Yrd. Do. Dr. Hüseyin ÖKSÜZ

Karatay Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk Sanatlar Bölüm Başkanı Hat Sanatları Hocası

Yrd. Doç. Dr. Hüseyin ÖKSÜZ

Yrd. Doç. Dr. Hüseyin ÖKSÜZ

Hüseyin Öksüz aslında bir eczacı. Eczacılık eğitimi sırasında ilgi duyduğu hat sanatı bugün onu dünya çapında adından söz ettiren, çok sayıda uluslararası yarışmada ödül alan bir hattat haline getirdi. Karatay Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk Sanatlar Bölüm Başkanı Hat Sanatları Hocası Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Öksüz’le röportajımız aşağıda…

Hat sanatı bir mesajdır

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
1944 yılında Konya’da doğdum. İmam Hatip Lisesi’nde okudum, biraz hafızlığa çalıştım. Eczacılık eğitimi aldım. Esas mesleğim eczacılıktır. Şehir Eczanesi’nde 10 yıl eczacılık yaptım. İstanbul’da Eczacılık öğrenimim sırasında dünyaca tanınan Hattat Hamid Aytaç’tan Sülüs-Nesih, Uğur Derman’dan Ta’lik dersleri aldım.

Hat sanatına ilginiz nasıl oluştu?
Konyalı arkadaşlarımdan birisi hat sanatıyla uğraşıyordu. Hamid Hoca’dan ders alıyordu. Bir gün beni de götürdü. O şekilde başladım. Hattatlık eczacılık eğitiminden daha uzun süren bir eğitimdir. Eczacılıktan daha zordur diyebilirim. Hat sanatı İslam sanatlarının en zorlarından birisidir. Çok disiplinlidir. 11 yıl kadar Hamid Hocayla devam ettim. Hoca da beni sevdi, teşvik etti. Eczacılıkla beraber devam ettim. Okulu bitirip Konya’da eczane açtıktan sonra Hamid Hoca kendisine mektuplar göndermemi istedi. İletişimimiz devam etti.

Mektuplar yine hattatlık eğitimi üzerine miydi?
Hattatlıkta hoca size bir meşk yazar, bir nevi ödev. Onu düzgün yazarsanız bir sonraki meşke geçersiniz. Bu şekilde düzgün yazıncaya kadar devam eder gider. Sonunda icazet aşamasına gelinir. Ben de icazeti aldım. Aynı zamanda yine meşhur hocalarımızdan Uğur Derman var. O da eczacıdır. Ondan da Ta’lik icazeti aldım. Hamid Hoca 1982’de vefat etti. Vefatından 4 sene sonra İslam Konferansı Teşkilatı uluslararası hat yarışması düzenledi. Ben de Konya’dan katıldım. O yarışmada 3 ödülle en çok ödül alan hattat oldum. 350 kişinin katıldığı dünya çapında bir yarışmaydı. Eczacılık yaparken bir taraftan da hat sanatını devam ettirdim. Dünya çapında birçok caminin yazılarını hazırladım. Talebeler yetiştirdim. Bugün bizim talebelerimiz dünya çapında ödüller alıyorlar. Artık hat sanatı popüler oldu. Devlet büyükleri geliyorlar; hat levha hediye ediyorlar.

Hat sanatını en önemli kılan özelliği nedir?
Hat sanatı bir mesajdır. Görsel sanatlar içerisinde sanatı en net olan sanat hat sanatıdır. Oradaki yazılar resim gibi buğulu değildir. Hatayı da gösterir, mesajı da nettir.

Nasıl bir mesaj verir?
Mesela ben yazdıklarımdan bir tane örnek vereyim. Arif Nihat Asya’nın bir beytini yazdım… Diyor ki; “Yürü hala ne diye oyunda oynaştasın. Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın.” Bu tip mesajlar, kelime-i tevhidler, hadis-i şerifler, sözler. Yüzlerce, binlerce var. Neredeyse yarım asırdır yazıyorum.

