Burcu Özkurt

"Fotoğraf ve Fotoğraf Sanatı"

Burcu Özkurt

Burcu Özkurt

‘Fotoğraf ve Fotoğraf Sanatı benim yaşam biçimim.’

 

Burcu Özkurt

1978 Yılında İstanbıl’da doğan Sanatçı uzun yıllar Sinema ve Televizyon sektöründe görev almış. 2010 yılında Fotoğraf Sanatı ile ilgilenmeye başlayan Burcu Hanım ile hayatı ve ‘benim yaşam biçimim’ dediği Fotoğrafları üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.

 

Burcu Hanım merhaba, size tanıyabilir miyiz?

İlk, Orta ve Lise öğrenimimi devlet okullarında tamamladım ve Güzel Sanatlar Fakültelerinin Sinema – Televizyon sınavlarına hazırlanmak için Sinema-TV kurslarına devam ettim. Sınavlara girdikten sonra, 1996 senesinde “ATV” Televizyon Kanalında çalışmaya başladım. Uzun bir süre “ATV” de “Harika Pazar” isimli Programın Prodüksiyonunda görev aldım. Marmara Üniversitesi-Sosyal Bilimler Fakültesi – Turizm ve Otelcilik, daha sonra da Eskişehir Anadolu Üniversitesi – İşletme bölümünden mezun oldum.

 

Eğitiminiz sebebi ile uzak kaldığınız işinize tekrar dönüşünüz nasıl oldu?

Okul ve çeşitli sektörlerdeki çalıştığım işler sebebiyle dışında kaldığım ancak uzak kalamadığım Sinema ve Televizyon sektöründe yeniden çalışmaya başladım. 2005 senesinde Dada Film Prodüksiyon Şirketi’nde; “Dikkat Şahan Çıkabilir” isimli programın prodüksiyon ’unda, 2006 senesinde yine, Dada Film Prodüksiyon da; “GEN” isimli Sinema Filminin Prodüksiyon’unda ( En İyi Film Müziği, En İyi Görüntü Yönetmeni, En İyi Kurgu, Umut Veren Genç Yönetmen Dallarında; 2006 Altın Koza Ödülleri Sahibi ) çalıştım. Yine 2006 yılında “110” Grubu’nun “GÖLGE” isimli şarkılarının klip çekimi için Prodüksiyon ekibinde görev yaptım.

2007-2009 yıllarında “Kanal 1” Televizyon Kanalında; Gazeteci – Yazar Murat Bardakçı’nın hazırlayıp sunduğu “Tarihin Arka Odası” ve Magazin Yazarı – TV Program Sunucusu; Kenan Erçetingöz’ ün hazırlayıp sunduğu “Kenan Erçetingöz’le Yüz Yüze” programlarının Yapımcılığını yaptıktan sonra, iş hayatıma ailem ve oğlum ile daha fazla vakit geçirebilmek için ara verdim.

 

Yapımcılıktan fotoğrafçılığa geçiş yaptınız, bu düşünce ve fotoğraf çekme merakınız nasıl oluştu?

Oğlumun anaokuluna başlaması ile birlikte, evdeki sorumluluklarım artık bir rutine oturmuştu. Yoğun geçen bir iş hayatından sonra, evde geçirdiğim bu süreçte üretkenliğimi çok özlediğimi fark ettim. Ancak çok keyif alarak yaptığım mesleğime, tam zamanlı dönebilmem henüz uygun değildi ve bende özlemimi, yine görsel bir sanat olan Fotoğraf Sanatı ile giderebileceğimi düşünerek, bu yönde araştırmalarımı yaptım ve 2010 senesinde İbrahim Göksungur Atölyesi’nde, Temel Fotoğraf, Fotoğraf Çekimi ve Fotoğraf İşleme Programları üzerine eğitim aldım. Daha sonra, yine İbrahim Göksungur Atölyesi’nde “Kaybolan Meslekler” isimli Atölye Çalışmasına katıldım. Katıldığım ilk Sergi olan “Sonsuz Şükran Köyü – II. Anadolu’ya Şükran Buluşmaları Festivali, Karma Fotoğraf Sergisi” ile de, artık yaşam biçimim olan Fotoğraf ve Fotoğraf Sanatı çalışmalarıma büyük bir keyifle devam etmekteyim.

