HASAN GÖKMEN

GÖKMEN OTO. TİC. A.Ş. YÖNETİM KURULU BAŞKANI

GÖKMEN OTO. TİC. A.Ş. YÖNETİM KURULU BAŞKANI HASAN GÖKMEN

GÖKMEN OTO. TİC. A.Ş. YÖNETİM KURULU BAŞKANI HASAN GÖKMEN

GÖKMEN OTO. TİC. A.Ş.
YÖNETİM KURULU BAŞKANI
HASAN GÖKMEN

Diploma kompleksi aşılamadı

Farklı sektörlerde yürüttüğü ticari faaliyetlerle önemli bir istihdam ortaya koyan, Konya’nın vizyonunun gelişmesine katkı sağlayan  Gökmen Otomotiv Ticaret A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Gökmen’le iş hayatını, parayı,  Volkswagen’i  ve  kurumsallığı konuştuk.

 

Ticaret hayatınız ne zaman başladı?
İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’ni bitirdim. Okulu bitirir bitirmez de 1976 yılında ticari hayatım başladı. Küçük çapta başladığımız ticari faaliyetlerimiz şu an daha geniş kapsamda devam ediyor.
Bir yanda dayanıklı tüketim malzemeleri var bir yanda otomotiv. Farklı sektörlerde hizmet veriyorsunuz. Bu sektörler arasında babanızdan devam eden var mı?
Tabi biz esnaf, tüccar çocuğuyuz. Ama Anadolu’da kurumsallık kavramını önemli ölçüde gerçekleştirmiş bir grubuz. Kurumsallık ne demek? Çok insan çalıştırmak toplantılar yapmak falan değil. Özgürce herkes kararlarını verebilmeli. Klasik cepte paralar, çekler. Adam diyor ki “Ben kurumsal firmayım” Yok. Bu bir hikaye. Biz de babamızdan tüccarlığı öğrendik. İş hayatında bu öğrendiklerimizi kullandık. Kurumsallık çalışmalarımız ise hala devam ediyor.

O zaman siz cebinizde para taşımayı çok sevmiyorsunuz?
Parayla benim işim yok. Benim yönetici maaşım var o kadar. Bana şuradan bir 50 bin, 100 bin verin demek gibi lüksümüz yok. Bu kuralları da kendimiz koyduk.

Bu kararı almak çok zor olsa gerek.
Zor değil, çok sağlıklı bir karar.

Zaman zaman muhasebeciniz, “Hasan Bey bu ayki kotanızı doldurdunuz” diyor mu?
Ona fırsat vermem zaten.

Önemli bir üniversitenin önemli bir bölümünü bitirmişsiniz. Mezuniyetle iş hayatını bağdaştırdığınız zaman babanızın tüccar olmasının bir katkısı var mı?
Ben ailenin en küçüğüydüm. Üniversiteden sonra 1976 yılında başladık ticarete. İşin özü gerçeklerle yüzleşmektir. Biz ülkemizde yanlış bir kararı maalesef hala düzeltemedik. Son yıllarda bu çok üzücü noktalara geldi. Diploma gelecek garantisi olarak görülüyor. İnsanlar bize iş başvurusuna geliyor. Gençlerin beklentileri yüksek: “Sana istediğin kadar ücret vereceğiz sen ne vereceksin?” diyorum. “Ben okulu bitirdim” diyor. “Evladım ben 40 sene olmuş bitireli, hala çalışıyorum” diyorum. Diploman var evet ama gereğini yapmazsan hikayesin. İnsanlar hala diploma kompleksini aşamadı. Neden burada olduğunu, hayatta niye yaşadığını bilmesi lazım. Özellikle şu anki gençler hayatla yüzleşmek istemiyor. Sanal alemde, kopuk yaşıyorlar. Sanki okul bitince arabalar, evler önüne tepsiyle gelecek gibi düşünüyorlar. Böyle bir şey yok. Dünyanın hiç bir yerinde olamaz. En iyi okulu bitirdin buyurun size iş hayatı. Yok, böyle bir şey… Bedelini ödemediğiniz hiçbir şeye sahip olamazsınız. Okumanın bedeli var, getirisi var. İyi bir eğitim almak olaylara çok farklı açıdan bakmak demek. Bilen ile bilmeyen bir olmaz. Ama bunu uygulamak lazım. Kişi kendisiyle barışık olacak.

