Prof. Dr. SERDAR GÖKTAŞ

Sağlıklı yaşamın yolu Üroloji'den geçiyor...

Sağlıklı yaşamın yolu Üroloji’den geçiyor… Prof. Dr. SERDAR GÖKTAŞ

Sağlıklı yaşamın yolu Üroloji’den geçiyor… Prof. Dr. SERDAR GÖKTAŞ

Sağlıklı yaşamın yolu Üroloji’den geçiyor…

Prof. Dr. SERDAR GÖKTAŞ

 

 

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÜROLOJİ AD

Yaklaşık 5 sene önce  hasta kabulüne başlayan ve Tıp Fakülteleri için çok kısa sayılabilecek bu süreç sonunda modern üroloji eğitimini sunan ve  üroloji pratiğini buna uygun olarak gerçekleştiren, yıllık 20 bine yakın hastaya poliklinik,  bin 300 hastaya ameliyat hizmeti  veren bir klinik.. Halen bir profesör, 2 Doçent, 2 Yardımcı Doçent, 4 uzmanlık öğrencisi, yardımcı sağlık personeli ile kadrosunu oluşturan Selçuklu Tıp Fakültesi Üroloji AD, 35 yatağı, 6 yoğun bakım ünitesi, üroradyoloji, ürodinami, üniteleri, Taş kırma merkezi ile bunun yanında farklı üroloji alt branşlarında yetişmiş bilim insanları ile Tıptaki yeni gelişmeler ve teknolojilerin ışığında modern tıbbın, modern ürolojinin tüm imkanlarını yakından takip ederek bilimsel ve işlevsel olarak ülke çapında örnek bir klinik olma yolunda hızla ilerliyor.

 

SERDAR GÖKTAŞ ÖZGEÇMİŞ

1961 Yılında Konya’nın Ereğli ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini aynı ilçede tamamladı. 1985 yılında Gülhane Askeri Tıp Fakültesinden mezun oldu. 1992’de Üroloji uzmanı, 1994’de GATA Üroloji AD Yardımcı Doçenti oldu. GATA ve Askeri Tıp Fakültesi Üroloji AD’da 1998 tarihinde Doçent, 2008 yılında profesör kadrosuna atandı.

ABD’de Colorado Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Colorado Kanser Merkezinde bir yıl süreyle “Ürogenital Sistem Tümörlerinin Cerrahi Tedavisindeki Yeni Gelişmeler” başlıklı program çerçevesinde Üroloji/Onkoloji fellow’u olarak çalıştı. Ulusal ve uluslararası dergilerde yayınlanmış yüze yakın makale, ulusal ve uluslararası kongrelerde tebliğ edilmiş 80 bildirisi mevcuttur. Uluslararası dergilerdeki 20 yayınına yapılmış 300’ün üzerinde atıf bulunmaktadır. Tıp mesleği uğraşısının büyük kısmını Üroonkoloji [Ürolojik organların (prostat, mesane, böbrek ve testis) kanserlerinin tanı ve tedavisi] ve Endoüroloji (Endoskopik ve laparoskopik aletler yardımı ile uygulanan, değişik teknolojilerin kullanıldığı ürolojik girişimler) oluşturmaktadır.

Üroonkoloji, Ürolojik Cerrahi, Türk Üroloji ve American Üroloji Derneği üyesidir. Türkiye Klinikleri Üroloji Dergisinin editörlüğünü yürütmektedir.

Gülhane Tıp Fakültesi Üroloji AD’da öğretim üyeliğinden Mart 2010 tarihinde kendi isteği ile ayrılmış, Selçuk Üniversitesi Selçuklu Tıp Fakültesine Üroloji AD Başkanı olarak atanmıştır.  Halen bu görevi yürütmektedir.

Üroloji nelerle ilgilenir?

Halkımızın bir kısmı tarafından halen üroloji hekimleri erkeklerin  doktoru olarak algılanıyor. Kadınlar da size başvuruyor mu?

Tabi kii. Üroloji polikliniklerine yapılan başvuruların yaklaşık  1/3 ünü kadın hastalarımız oluşturuyor. Erkeklerde ve kadınlardaki böbrek ve  idrar yolları, erkekteki penis, prostat, testisler gibi genital  organlar Ürolojinin ilgi alanına girmektedir.Yaş ortalaması hızla yükselen ülkemiz nüfusuna paralel olarak ürolojik hastalıklar ve girişimler hızla artmaktadır.  Üroloji ülkemizde ve dünyada tıp alanında gerçekleştirilen gelişmelerden en çok pay alan klinik dallarından birisidir.

