Harun AYDIN

AYD Aydınlar Yedek Parça San. Tic. A. Ş. Yönetim Kurulu Başkanı

AYD Aydınlar Yedek Parça San. Tic. A. Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Harun AYDIN

AYD Aydınlar Yedek Parça San. Tic. A. Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Harun AYDIN

“Yerli otomobil için AYD hazır”, AYD Türkiye’nin yükselen liderleri arasında”, “AYD istihdam şurasında”, “AYD’den 3 bin istihdam” ve bunlar gibi onlarca başlık… Her bir başlık Konya’dan çıkıp dünyaya yükselen bir başarının özeti.  Bu başlıklar aynı zamanda Konya’nın sanayideki gelişimini, Türk ekonomisine katkısını gösteren, “çalışan” kaleminden kısmadan da büyünülebildiğini kanıtlayan, gurur veren, umutlandıran, heyecanlandıran, özendiren kelimeler topluluğu. Bu başlıkların mimarı AYD Yönetim Kurulu Başkanı Harun Aydın’la röportajımız aşağıda…

 

BU İŞE
VAKFEDİLDİK

 

AYD’nin doğuşu nasıl oldu?
1970’li yıllarda 6 kardeşli bir aile olarak Bozkır’a bağlı Akkise Kasabası’ndan göç ederek Konya’ya geldik. O yıllarda Avrupa’ya çalışmak için giden birçok kişinin uzun yıllar çalıştığı veya oralarda yerleşip kaldığı bir durumda, babam Hollanda’da 1973-1978 yılları arasında günde 20 saat çalışarak biriktirdiği küçük bir sermaye ile açtığı 40 metrekarelik bir tornacı dükkânından bu günlere kadar geldik. Babam çiftçi, en büyük abim amcanın yanında kalfaydı. Başta babam, annem ve abiler için çileli, sıkıntılı, zor yıllardı. 1997 yılında kardeşim Halil Aydın ile birlikte bayrağı babam ve abilerden devraldıktan sonra yaptığımız değişimler, reformlar ve ihracat odaklı çalışmalar ile hızlı adımlar atmaya başladık. İlk ihracatımızı da o yıl Kanada’ya yapmıştık.

“Aydınlar” dendiği zaman akıllara gelen algı da bu son 10 yıllık süreçte mi oluştu?
Evet, özellikle son 10 yılda uyguladığımız üretim modeli, tesisleşme, sürekli yatırımlar ve ardından gelen istihdam artışları, ihracat şampiyonlukları, vergi rekortmenlikleri, dünya çapında elde ettiğimiz başarılar, ödüller. Son birkaç yılda Türkiye otomotiv endüstrisinde en büyük ilk 30 firma içinde yer almamız. Yine her hattı ile kurumsallaşan şirketimiz, özelliklede 150 civarındaki mühendis kadromuzla Konya’nın ilk AR-GE merkezi olmamız, Konya’daki pek çok firmaya bu konularda öncü ve örnek olmamız, ardından her türlü destekte ve yardımda da bulunmamız bu algının oluşmasında etkili oldu.

AYD hep En’lerle ifade ediliyor. Bu En’ler nasıl bir vizyonla sağlandı?
Anadolu insanının aslında her zaman, her kulvarda, her branşta, en iddialı, en çalışkan ve en başarılı olması gerekir. Tarih ve ecdat misyonumuz bu değil mi zaten. Vizyonumuz bu bakış açısından ve ruhtan geliyor. Biz laf üretmek, dedikodu yapmak, hasetlik ve çamur atmak yerine, bu misyona layık olmak için işimizi en iyi şekilde yapmaya çalıştık. İşte bunun sonucudur En olmak.

