Onur ÖNAL

Sosyal Güvenlik Uzmanı

Sosyal Güvenlik Uzmanı Onur ÖNAL

Sosyal Güvenlik Uzmanı Onur ÖNAL

Sosyal Güvenlik Uzmanı
Onur Önal

TERÖRÜ İYİ BİR SOSYAL GÜVENLİK HİZMETİ ÖNLER

Türkiye’nin gündeminde olan Anayasa değişikliğini Sosyal Güvenlik Uzmanı Onur Önal’la konuştuk. Önal, bu süreçte sosyal güvenlik konusuna ciddiyetle eğilinmesi gerektiğini belirterek, “Sosyal güvenlik konusu bir ülkenin güvenliğinden gelişimine kadar tüm alanlara etki eder” dedi. Röportajımız aşağıda…

 

Sosyal güvenliğin bir halk için önemi nedir?
Sosyal güvenlik, bir devlette vatandaşın anne karnından başlayıp ölümüne kadar süren serüvendeki güvencesidir. Bu sistem bazı ülkelerde iyidir, bazılarında kötüdür, bazılarında ise çarpıktır. Ama sosyal güvenlik yasalarını, sosyal güvenlik sistemini en iyi kurabilen ülkeler vatandaşını da en iyi koruyabilen ülkelerdir. Sosyal güvenlik açıkları Avrupa Birliği ülkelerinde gayrisafi milli hâsılanın %25-%30’ları seviyesindedir. Sosyal güvenlik açık veriyor. Devlet de bunu finanse ediyor. Çünkü vatandaşa doğrudan verdiği bir hizmet. Sosyal güvenlik açığını kapatmanın aslında hayırlı bir iş olduğunu düşünüyorum. Sosyal güvenlikte bizim sistemimizde 2008 yılında yapılan reformlarla %67 orandan değerlendirilen emeklilik maaş bağlama oranı %35’lere düşürüldü. 2000’den sonrası çalışma hayatına giren ya da çalışma hayatının 2000 yılından sonrası ağırlıkta olanlar çoğunluk oranda 800-900 lira maaş alıyor. 2000’den sonra tamamen sisteme girip asgari ücretli çalışan gençler şimdiki sistemle altmış yaşına geldiklerinde 450-500 TL emekli maaşına bağlanacak. Böyle bir çarpıklık var.

Bu uygulama da açığı kapatmak için mi
Sosyal güvenlik açığını kapatmak yerine bütün sosyal güvenlikle ilgili sosyal yardımların Sosyal Güvenlik Kurumu içerisinde toplanması gerekiyor. Mesela kaymakamlıklarda yapılan yardımlar var. Devletin, başbakanlığın fakir muhtaç insanlara yaptığı doğrudan yatırımlar var. Bunda da bir heyet mevcut. Bu heyet sosyal yardımın yapılıp yapılmayacağına karar veriyor. Bunların hepsinin Sosyal Güvenlik Kurumu’na teslim edilmesi gerekir. Sosyal Güvenlik Kurumu bir kriterler dâhilinde sosyal güvenlik yardımını yapabilir.

Bir takım iyileştirmeler de söz konusu mu?
Ülkemizde sosyal güvenlikte yapılan iyi işler de var. Bu iyi işlerden bir tanesi bizzat Cumhurbaşkanı’nın talimatıyla oldu. Çocuklar önceden anne ve babalarının sağlık yardımından yararlanıyorlardı. Baba Bağkur borçlusu, esnaf Bağkur primini ödeyememiş ve dolayısıyla çocuğu da sosyal güvenliğin sağlık haklarını kullanamıyordu. Arabalarını satanlar, hastane önünde kendini yakmaya çalışanlar, evladını hastanede rehin bırakanlar, ilacını alamayanlar gibi çarpıklıklar bu ülkede vardı. Bu sorun sosyal sağlık güvencesi altına gelen genel sağlık sigortası çıkartılarak düzeltildi. 18 yaşına gelene kadar bütün çocukların genel sağlık sigortası devlet tarafından verilecek dendi. Yani 18 yaşına kadar bütün çocukların sağlığı devlete ait. Annesinin babasının sosyal sağlık güvencesi olsun olmasın. Bu çok önemli bir adımdı. Trafik kazalarında acilden hastaneye girenlerin masrafları da sosyal güvenliği olsun ya da olmasın devlet tarafından karşılanıyor. Özel hastaneler de acilden giriş yapan bir yaralıdan kanunen fark alamaz. Sağlık Bakanlığı’na şikâyet edildiği zaman hastaneye ciddi cezalar ve faturalar gelir.

