Metin KÜLÜNK

Ak Parti İstanbul Milletvekili

Ak Parti İstanbul Milletvekili Metin KÜLÜNK

Ak Parti İstanbul Milletvekili Metin KÜLÜNK

Ak Parti İstanbul Milletvekili Metin Külünk

1. Dünya Savaşı sürüyor

AK Parti İstanbul Milletvekili Metin Külünk, Metropol Dergileri tarafından düzenlenen  “Büyük Devlet Türkiye” konulu konferansta konuştu.

 

AK Parti Konya İstanbul Milletvekili Metin Külünk, Metropol Dergileri tarafından düzenlenen konferansta 2017’den 2043’e Türkiye, dünya ve Türkiye yakın coğrafyasında neler olacak, Türkiye nereye gidiyor konularını ele aldı.

Ramata Plaza’da gerçekleştirilen konferansın açış konuşmasını Metropol Dergileri Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Çakır yaptı. Çakır konuşmasında Metropol Dergileri’nin yayın hayatına başladığı günden bu yana sağlam adımlarla ilerleyerek ulusal yayıncılık yapma hedefine ulaştığını vurguladı.

IMG_8511AK Parti İstanbul Milletvekili Metin Külünk, konuşmasında Pasifiği fark eden Batı’nın onun üzerinden bir galibiyet ürettiğine dikkat çekerek, “Biz İstanbul’un fethinin mutluluğuyla yaşarken onlar akıl üzerinden bir büyük galibiyeti ortaya çıkarmanın bütün kapılarını açtılar. Sonuç bugünkü haldeyiz. Daha üzücüsü ise müslümanlar halen daha farkında değil. Biz zannediyoruz ki savaş meydanlarında kaybedilir. Savaş meydanlarındaki mağlubiyet geçer. Ama asıl önemli olan akıl mağlubiyeti. Dünya robotik bir çağa gidiyor. Tarım toplumu, sanayi toplumu, arkasından elektronik çağ. İletişimin ve bilginin baş döndürücü hızıyla geldiğimiz sürecin arkasından şimdi geldiğimiz robotik bir çağla beraber uzay çağına gidiyoruz. Duygularımızı bir tarafa koyup bu mağlubiyetimizi fark edip mağlubiyet üzerinden bir akıl birleştirmenin derdiyle dertlenmeliyiz. Eğer dertlenmezsek kayıp fotoğrafımız devam edecek. Bunun için zamanı bugün kullanmak zorundayız. Bu sebeple ilk şart kendimizi iyi tanımamız, doğru takip etmemiz, hem tarihimize hem coğrafyamıza göre kendimizi iyi konumlandırmak zorundayız.” Dedi.

Türkiye’nin hem tarihi arka planı, hem toplumsal hafızası ve insan kaynağı ile jeopolitik gereği olarak büyük düşünmek zorunda olduğunu vurgulayan Külünk, “Küçük düşünürsek bu topraklarda bizi tutmazlar. Büyük düşünmeye mecbur eden de bu bileşenlerin hakkını veren bilim yönetim anlayışıyla mümkün olacaktır. O nedenle inanmak ve hayal etmek önemli bir ihtiyacımızdır.” Diye konuştu.

Külünk şunları anlattı, “Amerika, Fransa, İngiltere 1900 yılların başında sanayileşme seviyesinde bu gücü yakalamışken Osmanlı Devleti’ne İslam coğrafyasına eş zamanlı saldırı yaptılar. Amerika’da Kuzey Güney savaşı çıkartılırken bir taraftan Osmanlı savaştırılarak yıkmak için her türlü saldırıyı yapıyorlardı. Bu coğrafya ne zaman Osmanlı’nın elinden alındıysa o zaman dünyada sömürgecilik başladı. Birinci Dünya Savaşı’nda Yavuz’un intikamı alınmak istendi. Çünkü Yavuz İslam dünyasının sömürgeleştirilmemesini Çaldıran Mercidabık Zaferi ile 500 yıl geciktirmiştir. Eğer biz Çaldıran ve Mercibadık’ı kazanamasaydık yani Basra Körfezine hicaza çıkamasaydık, Batı Vatikan İran ile kurduğu ittifak sonucunda İslam coğrafyasının sömürgeleştirecekti. Ve bugün 15 Temmuz’da Yavuz’un intikamının tamamlanması amaçlanmıştır.”

