Doç. Dr. Birol GÜLNUR

Selçuksem Merkez Müdürü

Selçuksem Merkez Müdürü Doç. Dr. Birol GÜLNUR

Selçuksem Merkez Müdürü Doç. Dr. Birol GÜLNUR

SELÇUKSEM MERKEZ MÜDÜRÜ
DOÇ. DR. BİROL GÜLNUR

İnsanların hayatına
dokunmak istiyoruz

“Hayat Değiştiren Eğitimler”sloganıyla Selçuk Üniversitesi’nin akademik gücünü kullanıma sunan Sürekli Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi, sadece kişilerin değil firmaların da yaşamlarına dokunuyor. Kısa adı SELÇUKSEM olan merkez,  üniversite – sanayi işbirliği için de en doğru adres. SELÇUKSEM’i Merkez Müdürü Doç. Dr. Birol Gülnar’la konuştuk..

 

Sürekli Eğitim Merkezi ne zaman kuruldu?
Sürekli Eğitim Merkezi 2007 yılından bu yana faaliyet gösteriyor. Sadece bizim üniversitemizde değil Türkiye’deki bütün üniversitelerde var aslında. Kimi çok aktif çalışıyor. Önemli kısmında ise maalesef stratejik önemi fark edilmemiş. Selçuk Üniversitesi’nin akademik gücü ve öğretim üyelerinin desteğiyle dışa dönük olarak bölgesel anlamda pek çok alan içerisinde eğitim ve sertifikasyon faaliyetlerinin gerçekleştirildiği bir yapıya sahibiz. Merkez tarafından koordine edilen eğitim faaliyetleri başta bölge olmak üzere tüm üniversite öğrencileri, kamu ve özel sektör çalışanları ile eğitim noktasında kendini yenilemek ve ilgi duyduğu alanlarda eğitimlerini belgelemek isteyen her bireye açık bir şekilde gerçekleştirmekte.

Bu birimler hangi amaçla kuruluyor?
Dışarıdan bakılınca üniversitenin kendi öğrencilerine eğitim veren, hatta ücretsiz eğitim veren bir merkez gibi düşünülüyor. Hedef kitlemiz geniş . Tabi ki öğrencilerimiz hedef kitlemiz ancak en az onlar kadar başkaları da bizim hedef kitlemiz. Sanayi kuruluşları, başka alanlarda görev yapanlar. Mesela dış ticaret kursları açıyoruz. Sosyal medya dijital pazarlama uzmanlığı gibi kurslarla sanayi kesimine yönelik, büyük firmaların sosyal medyadan marka pazarlamasını nasıl yapacaklarını öğretiyoruz. Konya’da ilk defa biz açtık. Bu kurslar daha çok İstanbul ve Ankara’da var. Amacımız 7’den 70’e yaşam boyu, sürekli eğitimin neler olacağını saptamak ve anlık pratik çözümler geliştirmek. Ben de öğretim üyesiyim. Tabi ki devlet dairesinde çalışıyoruz. Ama maalesef bazen kurumlarımızın refleksleri özel sektör mantığına göre biraz gecikmeli olabiliyor. Üniversiteler buna göre birkaç adım önde olabilir fakat aslında biz o gecikmeyi, o dezavantajı avantaja dönüştüren bir kurumuz. Eğitim içeriklerini İstediğimiz gibi belirleyebiliyoruz. Bu, yönetim kurulumuzun yetkisinde. Akademik gerçeklik sınırı içerisinde bu esnekliği her türlü sağlayabiliyoruz. Eğitimin formatını istediğimiz gibi belirleyebiliyoruz. Dolayısıyla bu da özel sektörün tam aradığı mantık diye düşüyorum. Kurumsal çözümlerimiz de var. Bununla ilgili ziyaretler yapıp kendimizi tanıtıyoruz.

