Mustafa AYGÜN

Aksiyal Mimarlık Firma Sahibi

Aksiyal Mimarlık Firma Sahibi Mustafa AYGÜN

Aksiyal Mimarlık Firma Sahibi Mustafa AYGÜN

AKSİYAL MİMARLIK
FİRMA SAHİBİ
MUSTAFA AYGÜN

Mimarlık piyasası
yeni akımlara gebe

Başarılı çalışmalarıyla adından söz ettiren Aksiyal Mimarlığı ve Konya’nın mimari yapısını Aksiyal Mimarlık Firma Sahibi Mustafa Aygün’le konuştuk…

 

Firmanızın kuruluş sürecinden bahseder misiniz?
Aksiyal Mimarlık 11 yıl önce 2006 yılının başında kuruldu. Türkiye’de ve Konya’da inşaat sektörünün altın çağlarından birinin yaşandığı bir dönemdi ve 2-3 kişi başladığımız bu serüvende hızla büyümek ve kalabalıklaşmak durumundaydık. Mimarlık eğitiminin olmazsa olmazı olan ‘’iş oryantasyonu ‘’ sürecine öğrenciliğin son dönemlerinde başlamış olmak ve geçmişten gelen inşaat-uygulama aşinalığı gibi avantajlarımız sayesinde kolay adapte olduk ve firmamızın kuruluş sürecindeki zorlukların önemli bir kısmını fazla zorlanmadan aştık. Bugün 11 yıllık geçmişi ve tecrübesi olan bir proje firması olarak özgüvenli ve sürekli gelişimi kovalayan bir halde yolumuza devam ediyoruz. Mesleğimizin yapısı gereği sürekli yeni şeylerle karşılaşıyoruz ve hiç azalmayan bir heyecana sahibiz. Mimarlığın en güzel yanı da bu olsa gerek. Monoton bir yaşantınız olmuyor.

Faaliyet alanlarınız neleri kapsıyor?
Mimarlık, İç Mimarlık, Mühendislik ve Uygulama-Taahhüt başlıklarında toplayabiliriz aslında. Biraz açacak olursak Yapı ruhsatından İskan ruhsatına kadar devam eden süreçteki bütün hizmetleri veriyoruz. Bunların önemli bir kısmını bünyemizde, bazı kalemleri ise proje çözüm ortaklarımızla çözüyoruz. Proje süreçlerinin haricinde uygulama ile ilgili taleplerin de tamamına cevap verecek lojistiğimiz ve teknik kadromuz mevcut. Özellikle İç mimari proje konusunda genel çalışma metodumuz anahtar teslim anlayışına dayanıyor. Uygulama ile birlikte yürüttüğümüz işlerde daha sağlıklı neticeler alıyoruz. Hem proje uygulama aşamasında değer kaybına uğramıyor, hem de hayal ettiğimiz biçimde uygulayabiliyoruz. Müşteri açısından bakıldığında da durum böyle. Proje sunumlarında gördüğü görsellere paralel sonuçlar onları da tatmin ediyor. Aksi durumlarda uygulama esnasında bizim kontrolümüz dışında yapılan her değişiklik, bütünü bozduğu için tasarımı da geriye götürüyor. Bu tip problemleri en aza indirmek için uygulama hizmeti sunmadığımız projeler içinde mesleki uygulama sorumluluğu başlığı altında rutin kontroller yapıyor ve proje tatbikine yön veriyoruz.

Mimarlık, iç mimarlık, mühendislik ve uygulama- taahhüt gibi komplike bir hizmet sunuyorsunuz. Bunun müşteriye sağladığı avantajlardan bahseder misiniz?
Nihai ürün ile ilgili bütün ihtiyaçlarına tek bir muhataptan cevap alabilmesi şüphesiz ki çok büyük bir avantaj. Öncelikle zaman konusunda sağladığı avantajdan bahsetmek gerekiyor. Bütün projeler aynı ortamda hazırlandığı zaman birbirini beklemek zorunda kalmıyor. Eş zamanlı olarak start verildiği için ve koordinasyon için ekstra zaman kaybı yaşanmadığı için sonuca giden toplam süre 3-4 kat oranında azalıyor. İkinci bir avantajı ise oluşabilecek sorunlarda müşterinin her bir kalem için ayrı kişilerle ayrı görüşmeler yapmak zorunda kalmaması. Aksiyal Mimarlık bütün sorulara cevap verip bütün sorunlara çözüm üretiyor. Bizimle bu şekilde bir kere çalışmış olan müşterimiz bundan vazgeçemiyor. Çünkü onun üzerindeki iş yükünü büyük ölçüde alıyor ve onu rahatlatıyoruz. Ayrıca bütün kalemler için aynı ekiplerle birkaç kez birlikte çalışmanın sonucunda bir takım alışkanlıklar da ediniliyor. Bu alışkanlıklar da çözüme giden yolu kısaltıyor ve sistem hiç tıkanmadan işliyor.

