Dr. Ünzile GİRİŞGİN

Kadın doğum uzmanı

Kadın doğum uzmanı Dr. Ünzile GİRİŞGİN

Kadın doğum uzmanı Dr. Ünzile GİRİŞGİN

CİNSELLİK
HAYVANİ BİR DÜRTÜ DEĞİL

“Sakın okumayın cıss”la kimsenin yazamadıklarını yazdı. Pornografi’nin insan yaşamını nasıl yıkıma uğrattığı konusunu yıllarca araştırdı ve yine bu konuyla ilgili hazırladığı kitabı baskı aşamasına getirdi. 1 yılda 15 binin üzerinde kadına ulaştı. Şimdi de SÜCED (Sağlıklı Üreme Cinsel Eğitim Derneği)’i kurarak cinsel tabuları yıkmayı hedefliyor. Kadın Doğum Uzmanı Dr. Ünzile Girişgin, tüm bu çalışmaları neden yaptığını, neleri değiştirmek istediğini Metropol’e anlattı. Sakın okumayın cıss!!!

Sizi tanıyarak başlayalım.
1970 Adana doğumluyum. Ortaokul ve liseyi Hatay Dörtyol’da tamamladım. 1987 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesini kazandım. 1993 yılında mezun oldum. 15 ay kadar Ankara Dış kapı Dr. Sami Ulus Çocuk Hastanesinde çocuk ihtisasına başladım. Çocukların lösemi, siroz gibi hastalıklardan sık sık vefatı beni psikolojik olarak etkiledi. Yapamayacağımı düşündüm ve tekrar uzmanlık sınavına girdim. Eşimle de o zamanlarda tanıştık. İkimiz birden Selçuk üniversitesini kazandık. Daha sonra evlenip kadın doğum ihtisasına başladım. 2000 yılında mezun oldum. Şu anda da kadın doğum uzmanı olarak görevimi sürdürüyorum.

İnsanların cinsel sorunlarıyla ilgili çalışmalar yapmaya ne zaman başladınız?
Tıp fakültesinde ve kadın doğum uzmanlıklarında bize cinsel yaşam fizyolojik olarak öğretiliyor. Ancak poliklinikte kadınlarımızda daha fazla cinsel problemler olduğunu ve bunu rahatlıkla soramadıklarını gördüm. Geniş araştırmalar yapıp hizmeti geniş kitlelere yaymayı düşünerek 2005-2010 yılları arasında Türkiye’de bulunan cinsel eğitim derneklerinin çeşitli sempozyumlarına, kongrelerine, eğitim programlarına katıldım. Birikimlerimi 2010 yılında kitaplaştırdım.

Kadınlar aslında kadınsal hastalıkları için gelip cinsel problemini de araya mı sıkıştırıyorlar?
Sadece cinsel problemlerini çözmek için de geliyorlar. Poliklinik ortamlarında bir miktar anlatmaya çalışıyoruz. Bazen mail aracılığıyla haberleşiyoruz. Ama bunlar tamamen benim şahsi gayretimle oluyor. Öğle arasında ve akşam konuşmaya çalışıyorum. Çünkü hekim olarak günümüz çok yoğun geçiyor, vaktimiz olmuyor. Cinsel sorunlarla ilgili durumlarda diğer meslektaşlarım da bazı hastalarını bana gönderiyor. Özellikle ilk gece sıkıntı yaşayan genç çiftler başvuruyor. Kadınlarımız eskiden cinsel sıkıntılarını biraz daha zor söylüyorlardı. Ancak günümüzde cinsel bilinçte artma var. Önceden çok utanılıyordu. Hatta söze özür dileyerek başlıyorlardı. Bunu ayıp bir şeymiş gibi görüyorlar.

