Selçuk Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Teknopol’le tüm sanayiye Ar-Ge hizmeti veriyor. Pek çok sektörün bu alandaki açığını kapatacak olan Teknopol aynı zamanda üretimle de adından söz ettiriyor. Teknopol’ü ve Teknoloji Fakültesini Dekan V. Prof. Dr. Necmettin Tarakçıoğlu ile konuştuk…
Mühendislerin mavi önlüğü
giymesi lazım
Bilişim ve teknoloji dediğimizde aklımıza ne gelmeli?
Bilişim için her tür bilginin harmanlandığı yer diyelim. Teknoloji deyince bilimin ürettiği bir teknik var. Teknoloji bilişimin bir alt kümesi diyebiliriz.
Selçuk üniversitesinde bir teknoloji fakültesi kurulmuş durumda. Bunun kuruluş amacı hakkında bilgi verir misiniz?
Teknoloji fakültesi öğrencilerini iş ile öğrencilik sırasında temas ettiren, pratiğini arttıran, uygulama eksikliğini gideren fakülte olması için açıldı. Ben 80’li yıllardan beri hem üniversite kariyeri, hem de endüstri yaptım. 2000 yılından sonra organize sanayiye geçtim. Organize sanayide 2000 yılından itibaren kendi alanımın ustalık dönemini yaşadım. Orada artık üst sevide işler yapma noktasına geldik. Teknoloji ile ilgili temelin oluşması yıllar alıyor. Mezun olduktan sonra çırak oluyorsun. Makine mühendisliğinden mezunum. Ben de çırak olarak mezun oldum. Çünkü uygulama eksikliği var. Bu uygulama eksikliği giderilebilir mi sorusuna cevap aradık. Son sınıfın bir dönemini endüstride geçirdim. Burada öğrenciler bir bakıma çırak gibi diyelim. Profesörlüğe çıraklıktan geliyorsun. Biz işin çırağı olmazsak başarılı olamayız. Endüstri hayatımda 4 şirket kurdum. 4 şirket de çalışıyor. 2 tanesini üniversiteye kurdum, 2 tanesi şahsi şirketim. Bunlar insana bir ufuk açıyor. İş yeri de aldığı öğrenciyi sahiplenirse daha sonrasında zaten sen gitme diyor. Ben kendi şirketimde hep öğrenci çalıştırdım. Part time iş arayan çocuklar. 5 gün çalıştılar, 3’e düştü sonra 2’ye düştü. Bu önemli değil. Hepsini taşıdım. Şimdi onların her biri sanayide farklı farklı birimlerde çalışıyor. Akademik hayatımızın gerisinde iyi iz bırakan asistanlar, öğrenciler bırakmalıyız.
Teknoloji Fakültesi’nde öğrencilere neyi öğretiyorsunuz?
Teknoloji fakültesinde farklı bölümler var. Makine mühendisliği, elektrik elektronik mühendisliği, bilgisayar mühendisliği, biyomedikal mühendisliği, malzeme mühendisliği vs. dolayasıyla her biri kendi alanlarında eğitimlerini alıyorlar.
Teknopol adında şirket kurdunuz. Öğrenciler için uygulama merkezi mi?
Evet dediğiniz gibi. Teknopol; sanayinin içerisinde 10 bin metrekare bir alanda faaliyet gösteriyor. Sadece Selçuk Üniversitesi değil, tüm üniversitelere açık bir alan. İmkânları kullanmak isteyenler bize başvuruyor. Biz de programı yapıyoruz.
Üretim de yapılıyor mu?
Burası aslında bir eğitim merkezi ama bizim kafamız hep üretimde. Teknopol zaten buradan çıktı. Rektörümüzün de teşvikiyle Teknopol üretim merkezi oldu. DPT’den aldığımız destekle bir cihaz geliştirdik. Arkada bir baraka var, oraya kurdum. Proje tamamlandıktan sonra “Hocam bittiyse artık çöpe atalım” dediler. En kötüsü de bu. Proje yapılıyor, icraata gidiyor ya rafa ya da çöpe gidiyor. Sonradan da pişman oldum. Devletin parasıyla bir iş yaptım. Sonra bir işe yaramıyor. Ben size bir vakıf şirketi kurayım, bir kuruşunu da almayım dedim. Bu materyal oranın temel sermayesi olsun. Kendi özel şirketimi de sponsor yaptım. Bir yüksek lisans öğrencim vardı onu da başına koydum. Şirket 10 yıldır hayatta, devam ediyor. Bir niyet ettik karşılığında on bulduk. O zamanlar Türkiye’de bu proje yoktu. Yaklaşık 7 yıl lazerle uğraştım. Savunma sanayinin aşılmaz bir duvar olduğunu görünce kendi kendime daha küçük işlere bakmalıyım dedim. Endüstriye yöneldim. Bir de medikal sektörüne yöneldim. Medikal lazer yaptık. Ankara üniversitesinde çalışan cihazlarımız var.
Teknopol’de hangi sektörü hedeflediniz?
