Prof. Dr. Necmi UYANIK

S.Ü. Turizm Fakültesi Dekanı

S.Ü. Turizm Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Necmi UYANIK

S.Ü. Turizm Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Necmi UYANIK

Turizm sektörünü
gerektiği gibi kullanamıyoruz

Turizm sektöründe hızla ilerleyen Konya’da, Selçuk Üniversitesi Turizm Fakültesi de sektöre eğitimli, kaliteli insanlar yetiştiriyor. Hizmet sektörünün en önemli sorunlarından biri olan kalifiye eleman sıkıntısı eğitimli, ufku geniş, dil bilen gençlerle gideriliyor. Turizmi ve SÜ Turizm Fakültesi’ni  Dekan Prof. Dr. Necmi Uyanık’la konuştuk…

 

Konya’da turizm sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben öncelikle tarihçiyim, konuya sosyal bilim adamı olarak baktığımızda tarihin, bütün alanları kapsadığını görebiliriz. Bu anlamda turizm önemli bir sektör. İnsanların çeşitli ihtiyaç, zorunluluk ya da kültürel vs. içerikli gezilerine, seyahat faaliyetlerine turizm diyoruz. İç ve dış turizm olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Konya’da turizm faaliyetlerini değerlendirmek için turizm alanının doğru şekilde tanımlanması ve sınırlarının çizilmesi gerekiyor. Aslında turizm geniş bir alanı kapsıyor. İnsanın hareket ettiği her alan turizm alanının içine giriyor. Ve medeniyet bugün kültürlerini oluşturduğu büyük bir alan. Medeniyet ve kültür spontane gelişiyor. Bu kendiliğinden oluşan alanlar içerisinde insanlar, kurumlar, devletlerin icraatları söz konusu oluyor. Tabii bunun üzerine çok şey söylenebilir. Bizim için önemli olan şudur; Türkiye coğrafi olarak çok önemli bir yerde. Meşhur tabirimizle köprü görevini görüyor. Yaklaşık 10 bin yıllık kültürel derinliğimiz, mirasımız var. Bu köprüyü anlamlı kılan bir Orta Asya kültürümüz, bir Hint-İran geleneği, Antik dönem alanı ve bir Mezopotamya medeniyetinin sunduğu kültür alanı var. Anadolu tam bunun üzerine oturuyor. Biz önemli bir medeniyeti temsil ediyoruz. Konya’daki turizm faaliyetlerine bakarken bu açıdan bakmamız gerekiyor.

Bu temsiliyet büyük bir sorumluluğu da beraberinde getiriyor mu?
Gerçekten tarih bize büyük bir sorumluluk veriyor. Konya’nın da burada sorumluluk ve görevi çok büyük. Kurumlar elinden geldiğince mutlaka bir şeyler yapamaya çalışıyor. Bize düşen de bu yapılan faaliyetleri daha kaliteli, daha stratejik, daha koordineli hâle getirmek. Konya olarak resmi devlet daireleriyle, sivil toplum kuruluşlarıyla, esnafıyla, tüccarıyla halkıyla en küçük ferdiyle bunu önemsememiz lazım. En küçük örnek bizim köyde Sarıkız teyzemiz vardı. Somut soyut kültürel miraslarımız açısından konuya buralardan da bakmamız gerekiyor. O halkı yaşatan, o canlı damarı gerek merkezde gerek ilçelerimizde etrafa yayacak kadar geniş bir hazinemiz, kültür potansiyelimiz var. Onun için Konya medeniyet açısından merkez bir bölge diyorum.

Sarıkız Teyze kim?
Sarıkız bizim köyde bir teyzemiz. Fakir bir ailedir. Tarlalara gider, tarhana yapımında yardım için çağırırlar, herkese yetişir, sürekli dörtlükler, maniler söylerdi. Pek çok köyde böyle değerlerimiz vardır. Halk kültürüne vurgu için Sarıkız örneğini verdim.

Konya müze açısından da zengin bir il değil mi?
Konya’da belli sayıda müzemiz var. Mevlana Müzemiz ön planda. Mevlana Müzesi son bir ay önceki istatistiklerde yanılmıyorsam 2 milyon 98 bin civarında turist sayısıyla birinci sırada yer aldı. Daha sonra İstanbul Topkapı Sarayı geliyor. Onun da üzerine çıktık. Bu sayı Mevlana Haftası nedeniyle daha da arttı. Türkiye’deki müze sayısı 500’ün altında. Müzelerin arttırılması gerekiyor. Daha çağdaş, kültür sanat evlerine, halkın içine katılabileceği ve canlı olarak etkinlikler içerisinde yer alabileceği müzelere ihtiyacımız var.

