Muhsin Görgülügil

Konya STK Platformu Başkanı

Konya STK Platformu Başkanı Muhsin GÖRGÜLÜGİL

Konya STK Platformu Başkanı Muhsin GÖRGÜLÜGİL

“Faaliyeti olmayan
STK kapansın”

Son yıllarda üzerinde en çok durulan yapılanmalardan biri de Sivil Toplum Kuruluşları..Pek çok alanda görüşlerine başvurulan, toplumun her kesmini ilgilendiren kararlarda söz sahibi olması beklenen ve bir o kadar da medet umulan sivil toplum kuruluşlarını Konya STK Platformu Başkanı Muhsin Görgülügil anlattı…

 

Sivil Toplum Kuruluşları Platformu’nun kuruluş amacı neydi?
Konya sivil toplum örgütü bundan otuz sene evvel Konya’da kanaat önderleri tarafından bir araya gelinerek o gün ki içtimai meseleler yani cemiyetin,ülkelerin meselelerini gündemlerini alarak ne gibi faaliyetler yapabiliriz düşüncesiyle faaliyetlere başladı. Bu faaliyetler sosyal,siyasi ,kültürel faaliyetler,eğitim faaliyetleri kapsamındadır. Buradaki amaç toplumumuzun ahlaklı,edepli,birbirine yardım sever, birbirinin dertlerini anlayan ve bu dertlere çare arayan veya aramak. Bu amaçla siyaseten çözümlenmesi gereken konularda fikir vermek için de bir araya gelen ünite. Kuruluşumuz otuz senedir çalışmalarını sürdürüyor. Otuz sene içerisinde esas ruhunu kaybetmeden faaliyetlerini devam ettiriyor. Diğer bölgelerde de böyle platformların oluşmasına katkıda bulunmuş oluyoruz.Tamamen amacı gönüllü bir kuruluş, gönüllü bir faaliyet el birliğiyle nasıl yapılır onu gösteriyoruz. Oluşturduğumıuz altı kolda faaliyet gösteren kurumlar bir araya gelmiş oluyor. Burası yardımlaşma yapan kurumlar, gençlik kurumları,aile kurumları,kadın kurumları, iş ve iş veren kuruluşlarımız,insan hakları ve medeniyetleri, özgürlükleri ve adaleti savunan kurumlarımızın yapmış olduğu faaliyetlerin bir araya gelmiş olduğu bir oluşumdur. Bu noktada faaliyet gösteriyoruz.

İyi organize olunduğu taktirde bu güçle gerçekten çok şey başarılabilir mi ?
Tabi bu bir güç. 1951 yılında İstanbul’da kurulan İlim Yayma Cemiyeti ile bu sosyal faaliyetler başlamış oldu.Tabi o günkü durumu incelediğimiz zaman o şartlarda tek parti döneminden çıkmış olan bir ülke. Demokrasisine yeni yeni kavuşuyor ve dernekçilik, vakıfçılık çalışmalarının zaman içerisinde faaliyetleri engellendiği için 1950 yılındaki seçimlerden sonra kendilerini yavaş yavaş koruma pozisyonuna giriyorlar. Bunlardan ilk kurulan İl Cemiyetidir. 1952 yılında kurulan Türk işçileriyle başlayan sendikalı faaliyetlerdir. Bunlar bu ana kuruluşların anasıdır. Yani buralardan diğer kuruluşlar doğmuştur. Bugünkü TÜSİAD dahil işveren alanındaki kuruluşlarımız, sosyal ve ekonomik faaliyetler yapan, kültürel faaliyet gösteren gençlik, kadın konularında çalışmalar yapan, kısacası aklınıza ne geliyorsa bütün kuruluşlar bu ana ekseni itibariyle doğmuştur. Kendisini geliştirmiştir.Bizim sivil toplumdaki faaliyetlerimiz siyasi bir faaliyet değil ama siyasilerin önünü açabilen ,siyasilere fikir verebilen, toplumun isteklerini siyasilere duyurabilen görüşlerimizdir. Bu noktada biz siyasetle içli dışlı çalışma içerisinde olmasak bile görüşmelerimize, çalışmalarımıza siyasetçileri dahil etme çabasındayız. Onları dahil ederek konuları ve çalışmaları devamlı aktarmamız mümkün .Sivil toplumun amacı da bu zaten. Sivil toplum organize olmuş bir toplum .Esasen bu derneklerle, kuruluşlarla organize olmuş bir toplum. Cemiyetler, vakıflar kendi imkanlarını ortaya koyarak faaliyetlerini icra ediyorlar. Yani devletten herhangi bir katkı almıyorlar. Yarı resmi olanlar var. Bunlar odalardır mesela. Ticaret Odası, Sanayi Odası, Borsa, Sendikalar da öyledir. Bugün dernek,vakıf kurmak daha da kolaylaştı. Hazırladığınız dilekçeleri dernekler masasına veriyorsunuz ertesi gün oldu bir derneğiniz.