İlk çektiğiniz kareleri hatırlıyor musunuz? Ne hisetmiştiniz?

Fotoğraf eğitimi almaya başladığımda, kendime Profesyonel bir makine edindim. Eğitimim henüz tamamlanmamıştı ama o dönemde bir Ayvalık – Cunda Adası seyahati yapmıştım. Birlikte seyahat ettiğim insanlardan bir süreliğine ayrılıp fotoğraf çekmek istedim ve dört saat boyunca, ada da tek başıma dolaşıp fotoğraflar çektim. Sanki etrafta benden başka hiç kimse yoktu, duyduğum tek ses fotoğraf makinemin deklanşör sesiydi. Öyle ki, elimde bir fotoğraf makinesi yerine sihirli bir değnek vardı ve gördüğüm her güzelliği sonsuza dek donduruyordum. O gün aldığım keyfi asla unutamam. Bence çektiğim en güzel kareler onlardı.

 

Bildiğimiz kadarı ile ilk serginiz Sonsuz Şükran Köyünde gerçekleşti, köyle ilgili düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?

Evet, katıldığım ilk sergi, “Sonsuz Şükran Köyü – II. Anadolu’ya Şükran Buluşmaları Festivali, Karma Fotoğraf Sergisi”     oldu.

Sayın Mehmet Taşdiken’in hayalini kurup, büyük bir cesaret ve özveri ile kendisine inanan birçok dostunun gönüllü destekleri sayesinde hayata geçirdiği; Anadolu’nun yaratma ve üretme gücü tükenmeyen eşsiz topraklarına şükran niteliği taşıyan “Sonsuz Şükran Köyü” projesi ile tanışmam, fotoğrafa ilgi duymaya başladığım dönemde oldu. Benim sanata olan sevgi ve ilgime eşimin gösterdiği duyarlılık, bu projeyi benim için araştırıp, beni bu proje ile bütünleştirmesine sebep olmuştur. “Sonsuz Şükran Köyü” Projesi; sadece, bilinen sanat dallarındaki sanatçıları, Anadolu topraklarına taşıyıp, sanatı oradaki insanlarla bütünleştirmek için inşa edilmiş bir köy projesi değildir. Bu projede sadece sanatçılar değil, Doktorlar, Sosyologlar, Profesörler, Edebiyatçılar, Şairler, bir ucundan da olsa sanata gönül vermiş birçok insan yer almaktadır. Bu proje; her türlü gelişimin sağlanabildiği, birçok imkâna sahip İstanbul gibi büyük bir şehirden yüzlerce kilometre uzakta bile, kalıpların tamamen dışına çıkıp, sanatçıların ve diğer proje mensuplarının çalışmalarının, kendilerine uzatılan komşuluk ve dostluk eli ile nasıl da yoktan var olup çığ gibi büyüyebileceğinin bir göstergesidir. Proje henüz amaçlanan noktaya ulaşmadığı halde, bugüne kadar birçok festival düzenlenmiş, birçok sanatçı ve konuk ağırlanmış, çeşitli zamanlarda çocuklarla atölye çalışmaları düzenlenmiş ve sergiler gerçekleştirilmiştir. Hatta bu sergiler vesilesi ile yeni bir proje doğmuş ve bir grup sanatçının önderliğinde, karma bir sanat sergisi olan “Anadolu’ya Yolculuk Sergileri” Anadolu’nun birçok şehrini dolaşmıştır. “Sonsuz Şükran Köyü” projesi tamamlandığı zaman; dünyanın birçok ülkesinden, köyümüzdeki atölyelerde çalışmalar yapmak üzere sanatçılar gelecekler ve dünya, bizim ülkemizde sanata verilen önemin sadece sanatçıların uğraşıları olarak kalmadığını, tüm Anadolu’nun, sanatı ve sanatçıyı nasıl kucakladığını görecektir.