Konya’nın turizmini nasıl geliştirebiliriz?
Vizyon olarak. İnşallah arkadaşlarımızla çalışmalara başladık. Tarihçi olmamız farkındalık açısından önemli. Turizm sektörünü, bu medeniyetin sunduğu kültürel mirası gereği gibi kullanamıyoruz. Durduğumuz yeri görmemiz gerekiyor. Diğer alanlarımızda doğal güzelliklerimiz var. Mevlana Müzesi’yle birlikte tarihi değerleri, yapıtları buraya koymamız şart. İnce Minare Medresemiz, Karatay Medresemiz gibi. Bunların içerisinde turkuaz renkleri, seramikleri var. Konya’da aslında bir Selçuklu Medeniyeti var. Osmanlı’yı kuran ruh Konya’da oluştu ve Konya burada önemli bir yere sahip. Bizim elimizde medeniyetimizi ölçecek verilerimiz var. Yıllar öncesinden verilmiş mesaj adeta. İşte bunu eserlerimizle ölçebiliriz, bu hazinenin ağırlığını görebiliriz. Beyşehir’e gidin Eşrefoğlu Camii. Anadolu’nun en büyük ahşap direkten yapılmış, ahşap mimari tarzına mükemmel örnek bir cami. Büyük bir sanat eseri. Bir tarihçi olarak baktığınızda tarih epistemolojik açıdan önemli bir bilgi alanı. Geçmişin bilgisi, günümüzün şuuru, geleceğin de hayalleri aslında. Şimdi bunların birleştirdiğiniz zaman bizim yaşanmışlıklar ve yaşanacaklar çok değerli ve anlamlı hale geliyor. Beyşehir Eşrefoğlu Camisi’nin oradan çıkıyorsunuz ve Fasıllar Anıtının orada kaya üzerinde at resmini görüyorsunuz. Hititler döneminde at yarışlarının yapıldığı yer. Biz bu anlamda 6, 7 yıl önce O alanı canlandıralım diye bir proje yapmıştık. Avrupa Birliği’yle bağlantılı bir proje olmuştu. Modern halk yürüyüşleri, Eflatunpınar’dan Fasıllara yarı maraton organizasyonları düşünmüştük. Bazı teknik sebepler nedeniyle proje uygulamaya geçirilemedi.

Bu proje tekrar gündeme getirilemez mi?
Kültür ve Turizm Bakanlığı’na ayrıca proje olarak sunulabilir. Farklı projelerimiz de var. Ereğli’ye geliyorsunuz Hitit Dönemi’ne ait çok şeyler var. Akşehir Nasrettin Hoca ile ön planda. Tarihi eserlerimiz çok. Beyşehir Gölü üzerinde 33 tane ada var. Tarihi, doğal güzelliklerimizin olduğu bütün alanlar üzerinde çeşitli etkinlikler yapmayı hedefliyoruz. Dünyadan herkes gelsin, kültürel zenginliklerimizi görsün. Turizm Başkenti Konya bağlamında tanıtıcı programlar yapıldı. Çeşitli ülkelerden çok sayıda bilim adamı geldi. O programda kısa bir konuşma yapmıştım. “Konya’nın merkezine hoş geldiniz” dedim. Sonra Sultan Alâeddin’in sözünü söyledim. “Cennet ya burasıdır ya buranın altındadır” sözüyle “Cennet’e yakınsınız” dedim. Konuşma bittikten sonra Mısırlı grup belediye yetkililerine gidip Beyşehir’i görmek istediklerini söylediler. Kendimi bir anda rehber gibi hissettim. Aslında herkes bir rehber. Konya turizm açısından çok önemli. Bu anlamda da, rehberlik bana göre peygamberlik mesleği. Konya’nın tanıtımı için çok stratejik planlı, etkili görsel ulusal ve uluslararası çalışmalar yapmak gerekiyor.

Müzelerimiz de nitelikli mi?
Karatay Medresesi’nin içinde turkuaz renkleri var ve Selçuklu toplu mekânlarda turkuaz renkler kullanmıştır. Turkuaz renklerinin kullanmasının sebebi havanın değişiminde rol oynuyor olması. Uzmanlar böyle bir tespit yapmış. Pis havayı atıp temiz havanın alınmasında etkisi var. Mavi renkler insanı psikoloji olarak rahatlatıyor. Hepsinde mimarinin bir felsefesi var. Selçuklu medeniyetinin burada bir mührü var. Rehber olarak da bu mührü bilmemiz, insanlara da bu incelikleri bu sanatı iyi anlatmamız gerekiyor. Bunlar bir araya geldiği zaman güçlü medeniyet halkasını görmemiz ve göstermemiz gerekiyor. Ahmet Yesevi’nin, Yunus Emre’nin felsefesine bakın. Felsefeleri aslında turizme mesaj veriyor. Mevlana’yla özdeşlemiş (ona ait olsun ya da olmasın) “Ne olursan ol yine gel” sözü. Bu çağrıdaki felsefeyi anlamamız gerekiyor. Bu zihniyetin arkasında öncelikli olarak güçlü bir İslam dini var. Peygamberimizin ahlakı var. İnsanın yapıp ettiği her şey bunun içerisinde. Türk İslam geleneğinde ve medeniyet farkının geleneğinde biz önemli bir yere sahibiz. Bunu çok iyi bilmemiz ve işlememiz, insanlığa anlatmamız gerekiyor.

