Mehmet Altıoklar

Yapımcı

Mehmet Altıoklar

Mehmet Altıoklar

Ünlü yapımcı Mehmet Altıoklar, kendisine en çok sorulan koçlukla ilgili soruları yanıtladı…

 

“Kendi hayatınızın kahramanı olmak için

ihtiyacınız olan her şey içinizde saklı”

Mehmet  Altıoklar

2014 yılının Kasım ayında “Önümde açılan yol, arkamda bıraktığım yolun devamıydı. Buraya nasıl geldim? Şimdi nereye gideceğim?” sorularına yanıt arayan Altıoklar, gelişimin ve büyümenin aynı vizyona inananlarla olabileceğinin bilincine inanarak, hayatında yeni bir misyon belirledi ve Adler Koçluk okulundan profesyonel koçluk eğitimi aldı. Adler’den eğitim aldıktan sonra ise ICF’den ACC ünvanını da alan Altıoklar, insanlara kendi hikâyelerinin kahramanı olmaları için yol arkadaşlığı yapmaya başladı.

 

MEHMET ALTIOKLAR HAKKINDA

Mehmet Altıoklar Ünye’de 9 Şubat 1962’de doğdu.

İlkokulu Ankara’da okurken basketbola başladı ve okulun basketbol takımının kaptanı oldu. 11 yaşında takım olmak, paylaşmak, liderlik kavramları ile tanıştı. Öğrenimine İstanbul’da, Galatasaray Lisesi’nde devam etme kararı veren Mehmet, anne- babasını ve TED Ankara kolejinde okuyan ağabeyi ve ablasını Ankara’da bırakıp İstanbul’da okuma kararını verdiğinde 12 yaşındaydı. Özgürlük, kendi ayakları üzerinde durmak en önemli değerleri olarak daha o yaşta ortaya çıkmıştı. Mehmet Altıoklar, onlu yaşlarında Fransız şansonları, Victor Hugo, Albert Camus, film noir’lar ile yaşamın sırlarını çözmeye çalışırken, “evim” olarak tanımladığı Galatasaray Lisesi’nin iki adım ötesinde, Beyoğlu sinemalarında “Parçala Behçet”, “6-9 Şip Şak Basarım” filmleri gişe rekorları kırıyordu. İlk felsefe dersinde tahtaya Fransız hocanın yazdığı “Que suis-je? Que fais-je dans ce monde?” (Ben neyim? Bu dünyada ne yapıyorum?)” sorularının cevabını hayatı boyunca hep aradı. Basketbola artık Galatasaray’ın alt yapısında devam ediyordu. Dostluğu ve dayanışmayı, sorumluluk duygusunu, çocuk yaşta kendi başına tüm dünyaya meydan okumayı bu yıllarda öğrendi. 1977 ve 1979 yıllarında basketbol yıldız ve genç milli takımlarının formasını giyen Altıoklar, 1985 ve 1986 yıllarında iki yıl üst üste şampiyon olan ve ilk Cumhurbaşkanlığı kupasını kazanan Galatasaray basketbol takımının 2. Kaptanıydı.

Üniversiteyi İTÜ Bilgisayar mühendisliğinde okudu. 1996’da EMBA yapana kadar mühendislik, üretim otomasyonu, kalite sistemleri gibi konularda çalıştı. 1998 yılında Oden Cineplex sinemalarını kurdu. 2000’li yılların başında “yaşanılan anın değeri”nin farkına vardı. 2001 yılında AFM sinemalarının CEO’su oldu ve Türkiye’nin ilk modern sinema zincirinin takım kaptanlığını, 2005 yılında AFM sinemalarını halka açana kadar yaptı ve böylelikle sektörün bu alanında misyonunu tamamladığını düşündü. Aynı yıllarda temel düzeyde İspanyolca öğrendi. İngilizceyi işin, Fransızcayı aşkın, İspanyolcayı macera ve devrimin lisanı olarak tanımlarken kendisini de biraz tarif ediyordu. Bir Küba seyahati sırasında gördüğü duvar yazısı zaten aklında olan, kardeşleriyle birlikte prodüksiyon şirketi kurma konusunda karar vermesine neden oldu: “Creemos en los suenos” (“Hayallere inanıyoruz”).