Direksiyon ve süspansiyon parçalarında Dünyanın en büyük entegre üretim kampüsüne sahibiz. Yeryüzünde yürüyen neredeyse tüm araçlara bu parçaları üretebiliyoruz. Dünyada OEM kalitesinde aylık 3 milyon adet ürünü en kısa sürede ve en hızlı biz üretiyoruz. Binek ve ticari araç gruplarında 30 binden fazla çeşit ile dünyanın en geniş ürün yelpazesine sahibiz. Sektöründe en büyük alüminyum ve çelik sıcak şekillendirme fabrikasına sahibiz. Tam otomatik robot hatlarımızla sac salıncak üretiminde sektörün yine en büyüğüyüz. Yüzlerce CNC tezgâhları ile yine en büyük talaşlı imalat hatlarına sahibiz. Bunun gibi daha pek çok En’lere sahibiz. Bütün bu En’ler dünya çapında bize rekabette büyük bir avantaj sağladı ve fark yarattı. Bu enlerin hepsi ülkemiz için de çok hassas stratejik bir öneme de haizdir. Vizyonumuz; büyüklüğümüzle, çeşidimizle, kalitemizle, kapasitemiz ve hizmetimizle, entegre tesislerimizle dünyanın otomotiv yedek parça OEM, OES ve after market ön düzenlerinin üretiminde hep bir numaralı süspansiyon tedarikçisi olmaktı. Değerlerimiz doğrultusunda bundan asla taviz vermedik.

Kolay olmadı;

Dünyanın yarısına ihracat yapmak istihdam ve ihracat şampiyonu olmak.
Vergi rekortmeni olmak.
25 bin ayrı kalemde otomobil yedek parçası üretmek.
Yılda 35 milyon adet ürünü var edip dünya piyasasına sunmak.
%100 yerli ve %100 Milli olmak.

İhracatta da hep en önlerdesiniz. Bu politikayı nasıl yürüttünüz?
Bu politikayı 1996 yılından sonra kendimize en önemli hedef seçtik. Avrupa’ya ve dev otomotiv firmalarına ihracat yapmanın en önemli gerekliliği ve olmazsa olmaz şartı, o yıllarda fazla bilinmeyen kalite sistemleri ve yönetimleri idi. Bunları yerine getirmek için çok emek ve para harcayarak Avrupa’ya ihracat için bu ön şartları yerine getirdik. O yıllar için bu olağan üstü bir vizyon ve ufuktu. Fuarlarda ve yurt dışındaki hedef firmalara kendimizi tanıttık, anlattık. Bazen baştan savdılar, bazen de kibarca kovdular ama yılmadık, bıkmadık hep uğraştık. Aynı zamanda fabrikada da çok büyük atılımlar değişimler ve yenilikler de gerçekleştirdik. Hem dışarıda hem de içeride vizyoner bakışla çok çalıştık. İkisi bir araya gelince artık istenen, talep edilen marka olduk. Oluşan bu iş ortaklarımızla birlikte AYD markasını hedef ülkelerde etkin, saygın, tercih edilen ve aranan yedek parça markası haline getirmek, ihracat politikamızın temelini oluşturdu. Bugün, 40 yıllık geçmişimizle uzun yıllardır ürünlerimizi yurtdışında farklı coğrafyalarda 50’den fazla ülkeye ihraç ederek tüketicilerle de buluşturmayı başardık. Düzenli ihracat yapılan 50 ülke arasında başta İngiltere, Almanya, Fransa, Amerika, Kanada, Brezilya, Arjantin, Meksika, Belçika, Rusya yer alıyor. AYD, ürün yelpazesinde bulunan ve ihraç pazarlarında geniş kabul gören standart ürünlerinin haricinde, ihracat pazarlarına özel, yerel ürün geliştirme vizyonunu da korumaya çalışıyor ve bu özelliğiyle de diğer üreticilerden ayrışıyor. İhracatta her daim sürekli büyüme hedefi ile yola çıktık. Çok yakında pazara yakınlığı arttırmak adına farklı coğrafyalarda yurt dışı ofisleri ve depoları hayata geçirme çalışmalarına başladık.