Siz bu çekinmelerin üstesinden nasıl geldiniz?
Ben onları rahatlatıyorum. Yapı olarak romantik, duygusalımdır. Hanımlarla da o empatiyi kurmayı başardım. Daha geniş kitlelere ulaşmam lazım dedim. 2010 yılında ilk kitabım “Sakın Okumayın Cıss”ı da bu hislerle yazmıştım. Birkaç yayınevine sunduğum zaman basın kuruluşunun biri “Bu kitap çok ayıp, okunulmaz, basmayalım” dedi. Kitabın adına da eşimle beraber tepki olarak bu ismi verdik. Az da olsa kendimiz basalım, eşe dosta hediye edelim dedik. Aslında cinsellikle ilgili çok sayıda kitap var. Hatta görselli kitaplar. Biz görsel kullanmamıştık. Sonradan mail yoluyla neden çizim yapmadınız? Gibi sorular aldık. Hâlbuki okuyucularım resimsiz bile çok zor bastırdığımı bilmiyorlar. Bizim amacımız tahrik etmek değildi. Bilgiyi ve bilinci arttırmaktı. Özelikle gençlerin dikkatli olmasını, evli çiftlerin cinsel hayatlarına renk katmasını istedik. Çünkü insan evlilikte zamanla monotonlaşıyor. Özellikle kadınlar yeniliğe ve fanteziye açık olursa evlilik yeniden bir motivasyon kazanıyor. Benim yapmak istediğim insanların cinselliğe bakış açılarını olumlu şekilde değiştirmek.

Kitap tanındıktan sonra beni duygulandıran, ağlatan çok güzel mesajlar aldım. Siz insanları mutlu ettiğinizi gördüğünüz an aradaki gelen negatif söylemleri absorbe ediyorsunuz. Hekim olarak da alışığım buna. Herkesi memnun edemeyebiliriz.

İnsanların bu sorunlarını dillendirememesi toplumumuzun yapısıyla mı alakalı?
Bir kesim baskıcı, bir kesimde cinselliği çok özel buluyor. Ama çoğunlukla mahrem alanı olarak algılanmasından kaynaklıdır. Baskı kısmını kabul etmiyorum. Lakin özel hayata saygı duyulmak zorunda olunduğunu düşünüyorum. Çünkü İslam anlayışında cinsel hayat çok özel bir paylaşımdır. Aynı zamanda bir ibadet bazında ele alınıp Allah’a ulaşmanın da bir enerji boyutudur. Avrupa cinselliğine baktığınız zaman daha çok fiziksel ve mekaniktir. İnsanlar 10-11 yaşından itibaren bunu yaşamalıdır. Cinselliğe bakışları bizim inançlarımız, bizim aile törelerimize göre çok farklıdır.

Cinselliği dini açıdan da ele alıyorsunuz. Bunun önemi nedir?
Cinselliğe yön veren ilk başöğretmenimiz Sevgili Peygamberimiz(sav) dir. Çünkü Peygamber Efendimiz(sav)’den önce insanlar cinsellikle alakalı hiç eğitim almamıştı. Şu anki batı toplumu gibi sınırsız, kontrolsüz bir cinsel yaşam vardı. Peygamber Efendimiz (sav) kadınlar ve erkekler dâhil olmak üzere aile eğitimi, haftada bir gün de sadece kadınlara özel her konuda (ki buna cinsellikle ilgili eğitim de dahil) eğitim verdi.

Ayşe Annemiz Peygamber Efendimiz(sav)’in vefatından sonra 400 erkek, 200 kız talebe yetiştirdi. Bir kadın peygamber efendimizin yanına gelip cinsellikle ilgili her şeyi çok rahat sorabiliyordu. Hatta yine bir sohbette bir kadının cinsel içerikli soru sorması üzerine sohbetteki erkeklerden biri“Ya Resul Allah, ne kadar hayâsız bir soru bu” diyor. Peygamber efendimiz(sav)’ de “Ensar kadınları ilimlerine önem veren kadınlardır. Onlar gelip her şeyin en doğrusunu öğrenmek istiyorlar” diyerek kadınları onure ediyor.

Bu çalışmalara ilk başladığınızda nasıl tepkiler aldınız?
Bu işe ilk girdiğimde insanlar tebrik etmediler, tam tersi “Hayırdır ne oluyor” dediler. Çok sayıda negatif mesaj aldım. Jinekoloji nerene yetmiyor… gibisinden yaklaşım tarzı… Aslına bakıldığında İslam’da baskı yoktu. Baskı daha sonraki dönemlerde İslam toplumlarının yeniden dejenere olmasıyla oluştu. Türk toplumu da kadına çok önem veren bir toplum. Bezm-i Alem Valide Sultan annemiz 30-35 yaşlarındayken sabah kalkarmış, bütün şehri gezermiş. Yanında 15 kişilik heyeti olurmuş. Mahalle mahalle dolaşırlar, hasta olan, fakir olan, yetim olan kim? Toplumda ne dert, ne ihtiyaç var belirlermiş. Akşam da kendi oğluna gezdiği heyetle birlikte sunum yaparmış. Bunların dökümünü sunup çözüp üreten bir kadın. Vakıf Guraba hastanesini yaptıran annemiz.

