ŞEVVAL SAM

Sanatçı

ŞEVVAL SAM

ŞEVVAL  SAM

 ŞEVVAL SAM

 

Leman Sam ve Selim Sam gibi sanatçı anne babanın ilk kızları olarak dünyaya gelen Şevval Sam ilk albümü Sek ile 2006 yılında annesi Leman Sam’ın izinden yürümeye başladı. O gün bugündür de güzel şarkıcıyı durdurabilene aşkolsun…

 

 

Şevval Hanım, müzikte annenizin yolundan gitmeniz bir şartlanmışlık mı yoksa tamamen bir tercih meselesi mi?

Annemle müzik tarzı olarak aynı yolda olduğumuzu düşünmüyorum. En basitinden annem asla arabesk söylemez. Buna tarz değil ama müziği anlayış biçimi bakımından çok renklilik ve çok çeşitlilik eğilimi, bir aile geleneği gibi. Annem, babam, ablam, ben hepimiz müziğin farklı tarzlarından, farklı dillerden şarkı söyleme alışkanlığı olan insanlarız. Babam operadan başlar uzun havaya kadar söyler, annem caz, opera, dünya dillerinden söyler. Bense müzik anlamında daha yerliyim. Etnik türküler, etnik diller, alaturkalar, arabeskler daha benim müzikal yolculuğumu belirleyen tarzlar oldu. Ve ben bu topraklardan geçmiş seslerle daha çok ilgilendim. Tabii annemde çok türkü söyler ama onun kendi besteleri de vardır, ben daha çok konsept albümler yaptım. İlk defa ‘’Tango’’ albümümde beste söyleyeceğim. Bu da benim için yeni bir deneyim olacak.

 

Nisan sayımız için anneniz ile röportaj yapma şansımız oldu ve kendisini az da olsa tanıma fırsatı yakaladık. Gerçekten sizin bir röportajınızda dediğiniz gibi ‘’Hala az da olsa çocuk bir tarafı var’’. Annenizle ilgili neler söylemek istersiniz?

Onun hala çok çocuksu heyecanları vardır. Gerçekten bahar geldiğinde neşelenir, oyuncak sever… Belki de tam olarak çocukluğunu yaşayamamanın getirdiği bir özlem olabilir. Ama her daim kalbinde çok masum çok saf bir çocuk taşır.

 

Sizin ve annenizin yarıvejetaryan olduğunuz doğru mu?

Evet, tabii ben ondan çok sonra bu yolu tercih ettim. Ben bu yolu tercih ederken de annemin hiçbir zaman bana böyle bir dayatması olmadı. Hiç kimseye de hiçbir zaman müdahalesi yoktur zaten. Benimde bugün ne kendi oğluma ne de bir başkasına böyle bir dayatmam yok. Benim tam olarak 13 sene oldu yarıvejetaryanlığı seçmem. Bazen protein ihtiyacımı karşılamak için balık yiyorum ama onlarda da hamsiden palamuta kadar olanları yiyorum. Eskiden daha büyük balıkları da yerdim, artık büyük balıkta yemiyorum. Ahtapot yemiyorum vurarak öldürdükleri için, ıstakoz yemiyorum canlı canlı kaynar suya attıkları için. Yani benim türüm tatmin olacak mutlu olacak diye başka bir türün işkence görerek ölmesini tercih etmiyorum. Tabii yemek yemenin bu dünyada ki mekanizmanın bir döngüsü olduğunu da inkâr edemem.

 

 

Metin Bey ile olan evliliğinizden Tarık Emir adında bir oğlunuz var, Leman Hanım röportaj yaptığımız o akşam ‘’En sevdiğim erkek ismi Emir’dir, onu da zaten Şevval’in oğluna verdik.’’ demişti. Peki, Tarık ismi nereden geliyor?

Tarık da Metin’in babasının adı. Tarık Emir olarak ismini koymaya karar verdiğimizde çok yakıştığını gördük. Metin de zaten babasını çok sever, ona babasının bir hatırası olarak Tarık’ı; annemin isteği üzerine de Emir’i seçtik.

 

Siz hep farklı tarzlarda insanların karşısına çıkıyorsunuz, hayranlarınızı şaşırtmayı ve yeni şeyler keşfetmeyi seviyorsunuz. Bu doğrultuda gelecekle ilgili planlarınız arasında neler var?

Yakın gelecekte ‘’Tango’’ var…  Albümün Haziran ayı içerisinde çıkmasını bekliyoruz. 1900’lerin başındaki o klasiklerden, birkaç yabancı tangodan ve yeni bestelerden oluşan bir albüm olacak. Klasik anlayıştan çağdaş ve elektronik sound kadar farklı bir düzenleme anlayışı ile yapıldı ‘’Tango’’. Sürpriz olarak bu albümde tangoya imzasını atmış 2 parçaya söz yazdım. Güzel bir albüm olduğuna inanıyorum.