Hesap defterini kapatmak
istediler

Külünk, 15 Temmuz’da Birinci Dünya Savaşı’nda devletle hesaplaşmanın defterinin kapatılmasının istendiğine vurgu yaptı. Külünk şöyle konuştu, “ Yani Türk devletinin çökertilerek, teslim alınarak bu devleti bağımsız kimliğinden alıp sömürgeleştirerek Osmanlı sayfası kapatılmak istenmiştir. Osmanlı’da kalan yerlerin çoğu İngiliz ve Fransızların sömürgesi olmuş. Şimdi parlamenter sistem üzerinde ifade ediyorum. Afrika’nin madeni, elması, Ortadoğu’nun petrolü, doğalgazı nereye gitti? İngiltere, Almanya, Fransa’ya gitmedi mi? Bu hammadde yeraltı kaynakları Batı için zenginliğe dönüşürken bizim coğrafyamıza ne kaldı? Yüz yılı sorgulamak zorundayız. Yüzyıl sorgulayarak 16 Nisan’ı anlamayız. Yüzyıl’ı sorgulayarak 16’ Nisanın pencerelerini iyi açarız. Onlar zengin, özgür, refah içinde, kalkınmış, küresel sistemin güç merkezi oldu, bize, Afrika’ya, Ortadoğu’ya ne düştü? Bu fotoğraf üzerinden Erdoğan’sızlaştırma operasyonunu konuşmak zorundayız. Erdoğan yalnızca bir Ak Parti hareketinin lideri değil, bu coğrafyada, bu milletin yeniden ayağa kalkışının, Birinci Dünya Savaşı’nın devam eden perspektif, milletin bağımsızlık mücadelesinin lideridir. Mesele bir parti meselesi değil. Afrika’da, Anadolu üzerinde bu güçlerin hesapları hiç bitmemiştir, bitmeyecektir. Biz jeopolitik Merkeziz. Siyasi yönden çok güçlü olabilir, askeri yönden çok güçlü olabilir. Ancak devamlılığını sağlayabilmenin adresi Jeopolitik Merkezin güçlü olmasıdır.

3. Paris masası

Külünk Türkiye üzerinden yapılmak istenenlere de dikkat çekerek, “Erbab bunları ne ilgilendiriyor. PYD ile Rusya’nın, PYD ile Amerika’nın ne işi var? Almanya’nın PKK ile işi mi var? Bu 1.Dünya Savaşı’nın devam perspektifidir. Tek fark şudur; Rusya ile ordusu Suriye’de. Amerikan ordusu, Alman ordusu değil. Karşısında vekalet verdikleri terör örgütleri üzerinden 1.Dünya Savaşı’nı devam ettiriyorlar. 3.Paris masası kuruldu. Birinci Paris Osmanlı’nın paramparça edildiği, ikinci masa sınırların cetvelle çizildiği Paris anlaşması. 3.masa kurulmuştur. Masada Rusya, Amerikan masaları güçlüdür. Avrupa da bu masada olmak için yüksek sesle Türkiye üzerinden Türkiye’ye saldırarak konuşmaya devam ediyor. İkinci Paris masasının öznesi Arapları Arapçılık üzerinden Osmanlı’dan kopartmak üzerineydi. Üçüncü Paris masası evresindeyiz . Kendi kontrolleri üzerinde sömürgeleştirdikleri Kürdistan, Amerika’nın sömürgeleştirececeği Ermenistan’dır. O gün milletin çektiği rest ile Misakı Milli Sınırları bu topraklarda ilan edildi. Şimdi özne PKK ve PYD üzerindendir. PKK İran, Esat, Feto üzerinden hareket etmiştir. Meşrulaştırma aracı DAEŞ’tir. Barış Birinci Dünya Savaşı’nın devam eden boyutunda güç merkezlerini Ortadoğu üzerindeki denklemler ile meşrulaştırılma aracıdır. DAEŞ diye bir örgütü, arkalarından çekildikleri an göremezsiniz. Bize bir nevi Lozan ,Musul, Paris hatırlatması yapıyorlar. Bugün Türkiye Suriye’de Özgür Suriye Ordusu’nun arkasında durarak bu mücadelede rolünü üstlenmeseydi, 15 Temmuz’un 45 gün sonrasında karar verilip adım atılmasaydı, Antep’i konuşacaktık. Bir adm daha ileri gidiyorum; Diyarbakır’ı konuşacaktık. Çünkü bugün üçüncü Paris masasında Hedef Irak ve Suriye’nin haritalarını değiştirerek bu haritalarda PKK’yı Akdeniz’e çıkartarak Türkiye’nin gelecek Yüzyıl’daki perspektifinin etkisini ortadan kaldırmak var. Bizi de Ankara’nın etrafına sıkıştırmak.

15 Temmuz bir Sevr
dayatılmasıdır

Külünk konuşmasında 15 Temmuz’un Sevr dayatması olduğunu da vurguladı. Külünk sözlerini şöyle sürdürdü, “ Bu millet nasıl Paris’te restini çektiğiyse 15 Temmuz’da da aslında bize dayatılmak istenen Sevr’e restini çekti. Bu ilkeler ülkemizin içinde de destek bulmuşlardır. Bunlar Cumhuriyet kurulana kadarki sürede Osmanlı’yı yarı sömürge haline getirmişlerdir. Balta Limanı Anlaşması’nı unutmayınız. Dindar, dindar olmayan, Atatürkçü, Atatürkçü olmayan, sağcı, solcu hepimizin ortak vatan bildiği bu topraklar üzerindeki küresel güç mücadelelerine karşı Kuvayi Milliye ruhu temelli bu sorgulamayı yapmak zorundayız. Eğer kendi içimizde bu anlamda birlik ve beraberliğimize zarar verecek, farklılıklarımızı bir çatışma unsuru haline getirecek sorgulamanın içerisine girersek kafamıza yıkacaklar. O zaman bu konuları konuşacağımız Vatan kalmayacak. Bu konuları konuşacağımız bağımsızlık kavramı da kalmayacak. Onun için silkelenip kendimize gelmek ve süreci anlamak mecburiyetindeyiz.

Konferansa Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, Meram Belediye Başkanı Fatma Toru, protokol üyeleri ve çok sayıda davetli katıldı.

Add comment