Takip eden yıllarda, sinema sektörüne yapımcı kimliğiyle katkıda bulunmaya devam etti. Emret Komutanım, Gece Gündüz, Kızlar Yurdu, 1 Kadın 1 Erkek’in de arasında olduğu yaklaşık 900 bölüm dizi ve Beyza’nın Kadınları, Banyo filmlerini gerçekleştirdi. 2014 yılında hayatında yeni bir misyon belirledi ve Adler Koçluk okulundan profesyonel koçluk eğitimi aldı. Koçluğu, “insanlara kendi hikâyelerinin kahramanı olmaları için yol arkadaşlığı” olarak tanımlayan Mehmet, insanların içindeki potansiyelin ve eşsiz cevherin ortaya çıkarılması ve böylece mutlu, doyum içinde ve çevresini de etkileyecek bireylerin oluşacağı bir dünya hayal ediyor. Mehmet, değişim koçluğu, yıldız/ünlü koçluğu, sporcu koçluğu, kariyer koçluğu, yönetici koçluğu, girişimci koçluğu gibi alanlarda hizmet vermektedir. Mehmet Altıoklar, kendisini centilmen bir savaşçı, maceraperest bir öğrenci, kibar ve bağımsız, cesur, şefkatli ve özgür birisi olarak tanımlıyor.

 

 

Mehmet Altıoklar, kendisini centilmen bir savaşçı, maceraperest bir öğrenci, kibar ve bağımsız, cesur, şefkatli ve özgür birisi olarak tanımlıyor.

 

Bir cümle ile koçluk nedir?

Koçluk, müşterilerin/danışanların kişisel ve profesyonel potansiyellerini maksimize etmek amacıyla düşünce doğurucu ve yaratıcı bir süreçte onlarla ortaklık yapmaktır.

 

Yani?

Farkındalık sağlayarak, ayna tutarak ve sorularla pencereler açıp bakış açıları yaratarak insanların potansiyellerinin ortaya çıkarılması. Eylem planlamada destek olarak farkındalıkların kalıcı değişimlere dönüşmesine yardımcı olmak.

 

Nasıl yani? Koç benim hayatımla ilgili ne biliyor ki bana akıl verecek?

Koç ne konu ne de danışan hakkınızda ondan daha fazla şey bilmez. Danışandan daha iyi bildiği tek şey koçluk teknikleri ve araçlarıdır. Koç akıl vermez. Ne yapılması gerektiğini söylemez.

 

Ne yapar peki?

Dinler. Derin dinlemesini bilir. Bolca soru sorar. Bazen kaçırdığımız, bazen kendimize sormaktan kaçındığımız soruları sorar. Danışanın değerlerini ve güçlü yanlarını ortaya çıkarmak için teknikler kullanır. Hayat amacını belirlemede yardımcı olur. Seçenekler oluşturmada işbirliği yapar.Bütün bunların yöntemleri yapısal şekilde koçluk okullarında öğretilir. Sonuçta Profesyonel Koç metodik biçimde dinleme, yansıtma, çerçeveleme, soru sorma yaparken duruma uygun teknikler ve araçlarla farkındalık oluşması ve eylem planlamasında destek olur.

 

Konuşulacak konuyla ilgili uzman olması gerekmez mi?

Gerekmez. Koçun odağında konu olmaz, danışan olur. Koçun odağında konunun danışan üzerindeki etkisi, danışanın hangi değerleriyle ilişkili olduğu, danışanın ne hissettiği, bu hissin yaşamını nasıl etkilediği, bununla nasıl baş edileceği vardır.

 

Ya benim değerlerim, hayata bakışım koçunkinden tamamen farklı ise?