Size göre Konya turizmi hangi konseptte yer almalı?
Kültürümüzü iyi kullanmamız lazım. Mesela gastronomi. Bununla ilgili resmi süreçte bir gecikme yaşamazsak Yükseköğretim Kurulu’nun izniyle bölüm açmayı planlıyoruz. Üniversitede sadece Selçuklu-Osmanlı yemeklerinin verildiği bir alan oluşturmak istiyoruz. Turist geldiği zaman “Ben Selçuklu yemeği yemek istiyorum” diyecek. Burayı tanıtacağız ve gelip gezecek. Bir de Mevlana’nın orayı sadece müze içi olarak değil de çevresini de kapsayacak şekilde düşünmemiz planlama yapmamız gerekiyor. Burada farklı şeyler yapmamız lazım. Mesela Mevlana’nın arka kısmında ya da daha geniş bir alanda o dönemi yaşatacak etkinlikler yapmamız gerekiyor. Hepsi birbiriyle bağlantılı. Bu bağlantıyı iyi kurmalıyız. Küçük kültür halkaları, giyim kuşam ve el işlemeleri bir turist için çok etkili olur. Anadolu’da işlenen sembollere bakmamız lazım. Mesela kanaviçede çiçek resimleri var. Bunların farkında değiliz ama çiçek resimlerinin bazılarında hac sembolleri var. İşte benim dünyanın merkezi dediğim bu. Beslendiğimiz kaynak olarak önceden burada yaşamış bir Hristiyanlık ve öncesi kültürler var. Bir Hristiyan hac sembolü var diye koşarak gelir. Kültürümüzü tanıtalım ki turizme katkı sağlasın. Evrensel boyutta düşünmemiz gerekiyor.

Turizm Fakültesi’nden mezun olan gençlerin il turizmine katkısı ne oluyor?
Şu anda yeterli bir koordinasyon yok. Turizm sadece otel işletmeciliği değil. Yani Türkiye, açık hava müzesi. Öğrencilerimizi tarih bilinciyle, sosyoloji ve kültür bilincini anlayacak şekilde yetiştirmeye çalışıyoruz. Bazı çocukların geleneksel tiyatro uzmanı olması lazım. Mizah alanında kendisini geliştirmesi lazım. Kendine özgüveni olması lazım. Mizahı doğru kullanması, her şeyden öte sabırlı olması lazım. Dünyada en zor iş insanlarla uğraşmaktır. Vizyon sahibi ve planlı, disiplinli olunması lazım. Çok amaçlı sonuç alma içerikli eğitimler verirsek iyi bir rehber, iyi bir sanat bilgisine sahip olurlar. Yani insanın neyi nasıl sunacağını bilmesi gerek. Meslek edindirme projeleriyle bu anlamda eğitim şartının gereğini de böyle doldurmamız gerekiyor.

Buradan az bir dille mi mezun olunuyor?
Mesleki İngilizce ve ikinci dili de seçmeli olarak seçiyorlar. Onun biraz daha etkin kullanılmasını istiyoruz. Yurtdışına kısa dönemli olarak gönderme çalışmaları planlıyoruz. Seçmeli Rusça dersinin yanına önümüzdeki yıl için Çince koymayı düşünüyoruz.

Otellerde hem hizmet, hem eğitim verilmiş olsa nasıl olur? Böyle bir planınız var mı?
Maalesef yok. Benim söylemiş olduğum kültür sanat evleri bu aslında. Yetiştirdiğimiz kaliteli öğrenci gidecek uygulamasını orada yapacak. Yeni bir iş sektörüdür bu. Mevlana Üniversitesi’nden bize geçen erkek öğrenci yurdu var. İnşallah fakülteyi de Mevlana Üniversitesi’nin çıktığı yere taşıyabilirsek, orada daha iyi, kurumsal hizmet vereceğimizi düşünüyorum. Eğitim merkezlerini etkin halde kullanmak istiyoruz.

