Mevlüt ÇAVUŞOĞLU

Dışişleri Bakanı

Dışişleri Bakanı Mevlüt ÇAVUŞOĞLU

Dışişleri Bakanı Mevlüt ÇAVUŞOĞLU

Türkiye’nin AB üyeliği yolunda bütün koşulları yerine getirmek için neredeyse hiçbir ülkenin harcamadığı kadar çaba sarf ettiğini anımsatan Çavuşoğlu, ancak Türkiye’nin tehdit, hakaret ve engellemelerle karşı karşıya kaldığını söyledi.

Yeterince desteklenmedik

Dışişleri Bakanı
Mevlüt ÇAVUŞOĞLU

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Avrupa’nın, darbe girişiminden sonra Türkiye’yi yeterince desteklemediğini, hatta küçümsediğini belirtti.

Türkiye’nin AB üyeliği yolunda bütün koşulları yerine getirmek için neredeyse hiçbir ülkenin harcamadığı kadar çaba sarf ettiğini anımsatan Çavuşoğlu, ancak Türkiye’nin tehdit, hakaret ve engellemelerle karşı karşıya kaldığını söyledi.

Çavuşoğlu, bu konuyla ilgili olarak “Avrupalı dostlarımızın, Batılı dostlarımızın yaklaşımından rahatsızız. Her şeyden önce bugüne kadar darbeye karşı net, güçlü destek veren az oldu. Destekten çok, daha ilk günden itibaren “ama” diyerek başlayarak bize demokrasi dersi vermeye çalışan, üst perdeden konuşan, Türkiye’nin patronu gibi akıl vermeye kalkan ve medyanın da negatif rolüyle popülizme giren çok sayıda siyasetçi gördük.” dedi

Çavuşoğlu, aynı tavrın Avrupa Parlamentosu’nda da, üye devletlerde ve bazı ülkelerde de görüldüğünü belirterek, şöyle konuştu, “ Hatta Türkiye’yi tehdit etmeye başlayanları da gördük. Ama bir şeyi unutuyorlar, daha üç dört sene öncesine kadar herkes Türkiye’deki değişimi, reformları, sessiz devrimi övüyordu. Bu sessiz devrimi gerçekleştirenler de aynı kişilerdir.” diye konuştu.

Çavuşoğlu şöyle devam etti:
“Kendime soruyorum: Biz hangi suçu işledik? Bu Türkiye düşmanlığı niçin var? Sığınmacılarla ilgili anlaşmaya bakınız. Tüm Türk vatandaşlarına ekim ayında vize muafiyeti getirileceği açıkça belirtilen anlaşmalarımız mevcut.

Bunlara dikkati çektiğimde çok sayıda kişi aniden sinirleniyor. AB’nin çıkarına olan her şeyin Türkiye tarafından yerine getirildiği ancak Türkiye’nin bunun karşılığında hiçbir şey almadığı bir durum söz konusu olamaz.”

Çavuşoğlu, ekimde vize muafiyeti getirilmemesi halinde yüz binlerce sığınmacının sonbaharda yeniden Avrupa’ya gidebileceği ihtimaline karşı, AB ile görüşmelerin devam ettiğini, şimdiden en kötüsünü söylemek istemediğini belirterek, “Ancak şu açık: Ya anlaşmaları eş zamanlı olarak uygularız ya da bir kenara bırakırız” diye konuştu
“AB’nin kararlaştırdığı 3 milyar Euro’luk desteği talep ettiğimizde eleştirilmemiz beni hayal kırıklığına uğratıyor. Bu para bizim için değil, sığınmacılar için” ifadesini kullanan Çavuşoğlu, Türkiye’nin bu konuda en ağır yükü taşıdığını, bugüne kadar 25 milyar dolar harcadığını vurguladı.

