Binlerce çocuk RoaldDahl’ın “Charlie’nin Çikolata Fabrikası” isimli kitabını okurken ya da aynı kitaptan uyarlanmış, Joony Deep’in başrolde oynadığı filmi izlerken satır aralarına, ekrana girip o çikolata serüvenine dahil olmak istemişti. O yıllarda bizler kaliteli çikolatalarla yeni yeni tanışırken iştah kabartan görüntüler, betimlemeler pek çoğumuzu o fabrikaya hapsetmiş, adeta o kokuyu burnumuzun dibinde hissettirmişti. Yıllar geçti. Türk insanı artık kaliteli bir çikolatayı tanır, tercih eder oldu. Türkiye’de de çikolata kültürü oluştu. Bu kültürün gelişiminde büyük pay sahibi olan, üretimiyle, istihdamıyla, buluşlarıyla da ekonomiye ciddi katkı sağlayan Mehmet Büyükçiftçi ile Memet Makine’yi konuştuk..
“BİR DÜNYA MARKASI”
Sizi tanıyabilir miyiz?
1972 doğumluyum. Konyalıyım. 12 yaşında sanayi serüvenimiz başladı. O yıllarda ya okuyacaksın ya da meslek sahibi olacaksın. Ben de sanayiyi tercih ettim. Arkadaşlarım hep sanayideydi. Ben de Hidromas diye bir firmada çırak olarak işe başladım. Karatay Sanayide küçük bir dükkândı. 6 yıl orada çalıştım. Devamında Öztekfen isimli başka bir firmada devam ettim. Çıraklık, kalfalık aşamalarını geçip 1997 yılında kendi işyerimizi kurduk. Küçük bir sanayi sitesinde, 80 metrekarede 1 torna tezgahıylaMemakMakina’yı kurarak faaliyetlere başladık. Şekerleme ve çikolata makineleri ürettik. 80 metrekareden, 14 bin kapalı alanı, 200 çalışanı olan, dünyada 55 ülkeye ihracatı olan, sektöründe şeker ve çikolata makinelerinde söz sahibi olan bir firmaydı. Türkiye’de rakibi yoktu. Dünyada da en büyükler arasındaydı. 2007 yılında yanıma ortak aldım. 10 yıl süren ortaklığı 2017 yılında sonlandırdık. Orada hisselerimizi devrettik ve Memet Makina’yı kurduk. Şu anda ise Memet Makine adı ile yolumuza devam ediyoruz.
MemetMakina’yı kurmak daha mı kolay oldu?
Sanayide uzun bir geçmişimiz,var. Yani 34 yıllık deneyimimiz olduğu için daha kolay oldu.
Okul mu, sanayi mi tercihinde pişmanlık duyduğunuz oluyor mu?
Bu konu zaman zaman arkadaşlarla sohbetimizde de geçer. Çok şükür hiçbir zaman pişmanlık duymadım. Okusaydım belki bu kadar başarılı da olamayacaktım. Okuduğunuz zaman da belli bir kültürle yetişiyorsunuz. Ama sanayide yetiştiğimiz kültür de o günün şartlarına göre iyi bir okuldan daha üst seviyedeydi. Hem eğitim, hem disiplin hem ahlak anlamında ciddi bir hiyerarşi vardı. Sevgi, saygıda da öyle. Bu değerler de elbette insan hayatında çok önemli. İnsanın başarılı olmasında çok önemli bir faktördür.
Şu an aynı sistem devam ediyor mu?
Bir usta, bin usta anlayışındayız. Yüzde yüz aynı sistemi uygulama şansımız yok ancak biz de kendi aldığımız kültür doğrultusunda hareket etmeye çalışıyoruz. Yerleşik bir düzenimiz var. Çalışanlarımız arasında saygı, sevgi çerçevesinde bir iletişim söz konusudur. Mesela işyerimizde kimse birbirine argo hitaplarda bulunulamaz. En üst seviyeden en alt seviyeye kadar hitap şekline bile dikkat edilir. Biz de yeni ustalar yetiştirip üretimyapacak, istihdam yaratacak, ülke ekonomisine katkılar sunacak insanları hayata hazırlıyoruz. Bu da bize büyük keyif veriyor.
