Dr. Adnan KÜÇÜKÇALIK

Küçükçalık Sağlık Hizmetleri Firma Sahibi

Küçükçalık Sağlık Hizmetleri Firma Sahibi Dr. Adnan KÜÇÜKÇALIK

Küçükçalık Sağlık Hizmetleri Firma Sahibi Dr. Adnan KÜÇÜKÇALIK

112’nin  kurucularından bir doktor.  Meslek hayatının büyük bir bölümü siren sesleriyle geçmiş. Yaşamla ölüm arasında gidip gelen hastaların ve yakınlarının hep umudu olmuş. Şimdi eğitimlerle ve özel ambulans hizmetiyle yine hastaların imdadına koşuyor. “Özel ambulans da ne?” derseniz cevabı röportajda…

ÖZEL AMBULANS EMRİNİZDE

112 ambulans servisinin kuruluşu nasıl oldu?
1999 yılında Konya Sağlık Müdürlüğü bünyesinde kurulan bir ekiple 112 ambulans servisi 6 istasyonla hizmete girdi. Ben Sağlık Bakanlığı’nın ambulansında doktor olarak görev yapmaya başladım. Bu dönemde gördüğümüz eksiklikleri belirliyor, giderilmesi için uğraşıyorduk. Bir süre sonra da 112 Şube Müdürü oldum. Böylece idareciliğe de başlamış oldum.

O dönem en çok yaşadığınız sıkıntı neydi?
En sıkıntılı konu çağrının karşılanmasıydı. Karşıdan arayanın numarasını göremiyorsunuz, sahte aramalar var, bunları teyit etmek ayrı bir sıkıntı. Araçlarda eksiklikler var. Direktörlüğe başlar başlamaz oturup şablon hazırladık ve ambulanslara monitör, şoklama cihazı gibi aletin alınmasını sağladık. O tarihlerden sonra zaten Sağlık Bakanlığı hiçbir ambulansı böyle boş almadı. Ama ilk başta bu hatalar yapılmıştı. Şimdiki ambulanslarda bu donanımın tamamı hazır geliyor. Bir taraftan ambulansların o malzeme eksiğini tamamlarken bir taraftan da santral sistemini düzenledik. Konuşmaların kaydından tutun da aranan numarayı gören sistemlere kadar pek çok şeyi oturttuk. 2002 yılında bu düzenlemeler yapıldı. Araç takip sistemleri, telsiz sistemleri derken ciddi düzenlemeler ortaya kondu. Türkiye’de bu hizmeti en iyi veren 3, 4 ilden biri olduk. 112’ye ait bir bina yapıldı.

Biz de ambulans hizmetleri konusunda iyi miyiz?
Evet, kesinlikle. Özellikle 2009’dan bu yana gelişmiş ülkeler düzeyinde hatta daha üzerinde önemli, kaliteli hizmet veriliyor

Özel sektör olarak hizmet etmeye nasıl başladınız?
2004’ün sonunda ayrıldım ve sağlık ocağına gittim. Çok uzak kalamadım. Ben onlarsız onlar bensiz yapamadı sanırım. 9 ay içerisinde UMKE’nin (Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi) kuruluşu için geldim. UMKE’nin kurulumu için yine sıfırdan başladık. Donanımlar, eğitimler, tatbikatlar vs derken 2010’a kadar da o sürdü. Sağlık Ocağı’nda görev yaptığım dönemde Konya’da ilk kez bakanlık onaylı eğitim veren ilk yardım eğitim merkezini açmıştım. Sağlık Bakanlığı’ndan ayrıldıktan sonra da kendi çalışmalarıma ağırlık verdim. Küçükçalık Sağlık Hizmetleri, ABC İlkyardım Eğitim Merkezi ve Küçükçalık Ambulans hizmetleri şeklinde 3 ayrı dalda devam ediyoruz. “Sevdikleriniz için siz, sizin için sevdikleriniz ilkyardım eğitimi almalı” diyerek çıktığımız yolda bu gün İlkyardım Eğitmenliği Sertifikası verme yetkimiz ile daha fazla kişinin bilinçli ilkyardım uygulamalarını öğrenmesini hedefliyoruz.