5)Leman Hanım’ın ‘’Mavi Tango’’ parçası ile sizin ‘’Tango’’ albümünüzün zaman olarak aynı dönemde çıkması planlanmış bir şey miydi?

Hayır, annem albüm yaparken zaten tangodan bahsediyorduk. Şarkının ismi başkaydı aslında ama düzenlemesi biraz tangoyu çağrıştırdığı için ona ‘’Mavi Tango’’ ismini annem koydu.

 

Birçok dizi, reklam, film ile sizi ekranlarda izledik aynı zamanda ses sanatçılığı yapıyorsunuz. Bir sıralama yapmanız gerekse sizin için hangisi daha öncelikli?

 

Son dönemde müzik benim için hakikaten çok daha ön planda. Genlerim de esasen müzik yattığı için kendimi ona daha yakın hissediyorum. Bütün sülale aslında müzisyeniz… Evet, oyunculukla başladım ama oyunculukla ilgili akademik bir geçmişim olmadığı için oyunculuğu yaparken öğrendim. Fakat sanatın her dalıyla yakından ilgiliyim, zaten Marmara Güzel Sanatlar Grafik mezunuyum. İlerdeki projelerim arasında heykel okumak var mesela. Zamanım olursa tekrar üniversite sınavına girerim ya da yüksek lisans yaparım. Eğer ki tekrar üniversite ortamına girecek vakti bulamazsam bir atölyede çalışmayı, heykel eğitimini almayı istiyorum.

 

Bellona reklamlarının yüzü olma aşaması nasıl gelişti?

Bana bu iş teklifi ilk geldiğinde Bellona’nın dürüst çalışan bir firma olduğunu biliyordum. Benim de bazı prensiplerim var reklam ile ilgili, ürününü tüketmediğim bir firmanın reklamında oynamam. Bu vejetaryen olup et ürünleri reklamında oynamak gibi olur. Bellona bu anlamda tüketmeyeceğim ya da kullanmayacağım bir ürün markası değil. Hatta tam tersine benim tarzıma çok uyan bazı ürünleri var. Bir de Bellona’nın kurumsal olarak duruşu ile benim hayattaki çizgimi çok yakın buluyorum.

Bizzat Hacı Beylerle de dostluğumuz oldu zaman içerisinde ve bunu çokta iyi geliştirdik. Ve onların doğa hayatına, tabiata bakışları çok etkileyici. Geçenlerde onların Kayseri’de ki fabrikasını ziyaret ettik. Kayseri gibi bir bozkır alana suni gölet ve orman yapmışlar, bu da oradaki yabani hayvanların ve göç eden kuşların barınmalarını sağlıyor. Bu doğa sevgisi açısından da Bellona ile daha paralel bir yerde durduğumu düşünüyorum. Şu anda iş anlamında da kişisel olarakta dostluğumuz devam ediyor ama bir gün işlerimiz ayrılabilir, bu dostluğumuzun bozulacağı anlamına gelmez. Daima dostluğumuz devam edecektir.

 

Yaşadığınız an ve yaş ile barışık bir insansınız, etrafımızda bunu başarabilen çok az insan var. Siz bunu neye borçlusunuz?

Öncelikle yapmak istediğim, yapabildiğim ya da yaptığım iş aynı olduğu için mesleki olarak kendimi mutlu hissediyorum. Kapitalist sistemin empoze ettiği güzel olmak, genç olmak gibi unsurları çok fazla önemsemiyorum. Tabi ki bir estetik algım var ama öncelikle ruh olgunlaşması üzerine odaklanmak gerektiğini, böyle olduğu zaman da insanın egosuyla mücadele edebildiğini düşünüyorum. Böyle olduğu zaman zaten ister istemez hayatınızdan memnun oluyorsunuz, hayatınızdan memnun olduğunuz zaman da bu yüzünüze yansıyor, enerjinizi değiştiriyor.

 

Peşinizden gelen birçok genç yetenek var, onlara vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

Mesaj vermek benim hakkım olamaz… Bu insanda biraz kibir duygusu uyandırır. Ben neyim ki kime mesaj vereceğim, bu ‘’oldum ben, tamamım’’ demek anlamına gelir. Ben ‘olduğumu’ düşünmüyorum. Ama insanlar feyz alıyorlarsa inşallah iyi şeylerden feyz alıyorlardır.

 

Şevval Sam’a ve menajeri Harun Belenkoğulları’na iyi iletişimi ve bize olan yardımlarından dolayı çok teşekkür ederiz.

 

Add comment