Teknopol şirketinde savunma sanayisini hedef aldık. Zırhlı araçlarla ilgili bir projemiz var. Endüstride taşıma robotları Türkiye’de yapılmıyor. Farklı illerden seçmiş olduğumuz bir ekip oluşturduk. CNC operatörü robot yaptık. Mükemmel bir cihaz. Baktıkça keyfini çıkarıyoruz. Yapılan iş değil de yapılmayan işteyiz biz. Şu anda Teknopol’ün ürettiği net iki şey var. Bir tanesi savunma sanayilerine gizli projeler gidiyor. İkincisi endüstriyel operatörlük yapan robot projesi.
Yürüttüğünüz başka projeler neler?
OTOMATİK DEPO RAF SİSTEMİ; Otomatik depo sistemleri genellikle büyük hacimli ve ağır yüklerin depolanmasında, alanların yetersiz olması nedeniyle depolama yoğunluğunun yüksek olduğu durumlarda tercih ediliyor. Sistemlerin insansız olarak tam otomatik şekilde çalışması, insan hatalarının önüne geçtiği gibi, deponun yüksek hassasiyetli ve en verimli şekilde kullanılmasına imkan tanıyor.
GÜNEŞ TAKİP SİSTEMİ; Fotovoltaik panellerin maksimum verimle ve maksimum çıkış gücü sağlayarak çalıştığı nokta, güneş ışınlarının panel yüzeyine yaptığı açıya ve panel sıcaklığına bağlı olarak değişiyor. Bu proje, maksimum güç noktası izleyici sistemlerin adaptif bulanık mantık yöntemiyle kontrolünün sağlanmasına yönelik bir proje.
AYDINLATMA VE YANGIN DENETİM SİSTEMİ ; kurum ve kuruluşlarda kullanılması amaçlanan, akıllı aydınlatma ve yangın algılama sisteminin geliştirilmesine yönelik.
STAJ VE İŞYERİ EĞİTİM YAZILIMI; Staj uygulaması ve işyeri eğitim uygulaması bulunan fakültelerde kullanılması amaçlanan, dijital arşivleme modülüne sahip bir öğrenci staj/eğitim yazılımının geliştirilmesine yönelik hazırlandı.
AMBULANS YOL KONTROL SİSTEMİ; Bu proje de, trafik yoğunluğunun hızlı artışından dolayı geçiş üstünlüğü bulunan fakat yeterince fark edilemeyen, geçiş için boşluk bulamayan araçların fark edilebilmesi ve geçiş üstünlüğünü kullanabilmesi için, GPS tabanlı bir araç uyarı sisteminin geliştirilmesine yönelik. Bunun gibi çok sayıda çalışmamız söz konusu.
Şu anda kara geçmiş bir şirket olarak görülüyor mu?
Ciddi görüştüğümüz birkaç müşterimiz var. Bizim amacımız bir sanayici gibi bir kar şirketi olmak değil. Biz bir üretim şirketi değil, Ar-ge şirketiyiz. Üretmek zorunda kaldığımız zamanlar da üretiyoruz.
Üniversitelerden bu tarz çok proje çıkar mı?
Çıkar elbet. Bizim gibi meraklı ve bu işten keyif alanın sayısı çok az. Hizmet aşkı olması gerekiyor. Biz aslında endüstri dört sıfırın temelini yaptık. Endüstri dört sıfırı dünyanın konuştuğu cihazların birbirleriyle haberleşerek üretimin devam ettiği insansız bir üretim modelidir. Konya’da operatör sıkıntısı var, eleman bulamıyorlar. Burada bir yükleme hanemiz var. Robot tezgâhla haberleşiyor. Dört tezgâhı yan yana bağlıyor. Dolaysıyla teknolojinin son noktasını yakalamış durumdayız. Bu Selçuk Üniversitesi’nin bir başarısıdır. Selçuk Üniversitesi’nin böyle bir imkânı olmasaydı bizim de böyle bir proje yapma şansımız olmazdı. Bu bir hayır kapısıdır dedik. Ben şahsen bunun hayatıma yansıyan bereketini yaşadım.
Akademisyenlik ve sanayicilik. Bu ikisi aslında bir arada rahatlıkla yürütülebilir mi?