Özel ambulans hizmetine nasıl başladınız?
Tesadüfen gelişen bir durumla da özel ambulans hizmetine başladım. Konya’daki bir devlet kurumu sürekli olarak ambulans hizmeti alacaktı. Kurumun genel merkezi Bütün Türkiye’de tek ihale yapmış. İhaleyi yapan firma beni buldu. 2009 yılında biz ilk ambulansı aldık. Havaalanında hizmet vermeye başladık.

Tek ambulansla mı?
Evet, tek. O zamanlar kapasitenin çok sıkıntılı olduğunu düşünerek ikinci, üçüncü ambulansa girmedim. 2012’ye kadar bu böyle devam etti. 2012’de o arkadaşlar kapatma kararı aldılar ve bir boşluk oluştu. Bu boşluğu doldurmak adına biz girdik. Ambulans sayısını artırmaya başladık. O tarihten sonra biz aktif olarak ambulans sektöründe çalışmaya başladık. Şu an şirkette 6 adet ambulans var. Bunun üç tanesi sabit görevle yürüyor.

İnsanlar neden özel bir şirketten ambulans çağırma ihtiyacı hissetsinler? 112’de zaten bu hizmet var.
Burada işin iki ayağı var aslında, bir tanesi 112’nin sorumlulukları dışına çıkan durumlar söz konusu. Yasal mevzuatta diyor ki; 112 imkanı varsa bunu karşılar. Örneğin; bir spor müsabakasında bir sağlık tedbiri alınması gerekiyor. Bu tedbirin karşılığında personelin ve ambulansın maç başlamadan önce orada olması, bitime kadar beklemesi ve olası durumda müdahale etmesi gerekir.112 sistemi eğer o ilin ihtiyacını karşılayamıyorsa bu talebe ben gelemem diyebilir. Bu durum mevzuatta açık. Özel bir organizasyon diye geçiyor. Giderse ücretini almak zorunda. Bu durumda 112’yi meşgul etmemek adına biz devreye giriyoruz. Bir de doktor seçme özgürlüğünden kaynaklanan bir durum söz konusu. Mesela Konya’da bir rahatsızlığınız var, civar hastaneleri bu problemi çözebilecek donanıma sahip. Ama siz kişisel olarak diyorsunuz ki; ben Ankara’da, İstanbul’da şu hastaneye, şu hekime gideceğim. Devletin mantığı şöyle; Konya’da sizin sorununuzu çözüyorsa devletin imkanları ile sizi başka ile götürmez. Ama devlette sorunu çözemiyor ise helikopter veya uçak ambulansla sizi götürür. Siz “hayır ben şu hastaneye gideceğim” diyorsanız o zaman devlet bir kenara çekilir. Orada biz devreye gireriz.112 sisteminin kuruluşu aciliyet üzerinedir. İkinci taşıma veya taburcu hasta diye bir durum yoktur. Orada yine biz devreye giriyoruz. Bu arada hasta ambulansın kapısından girdiği andan itibaren yasal olarak bütün sorumluluk bizim üzerimizdedir.

Çok ciddi bir sorumluluk.
Tabii. Çağrıya cevap vermekle sorumluluk başlıyor. Hastamızın nesi var, nereye gidecek, orada yeri ayarlanmış mı bunları sorguladıktan sonra da uygun ambulans ayarlanıyor. Bazen değişik şeyler olabiliyor. “Benim hastam yürüyemiyor, bana ambulans ve şoför verin başka bir şey istemem.” diyenler oluyor. Ama kapının içinden girdiği andan itibaren ayağı kırık kişi kalp krizi geçirirse sorumluluk bize ait. Sadece ayağı kırılmış ama ne olur ne olmaz, benim o donanımı ayakta tutmam gerekiyor. Ya da tam tersine diyor ki; “Benim hastam son evrede, götürün yeter bana. O hastayı ben daha donanımlı ambulans ile gönderiyorum. Başka türlü mümkün değil. Geçici süreyle veya kalıcı süreyle hareket kabiliyeti yitiren insanlarımız var. Bu insanların zaman zaman hastaneye gidip kontrol, belli tetkikler, muayenelerinin yapılıp geri eve getirilmeleri gerekiyor. Personelimiz gidip evindeki yatağından alıyor, hastaneye götürüyor, hiç sedyeden indirmeden gerekirse 3 tane polikliniği gezdiriyor, filmini çektiriyor, doktoruyla görüştürüyor.