Bu anlamda gençlere ne tavsiye ediyorsunuz?
Gençlere diyorum ki; uyum içinde olmanız lazım. Üç tane uyum var. Kişinin kendisiyle uyumu, aile ve sosyal çevreyle uyumu, iş çevresiyle uyumu; bunlar uyum sağlamıyorsa sıkıntı ortaya çıkar. Ben gençleri sık sık toplarım. Önceliklerinizin sıralaması; sağlığınız, aileniz, işiniz derim. Eğer sağlığıma dikkat etmezsem işime ve aileme katkım olamaz. Ben sağlığımı çok seviyorum, çalışmadan yatayım o da olmaz. Ben ailemi çok seviyorum o zaman çocuk çoluk ne yiyecek. Önceliklerimiz bunlar; sağlık, aile, iş.
Dayanıklı tüketim malları, ardından otomotiv… Otomotive neden yöneldiniz?
Üniversiteyi bitirdim, işimi kurdum. Bir tık yukarıya çıkmam lazım. Nasıl olacak bu iş derken otomotiv nasip oldu. Geldiler anlaştık. 20 seneye yakındır devam ediyoruz.

Siz ilk otomobilinizi ne zaman almıştınız?
1972 yılında 23 yaşındaydım. Kendim kazanarak aldım. Babamdan bana maddi bir imkan kalmadı. Ama bize maddiyattan daha önemli o güçlü karakteri ailemiz sağladı. Bu da yaratandan başka kimseye eğilmemek, kimseden korkmamaktı. Bunlar hayatın kendi içerisinde gelişen şeyler. Bir çocuk düşmeden yürüyebilir mi? Ders alarak büyür. Hatada ısrar bilgisizlik demektir. Hatayı herkes yapar. Hatasızlık Allah’a mahsus, önemli olan hatadan ders almak. Biz de hatalarımızdan ders aldık.

“Gökmen” güzel bir algı oluşturuyor. Bunu sağlamak ve aynı çizgide tutmak çok zor. Siz bunu nasıl başardınız?
Pozitif olmak lazım… Bunun anahtarı da çok kolay. Mesela bir şeye canınız sıkıldı .”Vah olmadı, etmedi” demiyoruz biz. Başınızı kaldırın, şöyle etrafınıza bir bakın. Yaratılanlara bakın. Ben iyi düşünüp doğru adımlar atacağım, yaradan beni ihmal edecek. Yok, böyle bir şey. Kesin düzelir her şey. Ama siz önce doğru olacaksınız. Hata eyvallah ama yalan olmayacak.

Hiç umutsuzluğa kapıldığınız oldu mu?
Yaradan’ın yarattığı alemde ben neyim ki. Ben zenginim, ben güzelim, ben akıllıyım egosu olmayacak. Kuranı kerimi okuyun. “Kibir insanın en büyük düşmanıdır” diyor. Kibirli olmamak için ne yapmak lazım? Kendimizi seveceğiz, kendimizle barışık, iyi niyetli olacağız.

300 kişi çalıştıran biri olarak o sorumluluğu taşımak nasıl bir psikoloji?
Kurumsallık. Herkes burada yüzde yüz başarılı mı? Değil. Bunun bir kriteri var. 50’nin altındaysa buna tahammül edersiniz. Kardeşim bu işler böyle olmuyor diye bildirim yaparsınız. Toparlıyorsa destekleriz, olmuyorsa teşekkür ederiz. Ömür boyu burada çalışacaksın diye bir şey yok. Ama emekli olup hala çalışanlarda var. Emekli olmuş, babası gitmiş, oğlu gelmiş mesela. Böyle çalışanımız da çok.

Faaliyetleriniz arasında size en çok keyif veren hangisi? Rengarenk genç mobilyaları mı, yoksa bu pırıl pırıl arabaların arasında bulunmak mı?
İnsanların gözlerindeki mutluluk bana keyif veriyor. Halı ya da otomobil alsın. İnsanların gözlerindeki mutluluk keyiflendiriyor. Bunu karşınızdakinin gözlerinde görebiliyorsanız mutluluk odur. Bizim işletmelerimizin hangisine giderseniz gidin, bir çocuğun eline bir çanta dolusu parayı verin, bedeli neyse o alınır. Bunu suiistimal edenler de oldu. Derhal gereğini yaptık. Bu bizim yapabildiklerimiz.