Sivil toplum örgütlenmesi Türklerin yapısında var mı? Atalarımızdan gelen bir gelenek veya yapılanma kültüründen bahsedebilir miyiz?
Öncelikle biz aile olarak ata erkil bir aileyiz. Anne babamıza bağlı, aile çatısı altında yetişen bireyleriz. Toplum olarak da devlete itaat eden, devletine sadık olan insanlardan teşekkül ettiği için sivil toplum hareketlerinde Batı’daki gelişmişliğin geç yansıması söz konusu.Yani biz bir asi millet değiliz, itaatkâr milletiz. Devletimizin ayakta kalabilmesi için kendini feda eden bir toplumuz ve asıl olan odur.Bizim bir hususumuz var,insanı yaşat ki devlet yaşasın. Onun için devlet insana muhtaç, insan da devlete. İkisi karşılıklı bir araya gelen değil, birbirinin içerisinde yumak şeklinde bürünerek büyüyen bir kesim. Bundan dolayı bizim bu sivil toplum hareketimizin 1950’den sonra gelişmesi sözkonusu.

Yani geçmişle kıyaslandığı zaman ilerlemiş değil mi ?
Çok daha ilerlemiş tabi. Ama bu dönemleri ihtilale uğratan hadiseler var.1960 ihtilali var, 1971 muhtırası var,12 Eylül İhtidan darbesi var, 28 Şubat var,27 Mayıs muhtıraları var.

Bunlar aslında sekteye uğratan dönemler.
Evet.Yani buradaki budama hareketi bunlar.Sivil toplum budama hareketlerini beraberinde getiriyor.Ondan dolayı insanlar geri plana atılıyor,geri adım atmak zorunda kalınıyor.Bugün hiçbir sakınca yok. Kim faaliyet yapmak isterse derneğini, vakfını kurabilir, faaliyetini icra edebilir. Ondan dolayı da hatta devlet şuanda teşvik ediyor. Ama amaç yıkma değil, mutlaka birleştirme ve vatanı için milleti için çalışma tutkusuyla hareket etmek olmalı.

Konya’da sadece tabelada kalan dernekler oluyor mu?
Konya’da bize bağlı 703 kuruluş var. Toplamda 3 bin küsür dernek, vakıf vard. Kendi bünyemize geçici olarak cami, kuran kursu veya bir sosyal amacı gerçekleştirmek için kurulmuş olan dernekleri almıyoruz. Belli imkanları birleştirerek bir araya gelmiş dernekler ve kuruluşlar var, bunları da almıyoruz. Bizim kendi platformumuz var. Amacımız sosyal, iktisadi, kültürel, ekonomik faaliyet gösteren dernekler. Çünkü toplumun bunlara ihtiyacı var. Toplumun kendisi sosyal yönden geliştirilmesi lazım. Bunların problemleri var.Kültürel yönden geliştirilmesi lazım. Kendi kültürüne sahip olması gerekiyor.Bu amaçları gerçekleştirerek dernek kurabiliyor. Zaten siyasi partiler var. Onlar da resmi kuruluşlar. Aslında siyasi partilerimizide çok büyük organize edebiliriz.Yani onda da bazı hedefler olması gerekiyor. Sivil toplumun ayrıldığı noktalar var.Belediyelerde mesela bir noktada kendilerini sivil toplum olarak addediyorlar.En büyük vakıf biziz diyorlar. Ama biz bunları bu sivil toplum içinde görmüyoruz.Bundan dolayı bu derneklerin hepsinin belli bir amacı ve gayesi var. Şuanda bizim bünyemizde yüz altmış beş tane kuruluş,bu sektörde faaliyet gösteriyor.Hem yurtiçi hem yurtdışı. Türkiye’de beklentileri karşılayabilmek amacıyla bu kuruluşlarımız vasıtasıyla insanların imdadına yetişebilmek için gayret gösteriyoruz,organizasyon yapıyoruz.