6 kardeşin bir arada tutulması, birlik beraberlik nasıl sağlandı?
Bu konu bizim ve tüm aile şirketlerini her şeyden çok fazla zorlayan, bir o kadar da çözülmesi kolay olmayan en hayati sorundur. Babam firmamızın temellerini çok doğru, sağlam ve adaletli bir şekilde attı. O yıllarda çok nadir görünen bir durumdu. Aslında ilk kurumsal çalışmalarımız 90’lı yıllarda başlamıştı. 2000 yılından itibaren de aralıksız devam ettirdik. Türkiye’nin önemli hocalarından ve danışmanlarından aile şirket yönetimleri ile ilgili çok yönlü ve uzun süreli eğitim çalışmaları ve danışmanlık hizmetleri aldık. Akabinde 2010-2011 yıllarında aile anayasasını yazdık ve uygulama koyduk. Her şey kurallar çerçevesinde, şeffaf, adaletli bir şekilde yürüdüğü için hızlı adımlarla büyüdük. Bu çalışmalar sonucu herkesin görevi, yetkisi, sorumluluğu belli oldu. Tüm harcamalarımız, mali yönetimlerimiz, iş yönetimimiz, aile yönetimi her daim açık ve şeffaftı. Herkes her şeyi görebiliyordu. Belki de Konya’nın ilk örneklerinden biriydi. Dolayısıyla Konya’nın klasik aile şirketlerine benzemeyen bir yapı ve yönetim modeli oluşturmaya gayret ettik.

 

ARTIK ÇOK KOLAY

Milli otomobil üretecek olan ülkemizin kendi ülkesinde aradığı yedek parçayı bulması ilave yeni yapılacak fabrikalarla daha fazla istihdam daha fazla üretim daha fazla ihracat, Dünya ile
fazlasıyla rekabet edecek dev tesislerin bulunması.
25 bin çeşidi 35 binlere çıkarması.
35 milyon adet üretimi 55 milyonlara yükseltmesi.
Bu yüz yılda olduğu gibi gelecek yüz yıllarda da “EN”lerin arasında olması…


Küçük yaşlarda şirketinizin bu kadar büyüyebileceğini hayal etmiş miydiniz?

Doğrusunu söylemek gerekirse üniversiteyi bitirinceye kadar böyle bir hayalim, düşüncem de yoktu. Konya’da o yıllarda sanayi anlayışı ve kültürü istenilen seviyede değildi. İhracatı bilen ve yapan da yoktu. Bilgilendiren, yönlendiren, akıl veren öğüt veren tavsiyelerde bulunan yoktu. Şimdi geriye dönüp bakıyorum; o yıllarda her ne yaparsan yap, ancak kendi kabiliyet ve imkânlarınla yapmak zorunda olduğun bir ortamdı. Üniversiteyi bitirmemle beraber İstanbul’daki büyük fabrikaları bir yolunu bularak gezdim ve inceledim. Ardından da başarılı ve örnek teşkil eden uluslararası firmaları araştırdım. Bunları gezerken, incelerken orada gördüğüm teknolojiler, tesisler sistemler, düzen, intizam, yönetim modelleri ve tecrübeleri kendi fabrikamıza aktarmaya çalıştım. Bu arada dünyadaki başarılı büyük firmaların kurumsal yapısı, başarısı nereden geliyor, aile şirketlerinin yürütülmesi ve kalıcılığı nasıl olmuş? Bunlarla ilgili araştırmalar yaptım. Yine bu konularda başarılı yönetici ve CEO’ların pek çok kitaplarını da okudum. Bütün bunlar yeni bakış açıları meydana getirdi. Ufkum ve hayallerimde daha farklı gelişmelere ve daha farklı açılımlara neden oldu.

Hep istihdam diyorsunuz. İstihdam sizin için neden bu kadar önemli?
Benim düşüncem ve şirket politikamız şu idi; olabildiğince her şeyi kendi tesislerimizde üretmek, kaliteyi en başından ve her aşamasında kontrol etmek. Rakiplerimizden hem daha hızlı hem de daha esnek olmaktı. En önemlisi de milli ve manevi bir duruş ile başta Çin ve Uzak Doğu gibi ülkelerden ithalat yapmamaktı. Bunun için de son on yılda sektöründe dünyanın en büyüğü olacak 100 bin metre kareden oluşan çok sayıda tesis ve fabrika yatırımları yaptık. Başta Çin Devleti’ne ve Çin işçilerine katkı veren değil, kendi devletimize ve binlerce Türk işçisine istihdam sağlayan bir model oluşturduk. Biz de daha az parça üretir, geriye kalanı konteyner konteyner ithalat yapar, çok daha az işçi ile daha fazla kar elde ederdik. Biz bu kolaycı politikayı seçmedik. Daha zor olanı, daha fazla üretmeyi ve daha fazla istihdamı tercih ettik. Milli ve yerli olmak işte budur. Dolayısıyla başta Çin Devleti’nin zenginleşmesinde ve işsizlik rakamlarının azalmasında rol alan değil, kendi devletimize ve istihdam rakamlarının artışında yer aldık. Yine oransal olarak belki de Türkiye’nin en yüksek net ihracat rakamlarını gerçekleştirerek cari açığın düşürülmesinde örnek bir model teşkil ediyoruz. Bundan dolayı her yerden çok fazla dua alıyoruz. İlave bir kişiye iş ve aş sağlamaya vesile olmak, devletin üstünden yükleri alarak yardımcı olmak manevi olarak bizim için en değerli hazinedir.