Erkekler

Hocam, Nedir Prostat.. Bir kabus mudur?

Orta yaş erkeklerin en çok korktuğu hastalıkların başında prostatla ilgili olanlar geliyor.  Bunun içerisinde sıklıkla genç yaş grubunda gözlenen iltihaplanmaları,orta ve ileri yaş grubunda gözlenen kanserleri ve iyi huylu büyümesi sayılabilir. Prostat ile ilgili şikayetler genellikle 50 yaşlarından sonra başlamakta ve yaşla birlikte şikayetlerde artma gözlenmektedir. Ülkemizde yaklaşık 5 milyon prostat hastası olduğu tahmin ediliyor.           İyi huylu prostat büyümesi yaşlanmanın doğal bir sonucu olarak kabullenilmiş olsa da bazı çevresel faktörler ve hayat tarzı hastalığın klinik seyrini etkilemektedir. Her ne kadar bir ön yargı olsa da, “Ayakta veya oturarak idrar yapmanın prostat büyümesine bir etkisinin olduğu belirlenememiştir.” Ülkemizde 40 yaş üstü erkeklerde yaklaşık  yüzde 24 oranında gözlenmektedir. Bu da 2013 nüfus sayımına göre yaklaşık 3 milyon erkekte karşılaşacağı anlamını taşımaktadır. İyi huylu prostat büyümesinde  (BPH) karşılaşılan en sık belirti gece idrara kalkmadır.Bunun oranı da  yüzde 62’dir.). Bunun yanında yeniden idrar yapma,  tam boşaltamama hissi, sık sık idrara çıkma, ıkınarak ve ince kalibrede düşük hızla idrar yapma yakınmaları çoğunlukla hastalar tarafından ifade edilmektedir. İlerleyen dönemlerde ani idrar yapamama ve sonda takılmasına kadar giden klinik tablo ile karşılaşılabilmektedir. Hastaların ve birlikte yaşadığı kişilerinde sosyal yaşamları etkilenmektedir.  İyi Huylu Prostat Büyümesi ile yaşamak yalnızca hasta için değil, eşi  için de zor bir durumdur. Sürekli olarak idrara çıkmak için geceleri uykudan uyanmakta,  gündüzleri ise  tuvalet aramak zorunda kalmaktadırlar. Uzun dönem tedavisiz kalan hastalarda kronik böbrek yetmezliğine kadar gidebilecek tablolarla karşılaşabilmektedirler. İyi huylu prostat büyümesi tanısı konulan hastalar için ilaç ve farklı cerrahi tedavi seçenekleri mevcuttur. Böylece idrar şikayetlerinin ortadan kaldırılması ve buna bağlı olarak idrar kesesi ve böbreklerin olası geri dönüşsüz hasarının da önlenmesi sağlanmış olur.

Ülkemizde en sık görülen ilk on kanser içerisinden üçü olan (Prostat, İdrar torbası, Böbrek) ürolojinin ilgi alanına girmektedir. İyi huylu prostat büyümesi ve prostat kanseri farklı hastalıklardır ve prostatın farklı zonlarında gelişmektedir.  Bu iki hastalık birbirine dönüşmez fakat aynı hastada hem iyi huylu prostat büyümesi hem de prostat kanseri bulunabilir. Bu nedenle iyi huylu prostat büyümesi olan hastalarda prostat kanseri taraması mutlaka yapılmalıdır. İlave olarak kişinin iyi huylu prostat büyümesi nedeniyle ameliyat olması daha sonraki yaşamında prostat kanseri olmayacağı anlamına gelmez. Yani prostat kanseri gelişimini engellemez.

Prostat kanserlerinin yüzde 85’i, 65 yaşın üzerindeki erkeklerde saptanır. TÜİK  verilerine göre, ülkemizde prostat kanseri görülme sıklığı (yüz binde 37) dünya ortalamasının üstündedir.. Türkiye’de erkeklerde en sık görülen ikinci kanser türü Prostat kanseridir.