Sosyal hizmet dediğimiz zaman bu güvence neyi kapsamalı?
Sosyal hizmetler; evde bakım hizmetleri, yetim çocuklar, kadın sığınma evleri gibi işler yapıyorlar. Mesela evde bakım ücreti var. Hasta yakınlarına devletin verdiği bir hak var. Bunu Sosyal Hizmetler yürütüyor. Parasını Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ödüyor. Bunun da Sosyal Güvenlik Kurumu’na devredilmesi gerekiyor. Sosyal Hizmetler’in anne babası olmayan çocuklar, yardıma muhtaç insanlar, yaşlılar, düşkünler, huzur evleri, kadın sığınma evleri gibi hizmetleri var. Mesela doğum parası. Ama sosyal güvenlik sistemi altında olmayanlar var. Bunlardan bir tanesi kadınlardır. Özellikle eşinden ayrılmış kadınlar. Haberlere baktığımızda Ocak Ayında Türkiye’de 37 kadın öldürülmüş. Eşinden ya da sevgilisinden ayrılmak istiyor, öldürülüyor. Eşinden ayrılan ve iki üç tane çocuğu olan, bir meslek, hayatı becerisi olmayan, belki genç yaşta evlendirilmiş bir kadın düşünün. Eşi tarafından terk edilmiş ya da ayrılmış üç çocuğuyla özellikle şehirlerde, asgari ücretle bulduğu bir işle ne yapar? Kimlerin ağına düşer. Bu kadınlara otomatik olarak işsizlik fonundan asgari ücret miktarında, her çocuk başına da en az dört yüz lira miktarında maaş bağlanmalı. Bu kadınların güvende olmaları, o çocukların sağlıklı bir şekilde büyüyüp yetiştirilmeleri için böyle düzenlemelere ihtiyaç var. Asgari ücretle iş bulan kadın bu çocuğu nereye götürebilir . Kreşe verse zaten kreşin en az bin TL civarında ücreti var. Evinin kirası var. Yüksek maaşla, çalışsa bile sağlıklı bir şekilde yetişemez. Bu aşamadan sonra kadınlar, anne babaları tarafından terk edilmiş ve belli bir yaşa gelmiş çocuklar, üniversite okuyan çocuklar da otomatik olarak Sosyal Güvenlik Kurumu’nun koruması altına alınmalıdır. Belli bir gelir düzeyine erişene kadar onlara maaş verilmelidir.

Sosyal barış o zaman mı sağlanıyor.
Tabi ki. Bunlar olmadığı için bir takım Fetö terör örgütü gibi örgütler eğitim, manevi duyguları desteklemek adı altında bu fakir fukaranın çocuklarını aldılar ve yetiştirdiler. Okuttular devlete yetiştirdiler ve bir vatan haini haline getirdiler. Bunları bu toprakların çocuklarına yaptılar. İşte bu ailelerin yeterli sosyal güvenlik güvencesi olmadığından kullanıldı. Diğer terör örgütü PKK hangi zenginin çocuğunu dağlara götürdü. Baktığınız zaman Doğu’da fakir fukara, ezilmiş. Bunlarla kandırılmış çocuklar.