3 bin istihdam hedefliyorsunuz. Burada kıstaslarınız neler?
Şu an 2 bin 500 kişiye yakın çalışanımız var. Yaptığımız yeni makine ve pres yatırımları ile 2018 yılı ortasından, itibaren faaliyete geçecek 6 fabrikamıza ilave 4 yeni fabrika ile çalışan sayımız 3 bin üzerine çıkacak. Konya şehir merkezi, hatta 100-150 km dışındaki ilçe ve köylere kadar bizim kendi servislerimiz gidiyor. Özellikle ilçe ve kasabalardan çok büyük talep var. Kıstas olarak çalışmaya uygun, sağlık şartları uygun olan vasıflı vasıfsız herkesi değerlendiriyoruz. Belirli eğitimlerden geçirdikten sonra işe kabul ediliyor.

İstihdam dışında en büyük hedefiniz nedir?
Türkiye’nin büyümesi kalkınması, şehrimizin de büyümesi kalkınması için ihracatın artması gerekiyor. Devletimizin de koyduğu 500 milyar dolarlık bir hedef var. Eğer Almanya, Japonya, Amerika İngiltere ve Fransa gibi büyük, güçlü, kalkınmış devlet olacaksak; bunun en önemli yolu ihracatı artırmaktan geçiyor. Dolayısıyla bizim de 2023’te koyduğumuz hedef 100 milyon dolar yatırım, toplam 10 bin çalışan ve 500 milyon dolar ihracat. Bunun için çalışmalarımızı yapıyoruz. Şu an kendi sektörümüz olan otomotiv sektöründe daha farklı parça üretecek yeni fabrikalar yapımına geçtik. İnşallah 2023’teki en büyük hedefimiz 500 milyon dolar hedefini yakalamak.

Bu kadar faaliyet alanının içerisinde patron olmak zor bir iş mi? Ya da siz kendinizi patron olarak görüyor musunuz?
Çok zor. Gecen gündüzün yok. Çalışan binlerce insanın sorumluluğu, koyulan hedeflerin tutturulması, ödemeler, yatırımlar, aile ve her kesimin beklentisi kolay değil. Sürekli risk, stres ve baskı altındasın. Bugüne kadar çalışmaktan kendimize ayıracak zamanımız olmadı. Ayrıca samimi olarak söyleyeyim; ben kendimi hiçbir zaman patron olarak görmedim ve bu kelimeyi sevmiyorum. Klasikleşmiş patron türü hiç olmadık. Çünkü çırak olarak başladık, işçi ve mühendis olarak devam ettik. Her şeyin sahibi Allah’tır. Malın da mülkün de fabrikaların da. Velhasıl dünyanın, her şeyin patronu yalnız O’dur. Biz neyiz ki? Sadece sebeplerini işliyoruz.

 

İşe başlarken hiçbir şey kolay olmadı. Çok çalıştık çok ürettik ve başardık.
…ve artık ülkemiz için, milletimiz için, otomotiv yedek parça üretiminde dünyada
söz sahibi olmak çok kolay ve
BİZ BUNA BUGÜNDEN
HAZIRIZ…

 

 

Geçmişe baktığınız zaman en çok özlem duyduğunuz şey nedir?
En büyük hayalim futbolcu olmaktı. Futbol oynamayı çok severdim. Çocukluğum Aydınlık evler Mahallesi’nde geçti. Mahalle arasında sabah 9.00’da başlayıp akşam ezanına kadar devam eden mahalle maçlarını özlerim. Uzun yıllar genç takımlardan başlayarak, amatör olarak lise ve üniversite takımlarında top oynadım. O yıllar yine benim için çok büyük özlem duyduğum zamanlardır. Konyaspor’da oynamak gibi hayallerim vardı. Bu hayalle büyüyerek geldim. Şimdi çocuklarımdan bir tanesi de benim kurduğum hayali kuruyor. Oğluma bakınca hayalim yeniden canlanıyor. Amatör olarak uzun yıllar futbol oynadım. Artık fabrikamızın içindeki sosyal tesisimizde futbol ve tenis oynuyorum.