Tüm bu yoğunluğun içerisinde sivil toplum faaliyetlerine de ağırlık verdiniz. Konya sanayisiyle ilgili yapılabilecek en güzel proje sizce ne?
Sadece sanayi için değil bütün ülke için eğitimin objektif, tarafsız olmasını isterim. Bilim özgür olmalı. Bir Amerikalının beyni bizden 100 gram daha mı büyük? Almanya iki tane dünya savaşında yerle bir oldu. Bugün bütün Avrupa ekonomisini sırt sırta götürüyor. Ne özelliği var? Adamlarda iş disiplini var. İşini ibadet gibi yapıyor. Bizde hangi insan statüde öne geçiyor? Belirsiz. Yalan söyleyen de öne geçebiliyor . Ama orada işini dürüst yapan. Bu işçi, yönetici, siyasetçi olabilir fark etmez. İşini düzgün yapan insan dinimizde de makbul olandır. Ben araştırıyorum; Japonya’da 8 saat çalışan işçinin verimliliği %85’lerde. Almanya’da bu 90’larda, bizimki yüzde 30’larda…

Konya Volkswagen’i sevdi değil mi?
Marka iyi bir marka. Önemli olan sistemi sağlıklı tutmak. Müşteri mutluluğu önemli ama çalışan mutluluğu da önemli. Üretilmiş, yapılmış ama bunun tüketiciye en iyi şekilde sunulması lazım. Kurum olarak bir markayız. Çalışanlarımızın bizi tercihinde bile bu etkili oluyor. Doğru bildiklerimizi yapıyoruz. Keşkelerimiz yok. Ülkemizi seviyoruz. Bir şey bırakmanız lazım. Maddi olur, manevi olur. Hatırlanmanız için bir eser bırakmanız lazım. Hayat sabır ve şükürdür. Benim bütün hayatım sabır ve şükür üzerinedir. Sabah kalkarım, sağlıklı mıyım? Şükür. Ekmek var mı? Var. Gidecek bir hedef var mı? Var. Önce bunlara bir şükretmek lazım. Bir şeyler istediğimiz gibi gelişmediyse sabretmeyi bileceksiniz. Ne kadar çok ego o kadar az bilgi. Okumak, öğrenmek lazım. İçinizdeki beni atmanız lazım. Bir selamınız belki sizin için çok bir şey ifade etmez ama karşınızdaki için çok büyük anlam taşıyabilir. O kişinin bir gülümsemesi yeter. Enerjimiz o bizim. Veriyorsun sana fazlasıyla geri geliyor.

Neyi hedefliyorsunuz?
Devletimize, Türkiye Cumhuriyetine temelden bağlıyız. Amacımız bölgemizin bizden beklentilerini karşılamak. Kuranı Kerim’de İnfak Suresi diye bir sure var. Sahip olduklarınızı başkalarına faydalandırın der. Bu güzel bir şey. Parayı hiçbir zaman sevmedim. Kolay kazancın peşinden koşmadım. Hep mücadele ettim, doğru işlerde doğru yatırımlar yaptım. Şikayetçi değiliz. Ülkemizin içinde bulunduğu zikzaklar, iniş çıkışlar var. Ama dirençle devam ediyoruz. Ciddi krizler yaşadık. Mesela 2001 krizi. Ülkemizin yüzde 11 küçüldüğü krizde Konya Bölgesi yüzde 30 küçüldü. O dönemde biz bir tane personelimizi işten çıkartmadık. Üstelik dedim ki “Biz zarar edebiliriz. Bu arkadaşların başka bir beklentisi yok. Zam yapacaksınız ücretlerine” . “Sen kafayı mı yedin” falan dediler. “Yok, ben doğru bildiğimi yapıyorum” dedim. Şimdi bizden emekli olup çalışanlar var, çocukları işe devam edenler var. Bu çok güzel bir şey. Müşteri memnuniyeti önemli bir kavram günümüzde. Ama biz çalışanların memnuniyeti üzerinde duruyoruz. Bizde patronluk yok. Herkes işini yapar. En kırmızı çizgilerinden biri yalan ve ihanet. Onun ötesinde iş hayatında hata olur yanlış olur ama hepsi tolore edilir.

Add comment