Bakan Çavuşoğlu, “Ancak AB’den hep şunu duyuyoruz: ‘Patron biziz ve bu böyle yapılacak.’ Ancak böyle olmaz, bu zihniyet yanlış” dedi.
Çavuşoğlu, idam cezasının tekrar getirilmesiyle ilgili tartışmalara ilişkin soruya şu yanıtı verdi: “Avrupa sanki idam cezasını getirmişiz gibi bir tutum içinde. Bu konuda talepler var ve bunu anlamak lazım. Türkiye, tarihindeki en kanlı darbe teşebbüsünü yaşadı. İnsanlar tanklar tarafından ezildi, jetlerden açılan ateşte vuruldu, parlamento bombalandı. Bu talebi görmezden gelemeyiz ve parlamentoda görüşmeliyiz. Böyle önemli bir soruyu bir anda karara bağlamak istemiyoruz. Aksine tüm taraflarla ve sakince tartışmak istiyoruz.”

Kendisinin prensip olarak idam cezasına karşı olduğunu kaydeden Çavuşoğlu, Avrupa Konseyi’ndeki görevi sırasında idam cezasına karşı olduğunu sık sık dile getirdiğini, bu cezanın ABD ve Japonya’da da kaldırılması gerektiğini ifade ettiğini söyledi.

 

“GÖRMEZDEN GELEMEYİZ”
Çavuşoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ama Türk halkı şu anda bu konuda çok duygusal ve biz bunu görmezden gelemeyiz. Mesela eşim idam cezasından yana. Kendisi akademisyen ve kamuda çalıştı. Ancak darbe teşebbüsünü yaşadıktan sonra ‘İdam cezasına ihtiyacımız var’ dedi. Eşim ve kızımla bu konunun olumlu ve olumsuz yönlerini sakince tartıştık. Türk halkı bir travma yaşadı. İşte Avrupalıların anlayamadıkları bu. Onlar Türkiye’ye destek vermek yerine bizi küçümsüyor.”

Türkiye’nin NATO’dan çıkacağına ilişkin söylentileri de eleştiren Çavuşoğlu, bunun Türkiye karşıtı çevrelerce dile getirildiğini, kendilerinin böyle bir söylemi olmadığını vurguladı. Çavuşoğlu, “Biz NATO’nun en büyük destekçilerinden birisiyiz. Ancak silah sistemlerinin satışı ve alımı konusunda diğer partnerlerimizle de işbirliği yapmamız gerektiği ortada. Çünkü bazı NATO ortakları bize hava savunma sistemleri satmayı veya bilgi alışverişini reddediyor. Burada ulusal güvenliğimiz çerçevesinde hareket ediyoruz” diye konuştu.

Avrupa Konseyi ile yakın iş birliği içindeyiz” diyen Çavuşoğlu, “Avrupa Konseyi ile yakın iş birliği içindeyiz. Türkiye’de atılan adımlar konusunda bilgilendirme sürecek. Demokrasi anlayışımızdan taviz vermedik, vermeyeceğiz. Reform süreci güçlü bir şekilde devam edecek. AB ve Avrupa basını yanlış tutumundan vazgeçmeli. Objektif, dengeli olun. Dürüst olalım” dedi.

 

“FETÖ’NÜN İADESİNİ BEKLEMEK EN DOĞAL HAKKIMIZ”
Bakan Çavuşoğlu, Amerika’dan Gülen’in iadesine ilişkin olarak da şunları söyledi:
“Türkiye bugüne kadar ABD’nin istediği kişileri her zaman vermiştir. Sınır dışı etme, iade etme konusunda samimi adımlar atmıştır. Şimdi terörist başının Türkiye’de 240 kişiyi öldüren bir terör örgütünün başının Türkiye’ye iadesini beklemek bizim en doğal hakkımız. Yargıya teslim edilmesi lazım. Şu konuda da kimsenin endişesi olmasın. Gerek Türkiye içinde şu anda tutuklanan, gözaltına alınan, yargı süreci devam eden kişiler dahil Türkiye’ye iade edilen kişilerin hepsi yargıya teslim edilecek. Kararı yargı verecek. Ben sürecin de yasalarımız, kanunlarımız, Anayasamız çerçevesinde adil ve şeffaf bir süreç olacağına inanıyorum. Bu konuda da kimse korkmasın. Biz darbeciler gibi zalim değiliz. Biz darbeyi önledik. Darbe girişiminde bulunanlar hakkında da yasal işlemler, hukuki işlemler devam ediyor. Gülen için de aynı şey geçerli olacak.”

