Ceylan Ertem

Müzisyen

Ceylan Ertem

Ceylan Ertem

Ceylan Ertem

 

Çocukluğundan buyana “yarın ölecekmiş” gibi yaşayan ve her “an”a verdiği değer için  isminde bir değişiklik yapan Ceylan Ertem, daha doğrusu kendi deyimiyle Ceyl’an Ertem’le farklı bir röportaj gerçekleştirdim. İdealist bir müzisyen olan Ceyl’an, söylediği her şeyde o kadar haklı ki; katılmamak işten bile değil…

 

Ceyl’an Ertem kimdir?

Adapazarı’nda doğdum ve büyüdüm. Müzik okumaya karar verdiğimde ise kendimi İstanbul’da buldum. İlk olarak Akademi İstanbul’da, daha sonra da Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde eğitim aldım. Ardından da Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Müzikoloji okumaya başladım. Ancak sadece okumaya başladım, hiçbirini bitirmedim. Daha sonra da Anima adında bir rock grubu kurulmuştu. Onlarla birlikte müzik hayatıma başladım. 8 yıl kadar beraber müzik yaptım. Bu 8 yıl içerisinde Sony Music sayesinde Animasal isimli bir albüme sahip olduk. Sonra grubumuz dağıldı ve hepimiz solo çalışmalara başladık. Ben Ceyl’an Ertem olarak ilk albümümü yani “Soluk” albümümü 2010 yılında yayınladım. Bu arada yurtdışında çeşitli projelerim oldu ve oralarda devam ettim müziğe. Turlara katıldım vs. 2012 yılına geldiğimizde ise Hollandalı bir grup olan Barana ile Xenopolis albümünü kaydettik. Barana ile Hollanda’da ve Türkiye’de 3 ayrı tur gerçekleştirdik. Yalnız grubun Hollandalı olduğuna bakma… İçinde İranlı, Endonezyalı insanlarda vardı. Yani biraz karma bir topluluktu. Bunun ardından da kendime ait “Ütopyalar Güzeldir” isimli ikinci albümümü çıkarttım. Bunların dışında da Cadı Avı ve Sezen Aksu Tribute isimli projeleri gerçekleştirdim. Yakın zaman da Mabel Matiz ile Kör Heves isimli parçayı kaydettik. Ve şimdi de bu albümle konserler vermeye devam ediyor, elimden geldiği kadar çeşitli şehirlere ulaşmaya çalışıyorum.

 

İleriye dönük olarak projeler var mı kafanızda?

Açıkçası Ağustos gibi üçüncü solo albümümü çıkartmayı hedefliyoruz. Konserlerin dışında çok yoğun bir şekilde onun çalışmaları sürüyor, yetişmeye çalışıyorum.

 

Peki en başından beri hayaliniz miydi bu sahne, ışıklar, konserler, kalabalık… Yani ya olmasaydı, iyi bir müzisyen olamasaydınız. Düşündünüz mü bunu hiç?

Yani aslında çocukluğumdan belliymiş buna yöneleceğim. Herhalde 7-8 yaşlarındayken mahallenin çocuklarını babaannemin bahçesine doldurup konserler vermeye başlamışım. Zaten tiyatro, dans, çizim gibi birçok güzel sanat dalına ilgim vardı hep. Ama en az müziğe olduğu kadar şiire de eğilimim var. Şu anda çıkıp ‘artık müzik yapamayacaksın Ceylan’ deseler ölmem muhtemelen. Çünkü söylemekten ziyade, müziğe dinleyici olarak da tutkuyla bağlıyım. Şiir de, tiyatro da, sinema da beni ayakta tutabilir. Bir de ben şarkıcı olmayı düşünmüyordum, şarkı yazarı olmayı daha çok istiyordum. O yüzden müzikoloji okumaya karar vermiştim.

 

Sosyal medya sizin hakkınızda ciddi bilgi sahibi. Takip ediyor musunuz hakkınızda yazılanları, söylenenleri…?

Takip ediyorum ama şunu söylemeliyim ki; sözlüklere saygımı tamamen yitirdim. Çünkü benim için değil herkes için korkunç yorumlar yapılıyor. Ve oradakilerin kendilerine yazar falan dediklerine inanamıyorum. Onun dışında blogları, twitter, facebook, instagram gibi sosyal paylaşım ağlarını takip ediyorum, hepsinde de aktif olarak varım zaten.

Ben sosyal medya da hakkınızda yazılan bazı yorumları okudum da, genel olarak ‘Cihangir de ilginç kıyafetlerle dolaşan marjinal kadın’ gibi bazı yorumlara denk geldim…

Bu çok iyiymiş bak. Cihangir bizim mahalle… Ondan kaynaklı bu durum. Yeni taşındım Cihangir’e… Orada beni pijamayla da görebilirler yani, şaşırmayın. Bir de ben zaten rüküş hastası bir kadınım. Bana kalırsa Aysel Gürel mükemmel giyiniyordu.