Neden Memet?
Bu gün tüm dünyanın sorunu marka ve isim. Hangi isme baksanız ya patentli yada dolu. Memet global bir isim. Tüm dünyada, tüm gelişmiş ülkelerdeki markaların çoğu kuran kişinin ismini taşır. Kısa ve anlaşılır olması, hafızada kalması birde altının dolu olması (yani işinizin kaliteli olması) sizi marka yapar.
Me-mak da ismimin bir parçasını taşırdı. Açılımı Mehmet Makine idi. Hatta o yıllarda anlaşılmakta zorluk çekiyorduk. Ne mak? diye tekrarlanırdı. 2 yıl sona aradaki “-” işaretini çıkarıp birleştirdim. O dönemde telaffuzu zor gelirdi ama dünya markası oldu. Yeni işte aynı sektörde devam etme kararı aldığımda da Memet olsun istedim.
İlk firmanızı kurarken küçük bir dükkânda, belki zor şartlarda başlamışsınız. MemetMakina’yla büyük çapta bir yatırım ve üretimle yeni bir başlangıç yapıyorsunuz. Aynı heyecanı yaşıyor musunuz?
Aynı heyecan ama daha bilinçli, kendine güvenli bir şekilde. Sonuçta sektörde belli bir deneyimimiz de oluştu. Diğer işyerimden 50 kişilik profesyonel bir ekip de benim yanıma geldi. Hatta bana “Kendin çıkmadan bizi çıkar” dediler. Onların çıkışlarını da vermiştim. Devamında üretime devam edip etmemek konusunda da kararsızlık da yaşamıştım. Ama devam etmem gerektiğini düşündüm. Çünkü birikmiş bilgimiz, geçmiş yıllarımız, en önemlisi de 50 kişilik ekibim vardı. O ekibin ortalama çalışma süresi de 7 yıldı. Sektörde en iyi mühendisi alsanız bile 3 yıla yakın bir eğitimden sonra tam verimli olmaya başlıyor. O birikimlerin de boşa gitmesini istemedim.
Türkler çikolata ve şekerleme konusunda hep yurtdışından gelenlerin ellerine bakardı. O ürünler hep farklıydı. Şu an diyorsunuz ki 55 ülkede, Konya’da,Memetya da bir başka fabrikada üretilen makinalar kullanılıyor. Bunu sağlamak nasıl mümkün oldu?
Sektöre başlangıcımız aslında şöyle; Konya, Türkiye’de şekercilikte merkez konumunda. Şeker üretiminin orijini. Geçmişi 80 yıla dayanır. Şekercilik kültürü belli bir seviyede. 2003 yılında şeker ve çikolata makinalarının üretimine başladığımız tarihlerde yakın arkadaşlarımla bir araya geldik. O dönem kalıpçıydık. Çikolata yapacaklarını ve çikolata kalıbına ihtiyaç duyduklarını söylediler. O dönem Türkiye’de bir tane kalıpçı vardı. 3 ay sonraya sıra veriyor, yüksek fiyata satıyordu. Bana yapar mısın diye kalıbı getirdiler. Bizim için basit bir kalıptı. O kalıpla bizim makine serüvenimiz başladı. İlk çikolata kalıbını yaptık. 6 ay sonra, buradan 3 firma daha çikolata işine girdi ve onların kalıplarını da verdik. Kârlı, güzel bir sektördü. Bu firmalar tekrar makineye yatırım yapmayı düşünüyorlardı. Biraz da şakayla karışık “ Makinanız da benden. Ben yapayım” dedim. Ortada bir makina da yoktu. Sadece konuşma esnasında gelişti. Hayal ederek kafamda makinayı canlandırmıştım. 30 bin dolar dedim. Hayalimdeki makinayı anlattım ve onlar da inanıp paranın yarısını getirdi. Mesela aynı cesareti ben gösteremezdim. Çünkü ortada makinanın m’si bile yoktu. 45 günde makinayı yapıp arkadaşın işyerine kurduk. Bir mucizeydi. Ortaya beklentisinin 10 kat üzerinde bir makina çıktı. O makina da bizi direk makinacı yaptı. Piyasadaki çikolata makinelerinin farklı bir mantığında ürün ortaya koyduk. Olanın aynısını kopya edelim diye uğraşmadık. Mantığı çözdük ve makinanın tüm proseslerini ona göre geliştirdik.
