Deniz KAHVECİ

Girişimci

Deniz KAHVECİ Girişimci

Deniz KAHVECİ Girişimci

Deniz KAHVECİ
Girişimci

 

Birçoğumuzun Reklam Ajansı Sahibi olarak tanıdığı, Konya’nın başarılı reklamcılarından Deniz Kahveci ile bir sohbetimizde laf lafı açtı ve ortaya böyle bir söyleşi çıktı. Röportaj diyemiyorum çünkü konuşulanlar biraz da özele girmiş oldu ve öyle herkesin aleni ortaya dökemeyeceği, yanıtlaması cesaret isteyen konular konuşuldu.

Biz reklamcı diyoruz ama Deniz kendini girişimci olarak adlandırıyor. Neler mi konuştuk? Bir göz atın derim..

 


Denizciğim seninle konuşacağımız çok şey var. Seni reklamcı kimliğinle tanıyoruz, DKC Workshop hikayen var. Aynı zamanda girişimci ile yatırımcıyı buluşturan bir platform kurdun. Son haftalarda da epeyce konuşulan başarılı bir lansmana imza attın. En çok merak ettiğim ise ofisini kapatma sürecin yalnız onlara gelmeden önce okuyucularımız için kendinden kısaca bahsetmeni rica ediyorum.

Tabi ki Ahmet ağabey. Adım Deniz Kahveci, 15 yıllık reklamcılık geçmişine sahibim. Bununla birlikte farklı alanlarda girişimlerim var. Beni eğlendiren, mutlu eden yahut artı değer katabileceğine inandığım işleri kendi çapımda deniyorum. Birçok şapkam var ama takmayı en sevdiğim şapka Girişimcilik. Evliyim, iki tane dünya tatlısı kızım var. Ben de senin gibi kalbini 3 tane kızla paylaşıyorum. Umarım annem dergiyi okumaz çünkü “oğlum dört deseymişsin iyi olurmuş” tribine maruz kalabilirim. Belirtmeye gerek yok onun yeri her zaman başka. Konya doğumluyum. Aslen Galatasaraylı ama doğma büyüme Konyasporluyum.

 

DKC Workshop, ajansı neden kapattın ve nedir şu an durum?

Ajansı değil aslında, ofisi kapattım. Bunun açıklaması da çok basit, battım ağabey. Ben işin mutfağında başarılıyım, yani anladığım iş o. Müşteri ihtiyacını söyler ben de onun için fikirler üretirim amma ve lakin bir de bu işlerin finansal boyutu var. Tam olarak başarısız olduğum yer de bu. Yoksa hatırı sayılır iş vardır, en son 9 kişi çalışıyorduk ve yoğunluğu bir nebze olsun azaltamıyorduk. Çalışma konusunda tablo bu şekildeyken gel gelelim arka planda finansal olarak dibe çakılan bir grafik vardı. Gider yönetimi, batan alacaklar, yanlış hesap vs gibi birçok konu vardı. Bu tür durumlarda çok sık yapılan hatalardan birini ben de yaptım; giderleri azaltmaya çalıştım. Bu süreçte eleman çıkarmak büyük hataymış. Neyse finansal olarak batmıştım ama bunu kabullenemiyordum. Çünkü batmak bana göre “kardeşim ben battım, kimseye de ödeme yapmıyorum…” demekti. Açıkçası hep bu modeli gördüm ben. Yani ben batmanın bu olduğunu zannediyorum ağabey. Batmak bana göre bu hale bürünmek olduğu için hiç bir zaman battım demedim. Öyle veya böyle borçlarımı ödeyeceğim çünkü.

Bir gün Servet Ofset’teyim, Servet abi sordu “İşler nasıl Deniz?”, “Ağabey bilmiyorum ama ben battım herhalde” dedim. “Batmanın herhaldesi mi olur evlat” deyip sordu; toplam borcun ne kadar, toplam alacağın ne kadar, devlete borcun ne kadar vs. dedi ki “Sen batmışın, hem de iyi batmışın” dedi. İyi dedim o zaman, ben battım.

