Erhan KADER

Formkampüs Koleji

Formkampüs Koleji Erhan KADER

Formkampüs Koleji Erhan KADER

Eğitimin yenilikçi dörtlüsü

Dört yenilikçi eğitimci bir araya geldi. Bu dörtlü Rousseau’nın doğacı yaklaşımı, Tolstoy’un İasnaiaPoliana okulu, Malaguzzi’ninReggioEmilia girişimi, Montessori yöntemi, Özgür okul, Ev okulu, SudburyValley okulları, PauloFreire girişimi, Waldorf okulları gibi örnekleri genel karakterleri bakımından inceledi, sentezledi ve ortaya muhteşem bir eğitim modeli çıkardı. Form Kampüs Koleji’nde uyguladıkları bu modelle eğitime yeni bir soluk kazandırdı. FormKampüs Koleji’ni, Lise Kısmı Yönetim Kurulu Temsilcisi Erhan Kader’le konuştuk.

 

Form Kampus Koleji’nin kuruluşu hakkında bilgi verir misiniz?
Kampüs Koleji’nin kurulması aslında programlanmış dershaneler olarak başlıyor. Kamil Boncuk, Cemil Erdem, Aziz Tuzak, Erhan Kader olmak üzere 4 kurucu üyeyizve dördümüz de öğretmeniz. Bizi Konya’daki diğer kurumlardan ayıran en belirgin özelliğimiz kurucularının hepsinin öğretmen olması. Masaya oturduğumuz zaman olaylara her şeyden önce eğitimci gözüyle bakıyoruz. Tüm kararlarımızda eğitim önplanda geliyor. Öncelikle şunu belirtelim; yaklaşık 20 yıldır dershaneciyiz. Bu sektöre dershaneci olarak başladık. Ortaklarımız Konya’da çok iyi isim yapmış öğretmenler. Dördümüz bir araya geldik ve 2007 yılında Form Kampüs Dershanelerini açtık, uzun yıllar hizmet ettik. Son yıllara geldiğinde Form Kampüs Dershaneleri Konya’nın en büyük dershanelerinden biriydi. Dershane işletirken şöyle bir amacımız vardı; Bizim dershanemiz olsun ama dershanenin yanında eğitimle ilgili başka yatırımlarımız, özel okullarımız da olsun istedik. Bununla ilgili hesaplar yaptık. Daha dershanelerin dönüşüm süreci başlamadan önce biz okulumuzun arsasını alıp, inşaatına başlamıştık. İlköğretimimizin açılması dershanelerin kapanmasından önceye dayanır.

Okul planları yaparken dershanelerle ilgili düşünceleriniz neydi?
Kafamızda şöyle bir proje vardı; dört ortağız, dört atlı koşturalım. Bir kısmımız okulda, bir kısmımız dershanede koşsun. Ama dershanelerin kapanma süreci olduğu için hepimiz enerjimizi kolejde yoğunlaştırdık. Özellikle altını çizmek gerekirse biz bir dönüşüm okulu değiliz. Burası dershaneden bağımsız olarak açılmış kolejlerdir. Bu kolejler açılırken de uzun bir altyapı çalışması, araştırmalar yapıldı. Ankara’ya, İstanbul’a, Antalya’ya gittik. Kolejleri gezdik. Sistemlerini inceledik, yapılarına, programlarına baktık. Ayrıntılı olarak inceledik ve kendimize uygun koleji açmak için bina projelerine baktık. Dershaneler kapandıktan sonra o sektörden direk çıktık. Ortada belirsiz bir durum vardı. Biz de yapı olarak belirsizliği sevmiyoruz. Yola çıkarken önümüzügörmek,sağlam adımlarla gitmek istedik. 2013 yılında inşaatımıza başladık. Bu yıl ilköğretimin 4. Yılı. Lisemizin de 3. Yılı olarak hizmet etmeye devam ediyoruz.

