Elif Suadiye ESEROĞLU
ARTE Mimarlık 2010 yılında kurulmuş, mekanlarında farklılık yaratmak isteyen insanların çaldığı bir kapı haline gelmiş ve iç mimarlardan oluşan ekibiyle dekorasyon hizmetlerine devam etmektedir. Bu sayımızda ‘Başarının sırrı’ köşemize konuk olan Mimar Elif Suadiye Eseroğlu ARTE Mimarlığın kurucusu genç ve başarılı bir iş kadını…
Elif Hanım sizi tanıyabilir miyiz?
10 yıldır hem dekorasyon hem projecilik anlamında sektörün içinde bulunan bir mimarım. İlk, Orta ve Lise eğitimimi doğduğum şehir Konya’da tamamladıktan sonra eğitim hayatımı Erciyes Üniversitesi Mimarlık Fakültesinde devam ettirme kararı aldım. İlgi alanım olan dekorasyon konusunda pratik kazanmak için iki yıl farklı mimarlık ofislerinde çalıştım. Daha sonra bir mimar arkadaşla ortak proje bürosu açmaya karar verdik. Dekorasyon ve özellikle tasarım odaklı işlere yönelmem dolayısıyla 2010 yılında kendi firmamı kurma kararı aldım ve halen kendi kurduğum firmamda dekorasyon işleriyle uğraşıyorum.
Sizce başarı nedir?
Başarının çok geniş bir anlamı olduğu gibi aynı zamanda çok öznel ve belirsiz bir kavram gibi. Azimli çalışma ve sürekli arayış içinde olmak galiba doğrudan başarıyı getiriyor.
Hayatıma baktığımda bu işi en iyi ben yapıyorum, ben mükemmelim gibi bir iddiam hiç olmadı. Evet işimde bir yerlere geldim ve işimi iyi yaptığımı düşünüyorum ama; benim aklıma başarı denilince bunlar gelmiyor. Aksine hep çabaladığım zamanlarım, hayaller kurduğum günlerim, stresi, sevinci, sıkıntıyı aynı anda yaşadığım anlarım geliyor. İşten çok bunaldığımda bir nefes alıp tekrar ya Bismillah deyip başlamalarım geliyor. Benim başarıdaki doruk noktam galiba; işverenin yapılan işten memnuniyetinin üst düzeyde olması. Dekorasyon işi emek isteyen aynı zamanda da zahmetli bir iş olduğu için başarı kriterim her zaman sonuç olmuyor. Sonuca giden yolda sabırla pes etmeden mücadele etmek olarak algılıyorum.
Bulunduğunuz konumdan memnun musunuz?
Şu an bulunduğum konumdan memnunum. Çünkü her sabah kalktığımda şükrederek ve enerjik bir şekilde işime başlıyorum. Etrafıma da yaptığım işi severek yaptığımı hissettiriyorum. Mimarlık zaten hissedilerek, sevilerek yapılması gereken bir meslek. Gözden kaçmaması gereken ve başarıyı getiren temel unsur da bu belki de. Mimarlık her ne kadar rasyonel, teknolojik ve somut bir iş gibi görünse de; aslında tamamıyla mimarın hayal gücünün, duygularının ve beklentilerinin görüntüsüdür. Lise hayatımda ajandama her gün mimar olmak istiyorum diye yazardım. Galiba farkında olmadan dua olarak geri döndü bana.
Hayatınızda size başarıyı getiren yedi prensibinizi paylaşır mısınız?
Mimarlık bir hayat duruşu, yaşam biçimi. Pozitif bir bakış açısı ile sonuç alana kadar yılmamak, yeniliklere sürekli ayak uydurmak. Çünkü mimarlık sanat ve felsefe gibi disiplinlerle ilişkisinin yanı sıra ekonomi ve teknoloji gibi çağdaş parametrelerle de sürekli yenilenmek ister, yeniliklerin gerisinde kalmak bu mesleğin ölümü olur.
Mimarların insan psikolojisinden çok iyi anlaması gerektiğini düşünüyorum açıkçası. Karşınızdaki işverenin kendi isteği yapılıyormuş gibi hissetmesi ve aslında kendi isteğinizi yapmanızdır. Bir insan gelip size her şeyiyle beklentilerini anlattıktan ve bazı şeyleri size bıraktıktan sonra onun istedikleriyle sizin istediklerinizi paralelleştirmelisiniz ve en güzeli müşteri memnuniyeti ile sizin aldığınız tat …
Çok yoruluyoruz ama hiçbir zaman da daha az yorulmak için standart ya da birbirinin tekrarı olan projelere yönelmiyoruz. Farklı, orijinal ve keyif veren bir mesleğe sahibiz. O yüzden bu iş cesaret işi ve en önemlisi fark yaratmak…
Hayalleriniz ve hedefleriniz?
Evet hayallerim ve hedeflerim hep var. Sürekli gelişerek, değişerek ve çoğalarak devam ediyor ve onlar beni hayata bağlıyor. Değişik mekanlar yapmaktan zevk alıyorum. İlgilerimin çeşitliliği ve farklı alanlar arasında dolaşmalarım bugün bir noktaya gelmemi sağladı. Yaptığım işin ticari değeri yüksek olsun mantığında değilim ama hiç değişmeyen asıl olan bir hedefim var oda işimi hakkıyla ve doğru dürüst yapmak galiba….