Fakültenizin uygulama alanları neresi?
Anlaşmalarımız var. Belli yerlerde staj yapıyorlar. Şunu önemsiyoruz; belki proje olarak da sunacağız. Aynı zamanda Uzaktan Eğitim Müdürlüğü de yapıyorum. Görsel alanı güçlü tutmamız lazım. Her yerde güçlü tasarımlarla Konya’yı, medeniyeti çarpıcı şekilde sunmamız şart. Özellikle Mevlana Müzesi civarını düşünüyoruz ama şehir merkezi olarak da düşünebiliriz. İlk önce halk nasıl bir değerin üzerinde oturuyor; bunu bilsin ve turistlere nasıl davranması gerekir bunu öğrensin istiyoruz. Bunu sertifikalı da yapabiliriz, uzaktan eğitimle de. Mesela köy kadınlarını çocuk eğitimi konusunda bilgilendirmek, oradan da bazı şeylere çok amaçlı kültür turizmi açısından ulaşmak istiyoruz. Yerel kültürel alanlarımızı uzaktan eğitim vasıtasıyla dünyayla buluşturmak istiyoruz. Daha sonra da sertifikalı programlarla kurumlara teklif sunarak uzaktan eğitim yapabiliriz. Bunları aşama aşama ortaya çıkarmayı planlıyoruz.

Turizmi geliştirecek çok fazla argüman var. Burada eksiğimiz var mı?
O kadar güçlü bir medeniyet halkamız var ki. Türkiye potansiyeli, ekonomi açısından çok önemli bir noktaya geldi. Yani bunları yapabilecek güçteyiz. Özgüven ve cesareti yeni neslimize işlememiz gerekiyor. Konya’dan başlayıp ciddi anlamda etkinlikler yapmamız, iletişim ve sinema sektörünü, sanal ortamı çok güçlü kullanmamız gerekiyor. Bir slogan kullanmamız gerekiyor: Turizm, medeniyetin altın anahtarıdır. Köyler, şehirler, ülkeler arası turist ve turizm altın bir anahtardır. Politika haline getirirsek bu kapıyı açabiliriz. Bu medeniyetin anahtarı bizde güçlü şekilde var.

Turistleri Konya’da nasıl konaklatabiliriz?
Üzerinde en çok durduğumuz konulardan bir tanesi bu. Konya’da kalmadan gidenler var. Potansiyelimiz var. Başarabilirsek Mevlana Filmi burada anlam kazanıyor. Bu filmle ilgili önceden birkaç kere girişimde bulunulmuş ancak nedense bir türlü yapılamamış. Mevlana Filmi için neler yapabiliriz diye yönetmen Osman Sınav’la görüşmelerimiz oldu. Bize 1 saatlik sunum yaptı. İçerik olarak planımız şuydu; Mevlana filmi çekmek için bir plato oluşturulacak. Meram Belediye Başkanı Fatma Toru büyük destek verdi. Özellikle yer konusunda. 1 milyon metre kareyle 7 milyon metre kare arası bir platodan bahsediyoruz. Buraya bir Mevlevi Köyü kurulacak. Bu platoda film çekimi tamamlandıktan sonra alan ziyaretçilere açılacak. Mevlana’nın yaşadığı dönem 13 y.y. Konya’sı inşa edilecek. Yanına Konya’nın yöresel yemeklerinin yapılacağı, beslenmeden giyim kuşama kadar tam bir Mevlevi Köyü oluşturulacak. 5 yıl sürecek bir proje. Hatta oraya bir bina yapılacak, bir katında terziler, bir katında senaristler yer alacak. Orada adeta bir film sektörü oluşturulacak. 50, 60 milyon dolar bütçeli bir proje. Ama insanlar bu filmi seyrettiği zaman Türkiye’yi, Konya’yı, Mevlana felsefesini tanıyacak, gelecek. En az üç ay önceden booking yapıp hazırlayacağız ve satacağız. Burada en az 1 gün kalacak. Arkasından hemen o platonun yanına Sadrettin Konevi, Abdülhamit ile ilgili film platosu kuracaktık, tarihimizden birkaç ismi bile sinema konusu alsak Konya’da farklı bir sektörü de beraberinde geliştirmiş olacağız. Biz orada seri filmler düşünüyorduk. İşte bu tür faaliyetler yapabilirsek turist Konya’da kalır.

Mevlana Filmi ne aşamada?
Uygulamaya geçiremedik maalesef. Bazı arkadaşlar konunun önemini anlayamadılar ve bir netice alamadık. Şu anda Hollywood’un yaptığı bir girişim var. Kim koordine ediyor bilmiyorum. Bizim dışımızda. Ama bize göre Mevlana’yı Hollywood’dan birisi yazamaz ve çekemez. Yani gerçek Mevlana’yı çekemez.

Üzerinde oturduğumuz zenginliğin gücünü bilerek hayaller kurmamız, planlar yapmamız, Konya turizmini etkin şekilde canlandırmamız gerekiyor. Bu konuya gösterdiğiniz duyarlılıktan dolayı size teşekkür ediyorum.

Add comment