Projelerinizde olmazsa olmazlarınız neler?
Öncelikli kriterimiz tabi ki memnuniyet. Bunu yalnızca müşteri memnuniyeti olarak sınırlandırmamak gerek. Biz bunu 4 başlığa ayırıyoruz. Yatırımcı memnuniyeti , kullanıcı memnuniyeti , tasarımcı memnuniyeti ve tanıkların memnuniyeti..Yatırımcı projeden kazanç elde etmelidir ki tatmin olmalı. Kullanıcı o ürünü kullanırken planlama ile ilgili problemler yaşamamalıdır ki memnun olmalı. Tasarımcı projeyi içine sinerek tasarlamalıdır ki mesleki hazzını hep canlı tutmalı. Tanıklar yani şehrin insanları o binayı orada görmekten mutlu olmalıdır ki olmazsa olmazlarımızın tamamı gerçekleşmiş olsun. İnsanları mutlu etmek üzerine kurulu bir işimiz var. Bizim işimize müşteri i işveren ya da çalışan olarak temas eden herkesin mutlu olması temel olmazsa olmazımız diye tanımlayabiliriz.

Mimaride çizilen her çizginin bir anlamı olduğunu söylemişsiniz. Tasarımı teknik anlamda kullanılabilirlik ve estetik olarak dengelemek nasıl mümkün?
Mimaride çizilen her çizginin bir anlamı olduğunu söylüyoruz. Bunu söylerken çizilmeyen çizgilerin de anlamı olduğuna değinmek gerekir. Yani bazen çok çizgi çizmek durumu karmaşıklaştırabiliyor. Kullanımda sadelik ve netlik her zaman önceliklidir bize göre. Estetik kaygılar göreceli olabiliyor bazen. Ama kullanışlılık kişiye göre çok fazla değişiklik göstermiyor. Çok şık ama içine giremediğimiz bir kıyafet neye yarar ki? Ya da çok kullanışlı fakat çok şık bulmadığımız bir kıyafet. Bu ikisini elbette bir arada sunabildiğiniz zaman iyi bir proje üretmiş oluyorsunuz. Bunda bir denge olmalı. Ama oranlamak gerekirse % 51 kullanılabilirlik % 49 estetik değerler şeklinde oranlayabiliriz. Biz bunu sağlamak için önce tasarlayacağımız mekanın öyküsünü oluşturuyoruz. O mekanı kullanacak olan kişi olup içine girip dolaşıyoruz. Eylemler gerçekleştiriyoruz. Bu eylemleri gerçekleştirirken ihtiyacımız olan mekan kurgularına, ebatlarına göre planlama yaparak işe başlıyoruz. Ekip olarak çalışıyoruz ki aynı ürüne mimari olarak 5-6 ayrı gözle bakabiliyoruz. Bunun sonucunda da estetik olarak ekibimizin her birinin süzgecinden geçmiş, üzerinde ortak bir kanıya varılmış ürünler ortaya çıkıyor.

Mimarinin de modası oluyor mu? Şu an en revaçta olan tasarımlar ne gibi özellikler taşıyor?
Tam olarak moda diyemeyiz belki ama mimari akımlardan bahsedebiliriz. Belirli akımlar oluşuyor ve yaşandığı döneme, bölgeye göre bir süre egemen oluyor. Ne yazık ki ülkemizde bu tür akımları tasarımlar ve tasarımcılardan ziyade yönetmelikler ve mevzuatlar belirliyor. Yeni bir yönetmelik oluştuğunda bu yönetmelik paralelinde bütün binalar birbirine benzemeye başlıyor. Yönetmeliğe uygun çözümlere giden belirli kalıplar oluşuyor ve çoğu tasarımcı bu kalıpları kullanarak tasarımlar yapıyor. Yani özgün tasarım yolundaki en büyük taşlar mevzuatlar. Konya’da bir on yıl öncesine kadar binalarda estetik eşiğinin çok alt seviyelerde olduğunu görüyorduk fakat Aksiyal Mimarlık’ın da kuruluşuna denk gelen bu son süreçte bu konuda çok büyük bir yol kat edildi. İnsanlar binaların dış görünüşlerine daha fazla önem vermeye ve yatırımcılardan bunu talep etmeye başladı. Bu talepler sebebiyle müşterilerimiz olan yatırımcılar da bunu bizlerden talep etmeye başladı. Bu durum zamanla iç mekanlara da yansıdı ve bir rekabet oluştu. Yatırımcılar arasındaki rekabet doğal olarak tasarımcılar arasında da rekabete sebep oluyor. Tasarımcı sürekli kendisiyle yarışırken başka tasarımcılarla da yarışmak durumunda kalıyor. Böylelikle birbirlerinden etkilenen tasarımlar kaçınılmaz oluyor. Örneğin günümüzde en yaygın olarak tercih edilen motiflerin yatay ve tekrarlı hatlardan oluşan motifler. Bu birkaç kez çok beğenildiği için zamanla bütün şehre ve inşaat piyasasına da yayıldı ve bir akım haline geldi. Fakat bazı bölgeler için yeni mevzuatlar oluştu ve bu akımın önünde bir takım prosedürsel engeller oluştu. Artık yeni akımlar oluşacak. Mimarlık piyasası, yeni durumlara çözüm üretebilen yeni akımlara gebe durumda.