Gerek eğitim sistemi gerekse fiziki yapılanmaları incelemek üzere çok sayıda okul gezdiğinizi söylediniz. Bu harmanla nasıl bir eğitim sistemi ortaya koydunuz?
Yeni açılan birçok okulda iki, üç katlı binalarda, 100 metrekare bahçelerde eğitim öğretim hizmeti verilmeye çalışılıyor. Bir defa öğrenci burada uzun bir vakit geçiriyor. Çocuk sabah 8.30 gibi okula giriyor, akşam 4.30’a kadar okulda. Bu çocuğun birçok ihtiyacı var. Derse, yemeğe, dinlemeye, sosyal alanlara. Burası artık bir yaşam ortamı.Çocuklar her şeyden önce geldikleri zaman rahat bir ortam istiyorlar. Bunun yanında en önemli şeylerden bir tanesi de program. Çocuğa hangi programı uyguluyorsunuz? Bu programı uygularken derslerin içeriğini nasıl dolduruyorsunuz?Önemli olan bu.Fiziki şartlarımızı, ders programlarımızı ona göre ayarladık. Devasa bir okul da yapılabilirdi. İnşaat alanımız mevcut. Ama çocuklar buraya geldiği zaman kalabalıkta kaybolmasınlar diye düşündük. Mesela lise olarak 300 küsur öğrencimiz, 3 tane rehber öğretmenimiz var. Normalde 1 tane rehber öğretmen bizim için yeterli olabilirdi. Ama istiyoruz ki; çocuklarla daha bireysel ilgilenelim. Velilerimize daha çok ulaşalım, daha çok özel program yapabilelim. Kişiye özel daha çok çalışalım.

Farklılığı da böyle mi sağlıyorsunuz?
Gelişen eğitim sisteminde artık farkındalıklar yaratmak, klasik olmaktan çıkmak lazım.Bunları yaparken de programlar, idare, rehberlik, eğitim kadronuz ön plana çıkıyor. Bunların harmanlarıyla güzel bir kolej oluştu.Bu bağlamda Rousseau’nın doğacı yaklaşımı, Tolstoy’un İasnaiaPoliana okulu, Malaguzzi’ninReggioEmilia girişimi, Montessori yöntemi, Özgür okul, Ev okulu, SudburyValley okulları, PauloFreire girişimi, Waldorf okulları gibi örnekleri genel karakterleri bakımından inceleyerek bir sentez çıkardık. Avrupa’nın ortaya koyduğu bu modern eğitim sistemi ile beraber Yunus’un sevgisini Mevlana’nın ilmini Ali Kuşcu’nun matematiğini katmak istedik. Biz okulu açana kadar yeni açılan okullar yaklaşık 100 öğrenciyle derse başlardı. Biz ilköğretim kolejini açtığımız yıl direk 400’ün üzerinde öğrenciyle başladık. Lisemizi açtık, 17 dersliğimiz vardı. 17 dersliğimizi de doldurduk. Tabi ortaklar olarak bir geçmişimiz var. Bize güvenen velilerimiz var. Öyle olunca her iki okulumuza da dolu olarak başladık. İyi bir planla, iyi bir projeyle, iyi bir uygulamayla da devam ediyoruz.

Bazı eğitim kalıplarından çıkmak zor olmadı mı?
Büyüme sürecinde çocuk, gelişimini engelleyen bir “duvar”la karşı karşıyadır. Basmakalıp, eski ve katı kurallar, güncelliğini yitirmiş kavramlar, yetişkinlerce benimsenmiş ancak anlaşılması, kavranması zor ve geçerliliğini kaybetmiş davranış ve tutumlar, geleneksel eğitim metotları bu “duvar”ı oluşturmaktadır. Gelişim sürecinde çocuk, önce yaşayan toplumdaki yeni kültürel değerler ve rolleri öğrenmesi için desteklenmelidir. Daha sonra çocuk, gelişimini engelleyen ve eski değer yargılarından oluşan “duvar”la karşılaştığında bu “duvar”ı kendi kendine aşmayı başarmalıdır. Form Kampüs Koleji eğitim modelinde çocuğun gelişimine genetik, yapıcı ve ekolojik bir yaklaşımla bakılmakta. Bu özgür ortam içerisinde çocuklar yalnız başlarına, akranları ve yetişkinlerle birlikte yaşadığı deneyimler sayesinde anlama, öğrenme ve bilmenin zevkini tadacaklar. Bu yaşantılar yolu ile yetişkinler de çocuklarla birlikte oynamanın, konuşmanın, düşünmenin ve bilinmeyenleri birlikte keşfetmenin zevkini yaşayacaklar.

