3E Hayvancılık A.Ş. Onursal Başkanı
Erol CAN
Türkiye’deki hayvancılık sektörünü, ithal hayvancılığı ve bu alandaki gelişmeleri 3E Hayvancılık A.Ş. Onursal Başkanı Erol Can’la konuştuk.
3E Hayvancılık ne zaman kuruldu?
3E Hayvancılık 2015 yılında kurulmuş çok genç bir firma ancak; biz uzun yıllardır hayvancılık sektöründeyiz. 2010 yılından bu yana da canlı hayvan ithalatı yapıyoruz.
Faaliyetlerinizi hangi alanlarda sürdürüyorsunuz?
Faaliyetlerimizi hayvancılık sektörünün ithalat kanadında sürdürüyoruz. Yurt dışından ama özellikle Avusturya ve Almanya’dan seçtiğimiz damızlık dişi sığırları Türkiye’de yüksek kalite spermalarla tohumlayıp iç pazara satıyoruz ya da direk yurt dışından damızlık gebe düve ithal ediyoruz.
Gelişmiş ülkelere baktığımız zaman Türkiye’nin ve firmanızın sektördeki yeri neresi?
Biz Avrupa standartlarında bir firmayız. Burada önemli olan ithal edilen hayvanın menşei ve verimliliği. Seçmiş olduğumuz hayvanların seçimleri bizzat yönetim kadromuz tarafından yapıldığı ve tek tek her hayvanın pedigrisi kontrol edildiği için yaptığımız işte hata payı olmuyor.
Türkiye hayvan ithalatı konusunda genç bir ülke olmakla birlikte; hayvancılık ve hayvancılığın desteklenmesi konusunda verdiği önem takdire şayan. Çok şükür ki uzun yıllar sonra kalkınmanın tarım ve hayvancılıkla olacağını yeniden anladık ve devletimiz de verdiği destekleme ile üreticimiz ciddi yol kat etti.
Türk üreticilerin ithal hayvanlara karşı yaklaşımı nasıl?
Gayet olumlu geri dönüşler alıyoruz. Çünkü; getirdiğimiz hayvanların verimliliği çok yüksek. Verimliliğin damızlık dişi sığır ve gebe düve ithalatında iki önemli unsuru var. Biri hayvandan sağılan sütün laktasyon yüksekliği diğeri ise hayvan kesildiği durumda hayvandan elde edilecek et miktarı. Biz bu sebeple üreticileri simental ırkına yönlendiriyoruz. Uzun yıllardır elde ettiğimiz deneyimlerimiz bize gösterdi ki simental hem et hem süt verimliliği anlamında ipi 1. göğüslüyor.
Bunun dışında Holstein ırkı Türkiye’de rağbet gören bir ırk. Çünkü Holsteinin süt verimliliği oldukça yüksek ancak holstein için profesyonel bakım gerekiyor. Çok nazik hayvanlar oldukları için özenli bakım istiyorlar. Üreticinin hayvancılık işine kurumsal baktığı durumlarda holstein getirmek de olumlu sonuçlar veriyor.
Bunun yanı sıra piyasa da ithalat konusunda profesyonelleşmiş firma olmadığı için mağdur olan üreticilerle de karşılaşıyoruz. Burada üreticinin de bilinçli olması lazım ithal hayvanın menşei, tohumlamanın hangi sperma ile yapıldığı, hayvanda ki laktasyon oranını araştırıp; fiyat fayda endeksini ona göre kurması gerekiyor.
İthal Hayvanlarla yerli hayvanlar arasında arasındaki fark ne?
İthal hayvan iyidir, yerli hayvan kötüdür ya da tam tersi şeklinde bir matematik kurmak imkansız. Ancak şöyle bir sınıflandırma yapılabilir. Yerli hayvan besi danası olarak daha çok tercih ediliyor. Bunun sebebi alışkın olduğumuz damak zevki. Genellikle ithal hayvan etinin yavan olduğuna ilişkin bir kanı var. Nihai tüketici yurdunun toprağından beslenen, suyunu içen hayvanı tercih ediyor.