Bakan Çavuşoğlu, “Onlar bekliyorlar ki, istiyorlar ki, Türkiye eski günlerde olduğu gibi ne derlerse onu yapsın, hiç sesi çıkmasın, yanlışa yanlış demesin. Ve Türkiye’nin politikalarını onlar belirlesin. Türkiye’deki siyasetçiler de buna uysun. Ama ne Erdoğan o eski yöneticilerden, ne de Türkiye eski Türkiye ve bu milletin de gözü açıldı.” dedi.

Türk milletinin gerçekleri gördüğünü söyleyen Çavuşoğlu, doğruları bundan sonraki süreçte de söylemeye devam edeceklerini belirterek şunları dile getirdi:

“Esasen birçok ülkenin ya da siyasetçilerin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’den hoşlanmamasının sebebi de bu. Putin de açık sözlü, Putin de doğruları yüzlerine söylüyor, yanlışlar varsa onların yüzüne söylüyor. Onlar da Rusya ve Türkiye’yi 2. sınıf ülke olarak görüyor. Ve ‘2. sınıf ülkenin liderleri bize karşı nasıl böyle bir eleştiri yapabiliyor, ancak biz bunları söyleyebiliriz, onlar söyleyemez’ diye böyle bir anlayış var. Bu şeyleri görünce, Erdoğan ve Putin’in dik duruşunu görünce, çok rahatsız oluyorlar, ama kusura bakmasınlar, eğer anlayışları böyle devam ederse, rahatsız olmaya devam edecekler. Bizim liderlerimiz onları rahatsız etmeye devam edecek. O nedenle Batı’nın da bu işleri anlaması lazım.” ifadesini kullandı.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, AB’nin Türkiye’ye yönelik tavrı ve vizelerin kaldırılmaması konusuna da değinerek, Avrupa’da aşırı görüşlü partilere oy kaptıran partilerin bir zemin kaymasına uğradığını, desteklerini ve kaybettikleri oyları geri almak için ırkçı akımlara meyil göstermeye başladıklarını belirtti. Çavuşoğlu, Avrupa’da yabancı düşmanlığı ve birçok olumsuz akımlardan dolayı popülizmin had safhaya çıktığını ve bu sebeple Avrupa’nın Türkiye ile imzalanan anlaşmayı ve verdiği sözleri tam olarak yerine getiremediğini söyledi.

Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
“Biz de diyoruz ki bir anlaşma, anlaşmalar imzaladıysak, hepsini uygulayalım. Ya hepsini onaylayalım ya da hepsini bir kenara bırakalım. Böyle söyleyince de siz bizi tehdit ediyorsunuz diyorlar. Yok tehdit etmiyoruz, ama niçin yaptık bu anlaşmaları? Uygulamak için. Uygulamazsak niye imzaladık o zaman? Alışmamışlar böyle şeylere. Ve rahatsız oluyorlar.”
“İlişkiler normalleşince komplo teorileri üretmeye başladılar”
NATO üyesi birçok ülkenin darbe kalkışmasının ardından Türkiye-Rusya ilişkilerinin normalleşmesinden rahatsız olduğunu belirttiği konuşmasında Çavuşoğlu, “Her şeyden önce Rusya, İsrail ve sorunların olduğu diğer ülkelerle ilişkilerimizi normalleştirmek ya da daha ileriye götürmek için bundan sonra da çabalarımız devam edecek. Rusya’yla uçak düşürme hadisesinden sonra ilişkilerimizde bir kopukluk oldu. Bu süreçte NATO üyesi birçok ülke de dahil, Batı’dan birçok dostumuz, müttefikimiz bize Rusya’yla ilişkilerin normalleştirilmesinin faydasını anlatmaya çalıştı. Şimdi ilişkiler normalleşince bu sefer komplo teorileri üretmeye başladılar, bundan rahatsız oldular. Bu da maalesef her zaman söylediğimiz ikiyüzlülüğün en belirgin örneğidir. Biz bu ikiyüzlülükten çok bıktık. Bizzat bana da daha önce niye ilişkilerinizi düzeltmiyorsunuz diyenler, şimdi Rusya’yla ilişkiler düzeldiği için rahatsızlıklarını doğrudan ya da dolaylı ifade etmeye başladılar. Oysa bizim Rusya’yla ilişkilerimiz uçak düşürme hadisesinden önce de Avrupa Birliği, ABD ya da NATO’yla ilişkilerimize alternatif değildi, her zaman tamamlayıcı olmuştur. NATO içinde de her zaman caydırıcılık ve diyalog ön plana çıkıyor. Rusya’yla olan ilişkiler bakımından Varşova Zirvesi’nde de bu ön plana çıktı. Biz bu adımları atmaya devam edeceğiz, çok yönlü dış politikamızı uygulayacağız” dedi.

Çavuşoğlu, şunları kaydetti: “ Avrupa İnsan Hakları Mahkemelerinin uygulanması dahil birçok konuda -mesela GRECO gibi- Avrupa Konseyi’nin diğer kurumlarının tavsiyelerinin yerine getirilmesi ve İşkence Önleme Komitesiyle 15 yıldır süren yakın işbirliğimiz gerçekten çok verimli sonuçlar doğurdu, bu işbirliğini de sürdüreceğiz. Biz bu süreci şeffaf bir şekilde yürüteceğiz. Olağanüstü Halin vatandaşlarımıza, sivil insanlara herhangi bir olumsuz etkisinin olmadığını görüyorsunuz. Hedefi de zaten vatandaşlarımız değildir. Bazı vatandaşlarımızda tereddüt vardı. Çünkü eski Olağanüstü Hal döneminden kalan acı hatıralar var. Biz Türkiye’yi o günlere döndürmemek için Olağanüstü Hali zaten geldiğimiz zaman kaldırmıştık. Avrupa Birliği’nden şu ana kadar ziyaret için bana gelen bir talep olmadı. Telefon açan çok sayıda dostumuz oldu, zaten onlarla telefon görüşmelerimizde hem teşekkürümüzü, hem de bazı sitemlerimizi paylaştık. Artan ırkçılık, yabancı düşmanlığı, radikalleşme, göçmenlerin sorunları gibi Avrupa halkları için hayati konularda maalesef Avrupa basını bizi hayal kırıklığına uğratıyor. Oysa bizim en büyük umudumuz, bu akımlara karşı merkezdeki politikacılar, yerel yöneticiler ve basındı. Merkez politikacılarda zaten bir zemin kayması var, bazılarında ciddi zemin kayması var. Ama biz basının özellikle insan haklarını, özgürlükleri, çok kültürlülüğü, çok dinliliği savunmasını beklerdik, tam tersi olarak basın Avrupa’da İslam karşıtlığının en büyük kalesi oldu. Bu da siyasetçileri de, halkları da etkiliyor, zehirliyor. Bu çok tehlikeli bir eğilim. Aynı şekilde radikalizme karşı da hep birlikte mücadele etmemiz lazım. Bunlar kısır döngüler: eğer biz şu anda Avrupa kıtasını ve ülkelerini kurtaramazsak maalesef İkinci Dünya Savaşı’ndan önceki tabloyla karşı karşıya kalırız, bu çok ciddi bir durum. Ben bunu 2010’dan bu yana söylüyorum ve maalesef hep haklı çıkıyorum. Bu giderek kötüleşiyor,” dedi.

Add comment