Tanıtım hamlesini başlatmışsınız yani.
Ne kadar iyi olursanız olun bildiğiniz şeyler anlattığınız kadardır. 1 buçuk milyonluk şehirdeyiz. Hafta içi her gün personelle birlikte yetmiş binin üzerinde insan bu kampüse gelip gidiyor. Bu kadar potansiyeli olan şehirde kurslarımızın yoğun talep görmesi gerekiyor. Görsellerimizi yeniliyoruz. Kurumsal kimlik çalışmalarımızı tamamladık ve renklerini tayin ettik. Ciddi anlamda mesafe katettik. Bizim topluma ve devlete karşı çok büyük bir sorumluluğumuz var. Türkiye çok kıymetli bir ülke ama çok ciddi sorunları olan da bir ülke. Üniversiteler bu anlamda kesinlikle bu sorunların çözümünde başrolde oynamak zorundadır. Burası da üretilen bilginin pazarlanacağı, insanların hayatına dokunacağı, doğrudan yaşam kalitesini yükseltebileceği stratejik bir kurum aslında.

Avrupa Birliği artık rekabetçi kurumlar istiyor. Üniversiteler artık kendi gelirini kendi yaratabilen kişiler diyorlar. Buranın bu anlamda da çok iyi bir misyon olduğunu düşünüyorum. Projeler üretilmeli, bu projeler pazarlanmalıdır. Google bir doktora projesinden çıkmış çalışmadır. Şuan birçok ülkenin bütçesinden daha çok borsada payı var, değeri var. Bilimse eğer; bilim budur. Üniversiteyse üniversite bu olmalıdır. Elbette diploma vereceğiz, öğrenci eğiteceğiz ama toplumun tıkandığı yerde çözüm önerileri getirmek zorundayız. Sürekli eğitim merkezleri, üniversitelerin bir numaralı adresidir. Bu işi burada çözeceğiz. Buradaki sorunlarla, buradaki bilgi birikimini bir araya getireceğiz ve diyeceğiz ki bilim de o zaman kıymetli bir şeydir.

Kurslardaki eğitimleri de üniversitenin akademik kadrosu mu veriyor?
Üniversitenin sahip olduğu akademik disiplin ve bilgi birikimiyle piyasa mantığının esnekliğini buluşturmaya çalışıyoruz. Yani piyasadan farkımız akademik birikimimiz olacak. Diğer üniversiteden farkımız da piyasa esnekliğimizin bulunması. İkisini uyumlu bir biçimde bir araya getirmeye çalışıyoruz. Hocalarımızın %90 -%95’i üniversitemiz bünyesindendir. Ancak bazen hocaların programları çok yoğun olabilir, bulunamayabilirler, yanıt gelmeyebilir. Bu işin duayeni olan insanlar da olabilir. Onlarla da çalışma şansımız olabiliyor. Teklif götürüyoruz, konuşuyoruz.

Bu merkezde çok yönlü bir hizmet de söz konusu mu?
Yapmaya çalıştığımız iş aynen bu. Zaten bir potansiyel var. Yani bu kadar malzeme var, potansiyel var. Siyasal iletişim kampanyalarından tutun da sanayi kesiminin ihtiyaç duyduğu biyokimyadan, petrokimyaya varıncaya kadar her türlü alanda, her türlü akademik danışmanlık ve proje yürütme hizmetleri yine merkezimiz koordinasyonunda gerçekleştiriliyor.