Bana hep “Hem hocalık, hem bu iş. Nasıl yürütüyorsunuz” diye sorarlar. Ben ortalama bir Türk insanıyım. Süper bir zekâm yok. Ama hep bir artım vardı. Niyet başlangıcı ifade eder. Ben hep iyi niyetliydim. İyi hesaplama, iyi planlama, iyi proje… diye bu böyle gider. İslam toplumları bu kaderle gayret arasındaki tam noktayı keşfedebilse inanılmaz gelişme olur. Biz kendi tembelliğimizi kadere bağlıyoruz. Böyle bir şey yok. Rabbim ben size akıl ve irade verdim diyor. Gayret olmadan olmaz. Önce niyet sonra gayret. Zaten siz bunları yaptıktan sonra bereket kapısı açılıyor. Hiçbir zaman temelimizde para olmadı. “Hocam ne yapıyorsun? Zaten paran var. Dersini anlat evine git” diyorlar. Ama ben arkamda bir fayda bırakmayayım mı? Büyük işlerden söz etmiyorum. Kendi çapımda fayda sağlamaya çalışıyorum. Benim hayatım 2N 1G’den oluyor. Yani niyet, gayret, nimet… Endüstri daha zordur. İşlemci, yatırımcı, ithalatçı ihracatçı hepsini olacaksın. Benim nokta kadar bilgim 3M’den oluşuyor. Ben önce matematik sonra makine mühendisliği daha sonrada malzeme mühendisliğinden kariyer yaptım.
Teknopol için yeni planınız var mı?
Sanayi Odası’nın 3 kümesi var. Otomotivciler, dökümcüler, tarım makineleri kümesi. Hepsiyle bir araya geldik. Endüstriyi geliştirelim, veriminizi arttıralım, Ar-Ge’nize destek olalım dedik. En iştahlı küme dökümcüler kümesiydi. Her şeyi manuel yapıyorlar ve ağır işleri var. Çizimleri bitirdik, makineye döktük. Kumu nasıl kazanabiliriz diye kum atıklarını da bulduk. Tamam, biz hazırız dedik. Bir ay geçti ses gelmedi. Bu şekilde 6 ay geçti. Sanayiciler evet çok hevesli ama yoğunluktan iyice kafaları karışmış. Kötü bir niyet yok lakin bir dağınıklık var. Biz sanayici değiliz, üniversiteye yakışacak yeni işler yapacağız. Çekirdek bir ekiple, ürünle çıktık. Şimdi medikal sektörüyle ilgili projeler var. Kendi şirketimin bünyesinde ama Teknopol de Ar-Ge’sini yapacak. Bu şekilde sanayiye kazandırmış olacağız. Büyük ulusal firmalardan çeşitli teklifler aldık. Bunlar arasında Türkiye’de ilk defa yapılacak olan projeler de söz konusu. Rafta olan birçok projemiz var. Medikalle ilgili 4, 5 başlık var. Yoğun bakımda yatan hastaların yarısından çoğu emboli geçiriyor. Bunu önleyecek bir cihaz geliştirdik. Hastaya iki çorap giydiriyoruz. Bu çorap tansiyonla entegre çalışıyor. Hastanın tansiyonu düştüğünde devreye giriyor. Ayaktan yukarıya doğru kan pompalıyor. Bir ilaç dağıtım robotu yaptık. Doktor reçeteyi giriyor. Sisteme düşüyor ve bu robot tek tek ilaçları seçiyor. Tekrar 4 kez kontrol ediyor. Daha sonra paketliyor, barkotluyor. İlgili servis koduna gönderiyor. Doğru hastaya, doğru zamanda, doğru ilacı veriyor. Dünyada yanlış ilaçtan ölen sayısı oldukça fazla. Bu robotta hata payı sıfır. Dünya buna geçti Türkiye de buna geçecek. Nereden nereye geldik. Hayal gibi diyorum. İyi niyet, iyi proje, iyi sonuç.
Sanayicinin en büyük eksikliği Ar-Ge diyebilir misiniz?
Son 10 yılda hükümet çok destekliyor. Bunları yapan firma sayısı gün geçtikçe artıyor. Daha kolayı var. Üniversite oraya bir birim açmış. Önceden sanayicinin sıkıntısı şuydu; kampüse gelecek, ben derste olacağım, beni bulamayacak. Bir araya gelmekte bile sıkıntı var. Biz size çok güzel bir ara yüz oluşturduk. Siz sadece sıkıntınızı söyleyin. Beyin gücü var. Onların günlük işlerle boğuşmalarına hiç gerek yok. Üstelik fikir de sunuyoruz. Tabi makine alacaksa onun bir bedeli var.
Son olarak ne söylemek istersiniz?
Bizim insanımız çok zeki fakat zincir olmayı beceremiyoruz. Erasmus üyesi ülkeler Avrupa Birliği projeleri yapıyorlar. Problemleri eleman bulamamak. Kuşaklarında büyük algı penceresi var. O pencereyi bulmak lazım. Nesilde sıkıntı yok. Gençlik hızlı adapte oluyor. Bizim doğru pencereyi bulmamız lazım. Bütün Erasmus ülkelerinde bu sıkıntı var. Mavi önlüğü kimse giymek istemiyor. Her yerde mi acaba böyle diye merak ettim, araştırdım. Japonya’da, Kore’de bu yok. Her renk önlüğü giyiyorlar. Biz Teknopol saum diye geçiyoruz. Bu merkezler gibi mezuniyet son sınıfta bir oryantasyon merkezi olması lazım. Çocukların sanayiye entegre edilmesi lazım. Geçiş dönemini burada geçirmesi lazım. Kısacası mühendislerin mavi önlüğü giymeleri lazım.