Fabrikada önemli sosyal tesisleriniz de mevcut. Bu yatırımları yapmak nasıl bir bakış açısı gerektiriyor.
Fabrikamızda gerçek çim zeminli futbol sahamız, basket sahamız, voleybol sahamız, tenis kortumuz var. Çalışanlarımızın cuma namazlarını kılmaları için Çanakkale’de şehit olan dedemize ve tüm şehitlere ithaf edilmiş 1500 kişilik camimiz mevcut. Yine çalışanlarımızın vakit namazlarını rahat kılmaları için de 8 tane bay-bayan mescidimiz var. Bu tesislerin arasında 7 bin metrekarelik peyzajı yapılmış havuzlu bahçemiz, kamelyalarımız vs. bulunuyor. Hayatı sadece çalışma; para kazanma olarak görmüyoruz. Hayatın tüm değerleri maddiyata bağlı olmamalı. Her türlü sosyalliğin, hobilerin, zevklerin ve manevi hazların da yaşanabileceği imkânlar olmalı. Biz bunu içimizden gelerek, severek, isteyerek yaptık. Yurtiçinden ve yurtdışından gelen misafirlerimizi kendi sosyal tesislerimizde ağırlıyoruz. Hem çalışanlarımız hem de müşterilerimiz memnun ve mutlu.

Siz hiç böyle bir yerde çalışma fırsatı buldunuz mu?
Hayır. Kendi yerimizde başladık. Sonuçta devam ediyoruz.

Babanız bu gelişimi nasıl görüyor?
Babama da fabrikamızın bitişiğinde Kayacık Köyü’nden geniş bir bahçe alarak büyük bir çiftlik oluşturduk. Çok büyük sebze alanları büyükbaş, küçükbaş hayvanları var. Fabrikanın ihtiyacı olan domates, biber, patlıcan, fasulye, salatalık vs. de buradan karşılanıyor. Burada kendisine modern bir köy hayatı oluşturduk. Süt, yoğurt, kaymak, tereyağı ve yumurta organik olarak üretilmekte. Babam sabahın erken saatlerinden itibaren faaliyetlere başlar. Büyük bir keyif ile çiftçilik yapıyor. Öğle yemeklerini genellikle babamızla, hep beraber yiyoruz. Babamız mutlu ve huzurlu. Dolayısıyla annem de.

Babanızın bu kadar sosyal tesis yaparken ya da farklı projelere imza atarken sizi eleştirdiği oluyor mu?
En başta özellikle sosyal yatırımlarımıza karşıydı. Çünkü o insanlar çileli yollardan geldiler. Para kazanmanın çok zor hallerini gördüler. Onun için de bu tür şeylere çok para harcanmaması gerektiğini düşünürlerdi. Ama sonradan baktı ki; bunlar daha çok başarı getiriyor, herkese fayda sağlıyor. Biz bu sosyal tesisleri de hafta sonu ailecek kullanıyoruz. Hafta içi çalışanlarımız, müşterilerimiz, bayilerimiz, herkes kullanıyor.

Babanız size en son ne zaman kızdı? Hatırlıyor musunuz?
Konya’daki birçok insan bilir. Babamın çok sert, otoriter bir yapısı vardı. Ama 1997 yılından itibaren gördüğü başarılar, iyiler, doğrular, çalışma şeklimizden dolayı bunlar kalmadı. Şimdi böyle bir sorun yaşamıyoruz. Mutlu, huzurlu ve sürekli olarak bize dua ederek gelişmeleri takip ediyor.