Ama sonrasındaki bocalama döneminde batı toplumları Türk toplumlarını etkisi altına almaya başladı. Son 10-15 yılda da Arap toplumları ile ilişkiler sıklaştı. Baktığınız zaman tekrar bir ilimden kopuş ve kadın erkek ilişkisinde de savrulma, kadınların da kendilerini ifade edemediklerini görüyorsunuz. Aslında bu İslam’ın özünde olan bir şey değildi. Daha sonraki geleneksel dönemde erkeklerin farkında olarak belki olmayarak bu şekilde bir formata dönüşmüş olduğunu düşünüyorum. Şimdi toplumu bu formattan çıkarmak gerekiyor.

SÜCED de toplumu bu formattan çıkarmayı mı amaçlıyor?
Derneğimizin adı SÜCED. Açılımı “Sağlıklı Üreme Cinsel Eğitim Derneği.” 4 yıl öncesinden böyle bir dernek kurma fikrim vardı. Gittiğim eğitimlerde daha çok batı cinselliğine yönelik bir batı formatı ile terapist yetiştirmeye dayalı sistem vardı. Bu eğitim formatının bizim toplumumuz için yanlış olduğunu, yeniden bir baskı unsurunun oluşacağını gördüm. Tamamen İslam’ın dışında, batı cinselliğinin empoze edildiği bir eğitimdi. Bizim gibi ülkeler otomatik olarak kendini batıya bağımlı hissediyor. Çünkü sizin sosyal, siyasi, ekonomik bir gücünüz yok. O formatta yetişen insanlar da bunun en doğru olduğunu düşünüyor. Ben batı cinselliğini inceleyip, islami bakış açısı ile sentezleyerek kendi toplumuma uyarlamalıyım diye düşündüm. Tıp camiasında pek çok bilgiyi süzgeçten geçirmeden uyarlıyoruz. Bu nedenle farklı bir dernek kurmak istemiştim. 4-5 yıl tasavvufla ilgilendim. Kadına hep İslam bakış açısıyla baktım. Cinsellik sıradan bir haz eylemi değildir. Cinsel ilişkinin bedene, ruha ve kul olmaya faydaları da ispatlanmıştır. İnsanlar cinselliğin bu yönlerini es geçiyor. Derneğimi geniş kitlelere duyurma azmindeyim. Daha geniş kadın kitlelerine, risk altındaki gençlerimize daha yakın zamanda ulaşabilir miyim diye uğraşıyorum.

İlk kitabı hazırlarken yaşadıklarınız umudunuzu kırmış mıydı?
Hiç kırmadı. Kitabımda yaşayacağınız ilk cinsellikten, gebelik cinselliği, menopoz zamanının cinselliği, korunma yöntemleri, güvenli cinsellik, ergen cinselliği, cinsel yolla bulaşan hastalıklara kadar birçok konu var. Bilgiler, toplumu incitmeden ve saygı duyularak aktarılmalıdır. Bu şekilde olursa toplumumuzun bu önyargıyı yeneceğini düşünüyorum. Gelen tebrik mesajları “Ünzile Hocam” diyerek geliyor. Sesimi duyurmam biraz zaman alabilir ama uzun vadede ben bu çalışmalarımızın Türk ve İslam toplumu için faydalı olabileceğini düşünüyorum. Olaylara dar bir pencereden bakmıyorum. 2017 yılında 15 bin 570 kadınla iletişim kurmuşum. 23 yıllık tecrübem var. Bu az bir sayı değil. Demek ki ben o güveni ve rahatlığı verebilmişim. Artık kadınlar anlatamama sorunu yaşamıyorlar. Bu benim için çok büyük bir mutluluk. Videolarım ya da yazılarım kötü niyetle kırpılıp kısırlaştırılmak istenebilir. Çünkü ben cinsel bilgileri gayet net ve açık bir dille sunuyorum. Milletimin beni tanıdığına ve tıp sahasında söz sahibi olduğuma inandıklarını, sevdiklerini biliyorum. Derneğimin ilk röportajı sizinle. Gelişmeleri hep birlikte göreceğiz…