Bir sözü hat sanatıyla yazmakla normal yazmak arasında etki açısından nasıl bir fark var? Hatla yazıldığı zaman daha etkin bir mesaj mı verilmiş oluyor?
Önce bir zikir gönlümüze gelir. Düşünürüz, söyleriz. Bunu ahenkli bir hale getirmek başka bir aşamadır. Vezinle söyleyip kalıba dökünce yazı ahenge girer. Bu bir de güzel yazıyla, hat sanatıyla yazılınca daha da bir ahenge girmiş olur. Bir de bestelenirse harika olur. Ahenk de şudur; mesela yolda bir teneke kutu gördünüz, tekmeyi attınız. Tangır tungur ses çıktı. Bu sestir. Ahenk yok, düzen yok. İnsanı rahatsız eder. Ama biraz daha ileriye gittiniz, baktınız; bir çayhanede Dede Efendi’nin Münir Nurettin Selçuk ya da Zeki Müren tarafından güzel bir şarkısı okunuyor. İşte o ahenge girmiş bir ses. İnsan ruhuna hangisi hitap eder. İnsan hayatındaki tüm güzellikler bir ahenk üzerine kurulu. Böyle ahenkli şeyleri arayıp bulan kişilere “zevki selim sahibi” deriz. Şimdi zevki selim kayboldu. Çocuğu tıraş ol diye gönderiyoruz, en çirkin nasıl olunursa öyle geliyor. Moda artık insanların kendi düşüncelerinden önde geliyor.

Hep denir ya; yazı bir insanın karakterini yansıtır. Hatta da karakteristik özellikleri yansıtmak mümkün mü?
Hattatlar bir defa hassas insanlardır. Güzel mesajları benimseyip onu hemen yazıp paylaşmak isterler. Bir gün Ankara’da Bilkent’te bir camiye gittim. Oraya Ankara’nın seçme müezzinleri geliyor. Cuma namazında bir müezzin öyle bir ezan okudu ki; kendi kendime coştum. Aklıma hemen “Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli. Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli” dizeleri geldi. O mesajı yaymak isterim ben. Onu hemen güzel bir yazıyla yazdım. Sözü güzel bir ahenge daha sokmuş olduk. Bir sonraki Cuma imam efendiye hediye ettim. Mesajı duyurmak lazım. Konuşurken bile bize bir mesaj çıkar.

Gençler arasında hat sanatına olan ilgiyi nasıl buluyorsunuz?
Osmanlı döneminde bizim en önemli sanatlarımızdan biri hattır. Padişahtan tutun da küçük esnaflara kadar herkes yazmış. Bu sanatla çok uğraşmışlar. Bizde başlı başına bir sanat dalı olmuş. Çok ileri gidilmiş ve çok disiplinli, ince bir sanat haline gelmiş. Çok başarılı sanatkarlar yetişmiş. Cumhuriyet’te harf devrimi olduktan sonra biraz unutulmuş. Sonra sanat olarak tekrar gündeme geldi. Mesela ben Eczacılık Fakültesi’ni bitirip Konya’ya geldiğimde Konya’da yazan yoktu. Birkaç yaşlı abimiz kabir taşı yazardı. Şu anda 3 üniversitede bu ders okutuluyor. Devlet öğretiyor. Çok sayıda kurs var. Konferanslar yapılıyor. Hat üzerine aktivite de çok. Konya’da yetişen öğrencilerimiz dünya çapında dereceler alıyorlar. Bu işi bu seviyede yapıyoruz.

Çok güzel hat yazıyorsunuz. Normal yazınız da çok güzel mi?
El yazım bozuk. Eczacıların el yazıları hep bozuk olur  Doktorların yazıları da bozuk olur. Doktorların yazılarını okuyorduk. Öğrencilik zamanımızda kitap yoktu. Hoca ne anlatırsa yazabildiğimiz kadar not alabiliyorduk. Onun için en öne oturmaya gayret ederdik. Tuttuğum notu eğer o gün temize çekmezsem ertesi gün okuyamazdım. Konuşulanlar aklımdayken temize çekerdim. Onun için el yazım çok düzgün değil. Ama bu sanat yazıları olduğu için yavaş yavaş, dikkatli yazılır. Kalem yavaş yavaş hareket eder. Son zamanlarda en önemli erozyonlardan birisi de dilimiz üzerinde oluyor. Maalesef güzel dilimiz çok şey kaybetti. Esas güzellik ahenkten gelir. Bizdeki ahenkli kelimeler her geçen gün kayboluyor.

Son olarak ne söylersiniz?
Sanatımla ilgili birçok şeyi kendim yaptım diyemem. Sizlerle beraber yapıyoruz. Medya, bu sanatı anlatıyor, katkıda bulunuyor. Hem insanlara güzel sanatlarımızdan bir şey yansıtmış olacaksınız, hem de sanatı onlara sevdirmiş olacaksınız. Bizim istediğimiz de bu. Biz güzellik peşindeyiz.

Add comment