Yeni Meram Gazetesi
MUSTAFA BAHÇIVAN
Mustafa Bahçivan babasından aldığı bayrağı hakkıyla bugünlere taşımış, 3. kuşağa hakkıyla teslim etmiş halen çalışmaya devam eden Konyalı bir iş adamı ve gazeteci. Çalışmayı sevmesi hareketli bir yapıya sahip olması ve eskiden ava olan merakı Mustafa Bahçıvanı dinç ve zinde kılmış… Kendi deyimi ile ‘’makine sesleri ve kokuları’’ yaşam sebebi olmuş. Mustafa Bahçivan Konya ya ve ülkemize verdiği katkılarla örnek bir kişilik.
- Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Ben 14 Eylül 1937 yılında Meram’da kiralık bir harbiye de doğdum. İlkokul ortaokul lise bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi İktisat fakültesine girdim. Son sınıfıma geldiğimde ise artık askerliğe gitme vaktim geldiği için ayrıldım. Askerlik için de Manisa’nın Çarıkbalığı köyünde yolsuz susuz bir köye gittim. Burada 2 sene boyunca talebe okuttum. Daha sonra 1963 yılında babamın yanına geldim. Ama babam ‘’ bir yerde çıraklık yapmazsan, usta olamazsın. ‘’ mantığıyla beni yanına almadı ve matbaaya çırak olarak verdi. Sonra da yavaş yavaş yükseldim.
- Yeni Meram gazetesi nasıl kuruldu?
1944-1945 yılında Belediye Başkanı Selçuk Gazetesini çıkartmış. Bu gazeteyi de babam basarmış o zamanlar. Daha sonra Belediye Başkanı babama ‘’artık benim bu gazeteyi çıkartacak gücüm kalmadı, sen devam ettir bu gazeteyi. ‘’ demiş. Babam da gazeteyi 1948 yılına kadar çıkartmaya devam etmiş daha sonra da gazetenin adını Meram Gazetesi diye değiştirerek çıkartmaya başlamış. Sonra da dönemin Demokrat Partisi babama gazetenin tarafsızlığının dışına çıkmasını çok isteyip ısrar edince gazetenin adı Yeni Meram Gazetesi olarak yayına başlamış. Altındaki simgeyi de günlük siyasi demokrat gazete olarak değiştirmiş. Yeni Meram Gazetesi 1960 yılına kadar böyle devam etmiş. 60’dan sonra biz o demokrat yazısını çıkarttık, günlük tarafsız siyasi gazete olarak kaldı. O yıllardan beri de aynı ailede
- Türkiye’de sizin gibi tek bir ailede kalmış başka bir gazete var mıdır?
Ben tahmin etmiyorum. Şu anda 3.kuşak olarak devam ediyoruz, 4.kuşak yolda. Babam başlatmış bu işi ben şu anda başındayım ama çocuklarım devam ettiriyor. Ve tam 63 sene oldu, 63 senedir aynı ailenin elinde devam eden başka bir gazete olduğunu hiç sanmıyorum.
- Bahçıvan soyadı nereden geliyor?
1923 yılında cumhuriyet kurulduktan sonra herkes soyad seçmeye başlamış. Babam da o sıralar buğday işleriyle uğraşırken nüfus memurluğundan bir memur gelmiş ve soyadı kanunu çıktı, soyadı alman gerekiyor demiş. Babam da, ben eskiden bahçıvandım bahçıvan yazın demiş.
- Bunca yıllık hayatınızda hiç unutamadığınız olaylar hangileridir?
Ben fakir bir ailenin çocuğuydum. O zamanlar bir gün okuldan gelip nineme çok aç olduğumu söyledim, o da aradı baktı ki hiç ekmek bile yok. Mecburen gitti bizim ‘düşme’ diye bildiğimiz, tandırda pişerken ateşin içine düşen ekmekler olur ona düşme denir ateşin içine düştü mü onu alamazsın, ateş söner ondan sonra alırsın düşmeyi de atmazlardı, yanmış ekmeği aldı getirdi. Çeşmenin altında kömürünü bıçakla kazıdı ta ki kahverengi ekmek kısmı görünene kadar. Sonra suyla da ıslatıp bana vermişti. Bende ekmek diye onu kemirmiştim. O zamanlar en nefret ettiğim şey de bir ya da iki çift çorapla bütün seneyi geçirmemizdi. Yırtılır, yırtıldıkça o çoraba yama yapılırdı, yama yaptıkça çorap kalınlaşırdı o yüzden ayakkabının içinde kaç defa tırnağım düşmüştü.
- Eskiden gazetecilik nasıldı, günümüz gazeteciliği nasıl?