 

Velhasıl kelam giderleri azaltmaya yönelik adımlarımda daha hesaplı bir ofise geçmek vardı. Bu arada kimse kalmadı, bir Rıdvan var bir de ben. İki kişiyiz. Ofis sahibine durumu ilettim, eyvallah dedi. Doğru düzgün zaman ayıramadım, beğendiğim ofis çok pahalıydı, hesabıma uyan ofis ise çok dandik derken bir, iki, üç ay geçti ben hala yeni bir ofise geçemedim. Benim yan komşum saç ekimci benim dükkan sahibi ile anlaşmış, tutmuş, duvarı kırıp birleştirecek ve büyük bir ofis yapacakmış. Ben çıkmayınca bu da gerçekleşemiyor haliyle. Hiç bir şey demediler Allah var, beklediler beni. Sonunda bir ofis için anlaştım, ödemesini yaptım her şey tamam lakin içeride mal sahibi tarafından bir tadilat yapılacak sonrasında ben taşınacağım. Bir hafta sonrası Cuma için anlaştık. Benim çıkışıma göre saç ekim merkezi inşaat operasyonunu programladı falan Çarşamba oldu. Yeni ofisim ile ilgilenen emlakçiyi arayıp durumun nasıl gittiğini sordum ve korkunç bir cevap aldım. İmar ve abonelik gerektiren kurumlar ile ilgili problem çıkmış benim ofise taşınmam mümkün değil. Burayı fazla uzatmayacağım, ne ofis sahibini ne de ofis komşumu ben kimseyi mağdur etmem deyip depoya boşalttım ofisi. Rıdvan’a da dedim kardeşim bir süre evlerden çalışalım. Aslında geçici planlıyorduk ama çok iyi geldi. İlk başlarda gerçekten çok iyi geldi çünkü şort-pijama rahatız, gelen giden yok konsantre olabiliyoruz. Kısacası ofisi kapatmam ve yeniden bir ofis tutmamamın hikayesi bu.

 

Açıkçası kardeşim benim senin bu sürecin ile duyduğum şey Cengiz Acar’ın sana yüklü bir borç bırakması ve bunun sonucunda işlerinin kötüye gittiğiydi. Var mı bir doğruluk payı?

Kesinlikle yok Ahmet ağabey. Cengiz Acar ile benim batmamın, ofisi kapatmamın ilgisi ve sebebi yok. Piyasada dolaşan böyle bir haber var, haber doğru ama ajans yanlış. Yani belini büktüğü ajans ben değilim, o başka. Ben Cengiz Acar ile çalışmayı bıraktım, tüm işlerini harici diske yükleyip verdim ve gitti. 3-4 ay sonrasında ise herkesin bildiği Apron İnşaat iflası oldu zaten. Nitekim ben de onlardan 4-5 ay sonra ofisimi kapattım. Benim de ufak bir alacağım kaldı tabi ama öyle zannedildiği gibi büyük bir rakam değil. Ben müşterilerimin çoğuyla aylık fi bedel üzerinden çalışırım. Bilirsin ağabey maaş gibi her ay belirli bir ücret alırız. İki aylık ajans ücretim kaldı o kadar. Bir de daha sonra piyangodan promosyon ödemesi çıktı o da 2 bin liralık bir rakamdı zaten.

 

Peki, müşterilerin bunu nasıl karşıladı, bu süreçte yeni müşteri edinmekte problem yaşadın mı? Veya farklı problemlerin oldu mu?

Elimde zaten çok fazla müşteri yoktu. Buhranlı dönemimde tahsilât problemi yaşadığım ne kadar müşteri varsa hepsini gönderdim. Zorla gönderdim ağabey, çalışmıyorum gidin dedim. Sadece 5-6 tane bütünleştiğim, sevdiğim, dost olduğum markalar kalmıştı. Yeni müşteri edinmekte problem yaşamadım Allah’a şükür, duvarda resmimiz alemde ismimiz var diyerek konuyu barzolaştırmak istemiyorum ama bu laf da çok hoşuma gidiyor. Kısacası bilen biliyor ağabey. Zaten yeni müşteri almayı da kestim. Yaklaşık bir yıl tüm talepleri reddettim.

Borçlarım konusunda da problem yaşamadım. Hepsine teşekkür ederim ki hiç bir tedarikçim beni bu süreçte rahatsız etmedi. Ne zaman müsait olursan o zaman öde diyerek öne açık bıraktılar.