Aslında bunu sosyal güvenlik hizmeti önleyebilir diyebiliriz.
Terörü iyi bir sosyal güvenlik hizmeti önler. Sosyal Güvenlik Kurumu’nda yapılacak bu adımlarla terörün bu ülkenin içinden alındığı insan kaynaklarının %60-%70’ nin önünü kesersiniz. Devlet olarak bu durumdakileri sosyal güvenlik çatısı altına aldığımız zaman hangi insan gidip bir yerlere minnet eder, gidip terör örgütlerinin ağına takılır da vatan haini haline gelir. En büyük neden yokluk, muhtaçlık, fukaralık bizim insanımızı zorunlu olarak bu terör örgütlerinin kucaklarına gönderdi. PKK bir terör örgütüydü şimdi Fetö terör örgütü çıktı. Baktığınız zaman binlerce memur açığa alındı. 17-25 Aralık’tan sonra Fetö mahkemeler tarafından ilan edildi. Kararlar alındı. Peki, o zamandan sonra bağlantılı olanlar neden ilişiklerini kesemedi? Minnet duygusu devreye girdi.Onların okulunda okuyan her çocuğun onlara bir minneti var. Mesele yeterli sosyal güvencesinin olmayışıydı. Çocuklarını o şartlarda kolejlerde okutmak için bir geliri yoktu. Bütün başarılı çocuklar onların kolejlerinde okudu. Dereceye giren çocuklar onların üniversitelerinde kolejlerindeydi. Burslu okuttular, yurt imkânı verdiler, okul imkânı verdiler, yatacak barınacak yer imkânı verdiler. Bu çocuklar sonra devlete girdiklerinde hain haline getirdiler. Onlara hizmet etmek zorunda kaldılar. Bizim bataklığı kurutmamız lazım. Elbette ki devlet bunlar için daha önlemlerini alacak. Bataklığı sosyal güvenlik şemsiyesi adı altında kurutacak. İşte bütün hepsinde devreye sosyal güvenlik kurumu girecek. Eşinden ayrılan kadına, muhtaç yaşlıya, güçsüze, dula, yetime yani hepsine devreye sosyal güvenlik kurumu girecek.

Gelişmiş ülkelerde durum böyle mi?
Hangi Avrupa ülkesinde insanlar çıkıp da vatanına milletine isyan ediyor. Çünkü kişi doğduğundan 18 yaşına kadar ailesine çocuk parası adı altında ücret veriliyor. Liseyi bitirdiğinde üniversiteye gidecek puanı varsa üniversiteye gidiyor. Eğer üniversiteye gidecek puan durumu yoksa orada bir meslek kursuna gitmesi lazım. Hangi mesleği yapacaksa liseden sonra onun eğitimini alıyor. 18 yaşından sonra devlet kendine işsizlik maaşı ödemeye başlıyor. Ondan sonra o mesleği öğrenip mesleğine başladığında o maaş kesiliyor. Kişi işsiz kaldığında sosyal güvenlik tekrar devreye giriyor. Belli bir rakamı da yok. Geliyor evinin kirası ne kadar, arabasının benzinine kadar, aylık yakıtına kadar hesaplıyor ve o parayı ona öyle veriyor. Yani Avrupa’da kişi işsiz kaldığı zaman ben ne olurum diye düşünce kaygı yok.