Damızlık dişi sığır ve gebe düve açısından ise ithal hayvan tercih ediliyor. Çünkü verimliliği fazla. Özellikle Avrupa’da hayvanlar oldukça özgürler, geniş otlaklara sahipler bu da hayvan sağlığına ve verimliliğine aynı oranda yansıyor. Türkiye’de ise uzun yıllar yanlış politikalar sonucu kaybedilen meralar yeniden canlandırılıyor ve hayvansal desteklemeye önem veriliyor. Bu sebeple Avrupa standartlarında hayvancılık yapacak seviyeye ulaşmaya çalışıyoruz. Ancak bunun hemen olması mümkün değil. Netice de 50 yıllık bir kayıp söz konusu ve bunu son 7-8 yıllık süreçte geri kazanma çabasındayız. İstatistikler de bunu doğruluyor. Sağılan hayvan sayılarına (sığır bakımından) bakıldığı zaman; 2010’da 4.384.130 olan hayvan sayısı 2010 yılından sonra desteklemelerle birlikte ithalatın canlanmaya başlamasından sonra 2015 yılında 5.535.773 başa ulaşmıştır. Türkiye genelinde 1.151.643 başlık artış 4.514.976 tonluk süt üretimi artışı olarak kendisini göstermiştir. Daha detaylı bilgilendiğime için vatandaşımız http://www.tarım.gov.tr/sgb/Belgeler/SagMenuVeriler/HAYGEM.pdf adresini ziyaret edip inceleyebilir.
Ülkemiz bu alanda yeterli çalışmalar yapıyor mu?
Sohbetimizin başında da belirttiğimiz üzere hayvancılığın desteklenmesi anlamında ciddi kaynak ayrılıyor. Bu kaynakların üreticiye ulaşması anlamında oldukça çaba gösteriliyor.
Somutlaştıracak olursak; ülkemizde Kırsal Kalkınma ve İPARD hibe desteklemeleri ile üretici işletmesini büyütebiliyor veya sıfırdan bir tesis kurabiliyor. Bu hibe desteklemesi kapsamında yeni makine ve ekipman alımı, çiftlik faaliyetleri için biyogaz ve güneş enerjisi tesisleri yatırımları, ahır inşası, genişletilmesi ve modernizasyonu ve benzeri her türlü yatırıma %50-70 oranında hibe desteklemesi ile kapı açılıyor. Çiftliği yaptıktan veya genişlettikten sonra bu kez devreye Ziraat Bankası giriyor 0 faizli krediler ile hayvan alımı veya sayının artırılması sağlanıyor. Bununla da bitmiyor üreticiye et ve süt birlikleri aracılığı ile Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yem ve süt desteklemeleri sağlanıyor.
Üreticinin bilinçlenmesi anlamında da yurt genelinde düzenli aralıklarla tarım ve hayvancılık zirveleri yapılıyor, çeşitli seminerler düzenleniyor üretici tohumlama, rasyon(hayvansal beslenme), hayvan sağlığı konusunda bilgilendiriliyor. Ayrıca düzenlenen fuarlar sayesinde üretici hem hayvancılık alanında ki teknolojik gelişmelerden haberdar ediliyor hem de ürün çeşitliliği konusunda bilgileniyor.
Bu faaliyetler için ciddi yatırımlar ortaya konuluyor. Bu kadar ciddiye alınması gereken bir konu mu?
Elbette ki çok önemli bir konu. Neticede gıda sektörü sağlıklı ve organik beslenme ile sağlıklı bir toplum yetişiyor. Ülke ekonomisi açısından da önemli. İthalat şu anda ülke içindeki talep, arzı karşılamadığı için başvurulan bir yöntem ve geçici bir yöntem ülkemiz hayvancılık açısından yeterli doyuma ulaştığı noktada dışa bağımlılık ortadan kalkacak. Şu anda devlet politikası anlamında hayvancılığın özendirilmesi sureti ile amaçlanan da bu. Üretici yatırım yapacak böylece hem istihdam alanı açılacak hem de dışa bağımlılık ortadan kaldırılacak.
Siz 3E olarak bu işin neresindesiniz?