 

Mevcut müşterilerinin işleri çok muydu ya da çok iyi mi kazanıyordun, neden reddettin?

Kısmen diyebiliriz ama her ikisi de diyemem açıkçası. Kendime zaman ayırmak istedim. Tabi bundan kastım sosyal yaşam anlamında değil, yeniden bir şeylere başlamak içindi. Batmıştım, borçlarım vardı ve yeniden bir şeylere başlamam gerekiyordu. Fakat bunu reklamcılık alanında kullanmak istemedim. Çünkü kafamda lambalar yanmaya başlamıştı. Mesela ağabey beni bir müşteri arayıp “Denizciğim lütfen bana internet sayfası yap ürünlerimi satamıyorum” veya “ne olur bana katalog yap hizmetlerimi duyuramıyorum” gibi cümleler kurabiliyor. Sadece benim için geçerli değil, tüm ajanslar yaşar bunu.

 

Kendimle konuşmaya başladım, dedim ki bu insanlar ürün veya hizmetlerini satabilmek için bana ihtiyacı yok mu? Var. Benim yetenekli olduğum konu veya mesleğim ne? Reklamcılık. Bunu başkaları için yapmak istiyor muyum? Hayır. Yeniden de bir şeylere başlamam gerekince dedim ki ben kendi ürünümü çıkartayım, reklamcılık yeteneğimi de onun için kullanayım. Yapabileceklerim sınırlıydı, en son e-ticaret’e karar verip tuhaftuhaf.com’u kurdum. Özel tasarım ürünler yapıp buradan satmaya başladım.

 

Yeni bir şeyler yapmak için girdiğim dönemin kilometre taşıdır Tuhaf Tuhaf. Şöyle ki ağabey e-ticaret yapmak için senin bir yazılım alt yapısına ihtiyacın var. Bunu bütçen varsa istediğin yazılım ajansına kendin yazdırırsın, buna bütçen yok ise yıllık ödemelerle yazılım kiralarsın. Nitekim ben de yazılım kiraladım. Hizmet aldığım yer Türkiye’nin iki devinden biriydi. Verdikleri sistem bana çok yetersiz geldi. Sonra gidip diğer büyük markadan bir sistem kiraladım. O da aynıydı. Bir çok ihtiyacımı gidermiyordu. Benim gibi düşünen çok insanın olabileceğini düşündüm ve dedim ki “ben bunun daha iyisin yaparım”. Teoride sistemi geliştirdim, projemi anlattım, fikirlerim çok beğenildi ve 2015 Mayıs ayında iki yazılımcı ile anlaşıp bu işe başladım. Beraberinde girişimcilik serüvenim başladı. Yaklaşık bir senedir bu yazılımı geliştiriyoruz, 2016 son çeyreğinde bitmiş ve kitlesel yayına başlamış olacak inşallah.

 

Startups 42 sayfanızdan gelişmeleri takip ediyorum, videolarınızı da izledim. Açıkcası güzel şeyler yaptığınızı görebiliyorum. Biraz da bu yatırım platformundan bahseder misin.

Ağabey e-ticaret alt yapısı ile başlayan girişimcilik serüvenimde benim gibi bir çok girişimci olduğunu gördüm. Birçok güzel fikir sermayesizlikten dolayı yok olup gidiyor veya aklın bir köşesinde tozlanıp çürümeye bırakılıyor. Bunun yanında bu insanları yatırımcı ile buluşturan platformlar var ve hepsi İstanbul’da. Birçok kişi buralara gidemiyor veya cesaret edemiyor. Bu gerçek bir tarafta kendini gösterirken diğer yandan ise gelişen girişimci kimliğim dolaysıyla bana “abi sen bu işlerin içindesin, bizde de kapital var, yapalım bir şeyler” teklifleri geliyordu. Dedim tamam yapalım ama bu işin raconu var, yatırım platformu kuracağız. Startups 42’yi ondan sonrasında kurdum.

 

İyi tepkiler alıyoruz. Gerek girişim fikirleri gerekse yatırımcı başvuruları hızla artmaya başladı. Aralık 2015’de Startups 42’nin içinde yer alan ve farklı bir yapıya sahip olan Atölye 42 için girişim zirvesi yapmıştık Mayıs ayında ikincisini yapacağız. Yine bu yıl Eylül veya Ekim ayında ciddi bir girişim zirvesi için çalışmalara başladık. Burada her şey şu an çok iyi ve çok keyifli gidiyor. İnanıyorum çok güzel gelişmeler olacak inşallah.