Sergilerinizden bahsedebilir misiniz?

Bugüne kadar çeşitli defalar Karma Sergiler de yer aldım. Bunlar;

-“Sonsuz Şükran Köyü – II. Anadolu’ya Şükran Buluşmaları Festivali, Karma Fotoğraf Sergisi” / Çavuş-Hüyük

-”Anadolu’ya Yolculuk Sergileri” / Mersin, Çumra-Konya, Çorum, Ordu, Batman

-“Sfenks’İn İzinde – Çorum” Karma Fotoğraf Sergisi / İstanbul

-”Çavuş Uluslararası Sanat Günleri Karma Sanat Sergileri” / Çavuş-Hüyük

-4 Ekim Dünya Hayvan Hakları Günü Karma Sanat Sergisi” / İstanbul

 

‘Kaybolan Meslekler’ adlı bir atölye çalışmanız var bu çalışmaya biraz değinebilir miyiz?

“Kaybolan Meslekler” isimli Atölye Çalışması, fotoğraf eğitimi aldığım İbrahim Göksungur Atölyesinde, İbrahim Bey’in önderliğinde, atölye çalışmasında yer alan diğer fotoğrafçı arkadaşlarımızla birlikte, eşzamanlı ancak bireysel olarak gerçekleştirdiğimiz bir çalışmadır. Bu projenin amacı; İstanbul’da kaybolmaya yüz tutmuş olan mesleklerin, anılarda yerini almadan önce bizlerin kareleri ile ölümsüzleştirilmesiydi. Bu kapsamda, yaklaşık 4 ay süren bir çalışma gerçekleştirdik. Bu çalışmanın sergisini de önümüzdeki günlerde hayata geçireceğiz.

Önümüzdeki günlerde yeni proje ve sergileriniz var mı?

Elbette planlanan bazı karma sergiler var ve bende onlarda yer almak istiyorum ancak yakın zamanda gerçekleştireceğim kişisel bir sergi projem yok. Bunun sebebi ise, fotoğrafa sevdalandığım günden beri hayalini kurduğum, planladığım, her fırsatta üzerinde çalıştığım ve geliştirdiğim, ancak çok kapsamlı ve zorlu bir süreç gerektiren fotoğraf projemin gerçekleştiği günü beklememdir. İlk kişisel sergimi bu proje ile açmak benim en büyük isteğimdir. O güne kadar, yaptığım tüm çalışmaları kendi internet sitemde sergilemek benim için oldukça yeterli ve keyifli.

 

 

Konya hakkında ki izlenimlerinizi alabilir miyiz? Konya’da hiç fotoğraf çektiniz mi?

İlk defa bundan üç sene önce, Sonsuz Şükran Köyü Projesi vesilesi ile geldim Konya’ya ancak iki sene evvel, Mevlana Şeb-i Aruz törenleri için geldiğim Konya’da iki gün konaklama ve fotoğraf çekme fırsatım oldu. Bu süreler içerisinde gerek Konya’da yaşayan, gerek İstanbul’da yaşayıp Konyalı olan birçok dostum oldu. Konya Anadolu’nun en eski kültür ve medeniyetlerinin gelip geçtiği ve bunları günümüze taşımak için oldukça fazla çaba sarf eden oluşumların yer aldığı bir şehir. İlk gelişimden sonra birçok defa Konya’da bulundum ve her seferinde gördüm ki, Konya Sanat için yaşayan, Sanatçı ve sanatçı ruhlu insanlarla dolu bir şehir. Ayrıca İstanbul’da tanıştığım birçok sanatçının Konyalı olmaları, Mevlana ve Şems’i ve Sufizmi, bu şehirde her bulunduğumda, kalbimin derinliklerinde tekrar hissediyor olmak, beni bu kocaman medeniyetler şehrine sımsıkı bağlamış durumda. Sanat için yola çıkan herkesin, bir gün mutlaka içinden geçecekleri bu şehri çok seviyorum.

Add comment