Gazetecilik eğer hakkını vererek yaparsan, çok onurlu bir meslektir. Ama çıkarcılık işin içine girerse o meslek biter. Eskinin insanı günümüze göre çok daha dürüst ve güvenilirdi. Haliyle gazetecilikte öyleydi. Eğer bir insan diğerinden borç aldıysa senet falan ihtiyaç duymazdı, çünkü güvenirdi ona.
- Normalde siz emekliliğini yaşayacak bir insansınız. Ama hala işinizin başında mutfak kısmında bulunuyorsunuz…
Bu iş bir hastalıktır. Bir eroin gibi, alkol gibi, sigara gibi bağımlılıktır. Eğer mesleğini sever ve saygı duyarsan, onunla birlikte yaşayıp ölmek istersin. Buraya hala benim yaşlarımda emekli olmuş insanlar geliyor. ‘’emekli oldun neden hala geliyorsun, yatamadın mı evinde?’’ diyorum, bu iş farklı bir iş, bu mesleğin kokusunu almadan yaşayamazsın biliyorum.
- Şimdiye kadar ki hedeflerinizin çocuğunu başardınız ama bundan sonra aklınızda olan hedefleriniz var mı?
Çocuklarımı ve ailemi mutlu görmek istiyorum. Babamın dişiyle tırnağıyla fakir bir aileden kazıyarak getirdiği bu müesseseyi Konya halkına çocuklarımın güzel bir hizmet vermesini istiyorum. Bu ülke bizim ülkemiz. Vicdanlı olmalarını istiyorum, fakir fukaraya iş vermelerini istiyorum. Artık benim malda mülkte gözüm kalmadı, sadece huzur ve mutluluk istiyorum. Ben hedeflerime zaten fazlasıyla ulaştım.
- Bir gün içerisinde ne yaparsınız?
Sabah erkenden kalkarım, eşimle birlikte sabah namazını kılıp oturup kahvemizi içeriz. O sırada sabah haberlerini izleriz. İşte mesai 8:30 gibi başlar, bende o saatlerde gelir arka kapıdan doğruca kimse görmeden matbaa kısmında masama otururum. Çocuklarımda erkenden gelir, herkes yerine kurulur ve o matbaanın kokusu duyarız. Oturduğum yerden bütün makinaların sesini duyarım, eğer farklı bir ses duyarsam kalkar gider söylerim, bak bunun bakıma ihtiyacı var diye. Cuma günleri bir grubumuz 6-8 kişi onlarla toplanıp namaz kılar sonrada bir yerde yemek yeriz. Biraz sohbet ederiz sonra da arkadaşın yazıhanesine gidip bir kahve içip dağılırız. Genel olarak günlerim böyle geçer.
- Hiç hobiniz oldu mu?
Esasen futbolu çok severim ama en büyük hobim avcılıktır. 30 seneye yakın avcılık yaptım. Av köpeklerim vardır, onlarla birlikte çıkar keklik avlarım. Günün bütün yorgunluğunu orda ağaçların altında atarım. Bu kadar dinç olmamın sebebi bu bence düşünsenize sırtta tüfek çanta ve saatlerce yürüyorsunuz doğada. Bugüne kadar vücuduma hiç bıçak değmedi, sağlıklıyım Allah’ıma şükürler olsun. Tabi bir de çorap konusu var çocukluğumdan bir iz çoraplarımda en ufak ipi çıksın rahatsız olurum hemen değiştiririm.
- Konya’nın en büyük firması olan Konya Şeker günümüz de Konya’yave ülkemize istihdam yaratıyor kendi küllerinden yeniden doğdu. Konya Şeker için ne söylemek istersiniz?
Böyle firmalara Konya’nın çok fazla ihtiyacı var. Ankara yoluna gittiğiniz zaman Konya Şeker’in sulama arabaları fidanları sürekli sular ki yazları kurumasın diye. Yapılmayan işi yapıyorlar yada yapılan işi en iyisi olarak yapıyorlar, Kendi türünün içinden doğan bir şirket olarak Konya Şeker’in şeker fabrikasında çalışan yönetim kurulu başkanı Recep Konuk olmak üzere, çalışanların hepsine Konya’nın vefa borcu var.
- Sizce Konya’nın en büyük sorunu nedir?
Konyalı haklarını aramayı bilmiyor ve birlik beraberliği yok. Bankalarda bir sürü çek senet meseleleri olur başka şeyler olur, hiç kimsede gidip şikâyet etmiyor ki. Birisi de kalkıp bir bayrak açıp pankart asmıyor. Konya haklarını aramaktan aciz kalıyor. Burada haklarını arayacak önderler çıkmıyor. Bu konuda diğer vilayetlerin hepsi Konya’dan çok daha iyi.