Artık yolunuza makinacı olarak mı devam ettiniz?
Konya’da çok fazla şekerci vardı. Sonra peş peşe sipariş geldi. Büyüme trendi de orada başladı. Konya dışında pek çok ile üretim yapmaya da başladık. 2004 yılında da ihracatımız gerçekleşti. Yaptığın işi kaliteli ve ekonomik yaparsan kocaman bir pazar var. Tüm dünyanın tek parametresi en kaliteliyi en uygun fiyata almak. Yada rakiplerden üst teknoloji yapmak.Bunu yapabildiğin zaman zaten başarılısındır.Yaptığın ürünün muadili de yoksa tek sensin. Bunu geliştirmek de ciddi Ar-Ge çalışmalarıyla mümkün. İşimiz ancak bilgi donanımlarıyla gelişebiliyor. Pat diye olacak işler de değil.
Çıraklık dönemlerinizde ileride bir işadamı olmayı hayal ediyor muydunuz?
O amaçla çalışıyordum. Çalıştığım her dönemde içimde hep satış vardı. Başkalarından farklı, sıra dışı bir iş yapıyorsanız zaten satışçısınız demek.
Babanız nasıl bir destek verdi
Traktörle başlayan bir hikaye. Babamın bir traktörü vardı. Onu satarak başladım. Aslında o traktör, tornanın yarı parasıydı. Yarısına da borçlanıp başlayan bir serüven. Doğru bir serüven. Sonra babama yeni bir traktör almak istedim, söyledim de. Ama artık traktöre ihtiyacının olmadığını söyleyerek istemedi.
Çikolata ve şekerlemede kullanılan makinenin kalitesi ne kadar önemli?
Direk etki sağlar. Bizim üretimimizin çok önemi vardı. Türkiye’de 70’e yakın çikolata üreticisi var. Bunların 65’inde bizim makinalarımız var. Makinaları biz üretmiyor olsaydık, bu firmaların hepsi yurt dışından ithal edeceklerdi. Ülke dışına döviz çıkacaktı. Üretim yaptık, döviz çıkmadığı gibi ihracatla ülkeye döviz getirdik. Sektörün gelişmesine de ciddi katkılarımız oldu. Biz bu işi yapmadan önce çikolata fabrikası kurmak çok zordu. Belki de hayaldi. Ciddi paranız, ciddi bilginiz, ekibiniz, malzemeniz olması gerekiyordu ki; bu imalatı yapabilesiniz. Biz bu olguyu değiştirdik. Daha küçük paralarla çikolata yapılabileceğini gösterdik. Anahtar teslim fabrika kuruyoruz. Konya’da 10’un üzerinde kurduğumuz fabrika var. Anahtar teslim fabrika kurduğumuz, ödeme kolaylığı sağladığımız, 80 metrekare alanda şekercilikle başlayıp bugün bizim kurduğumuz fabrikalarda üretim yapan firmalar var. Onlar da ihracata başladı.
En kaliteli çikolatalar da size geliyor olmalı 🙂
Dünyadaki tüm çikolataların tadını biliyorum. Çikolatanın hangi proseslerden geçtiği, nasıl olduğu, hangi malzeme kullanıldığına kadar ayırt edebiliyoruz. Hangi kalitede bir çikolata yapmak istiyorlarsa onun formülünü de veriyoruz. Dünyanın en iyi çikolatalarının ürünlerini biliyoruz. İsviçre bu işin duayeni. Kaliteli bir süt tozu, kakaodan, yağdan, kaliteli bir çikolata meydana geliyor. Bunları doğru oranda birleştiren iyi bir makinadan kaliteli bir çikolata çıkıyor.
Çocukken çok çikolata yer miydiniz?
Halen çok seviyorum ve yiyorum. Tabi ki çok çikolata geliyor ama tadına bakıyorum.
