Arada nereden baksanız 300 – 400 kilometrelik bir mesafe var. Obsidyenin o bölgelerden doğal yollarla taşınarak gelme ihtimali neredeyse mümkün değil. Çünkü Çatalhöyüğün çevresindeki başka yerlerde obsidyen izine rastlanmamaktadır. Buna göre obsidyenin ticaretinin yapıldğı ortaya çıkmaktadır. Yani belki de insanlığın ilk taş ticareti Oraya obsidyeni getirenler muhtemelen Çatalhöyüklülerin ürettiği buğdayla takas yaptılar. Çünkü bölge yerleşik tarımın da ilk merkezlerinden biri. Bakırdan üretilme bazı malzemeler de var ama Çatalhöyüklüler onun bakır olduğunu bilmiyorlar. İşlenebilir buldukları için kullanmışlar. Metali tanımadan metali kullanmışlar. Maden dönemine başlamadan taş döneminde kullanmışlar. Takı insanlığın vazgeçilmezi. Her dönemde.

Add comment