Uzaktan eğitim çalışmalarınız da var mı?
Şu an yeni web sitemiz yayına girmek üzere. Çorabımıza varıncaya kadar internetten alabiliyorsak eğitimi neden oradan almayalım, satmayalım. Artık olay tamamen online olarak dönmeye başladı. Uzaktan eğitim çekimlerimize de başladık. Hedef kitlesi çok geniş olduğu için KPSS’den başladık. Geçici bir stüdyo kurduk. Büyük projemiz gerçekleşinceye kadar. Paket satmayacağız. Kişi genel muhasebeyi kendisi çalışarak halledebiliyorsa başka bir programı alabilecek. Telefonlara uygulamaları da hazırlattırıyoruz. Tramvayla giden bir çocuk bu süre içinde derse girebilecek. Pek çok öğrencimiz Ankara’ya gidip geliyor. Yolda açıp dersine çalışacak. SPG Gayrimenkul Uzmanlığı eğitimi açtık. O sınava yönelik eğitim veriyoruz. Orada da aynı şeyi yaptık. Öğrencilere gösterdiğimiz esnekliği kurumsal firmalara da gösteriyoruz. Orada da aynı şekilde neye ihtiyaçları varsa ona yönlendiriyoruz. Diyoruz ki; biz size illa bir eğitim satmak için gelmedik. Benim tek bir derdim var, biz bu işten ayrıldıktan sonra acaba orada bir izimiz olacak mı, bir imzamız olacak mı? İmzadan kastımızda oradaki sorunlara çözüm getirebilmiş olmamız.

Açtığınız eğitim kurslarının tamamı ücretli mi?
Şu an tamamı ücretli. Dediğim gibi çalıştırdığımız tüm hocalarımız doçent ve profesör. Piyasadan da zaman zaman aldığımız destekler oluyor. Haliyle bu insanların emeklerinin karşılığını ödemek zorundayız. Yönetmeliğimiz gereği de zaten istesek de ücretsiz faaliyette bulunamayız, döner sermayeye bağlıyız.

Bu alanın içerisine neleri koyabiliriz? Bunun ucu YGS’ ye kadar gidebilir mi?
Tabi ki gidebilir. Hali hazırda üniversite öğrencileri de okulda aldıkları klasik eğitimle sınırlı kalabiliyor. Burada öğrencilerimize okulda aldıkları eğitimden daha ayrıntılı ve daha spesifik, piyasa koşullarıyla örtüşen eğitimler verebiliyoruz. Alanı istediğimiz kadar geliştirebiliriz.

Sayı sınırı var mı? Mesela 3 kişi bir araya gelip bir eğitim talebinde bulunabilir mi?
Yönetmelik ve genelgemize bağlık kalmak zorundayız. Ortalama kurslarımız 20 kişiyle açılıyor. Çok geçmek istemiyoruz. Sonuçta burası özel bir eğitim. Minimum 15’ in altına inmemeye çalışıyoruz. Kişisel gelişim ve sertifika programlarımız var. Mezun olmuş öğrencilerin, şu an piyasada çalışan öğrencilerimize ve öğrenci olmayan iş gücüne yönelik eksiklerin giderilmesini sürekli eğitim sağlıyor. Anlık ihtiyaçlar doğuyor. Eğilimler farklılaşıyor, teknolojik yeni yatırımlar yapılıyor, yeni cihazlar alınıyor. O insanlara anlık eğitim vermeniz gerekiyor. İşte o zaman biz devreye giriyoruz. Diyoruz ki biz bu işi yapabiliriz. Kurumsal sertifikamızın geçerliliği var. İlgili bakanlık onaylı sertifikalar. Tüm amacımız ciddiyetimiz ve bilimsel birikimimizi, disiplinimizi piyasanın gerçekleriyle buluşturmak.