Ziraat Bankasının sunduğu kredi imkanından yararlanmak isteyen ya da cebinde parası olup; yatırım alanı arayan üretici/üretici adayı, işletmesi için yatırımlarını tamamladıktan sonra bize gelir. İsteğine bağlı olarak biz bu üretici için ya yurt dışından hayvan seçeriz ya da yine yurt dışından seçip getirdiğimiz ve hale hazırda çiftliklerimizde bulunan hayvanlarımızdan satış yaparız.
Bu iş kolunda biri İzmir Şakran’da, diğeri de yapım aşamasında. Foça’da iki adet damızlık çiftliğimiz var. Şakran’daki çiftliğimize düzenli aralıklarla damızlık dişi sığır gelir, profesyonel ekibimiz tarafından ödüllü boğaların spermaları ile tohumlamaları yapılır ve hamile olarak direk iç pazara satılır. Yani üreticinin ben beklemek istemiyorum dediği noktada buyurun gözünüzün gördüğünü alın sarın götürün diyoruz. Bir de burada istediği hayvan sayısı da üreticinin tercihinde rol oynayabiliyor. Şöyle ki; direk kendisi için hayvan ithal etmek isteyen üreticinin 50 baş simental ve 100 baş holsteinin altında ithalat yapmasına imkan verilmiyor. Ancak çiftliklerimizdeki hayvanlardan almak istediği takdirde Bakanlık tarafından 10 başın altına düşmemek kaydı ile hayvan satın alması mümkün. Böylece 2 bin başlık tesislere sahip büyük holdinglerden tutun da 10 başlık damında üretim yapan nenemize kadar geniş portföyümüze hizmet ulaştırabiliyoruz.
Canlı hayvan ithalatında göz önünde bulundurduğunuz en önemli noktalar nelerdir?
Bu soruya madde madde cevap vermek daha doğru olur. Çünkü bu sorunun cevabı aynı zamanda bizim iş ahlakımızın ve ithalat politikamızın cevabı. Sıralayacak olursak;
1- Hayvanın cinsine göre hangi ülke den seçileceği ve menşei
Simental cinsi hayvan Güney Almanya ve Avusturya sınırında ki Alp Dağları etekleri
Holstein Almanya’nın kuzeyi ve özellikle adı üzerinde Almanya’nın Holstein kasabası
2- Hayvanın pedigrisi (hayvanın soy bilgileri, laktasyon oranları)
3- Seçim yaptığımız çiftliklerin süt verimlilik ortalamaları kontrolü
4- Hayvanın anatomisi, cidago yüksekliği, tırnak yapısı, meme yapısı, kafa yapısı gibi uzmanlık gerektiren tüm detaylar
Faaliyetleriniz sırasında yaşadığınız en önemli sorunlar nelerdir?
Hayvanın seçiminin akabinde hayvan bir karantina sürecine giriyor. Karantina süreci Avrupa da 30 gün. Bu 30 günlük süre zarfında hayvanın bakımı iyi yapılmıyor. Bakılmamadan kastımız yemlemenin düzenli ve yeterli miktarda yapılmaması. Nakliye aşamasına gelindiğinde de hayvanın dinlenme zamanları iyi ayarlanamayabiliyor. Böylece gayet bakımlı diye beğenerek aldığınız hayvanda gözle görünür kilo kaybı ve yorgunluk ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Biz bu noktada üreticimizin bir şokla karşı karşıya kalmaması açısından düzenli olarak karantinadaki hayvanlarımızın kontrolünü yapıyoruz. Bu kontrollerin çoğu habersiz ziyaret şeklinde oluyor. Neticede karantinaya giren hayvan artık mikro düzeyde üreticinin malı, makro anlamda milli servet ve biz de üreticinin emanetçisi, milli servetin bekçisiyiz.
Bundan sonraki hedeflerinizden bahseder misiniz?
Aslına bakarsanız işin çapını büyütmek, daha fazla işletme açmak, iş kolunu çeşitlendirmek gibi hedeflerimiz yok. Biz niş bir iş yapıyoruz, ilkelerimiz var. Yaptığımız işte de mütevazi olunamayacak kadar başarılıyız. Bizim için bu anlamda tek ve en önemli hedef Türkiye içindeki pazarı kaybetmemek ve Avrupa’daki bağlantılarımızı güçlendirmek olur. Yoksa daha fazla hayvan getirmek adına hayvan kalitesinden ödün vermek gibi bir niyetimiz yok. Biz sütünü içemeyeceğimiz, etini yiyemeyeceğimiz hayvanı yurt içine sokmuyoruz.