Öğrencilerin eğitim öğretimlerine bahsettiklerinizin haricinde ekstra katkılarınız neler? Öğrencilerin çalışmalarını ve mesleki yönelimlerini nasıl yönlendiriyorsunuz?
Haftalık çalışma programları öğrencinin bireysel eksiklerine yönelik belirlenir ve hazırlanır. Bu çalışmada öğrenci hangi gün hangi derse hangi ağırlıkta çalışacağını zaten biliyor olur. Öğrencide bireysel düzeyde yaşanan ‘hangi derse çalışacağımı, hangi konudan başlayacağımı bilmiyorum’ kaygısının zaten önüne geçiyoruz. 11. sınıflarımız için her yıl 2. Dönem Üniversite gezileri düzenlemek sınav yılı için ciddi bir çalışma motivasyonu oluyor. Üniversite havasını, yaşayacakları ve bulunacakları ortama erken şahitlik etmek onları zinde tutmamızı sağlıyor ve dolayısı ile yılı yüksek modla kapatıp yeni yılı sağlam bir inançla açmış oluyoruz.Yine her yıl 12. Sınıflarımız eğitim-öğretime 1 ay erken başlar ve sene içerisinde çocuklarımızı yine akşam etütleri ve soru çözümleriyle besleriz. Sınav kaygısından mümkün olduğunca uzak tavrımızı sene başından itibaren her hafta düzenli olarak yaptığımız deneme sınavlarına borçluyuz. Bunun ötesinde dershane zamanlarımızdan beri süregelen, 12. Sınıflarımıza özel sömestr kamplarımız var. Kamplarımız Antalya’da 5 yıldızlı otellerde gerçekleşiyor. Burada öğrencilerimiz günde en az 10 saatlik çalışmalar sergiliyor. Öğretmenlerimiz de orada öğrencilerimize eşlik ediyor. Disiplinli bir kamp dönemi geçiriyoruz ve bu sayede öğrencilerimiz evde ulaşamadıkları soru sayısına kesinlikle ulaşmış oluyor. Bir öğrencinin bir günde çözdüğü soru sayısı ortalama bini buluyor. Mesleki yönelimleri ile ilgi zaten okulumuz ve rehberlik servisi üniversiteler ile sıkı bir irtibat halinde. Bu sayede meslekleri ya da yönelimlerini sadece Rehber Öğretmenlerimizden öğrenmekle kalmayıp, Üniversitelerden gerek alanında uzman öğretim üyelerinden gerek bölüm başkanlarından gerekse dekanlarından bu konuda seminer ve konferanslar eşliğinde destek alıyorlar. Üniversitelerle yaptığımız bu çalışmalar sadece mesleki tanıtım düzeyinde kalmıyor üstelik. Başarı stratejileri, doğru tercih, kariyer vs gibi konularda da öğrencilerimiz için destek alıyoruz.

Fen Lisesi çalışmalarınız da var.
Aslında bizim şu an Anadolu Lisesi’nde okuyan ama Fen Lisesi düzeyinde olan çok fazla öğrencimiz var. Bu çocuklar zaten Fen Lisesi düzeyinde ve çok iyi yerlere geliyorlar. Sayısal öğrencilere fen lisesinin çok çok üzerinde bir program uyguluyoruz. Seçmeli dersleri de ona göre ayarlıyoruz. Çocuk yoğun bir programdan geçiyor. İddialı olduğumuz için çocukları biraz yoruyoruz. Çocuklar buraya gelirken şunu diyoruz; “Biz sizi yorarız. Haberiniz olsun.”Ama şunu da düşünüyoruz; ülke olarak, millet olarak ülkemizi belli bir yere getireceksek bizim çok çalışmamız lazım. Biz çok çalışacağız ki; şu an Avrupa milletlerinin üzerine geçebilelim. Bizim programımız, öğretim kadromuz çok güzel ama öğrenci diyor ki; “Ben kaliteli bir öğrenciyim. O yüzden benim diplomamda fen lisesi yazması lazım. O isimle mezun olmak istiyorum.” Biz de bu taleple yola çıktık ve fen lisesi açmaya karar verdik. Anaokulu, ilkokul, lise okullarımız vardı. Şimdi bünyemize fen lisemizi de ekleyerek eksiğimizi tamamladığımızı düşünüyoruz. Form Kampüs ailesi olarak gelecek sene fen lisesiyle de eğitim öğretime başlayacağız. Önümüzdeki yıl fen lisesi ile ilgili planladığımız sınıflar şu an yüzde 95 oranında doldu. Açtığımız fen lisesi de amacına ulaştı. Fen lisesi için başka okula giden eski öğrencilerimiz de geri geldi.