 

Girişimciler nasıl başvuruyor, başvurduktan sonra süreç ne? Yatırımcı dedin, onlar burada tam olarak nasıl konumlandırılıyor, sistem nasıl işliyor?

Startups 42 ve Atölye 42 olarak bu yapı ikiye ayrılıyor ağabey. Startups 42 demosu olan, prototipi çıkmış veya beta versiyondaki girişim fikirlerini yatırımcı ile buluşturuyor. Burada belirtmem gerekir ki en önemli nokta işin içinde teknoloji olması. Fikir ya teknoloji sunacak ya da teknolojiyi kullanacak.

 

Girişimci internet sayfamızdan başvuru yapıyor. Burada fikir ile ilgili hiç birşey belirtmiyor, başvuru formu onu tanımaya yönelik hazırlandı. Başvurudan sonra mülakat için çağırıyoruz, tanıştıktan ve mütalaa ettikten sonra eğitim süreci için beklemeye alıyoruz. Yatırımcı sunumu için belirli bir sayıya ulaştıktan sonra proje yönetimi, yatırımcı sunumu, finans, beden dili gibi alanlarda eğitim sürecimiz başlıyor. Aldıkları eğitim doğrultusunda tekrar fikirlerini fizibilite edip yatırımcı sunumuna çıkartıyoruz. 3 dakikalık asansör sunumu yapıyorlar ve çıkıyorlar. Son olarak yatırımcıları ilgilendiği fikirler ile bir araya getiriyoruz ve yatırımcı sunumu gerçekleşiyor. Sonrasında ise diyaloglar şirket kurma doğrultusunda ortaklık üzerine oluyor.

 

Atölye 42 ise her hangi bir teknoloji fikrinin hayata geçmesi için gereken nitelikli insanların, yani profesyonellerin yer aldığı bir çalışma grubudur. Girişimci burada ihtiyacı olan insanlar ile tanışıp, onlara belirli bir hisse karşılığında girişim fikrini yaptırmaya çalışıyor.

 

Yatırımcı başvurusu da çok fazla alıyorum. İnsanların startuplara duyduğu ilgi ve dahil olma isteği beni çok mutlu ediyor. Yeni yatırımcılarımız var yakında açıklayacağız.

 

İsteyen herkes yatırımcı olabiliyor mu?

Hayır, maalesef. Burada dikkat ettiğim önemli noktalar var. Sadece kapital güce sahip olmak yeterli bir unsur değil. Teknolojiye az çok hakim olması lazım. Mesela startups girişim modellerinde gözle görülmeyen giderler çok fazla. Örnek veriyorum bir sunucu gideri bazen bir startup’ın en çok gideri olan kalemi olabiliyor. Bu gideri anlayabilmesi lazım mesela. Ham madde gibi bunun daha ucuzu yok mu denilebilecek bir konu değil. Bu tarzda oluşabilecek anlaşmazlıklar girişimciyi de yatırımcıyı da sıkıntıya sokar. Bunu engellemek için herkesi yatırımcı olarak kabul edemiyorum.

 

Bir de sizin bir kaç reklam ajansı bir araya gelip özel projeler geliştirdiğinizi duydum, tam olarak neler yapıyorsunuz?

Esasında öyle bir şey yok. Senin dediğin Pazartesi Kafalılar olabilir ağabey. 8-9 kişin bir araya geldiği bir arkadaş gurubu sadece. Ticari bir faaliyet yok. Her Pazartesi buluşup gece yarısına kadar oturuyoruz. Kadınların günü gibi, her hafta birisi ağırlıyor. Sohbet, geyik, dedikodu ortamı sadece.

 

Bir kaç reklam ajansı bir araya gelip iş yapması zor açıkçası, sizin başarabildiğinizi düşünmüştüm fakat bundan öte bu sektörde dostluk kurmak zor bunu başarabilmeniz de güzel. Aslında böyle bir dostluk varken buradan güçlü işler çıkabilir.