Türkiye’de karşımıza sıkça çıkan merdiven altı hayvancılık konusunda ne düşünüyorsunuz?
Merdiven altı hayvancılığın her kolunda var. İthalattan başlayan bu problem tohumlamada ve yemlemede devam edip; hayvanın kesimine kadar uzanıyor. Biz daha önce mezbahanecilik işi iştigal etmekte iken merdiven altı kesim konusunda çok mücadele verdik bu hususta ki önerilerim ve nihai tüketicinin bilinçlendirilmesi anlamında ki uyarılarıma ilişkin haberlere internetten rahatlıkla ulaşılabilir. Aynı zamanda bizde bu beyanat ve röportajları zaman zaman firmamızın 3ehayvancilik.com.tr isimli internet sitemizden yayınlıyoruz.
Gelelim ithalatta ki merdiven altına, öncelikle ve önemle belirtmek isteriz ki eline bilgisayarı alan sosyal paylaşım sitelerinde sayfa açıp; ithalat yapıyorum diyor. Paylaşılan fotoğraf ve video görüntülerine bakıyoruz. Adam Avrupa’da ki çiftlikten hayvan getiriyorum diye paylaşmış çiftlik Brezilyada. Sonra alıyor üreticinin elinden parayı ara ki bulasın. Hayvan getirebilmeyi başaranlar ise yüksek kar marjı kaygısı ile çar çöp topluyor. Suiistimal had safhada.
Tohumlama ve yemleme konusunda sıkıntı büyük yukarıda da değindiğimiz gibi bizim hayvanlarımız ödüllü boğaların spermaları ile tohumlanır. 3 kuruş ucuz olacak diye tohumlamaya dikkat edilmiyor. Bu da ülkede ki güzel ırklı hayvanın yetişmesine engel oluyor. Yemlemeye gelince; rasyon bir hayvanın doğumdan sonra ki süt verimliliği ve doğumu rahat ve sağlıklı gerçekleştirmesi açısından önemli bir etken. Hayvan sadece iri gözüksün diye yemlemede kalori artırılıyor. Böylece düşük riski artıyor, ölü doğumlar gerçekleşebiliyor ya da anne ölüyor. Sektörün kurnazı çok ama yapılabilecek bir şey de yok. Üretici bilinçlenecek. Burada iş bizim gibi dürüst iş yapan insanlara düşüyor üreticiyi bilinçlendirebilirsek sistem çürük elmaları ayıklayacaktır.
Peki bu konuda üreticinin yeterli bilince sahip olduğu kanısında mısınız?
Yukarıda da değindiğim üzere üreticiyi bilinçlendirmek üzerine kurulu önemli bir tarım ve hayvancılık politikası var. Ancak bu daha çok üreticinin kendi çiftliğinde yapacakları hakkında, hangi hayvanı alacağı konusunda yeterli bir bilinç düzeyine ulaşamadık. Ulaşamadık ki hala üretici mağdur. Umarım şu röportajım üreticinin hayvan satın alırken dikkat etmesi gerekenler konusunda bir ışık, bir yol haritası olur.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Aslında ilk söylenmesi gerekeni son söyleyelim. Bakın kendi alanımızda naçizane bildiklerimizi paylaştık, yapılan yatırımlardan, açılan tesislerden, desteklemelerden bahsettik. Bunlar kalkınmanın sadece bir ayağı, daha niceleri konusunda ülkemizde çalışmalar yapılıyor. Ancak tüm bunlar bir gece de yerle bir olabilirdi. Biz ortada yaşanacak bir vatan bulamayabilirdik. Bu sebeple 15 Temmuz demokrasi şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize acil şifalar diliyor, vatanı için her türlü nöbete gönül vermiş vatanperver vatandaşlarımızın Allah yar ve yardımcısı olsun diyorum.