Vatandaşın gözünde sivil toplum kuruluşlarının algısı ne? Zaman zaman suistimale uğratıldığı söylenebilir mi?
Tabi ki. Mesela bu memleket 15 Temmuz yaşadı. 15 Temmuz da bir cemaat hareketi olduğu için toplumun bu cemaatlere bakışı değişti.Halisane duygularla çalışan pek çok kuruluşun maalesef toplum tarafından gözden geçirilmesine neden oldu.Bu kuruluşlar yardımlarla yaşıyor.Yardımların kesilmesine siz neden olursanız bu kuruluşların ayakta kalmasını sağlayamazsın.O zaman sizin yapmış olduğunuz faaliyetler de zarar vermemeli. Diğer kuruluşlara, millete de zarar vermemelidir.15 Temmuz’da bunu yaşadık. Kuruluş olarak da platform olarak da bu algıyı ortadan kaldırabilmek için açıklamaları yapıyoruz. Diyoruz ki ; “Bizim bünyemizde veya cemaat olarak şuanda lanse edilen kuruluşun dışında pek çok kuruluşumuz var. Bunları onlarla karıştırmayın. Bu kuruluşlarımız kendi amaçlarını en güzel şekilde yerine getiriyorlar.Bundan dolayı yardımlarınızı devam ettirin”

“ Ankara’da Konya lobisi yok.” bu söylemlerle çok karşılaşıyoruz. Sizce de öyle mi ?
Ankara’da Konya lobisi var fakat şu anda onu diri tutmak için uğraşıyoruz. Bunu başlatacağız.

Bunun için nasıl bir çalışmaya gireceksiniz ?
Şu anda yüz küsür kadar bürokrat var. Konya’da bunları zaman zaman bir araya getirmek gerekiyor. Bir araya gelerek Konya’mızın, ülkemizin meselelerini orada tartışmaya açabilmek ve orada karalar almak gerekiyor.Yani sadece bir araya gelmek de bir şey ifade etmiyor.Bir gündeminiz olacak, bu gündemi oraya taşıyacaksınız ve gayret göstereceksiniz. Bürokrasinin yetiştirmiş olduğu birçok insan evladı var.

Faaliyetlerinizden bahseder misiniz?
Periyodik toplantılarımız var. Her ay biz bir konuk ağırlıyoruz.Her sene Mayıs ayında ufuk turu yapıyoruz.Ufuk turu Konya dışında yerlerde yapılıyor.Mesela Afyon’da, Nevşehir’de, Antalya’da yapıldı. Yurt dışı organizasyonlar da gerçekleştiriyoruz. Konya bürokratının bize ne kadar faydalı olduğunu Kosova’ya gidince anladık. Ufuk turunun alt yapısı çok önemli. 11 kişilik bir heyet teşkil ediyor. Dünya, Türkiye ve İslam ülkelerinin gündemi tartışılıyor.Bir konu etrafında paneller yapılmak şartıyla konuşmacılar belirleniyor. Bünyemizde 165 kuruluşun iştirak ettiği büyük bir organizasyon. Yurt dışındaki sivil toplum kuruluşlarını ziyaret edeceğiz .Oradaki imkanları göreceğiz.

Sivil toplum kuruluşlarının temel anlamda yaşadığı en büyük problem nedir?
Pek çok dernek kuruluyor. Faaliyet açısından birçoğu faal olarak kuruluyor ama gayri faal olarak kullanılıyor.Burada ana konumuz, ana amacımız gönüllü olarak bu hizmeti verebilecekseniz derneği faaliyete geçirin, değilse zarar vermeyin. Onun için biz bizim bünyemize gelen kuruluşların yerini ziyaret ediyoruz. Bünyemizde faaliyet gösteren kuruluşlarımızdan atıl kalan bir kuruluşumuz yok. Burada bir insan faktörü var . Faaliyet göstermeyen,amaçları doğrultusunda hareket etmeyen yerler varsa bunlarında kapanması gerekir. Orada tabela olarak durmasının bir amacı yok.

Add comment