Çocuklarınızın yetiştirilme tarzı, onların iş hayatına hazırlığı sizinkinden çok mu farklı?
Maalesef hiç benzemiyor, çok farklı. Gelecek kuşaklar sıkıntılı ve problemli gidiyor. Çünkü onlar hazıra geldiler. Zorluk görmüyorlar ve teneffüs ettikleri hava da buna yönelik değil. Bizler ve tüm aile şirketlerinin geleceği ve kalıcı olmaları için en önemli meselelerden biridir. İnternet, sosyal medya bağımlılığı, araştırma geliştirme mücadele ve iştah eksikliği gibi zafiyetler bizden farklı. Bizim gibi emekle en alttan başlayarak, makine başlarında çalışarak, üstüne de kariyer yaparak bir şeyler başarmak zorunda olmadılar. Kime bakarsanız bakın; Sabancı’sı da Koç’u da böyle. İnşaatçısı inşaatlarda, sanayicisi sanayide bilfiil çalışarak büyümüş. Sonra da işlerini yöneterek büyük başarılara imza atmışlardır. Şu an bizim çocuklarımız ya da başka çocuklar çalışmadan, uğraşmadan bu düzen içinde devam ederiz diye düşünüyorlar. Biz de kendi çocuklarımız böyle olmasın, bizden daha iyi olsunlar, bayrak yarışı devam etsin diye uğraşıyoruz. Umarım başarılı oluruz.

Son olarak ne söylemek istersiniz?
Yüzümüz ve vizyonumuz batıya dönük ama bütün benliğimizle de milliyetçi muhafazakâr ve devletçiyiz. Türkiye Otomotiv Sanayisinde En Büyük 30 firma içinde her şeyi ile yerli ve milli tek firmayız. Konya’nın Şampiyonlar Lig’inde oynayan tek markası ve işletmesiyiz. Elde ettiğimiz tüm mali kazanımları daha fazla üretim yapma adına tekrar yatırıma dönüştürdük. Hiçbir zaman ortaklarımıza kar dağıtımı yapmadık. Kendi zevki sefamız için şahsımıza yönelik harcamalar ve yatırımlar yapmadık. Bunun da meyvelerini bizden daha fazlası ile hem Konya, hem ülkemiz, hem de devletimiz görüyor.

Biz bu topraklarda doğduk. Bu topraklara da yatırım yaptık. Yapmaya da devam ediyoruz. Yatırım yaptıkça üretim artıyor, İstihdam artıyor ve ihracat artıyor. Hiçbir zaman hiçbir yerden, hiçbir kurumdan bir tek kuruş, ayrıcalık, imtiyaz, ihale, özel teşvik, torpil almadık. Hem bizim hem de fabrikalarımızın kursağından bir kuruş haram geçmedi. Bizim köklerimiz kadim medeniyetten ve özellikle Çanakkale ruhundan geliyor. Dedemiz Çanakkale’de şehit oldu. Babamız, annemiz ve dedelerimizin ellerinden ve gözlerinden kuran, ağızlarından dua hiç eksik olmadı. Bu tesislerin toprağında, çimentosunda, demirinde emek var, alın teri var, helal kazanç var, iman ve dualar var.

Hz. Mevlana’ya Mesnevi’yi yazdıran, o muhteşem sözleri söyleten bu coğrafyada, bu işleri yapabilmek, zirveye çıkabilmek ve orada ayakta kalabilmek; hatta sektöründe Dünya Markası olmak, çok büyük bir başarı ve mucize. Allah’ın lütfu olarak görüyorum. Bu yolda ilerlemeye devam ediyoruz. Allah’ın izniyle BÜYÜK VE GÜÇLÜ TÜRKİYE için Devletimiz ile el ele bu yolda ilerlemeye, yeni yatırımlar ve yeni fabrikalar kurmaya, daha fazla üretim daha fazla istihdam sağlamaya, yerli otomobilde daha da geniş yer alarak Konya’yı ve ülkemizi en iyi şekilde temsil etmeye devam edeceğiz. 40 yıldır yaptığımız gibi; Gururla Türkiye’de üretim, Türkiye için üretim…

Son sözümüz de;
“DEVLETİNİ MİLLETİNİ VE VATANINI EN ÇOK SEVEN, İŞİNİ EN İYİ YAPANDIR.”

Add comment