Anasınıfından itibaren burada eğitim alıp mezun olan bir öğrenci nasıl bir donanıma sahip olacak?
Donanımın birkaç farklı bakış açısı var. Akademik olarak çocuğun belli bir donanımda olması lazım. Sosyal olarak, yabancı dil olarak da belli donanımda olması lazım. Günümüzdeki en büyük problemlerden bir tanesi güvenlik.Çocuğumuz nezih, temiz, sağlıklı bir yerde okusun isteniyor. Temel amaç bu. Bunun yanında da çocuk koleje gidecekse yabancı dil eğitimi çok iyi olmalı, dışarda başka bir desteğe ihtiyaç duymadan tüm dersleri en sağlam şekilde almalı, sosyal anlamda içinin doldurulması isteniyor.

Konya’da hemen hemen özel okullar arasında dil saati en fazla olan okullardan birisiyiz. Bizde çocuklar 2. Sınıftan itibaren 10. Sınıfa kadar haftada yaklaşık 8 saat yabancı dil eğitimi alır. Bu çok iyi bir rakam. Özellikle ilköğretimde çok ağırlık veriyoruz. Mesela İngilizce dersi ilköğretimde 3’e bölünüyor. 3 farklı hoca girer.Hocalardan bir tanesi yabancı olur ve hiç Türkçe konuşmaz. Dil eğitimi bir dördüncü ders olarak Almanca’ylada destekliyoruz.

Sosyal anlamda da eğitim dönemi boyunca yapacağımız faaliyet programımız hazır. Geziler, bahar şenlikleri, mezuniyet baloları , üniversite gezileri, piknikler..Yani sosyal olarak da içini öyle dolduruyoruz ki; çocuk buraya geldiği zaman sıkılmadan rahat bir şekilde hem okula gelsin hem de günü değerlendirsin istiyoruz.
Bizim en iddialı olduğumuz alan akademik kısım. Akademik başarıya çok önem veriyoruz. Biz okulları incelerken, kendi yapımızı nasıl oluşturacağımızı düşünürken karşımıza bir sürü madde çıktı. Hepsiyle ilgili ayrıntılı olarak çalıştık. Özel okul velisi değişti. Önceden sadece parası olanlar çocuklarını özel okula gönderebiliyordu. Artık her insan özel okula gitmeye çalışıyor. İnsanlar bütçelerini zorluyor. Ama çocukları özel okula giderken de dışarıdan özel derse, bir etüt merkezine gereksinim duymasın istiyor. Özel okul çocukların her şeyine yetebilsin. Biz bu planlamaları yaparken de sistemimizin ana çatısının merkezine akademik başarıyı koyduk. Eğer bir çocuk bizim okulumuza geliyorsa bu çocuk dışarıdan hiçbir destek almadan lise giriş sınavlarına girsin, üniversite sınavlarına hazırlansın. Burada en büyük avantajımız da şu; Biz zaten 20 yıllık dershaneciyiz. Çocuk sınavlara nasıl hazırlanır, ders programları nasıl yapılır, denemelerde, etütlerde neler yapılır uygulamalarını çok gerçekleştirdik. Önceden tüm bu uygulamaları haftada 15 saatte yapıyorduk. Şu an elimizde haftada 40 saat gibi çok geniş bir vakit var. Bu 40 saatin üzerine gece etütleri koyduk, hafta sonu ekledik, bu saati dönem dönem 60 saatlere kadar taşıyabiliyoruz. Eğitim sistemimizde de sarmal bir eğitim sistemimiz var. Dersler hep tekrarlı gider. Matematik, Fizik, Kimya, Biyoloji gibi derslerde her sene geçmiş yıllar tekrar edilir.9. Sınıftan itibaren bize gelen öğrenci son sınıfa geldiğinde temel sıkıntısı diye bir sıkıntıyla asla karşılaşmaz.

Çocukları zorluyoruz
Haftalık karnemiz vardır. Çocuklarımız her cuma ellerinde karneleriyle gider. Yaptığı, yapmadığı ödevlere kadar her şey kayıt altındadır. Çocuklar bazen karnelerini saklayabilirler. Bunun için de velilere mesaj gider ve işletim sistemimizden de takip edilebilir. Veliyi de yükün altına sokmuş oluyoruz. Öğrenci veli ve okul üçgenini iyi kuramadığınız zaman bir yerlerde aksaklık çıkar.