Günümüz mimarisi, insanların sosyal yaşamını nasıl etkiliyor?
Günümüz mimarisinin en büyük etkisi bence yabancılaşma. Aynı site içerisinde yaşayan 300 aile ve çoğu birbirini tanımıyor. Bu durum biraz da ayrık yapı nizamının ve sokak algısının azalmasından kaynaklanıyor. Çok sıkışık, yoğun, kalabalık ve birbirine yabancıların yaşadığı mahalleler, şehirler. Günümüz mimarisinin sosyal sonuçlarından en çarpıcı olanları bunlar. Farkında olmadan sürekli kapalı alanlarda ömrümüzü tüketmeye başlıyoruz. Özellikle AVM konusuna da değinmek gerekiyor. Bu da aslında günümüz mimarisinin de rol üstlendiği bir durum. AVM’ler ilk günden beri hep ilgi çekici olmuşlardı fakat başlarda soğuk kış günlerinde yoğunlukla tercih edilir güzel havalarda çok fazla talep görmezlerdi. Ancak yakın dönemde bu durum biraz daha değişti ve artık insanların yaz-kış öncelikle tercih ettiği sosyal alanlar haline geldi. İnsanlar dışarıda bir yemek yemek için bile bu tür mekanları tercih eder oldu. Aslında sosyal seviyeyi yukarı taşımak için tasarlanan bu mekanlar insanları sosyalleştirmekten ziyade onları tüketmeye , para harcamaya teşvik eden ve insani diyaloglarını zayıflatan cazibe merkezlerine dönüştü. Bu da başta söylediğimiz gibi yabancılaşmaya neden oluyor.

Türk insanı mimaride de yeniliklere açık mı?
İnsanlarımız yeniliklere açıktır aslında. Çok kolay alışabilen bir toplumuz. Mutluluğa hüzne..Her şeye hemen adapte olabiliyoruz. Fakat yatırımcıların ve tasarımcıların yeniliklere açık olması lazım.Yani yatırımcı daha yenisini,daha ileri bir seviyeyi talep etmeli, tasarımcı da yatırımcının vizyonunu sürekli daha üst noktalara taşımaya çalışmalı..Bu iki gruptaki insanların yeniliklere ne kadar açık olduğu gelişim için daha belirleyici.

Şu an yürütmekte olduğunuz projelerden bahseder misiniz?
Hemen her proje firmasında olduğu gibi konut ağırlıklı projeler çalışıyoruz. Selçuklu, Meram ve Karatay’da dengeli olarak dağılmış bir şekilde projeler üretiyoruz. Konya dışında hatta yurt dışında da hazırlıklarını yapıyor olduğumuzu projeler var. Tek tek saymak için birini diğerinden ayırabilmek gerekiyor ve bu bizim için pek mümkün değil. Az önce bahsettiğimiz gibi şehrin insanları yapmış olduğumuz projelere tanıklık ediyor.

İmkanınız olsa Konya’yı mimari anlamda nasıl bir ruh haline sokmak isterdiniz? Ve şu anki durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Konya’yı daha fazla gülen insanların yaşadığı bir şehre dönüştürmek isterdim. Yalnız bu mimariden ziyade bence biraz coğrafi bir konu. Gözlemlediğimizde kıyı şehirlerinde yaşayan insanların daha yumuşak ve daha güler yüzlü insanlar olduklarını görüyoruz. İklim ile de ilgilidir elbette. Fakat bu tür coğrafi koşullar şehirde bulunan sosyal alanların yoğunluğunu da etkiliyor. Daha fazla araç girmeyen caddeler, daha fazla rekreasyon alanları dizayn edilebilir. Açıkçası birbirinden kopuk ve ucu bucağı olmayan parklar ve piknik alanları yerine tam da şehrin en yoğun olduğu alanlarda oluşturulan nefes alma noktaları yapılmalı.

Hayalinizi nasıl bir proje süslüyor?
Biraz önce anlattığımız olmazsa olmazları bulunduran her proje hayal ettiğimiz projedir. Aslında hayal gücümüzü her proje için zorluyoruz ve ayırt etmiyoruz. Fakat daha önce çalışmadığımız ya da nispeten daha az çalıştığımız konular daha fazla heyecan verebiliyor. Çözüm üretmek üzerine kurulu bir iş yapıyoruz. Bulmaca gibi düşünün. Sürekli aynı kelimelerden oluşan bulmacalar yerine yeni kelimeleri bulmaya çalışmak daha zevkli oluyor. Bizim işimizin en güzel yanı hep farklıyı aramak demişsek eğer bunu pekiştimek adına farklı konularda proje üretmenin daha keyifli olduğunu da belirtmek gerekir. Mimarlık her zaman sayısız alternatif çözümün olduğu bir meslek. Bu alternatifleri hayal etmek ve yakalamak her defasında yeniden hayallerimizi süslüyor.

Add comment