Türkiye’nin ekonomik yapısı bunu kaldıracak güçte mi?
Evet. Bizim işsizlik fonumuz var. İşsizlik fonumuzda önemli ölçüde para birikti. İşsizlik maaşının şartlarından bir tanesi “işten çıkartılmış olmak” diyor. Peki, bir kadın tacize uğradı ve ayrılmak zorunda kaldı. Kendisi istifa edince alamıyor. En azından bu kriteri kadınlara kaldırın. Kadınlar gerekli prim gününü doldurduklarında kendileri istifa etmiş olsalar bile işsizlik maaşını alabilir olarak değişmeli. Gerekirse primi arttırılmalı. Şimdi kaymakamlıklarda da Sosyal Güvenlik Kurumu yardımı yapılıyor. Yani neredeyse Sosyal Güvenlik Kurumu’nun bütçesi kadar yardımlar yapılıyor. Sosyal Güvenlik Kurumu, devletin sosyal güvenlik penceresi vatandaşın en güvenli hissedeceği penceredir. Vatandaşa doğrudan ulaşabileceği en hayırlı hizmet sosyal güvenlik kurumudur. Bunların hepsini Sosyal Güvenlik Kurumu’nda biriktirelim. Kişi kaymakamlığa gidip de benim kömürüm yok, yakacağım yok demesin. Bunları yaptırmayalım. Hakkınız olduğunda nasıl Sosyal Güvenlik Kurumu’na emeklilik için gidip müracaat ediyorsunuz, kimseye bir minnetiniz yok. Bir amiri memuru görmek zorunda değilsiniz. Bir amirin, memurun, kaymakamın insafında değilsiniz. Sosyal güvenlik insafa bakmaz. O zaman da Sosyal Güvenlik Kurumu’na gidip dilekçenizi vereceksiniz. Kurum devreye girecek, gerekli kontrolleri yapacak, ilgili belgelerini isteyecek ve sonra maaşına bağlayacak. İş bulup yeterli gelir düzeyini bulana kadar.

Kadınlara önemli bir güvence de sağlanmış olacak
Bize gelenler hep bu yönde. Gerçekten sosyal güvenlik şemsiyesi altına en çok kadınların alınmasını istiyorum. Bana yapılan başvurularda en çok kadınların mobbing, tacize uğramış, ya da eşinden ayrılıp babasından, annesinden maaş almak isteyenler geliyorlar. Bir çaresizlik çare arıyorlar. Burada en çok kadınlar mağdur. Kadın şiddet görüyor, kadın öldürülüyor, kadın sokak ortasında dövülüyor ve kadın evinde maruz kaldığı şiddetten sonra bile evinden ayrılamıyor. Çünkü çocuklarını alıp gideceği, kalabileceği bir yer yok. Güvencesi yok, geliri yok. Mesleği olan kadın bile bu cesareti gösterip çocuklarını alıp ben çalışırım çocuklarımda bakarım diyemiyor. Bu sefer de kadınların mobing ve tacize uğraması gündeme gelebiliyor.

Çözüm yeni yasa olabilir mi?
Önümüzde yine Türkiye’nin kaderini ilgilendiren bir seçim var. Referandum sürecine 15 Temmuz gibi bir gerçeği acıyı yaşayarak geldik. Allah yüzümüze ve her şey döndü. Bu toprakların, bu vatanın çocukları tankların, silahların önüne atladılar. Hepimiz gördük. Bu Kurtuluş Savaş’ında da böyleydi. Aç kaldı, susuz kaldı, canını verdi ama bu vatanı bize bıraktılar. Hâlâ şehit haberleriyle karşılaşıyoruz. Fakat 15 Temmuz’da karşımızdaki ordunun tankıydı, tüfek ordunun tüfeğiydi, uçak ordunun uçağıydı. Türk ordusunun, devletimizindi. İçindekiler de Türk askeri konumunda vatan hainiydi. Çok şehit verdik. Cumhurbaşkanının bir çağrısıyla herkes sokaklara döküldü. Şükür o hain tehlikeyi atlattık. Artık bu insanların sosyal haklarını verin. Referandumdan sonra ya da önce bu yasalar çıkartılabilir. Emekli maaşları iyileştirilebilir. Sosyal güvenlik şemsiyesini genişlettiğimiz zaman evet sosyal güvenlik açık verecek. Ama bu para yine bu ülkeye dönecek. Sonuçta yine tüketime gideceği için tüketimde mal talebiyle devlet bunu vergi olarak alacak.

Add comment