Gelişime açık bir sektör müdür?
Hayaliniz ne kadarsa gelişiminiz de o kadar geniş. Her bir yeni ürün gelişimi yeni bir makine prosesi gerektirebiliyor. Kocaman bir pazar. Teknolojik makinalarınolması gerekiyor.
Kurduğunuz fabrikada ilk çikolata kokusu aldığınızda ne hissediyorsunuz?
Mutluluk hissediyorum ama bu mutluluk çikolatadan değil, başarmaktan geliyor. Aldığımız kokudan çikolatanın kalitesini hemen anlayabiliyoruz. Konya’dan da dünya markası çikolatalar çıkartalım diye çok uğraştık ama bir marka dışında başaramadık. Böyle bir marka çıkarmak çok zor değil. Bu işler biraz vizyon işi. Ne kadar görebiliyorsanız, düşünebiliyorsanız o kadar kaliteye ulaşılır. Daha kaliteli bir çikolata üretilse daha kaliteli bir pazara ulaşılacak. Mesela Suudi Arabistan’da bir müşterimiz vardı; çikolatanın kilosunu 100 dolara satıyordu. En iyi çikolatanın ana hammaddesinin maliyeti 5 dolardır. En iyisini yaptım deseniz 6 dolar olmaz. Ama bunu nasıl şekillendirdiğiniz, nasıl sunduğunuz katma değerinizi yükseltir. En iyi kakaoyu, en iyi süt tozunu kullansanız bir fiyatı var. Zaten içerisinde dört bileşen var. Yağ, şeker, kakao, süttozu. Bunların oranları ve kaliteleri çikolatanın kalitesini belirler. 100 dolara yediğiniz bir çikolatanın da ana hammaddesinin maliyeti 5 dolardır. Güzel bir tasarımınız, modeliniz varsa, içerisini neyle süslemişseniz, yeme kalitesini artırmışsanız fark ve fiyatı orada değişiyor. Çok karlı bir iştir.
Bu durumda sizin için iyi bir çikolata gurmesi de diyebiliriz
Bir çikolatayı tattığım zaman formülünü çıkartabiliyorum 🙂 Oranları ne kadar, hangi yağ kullanılmış.
Gözlemlerinize göre Türklerin çikolatayla arası nasıl?
Son yıllarda insanlarda artık iyi çikolata yeme kültürü oluştu. Mesela bir tedarikçimiz çikolata ikram etti ve dedi ki; Türkiye’de artık eski çikolataların tadı yok. Bozuldu. Ben de dedim ki; aslında onlar bozulmadı, senin damak tadın değişti. Biz Avrupa’da üretilen çikolataların tadını bilmiyorduk. Onları yedikten sonra iyi çikolata yemeye diğer çikolatanın tadını beğenmemeye başladık. Eskiden kokolin üretimi popülerdi. Şimdi artık gerçek çikolatanın pazar payı yükseliyor. Bu da insanların yeme keyfinin yükselmesinden kaynaklanıyor. 2 dolarlık kokolini artık kimse yemiyor. Güzel gelişme.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Daha kaliteli makinalar üretebilmek istiyoruz. Bu potansiyeli ve yeterliliği kendimizde görüyoruz. Şu anda çikolata fabrikası sektöründe dünyanın en iyisi 5 büyük firma var. Bunlardan ilk 3’ünün içine girmeyi hedefliyoruz. Geçmişten gelen tecrübemizle istihdamımızı artırmak istiyoruz. Müşterilerimize ikram için çok spesifik, kaliteli bir çikolata üretip liderlik etmek de istiyoruz. Her gelen “Çikolata yok mu?” diye soruyor. Makinesini yapıyoruz ama iyi bir çikolatayı her zaman ikram edemiyoruz. Kendi markamız ile special bir çikolata ikram etmeyi planlıyoruz. Kocaman bir pazar var fakat müşterilerimize etik olmaz diye o pazara girmek istemiyoruz. Yalnızca ikram edeceğimiz kadar çikolata üreteceğiz. Memet Makina ile nasıl çikolatalar yapılabildiğini göstermek için.