Yok, abi çıkmaz. İlk zamanlarda birlikte bir şeyler yapmayı denedik ama ticari değil, daha çok sosyal sorumluluk anlamında proje yapmak istemiştik ama olmadı. Grupta her kalemden insan var, her insanında yer alabileceği bir proje geliştiremedik. Bunun yanı sıra herkesin kendine göre bir işi var, yoğunluğu var.

 

Yeri gelmişken söylemek isterim hepsi benim için çok değerli insanlardır. Daha öncesinden birbirimizi gıyaben tanırdık ama son bir buçuk yıldır sürekli birlikteyiz. Bu dönemde onları daha yakından tanıdım. Hepsi özü sözü bir insanlardır. Senin hakkında ne düşünüyorlarsa yüzüne de aynısını söyleyebilirler mesela. Menfaat ilişkisi kesinlikle kurmazlar. Kimseye yaranayım, şirin gözükeyim veya aramı bozmayayım gibi kaygıları yoktur. En çok bu yönlerini severim. Ortak yönlerimiz de çok. Mesela biz o masanın etrafına ilk oturduğumuz gün birini sevmiyorduk, hala hiç birimiz sevmiyoruz.

 

Yüz ifadenden fark ettiğim kadarıyla burada bir ironi mi var yoksa ben mi yanlış anladım kardeşim?

Yok, abi kesinlikle, yanlış anlaşılmak istemem. Onların hepsi dediğim gibi dostumdur, arkadaşımdır. İroni yok ama gönderme var, anlayan anlar. Sıkıntı yok biz her Pazartesi günü yine beraberiz.

 

Son yaptığın işlerden biri, Gazyağcı lansmanı çok başarılıydı. Güzel bir meraklandırma kampanyası oldu, şahsen ben dahil merak ettim. Hatta fark ettin mi bilmiyorum ama Gazyağcı reklamlarından sonra 2-3 firma daha meraklandırıcı kampanya yaptı. Adeta bir moda başlattın diyebilirim. Burada önemli faktörler nedir, başarının bir tüyosu var mı?

Evet, ağabey ben de fark ettim ama buna ben önce oldum gibi bir ego içerisine girmek istemiyorum. Tüyo şudur diyemem ama en önemli faktör marka sahibinin beni serbest bırakması, bana güvenmesi diyebilirim. Hüseyin Çınalı zor bir müşteriydi ilk tanıştığımızda. Biz tanışmadan önce 5 tane ajansla görüşmüş ve çalışmalar almış. Anlattığı kadarıyla da iyi bir iş istediği içinde Konya’da bilinen, hatırı sayılır ajanslara gitmiş ama aradığını bulamamış. Haliyle yine hayal kırıklığı yaşacağım gibi düşünceleri vardı. Allah’a şükür sunumumu beğendi, başarılı buldu ve hiç bir şeye ne karıştı ne itiraz etti. Ben de üzerime düşeni yaptım.

 

Sosyal medya hesaplarında #yeniden etiketi paylaştığını görüyorum. Bu nedir, yeni bir proje mi var?

Ahmet ağabey onu sorma. Buraya kadar tüm sorularına açıkça cevap verdim ama bunu sorma lütfen. Bekleyelim görelim, güzel olacak inşallah.

 

Kardeşim sohbetin için teşekkür ediyorum. Benim için çok keyifliydi, umarım senin için de öyle geçmiştir. Son olarak okurlarımızla paylaşmak istediğin bir şey var mı?

Bilmukabele abi, benim için de çok keyifliydi. Ben teşekkür ederim. Son olarak şunları söyleyebilirim ki inandığınız hiç bir şeyden vazgeçmeyin. Yapmak istediklerinizi yapabilmek için yaşayın. Size gösterilen örnekler ile başkalarının değil kendi hayatınızı yaşayın. Başkalarından akıl almayın, herkesten fikir alın ama yine kendi aklınız ile karar verin. Sen olsan ne yapardın diye kimseye sormayın, o kararla etkilenecek olan onun değil sizin hayatınız. Kişisel limitlerinizi keşfedin ve sınırlarınızı zorlayın. O zaman ne kadar mükemmel bir şekilde yaratılmış bir varlık olduğunuzu anlayacak ve hayatın tam da sizin için dizayn edildiğini görecekseniz. Keyifli yaşamlar…

 

Add comment