Hastalarınızda karşılaştığınız en büyük problemler ne?
Daha çok cinsel uyumsuzluk oluyor. Beklentiler farklı olabiliyor. Kadınlar daha çok sevgi ve aşk oyunlarıyla bir cinsellik hayal ediyorlar. Erkekler ise eşim her istediğimde benimle birlikte olmalıdır diye düşünüyor. Bunu biraz emri vaki gibi yansıtıyor. Toplum bunu kadının zorunlu görevi gibi görüyor. Cinsellik iki çift için de hem hak, hem görevdir. Kadınlarımızın cinsellikten uzaklaşmasını istemiyoruz. Kadınlarımızın cinsel hayatlarını daha güzel hale getirmelerini istiyoruz. Her iki çiftin de cinsel yönden tatmin olmadığı zaman boşanma hakkı var. Sorun yaşayan kadının boşanıp başka bir erkekle evlenme hakkı var. Toplumda bu ayıp karşılanıyor. Kadın sabreder, kadının cinsel ihtiyacı yokmuş gibi hareket ediliyor. Hâlbuki Peygamber Efendimiz (SAV) dul kadınlarımızın da özellikle evlendirilmesini önermiş.. Ama toplumumuzda böyle değil. Çocuklar annelerine ‘ Kesinlikle evlenmeyeceksin. Eğer ki evlenirsen biz seni terk ederiz!’ diyebiliyor.

İslam dini kadına bu alanda da önemli haklar vermiş. Bizde özel hayatı koruma önemli olduğu için kadınlarımız eşlerine ve evliliklerine saygılarından dolayı bu konuyu konuşmuyorlar. Ama bir sorun varsa hakim yada hekimle konuşmayacaksın anlamına gelmiyor. İslamiyet’in öngörmediği; bunu uluorta konuşmak, ilişkiyi ulu orta anlatmak. Bayağılaştırıp kutsiyetini kaybettirmek.

İslamiyet cinselliği ihtiyaç olarak görüyor, hayvani bir dürtü olarak görmüyor. Allah kadın ve erkeği kendi esma sıfatıyla, ruhundan bir parça olarak yaratmış. Kadın ve erkek birbirine ne kadar uyumlu olursa daha düzgün bir sosyal hayat yaşarlar. İslami aile hayatında “Kadın ve erkek Allah’ın ruhundan bir parçası olduğu için cinsellik bu iki ruhu birleştiriyor.” Siz sadece fiziksel birleşmeyi düşünmeyeceksiniz. Karı kocanın beden, kalp, ruhun birleştiğini düşünmesi , iki kişinin tek bir kişi olarak bütünleşmesi. Seks ayrışmayı azaltıp birleşmeyi sağlayan en önemli unsur. Boşanma artışı demek sekste sorun var demekle eşdeğer bence.

“Eşimi nasıl mutlu edebilirim?” Karı koca kendi nefsinden önce ruh ikizini düşünürse bencillik, şiddet, saygısızlık olmaz. Kadınlar erkeklere emanet diyoruz. Peki ama erkeğin nefsi de karısına emanet değil mi? Her kadın kocasının nefsini en güzel şekilde ağırlamayı biliyor mu? Ben jinekoloğum. Okumuş olan da bilmiyor, en dindar kadın da bilmiyor. Çünkü öğrenmedik ki..Öğretilmedi ki..İnşaallah SÜCED kadın cinsel eğitim programları ile eksikleri tamamlamayı hedefliyor.

Kafada sürekli cinselliği oluşturmak da batıya yönelik cinselliktir. Her şey haz için meşrudur. Bu da yanlış bilgi.

Bütün anketlerde evlilikle olan uzun soluklu düzenli cinsel ilişkiler sağlıklı çıkmış. Aile mahremiyeti, bireyin mahremiyeti var. Çocuklarımızı bu şekilde yetiştiririz. Doğru olan da budur. Batıda şu anda diziler ve filmler aileyi korumaya yöneldi. Ama çok geç artık. O toplumda da bizim gibi batı sevdalısı halklara “Biz bunları yaptık fakat yanlış yoldasınız” diyen psikiyatrist ve bilim insanları var. Onların cinsel hayatlarını örnek almak yerine bizim toplum olarak kendi cinsel hayatımıza daha bilimsel ve tatminsel yaklaşmamız gerekiyor. Türk milletimiz renkli, çılgın, cesur bir millet. Adil ve cömert bir millet. Hak söze, gayrete çabuk adapte olabilir diye düşünüyorum. Çok bağnaz bir kesim yok mudur? İlla ki vardır. Ama ben her şeyin yavaş yavaş düzene gireceğini umut ediyorum. Çocukları, gençleri.. milletimi çok seviyorum. Yazılarımı www.unzilegirisgin.com adresinden takip edebilirsiniz.