Kurumsal kültür oluşumuna ne gibi desteğiniz olabilir?
Her şeyden evvel eğitime ihtiyaç duyduğunu hissetmek ve bunu dillendirmek bile kurumun kurumsallaşma adına ve sahip olduğu kurumsal kültür adına çok önemli bir şeydir. Gidiyorsunuz diyor ki; “ Bizde hiçbir sorun yok. Her şey dört dörtlük. Hiç bir kuruluş öyle bir şey diyemez. Yani bu insanın psikolojisine, sosyolojisine, her şeyine aykırıdır. Her gün daha iyisine ulaşmak için çalışacağız. Hepimizin eksikleri var. Bunları ne kadar azaltabiliriz? Bizim bütün amacımız bu. Öyleyse biz de burada oturalım, “Biz mükemmeliz, dileyen buraya gelsin” diyelim. Böyle bir şey yok. O zaman bu sorunlar nereden çıkıyor? Herkes mükemmel de niye bu kadar sorun yaşıyor bu ülke. Demek ki bir takım sorunlarımız, eksiklerimiz var. Biz sektöre bu algıyı yerleştirmenin vazifemizin olduğunu düşünüyoruz. Öbür taraftan burada tepeden bakış açısıyla her şeyi biliyoruz, gelin size bunları öğretelim de diyemeyiz. Biz piyasaya deneyimlerimizi aktarırken piyasanın deneyimlerinden de faydalanmak istiyoruz.

Şu an yürütmekte olduğunuz projeniz var mı?
Çalışma Bakanlığı’na bağlı Mesleki Yeterlilik kurumu var. AB uyum sürecinde Türkiye şu an 48 meslekte. Bunlar yüksek tehlikeli meslek olarak nitelendirilen meslek grupları ve bunların alt alanları . 48’i alt alanlarıyla birlikte hesapladığımız zaman 500’leri bulan alandan bahsediyoruz. Yetkilendirilmiş kuruluşlardan sertifika almazsanız bu meslekleri icra edemeyeceksiniz. Firmanız var, 10 kalıpçı, 10 kaynakçı. Hepsinin bu sertifikaya sahip olması gerekiyor. Olayın iki boyutu var. Biz 5 meslekten 35 alandan başvurduk. 2017 yılının sonunda sürecin tamamlanmasını bekliyoruz. Uzun ve meşakkatli bir süreç. Hem bürokrasisi ağır, hem maliyeti yüksek. Ama Konya’nın buna çok ihtiyacı var.Yolda yürüyen insanların hayatına dokunmak istiyoruz ya; bu da tam öyle bir şey. Bizi heyecanlandırıyor. Eğitimi zaten yapıyoruz. Ama aslolan bunun sınavını yapıp kişilerin bu yeterliliğe sahip olup olmadığının belgelenmesi. Bu yetkiyi almış olmak, Konya’da icra etmek önemli. Sadece Konya’ya verilmeyecek bu hizmet. Üniversite olarak süreci biz yürüteceğiz.

Bizi yine çok heyecanlandıran bir projemiz daha var. Biraz önce sorduğunuz Büyük bir online, uzaktan eğitim projesi. Rektörümüz Prof. Dr. Mustafa Şahin de uzaktan online eğitime inanmış, bizi destekleyen biri. Götürdüğümüz her projede bizi destekleyen, önümüzü açan bir yönetim tarzı var.

E kampüs projesiyle ilgili protokol de imzaladık. ODTÜ, Boğaziçi Üniversiteleri gibi biz de bu platformda yerimizi alacağız.

Neyi hedefliyorsunuz?
Toplumun tüm katmanlarındaki insanların hayatına dokunmak istiyoruz. İnsanların ihtiyaç duydukları eğitim anlamında. Onların hayatlarını kolaylaştırmak, vizyonel bir bakış açısı kazandırmak istiyoruz. Hedefimiz bu. Hal böyle olunca da Montessori den tutun otocat’e varıncaya kadar pek çok alanda eğitim programları düzenledik. Aile danışmanlığı sertifika programlarımız var. Uzunca bir program, 5 ay sürüyor. Kursiyerlerimizin en az yarısı dışarıdan geliyor. Hani hep derler ya üniversite sanayi iş birliği hep yetersiz kaldı diye. İşte onun yapılacağı yer burası. Burada tekelci bir yaklaşımda bulunmak istemiyoruz. Üniversitemizin çok kıymetli kuruluşları var. Ama biz de bu alanda iddialıyız.

Add comment