 

Bir de sesiniz ve şarkıya kattığınız yorumunuz hakkında söylenenlerden az çok haberiniz vardır. İnsanlar şarkıya kendi yorumunuzu çok fazla kattığınız yönünde eleştiriler de bulunuyorlar. Siz ne düşünüyorsunuz?

 Ya ne olacaktı? Cover zaten ‘yeniden yorum’ demek. Mesela Neşet Ertaş Kırşehir’de büyümüş bir ozan. Ben nasıl biriyim; Adapazarı’nda doğmuş, İstanbul’da büyüyen, yan tarafında ki ev yıkılan ve sabahtan akşama kadar inşaat sesi duyan, çukurlar yüzünden yerlerde yuvarlanan, ağaçların kesilişine, hayvanların eziyetine ve kadın cinayetlerine şahit olan, şehirde büyüyen ve nefes almaya çalışan biri olarak o parçayı tabii ki; o şahane ozan gibi söyleyemem. Ben nasıl hissediyorsam o şekilde söylerim.

 

Siz bu cover için seçtiğiniz parçaları neye göre değerlendiriyorsunuz?

Ben o şarkıyı hissediyorsam ve o şarkının sözleri dahil bütün uyumu benim yaşantımdan izler taşıyorsa ben o şarkıyı, türküyü ya da her neyse söylüyorum. Zaten benim en sevmediğim şeydir bu popüler müzik kanallarında dolaşan hit parçaları söylemek. Bu sayede kendi küpümüzü doldurup gidelim mantığı…

 

Bir röportajınız da okumuştum yanılmıyorsam ‘Türkiye’de müzisyen olmak çok büyük enayilik’ gibi bir söz sarf etmişsiniz. Bunu neye istinaden söylediğinizi öğrenebilir miyim?

Burada rock ya da hiphop ya da R&B kültürü daha yeni yeni oluşuyor. Kendilerine rock grubu adını veren pek çok grubun, aslında rock kültürü ile yakından uzaktan alakası yok. Çünkü rock, caz, hiphop, R&B bunların hepsi bir tavırdır. Pop mesela… Çok zor bir müzik türüdür. Ama buna kimse bu şekilde yaklaşmıyor. Dinleyici kitlesi ile ilgili büyük sıkıntılar çekiyoruz. Çaldığımız çoğu yerde bir kulisimiz bile yok. Yine çaldığımız birçok yerde ses sistemi berbat durumda. Çoğu yerde bir konser alanı ya da konser salonu yok. Buradan başlayıp sana sayabileceğim binlerce sorun var. Geçenlerde de birisi  ‘Bu Ceylan Ertem kazandığı paraları ne yapıyor? Hala çok kötü bir evde oturuyor’ demiş. Bunlar çok komik şeyler. Herhalde sağlam bir pop şarkıcısı bir gecede 50 bin TL alıyorsa, bu Ceylanlar falan da en az 10-20 milyar alıyordur, diye düşünen kesim çok fazla. Böyle bir şey yok. Biz bu işi para için yapmıyoruz, gayet idealist müzisyenleriz. İşte bütün bunları topladığınız zaman, sizi sırtınızdan geriye çekmeye çalışan bir müzik sektöründe siz ‘bir dakika ya, benim şuraya gitmem lazımdı’ diye bir adım ilerlemeye çalışıyorsunuz.

 

Siz de söylediniz yurtdışında da bulunmuş, çalışmış bir sanatçısınız. Madem öyle bütün bu olumsuzluklar karşısında neden gitmiyorsunuz tekrar?

Çok fazla teklif geldi ama burayı da çok seviyorum işte. Şöyle bir şey oldu, 2 yıl üst üste Hollanda da birer ay kaldım. Ve orada ‘gel sana ev verelim Ceylan, projeler yap Ceylan, bak çok güzel şeyler oluyor Ceylan’ dendi, bense hepsini geri çevirdim. Bunun aptallık olduğunu söyleyen çok dostum oldu ama hayır. Ki biz o dönemde Türkiye’de sürünüyorduk. ‘‘Acaba yemek mi yesek, kedimize mama mı alsak?’’ falan diye düşündüğümüz bir dönemdeydik. Daha sonra bana Hollanda’ da o teklifi yapanlar buraya geldiler ve burada bir turne yaptık. O turne sonunda benim seyirci ile olan iletişimimi gördükten sonra, bana dediler ki; ‘İyi ki zamanında teklifimizi kabul etmemişsin Ceylan’ Çünkü onlarda gördüler, burada ihtiyaç var.

Add comment