Koç yargılamaz. Kendi değerlerini ve hayata bakışını sürece getirmez. Danışanın değerlerine ve hayata bakışına saygı duyar.

 

Psikoterapistten, mentordan ya da danışandan ne farkı var?

Bunlar da çok önemli mesleklerdir ama koçluk farklıdır. Psikoterapi geçmişe odaklanır ve travmalar üzerinde çalışır. Danışman, genellikle bir şirketin mevcut durum tespitini yapar, organizasyonu ve iş süreçlerini nasıl değiştirmesi, ne yapması gerektiğini söyler ve bir yol haritası çıkarır. Mentorluk ise usta çırak ilişkisi gibidir. Mentorluk bir konuda deneyim sahibi bir kişinin ve bilgi ve deneyimleri ile daha acemi birisini yönlendirmesidir. Terapist, mentor ya da danışman konu hakkında danışandan daha fazla şey bilir. İlişki “bir uzmanın bilgisine başvurmak” üzerine kuruludur. Yaklaşım benzerlikleri olsa da profesyonel koçluk bunların hiç biri değil. Danışan konuları getirir, koç güçlü sorular ile farkındalığı arttırır. Danışanın değerlerini, gerçekten neyi istediğini, bu isteklerine ulaşmak için hangi güçlü yanlarınızı kullanacağını ve kendisine koyduğu engelleri nasıl aşacağını anlaması için aynalar tutar. Farklı bakış açıları ve seçenekler oluşturmak, bunların arasından danışana en uygun olanı seçip hedefine ulaşması için yardımcı olur. Koçluk özetle, danışana gerçekten gitmek istediğini yeri ve rotayı bulması için sorular soran bir yol arkadaşıdır.

 

Herkes koç olabilir mi?

ICF (International Coach Federation) koçluk mesleğinin bir tanımını yapmış ve buna göre de sınav ve değerlendirmeler yapıyor. ICF ünvanlı veya ICF’in akredite ettiği bir okuldan eğitim almış olmak çok önemli.

 

Koçluk süreci ne kadarlık bir zaman dilimini kapsar?

10-12 görüşme ve 3 ile 12 ay arasında bir süre tavsiye edilir. Bu sürenin sonunda danışanın kendine kendine koçluk yapacak araç, teknik ve yaklaşımları öğrenmesi amaçlanır.

 

Peki bu süre bitince ne olur?

İki şey olur. Koçla danışanın ilişkisi tamamen kopmaz. Daha seyrek de olsa görüşmeler devam eder. Ama bunun yanı sıra koçluk sürecinin en büyük kazanımı olan “içerdeki koç” yetişmiş olur. Koçluk süreci bütün araçların, tekniklerin, soru sorma yaklaşımlarının danışana aktarıldığı bir süreçtir. Dolayısıyla sürecin sonunda koçluk tekniklerini kullanmayı öğrenmiş bir “içerdeki koç” ile yaşam devam eder.

 

O zaman herkesin bir koçu olmalı?

Koçluk, dünyayı kurtarabilecek bir araç. Dünyadaki herkesin bir koçluk sürecinden geçtiği, kendisiyle barışık, hayat amacını bilen, bu doğrultuda hayatının direksiyonunu eline almış, karşısındaki insanı dinlemeyi, anlamayı, empati kurmayı ve yaşam biçimlerine, değerlere saygı duymayı öğrendiği bir dünya cennet gibi olmaz mıydı?

 

Kendi hayatının direksiyonunda olmak… Kendi filminin kahramanı olmak gibi…

Kendi hayatınızın kahramanı olmak için ihtiyacınız olan her şey içinizde saklı. Bu hikayenin senaristi de, oyuncusu da, yönetmeni de sizsiniz. Profesyonel Koçun tek görevi ise bu hikayede size sorular soran, bakış açıları oluşturmanızı sağlayan ve içinize tuttuğunuz bir ayna görevi gören yol arkadaşlığı.

 

Add comment