Böyle bir hizmetin maliyeti çok mu yüksek?
Sağlık Bakanlığı’nın liste fiyatlarıyla bu rakam 350-400 liraya kadar çıkabiliyor. Bizim standardımız 250 lira. Kilometre, dakika hesabı yapmıyoruz. Sonuçta biz insan hizmeti veriyoruz.

Bu hizmetler kişilerin diğer kurum ve kuruluşlarla ilgili olan işleri için de geçerli mi?
Hiç fark etmez. Burada önemli olan hastanın ihtiyacı. Hastamızı Adliye’ye götürdük, notere götürdük tapuya götürdük. Hatta düğüne götürdüğümüz hastamız oldu.

Ambulansla düğüne gitmek. Kulağa ilginç geliyor.
Bir tane böyle bir vakamız oldu. Yürüme kabiliyetini uzun süreli yitirmiş bir insan çocuğunun mürüvvetinde orada olmak istiyor. Neden olmasın ki? Ve oraya giderken battaniyelerin içinde, asansörle taşınmaktansa biz gayet insancıl bir şekilde, mevcut olan donanımla kişiyi düğün yerine götürdük, orada uygun bir yere oturttuk. Düğünün sonunda da geldik aldık. Bunlar olması gerekenler. Tabi bu arada evlilik teklifi gibi çeşitli niyetlerde kullanma talepleri de geldi, bunları kabul etmedik. Bu yani sağlık hassasiyetini kötüye kullanmaktır.

Evde oksijenatör dediğimiz bir cihazla yaşamak zorunda olanlar var. O oksijen cihazları özel arabanızda çalışmıyor. Bu tip hastalar için de biz devreye giriyoruz. O ihtiyacı karşılanarak seyahat etmesi sağlanabiliyor.

İş güvenliği hizmeti de veriyorsunuz?
2013’te Çalışma Bakanlığı’ndan yetki belgemizi aldık. Hem iş güvenliği uzmanı, hem işyeri hekimliği hizmetini veriyoruz. İş güvenliği işi kurumsal hizmetin bir parçasıdır. Çünkü meslek hastalığının, iş kazasının önüne geçmek, insanların çalıştığı ortamdan zarar görmemesi önemli bir konu. Geleceğe güvenle bakmak gerekiyor. Eğer personeliniz zarar görürse, siz istediğiniz kadar kaliteli malzeme üretin. İnsanların akşama kadar huzurlu bir ortamda çalışıp her akşam aynı sağlıkta evlerine gitmeleri lazım. 10 yıl sonra da aynı sağlıkla evlerine gidebilmeliler. Kaybedilen sağlık sadece herkesin başına gelebilecek, yaşlılıktan kaynaklanan şeyler olsun ama o iş yerinde çalıştığı için olmasın. Orada hedefimiz bu.

Bir ambulans geçtiği zaman sizde ne his uyandırıyor?
Bu aslında bizim dönemdeki arkadaşların arasında bir espridir. Mesela bu mesleğe gönül veren arkadaşlar bir yerde çay içiyoruz. Kapının önünde bir siren sesi duyunca kafamız döner, İlla ki bakarız. Hangi ekibin ambulansı, nereye gidiyor, içinde ne var. Bütün soruların hepsi birden geçer kafamızdan.

Add comment