Ailesinde, özellikle birinci derece akrabalarında prostat  kanseri  olanların prostat  kanserine  yakalanma  oranı olmayanlara  göre  daha fazladır. Birinci derece akrabaların birinde prostat kanseri olan hastalarda kanser riski 2 kat artarken, 2 veya daha fazla birinci derece akraba da olması riski 5-10 kat artırmaktadır. Ayrıca etnik köken,  çevresel faktörler ve batı tipi beslenmede, prostat kanseri açısından risk oluşturmaktadır.

Toplumsal farkındalığın arttığı ülkelerde, kandan bakılan PSA testi veya parmakla prostat muayenesi ile birlikte artık daha erken dönemde prostat kanseri teşhisi konulabilmektedir. Günümüzde uygulanan erken tanı ve yeni tedavi olanaklarıyla hastalarda 5 yıllık sağ kalım olasılığı gelişmiş batı ülkelerinde yüzde 99’lara kadar ulaşmıştır. Ancak ülkemizde üzülerek belirtmek gerekirse  Prostat kanseri teşhisine özen gösterilmiyor. Yılda yaklaşık 5 bine yakın yeni prostat kanseri vakası saptanıyor. Ancak gerçek rakam bunun daha çok üzerinde. Maalesef herhangi bir şikayet olmaması nedeniyle kontrol amacıyla doktora başvuru yapılmıyor. Bunun sonucu  tam kür sağlayacak tedavileri uygulamakta yetersiz kaldığımız hastalarımız bulunuyor. İşte burada prostat kanseri erken tanısının gerekliliği ortaya çıkıyor. Erken tanı, tüm hastalıklarda olduğu gibi prostat kanserinde de hayat kurtarır. Bu nedenle 40 yaşından itibaren Kandan bir kez PSA testi ve parmakla prostat incelemesi yapılması ve buna göre Ürolog meslektaşlarımızın uygun göreceği aralıklarda kontrollere gitmesi hayati önem taşıyor.

Prostat kanserinden sonraki sıklıkta idrar torbası (Mesane) kanserleri ile karşılaşmaktayız. Orta yaş ve üzerindeki ve özellikle sigara içenlerde bir kez de olsa idrarla kan gelmesi mesane kanserleri açısından çok yüksek risk taşımaktadır. Bu problemle karşılaşan kişilerin vakit geçirmeksizin bir meslektaşımızdan yardım istemesi yaşamsal bir zorunluluktur. Ayrıca cinsel fonksiyon bozuklukları ile de oldukça sık oranda karşılaşmaktayız. Türk Androloji Derneği tarafından 19 ilde 40 yaş üstü erkeklerde yapılan prevelans  araştırması sonuçları, ülkemizde sertleşme sorunu görülme sıklığının 40 yaş üstündeki erkeklerde yüzde 34 olduğunu ortaya çıkardı. Bu sonuçlara göre yaklaşık 4 milyon civarında da cinsel fonksiyon bozukluğu bulunan hasta olduğu tahmin edilmektedir. 40 yaş üzerindeki erkeklerin yüzde 80’i sertleşme sorunu ve  prostat büyümesi  belirtilerini birlikte yaşamaktadır.Tabii ki yaş ilerledikçe risk artıyor. Hastalarımız için cinsel problemlerini konuşmak  rahatsız edici olabilir, ancak korkuları ile baş etmenin en etkin yolu üroloji uzmanı bir meslektaşımıza başvurmaktır. İlaç tedavilerinin yanı sıra penis protezlerine kadar gidebilen farklı tedavi alternatifleri de bulunmaktadır.

Ya kadınlar..?

Erkeklere göre daha az oranlarda gözlenen Böbrek- idrar yolları tümörleri ve taşlarının yanı sıra dikkat çekmek istediğimiz önemli bir konuda kadınlardaki idrar kaçırma problemleridir. Ülkemizde  kadınların yüzde 15-17’sinin idrar kaçırma sorunu yaşadığı, ileri yaşlarda bu oranın yüzde 50′ lere  kadar çıkabildiği bilinmektedir. İdrar kaçırması olan kadınlar, sıklıkla fiziksel aktivitelerini kısıtlama yanında, egzersiz veya sportif  ve sosyal programlara katılmak istemez. Utanma nedeniyle kendilerini toplumdan soyutlarlar. Bu durum psikososyokültürel olumsuzluklara yol açar, davranışları olumsuz etkiler. Bu sorunun ilaç tedavileri ile veya yetersiz kaldığında yaklaşık 20 dakika süren cerrahi müdahale ile tedavi edilebildiğini özellikle vurgulamakta yarar görmekteyiz.

 

Add comment