Ulusal düzeyde bir projeniz olduğunu duymuştuk. Bu konu ile ilgili bilgi alabilir miyiz?
Bu bizim için çok hassas bir konu. Öncelikle bu konudan bahsetmeniz beni çok gururlandırdı. Projemiz Türkiye’deki bütün okulları kapsayan bir proje. ‘Bir Okul Bir Aile’ismini verdiğimiz bu projede şehit ve gazi ailelerimizle ilgili bir çalışma yürütüyoruz. Projenin amacı; bu ailelere bir nebze vefa borcumuzu ödemek. Proje içeriği şu şekilde, ilkokuldan liseye kadar özel ya da devlet okulu fark etmeksizin her okul bir şehit ya da gazi ailesine kucak açacak. Sorumluluklarımız zaten bu noktada devreye giriyor. Proje kapsamı da şu şekilde:

• Hanede okuyan öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılamak
• Maddi durumu iyi olmayan aileler için okul aile birliği işbirliği ile maddi yardım sağlamak
•Ailelerimiz yalnız bırakmamak adına sene içerisinde sorumlu olunan aileye düzenli ziyaretler düzenlemek
•Manevi destek sağlamak
Proje öncesi yaptığımız araştırmalar sonucu Türkiye’de 62 binin üzerinde okul olduğunu saptadık. Mevcut zamanda 10 bin civarında şehit ve gazi ailemiz var. Neden yetmeyelim?

Son olarak ne söylemek istersiniz?
Velilerimiz en kıymetli şeylerini bize emanet ediyorlar. İnsanların doğasında çocuğundan daha kıymetli bir şey yok. Biz aslında velilerimizin emanetini taşıyoruz. Bu emanetleri taşırken de çocuklara her şeyden önce güvenli bir ortam oluşturup onlaraher yönüyle sahip çıkmamız gerekiyor. Öğretmenlerimizletoplantılar yaparken özellikle şunları istiyoruz. Bu çocuklar bizim çocuklarımız. Bize emanet. Hem kültürel yönden, manevi yönden, hem de akademik yönden desteklememiz gerekir. Çocuk burada sadece öğretim görmesin. Belli bir noktaya kadar da eğitelim. Yeri gelecek derdini dinleyeceğiz, yeri gelecek sorusunu çözeceğiz. Özellikle şunu vurgulamak istiyorum; kadro olarak güzel bir kadromuz var. Bu kadrodaki öğretmenler derse başladığı zaman 0’dan başlamıyor. Piyasayı, öğrenciyi, veliyi görüyor, deneyim sahibi olduktan sonra bizim kadromuza dahil oluyor. Buraya gelen velilerimizin, öğrencilerimizin ikinci bir kurşunu olmayabilir.Çocuk üniversite sınavına girdiği zaman aldığı 10 dersten bir tanesi yüzde 70 olursa o çocuk üniversite sınavını kazanamayabilir. Biz o riske girmek istemiyoruz ve velimize de taahhüt ediyoruz. Kadromuz tecrübeli, büyük çoğunluğu eski dershaneci. Kendi dershanemizden getirdiğimiz çekirdek kadromuz mevcut. Kadromuza güveniyoruz, güvenirken şunu da söylüyoruz; Bizim çocuklar karşısında duruşumuz, kimliğimiz konuşmamız, her şeyimiz rol model olacak. Çocuklar baktığı zaman bizim duruşumuzdan, yapımızdan ve davranışlarımızdan çok şey öğrenecek. Öğrenmek zorunda. Artık kelimelerle çok fazla bir şey anlatamıyoruz. Çocuğa karakter olarak bir şeyler katmak istiyorsak duruşunla, yapınla, hareketlerinle, konuşmanla alakalı olmalı. Hal diliyle alakalı olmalı. Yani çocuk hal dilinden daha çok şey öğreniyor. Okulun duruşu, yapısı da çok önemli. Disiplinli olmayı seviyoruz. Bunun yanında çocuklar hem yoruluyorlar, hem eğleniyorlar, her alanda kendilerini geliştiriyorlar. Hepimizin amacı çocuklarımız için iyi bir gelecek değil mi zaten? İşte bizim düşlediğimiz gelecek de böyle bir eğitimle mezun ettiğimiz çocuklarla gelecek.

Add comment