EMİNE BARAN

Emine Baran Yaşam Merkezi Sahibi

Emine Baran Yaşam Merkezi Sahibi EMİNE BARAN

Emine Baran Yaşam Merkezi Sahibi EMİNE BARAN

Hastalık merkezli değil
denge merkezli çalışıyoruz

Dorn Terapi’yi hiç duydunuz mu? Duymadıysanız Emine Baran Yaşam Merkezi’nin Dorn terapi uygulamalarıyla ilgili çalışmalarını bu röportajda bulabilirsiniz. Bütünsel Tıp metotlarıyla ve tabi ki Dorn Terapi uygulamalarıyla ilgili her şeyi Emine Baran anlattı…

 

Emine Baran Yaşam Merkezi hangi hizmetleri kapsıyor?
Kişinin ruhsal, zihinsel, fiziksel bütünlüğü iç içe geçmiş, düzgün sistemli çalışması için hepsi yaşamı oluşturuyor. Yani yaşamın içinde, bedensel, zihinsel, ruhsal sağlık da var. Hastalıklar bunların dengesizliğinden dolayı oluşuyor. Hastalık bazlı değil, denge merkezli çalışıyoruz. Çünkü denge ve kişinin biyoritmi bozulduğu zaman hastalık, problem başlıyor. Buradaki hastalık sadece fiziksel değil, ruhsal da zihinsel de olabilir. Hayat da denge üstünedir. Her şeyin aşırısı ya da azı problemdir. Denge olduğu zaman her şey akışında gider. Biz burada dengeyi sağlamaya çalışıyoruz.

Dengeyi nasıl sağlıyorsunuz?
Ben Dorn terapistliği yapıyorum. Dorn’un mantığı bir Alman tekniği olmasından dolayı bunu sistemize eden kişinin soyadı Dorn olduğu için Dorn Terapi olarak adlanmiş. Ama Dorn’un Latince’deki ismi omurgadaki dikensi uzantı. Biz omurga çalışıyoruz. Kadersel ve isimsel bir bağ var aslında. Türkiye’de toplam sayımız 70 kadar. Konya’da ise Dorn Terapi’yi uygulayan tek biziz. Bunun yanı sıra hacamat da uyguluyoruz.

Dorn Terapi nasıl bir sistem?
Vücudun bedeni eşitleme sistemi. Bedende her omur bir organa hitap eder. Ve o alanı besler, sinirle iletişimi sağlar. Hangi omurda milimetrik de olsa bir kayma varsa sinyal alışı azalacağı için o alan beslenemez ve zaman içerisinde kronik rahatsızlıklara neden olur. Yani akışı içeriden düzeltmek lazım. Bedende her şey enerjiyle döner. Evrende de her şey enerjiyle döner. Bedenimizde de içeride enerjiye dönüşmüş form kandır. Oraya enerji gidecek, kan da gidecek. Dorn terapinin mantığında fıtık tedavileri, duruş bozuklukları, kamburluk, skolyoz gibi problemleri çözmek de var. Ama işin özünde bedeni dengeliyor. Fizik beden, ruhsal beden, zihin beden birbirine geçmiş çarklar gibidir. Fizik beden bozulduğu zaman diğer bedenler de bozulmak zorundadır. Bir süre idare eder ama ondan sonra tolere edemez ve dengesizliğe uyum sağlar. Dolayısıyla bel bölgesinde bir santimlik kayma olan, kuyruk sokumunda yarım santimlik kayma olan birisi çok geçmeden zihinsel algıda da problem yaşamaya başlar. Olayları farklı algılar. Çok alınganlık yapabilir, çok sinirsel ataklara depresyona açık hale gelebilir. Sağlıklı düşünemez.

Bu teknik kaç seans uygulanıyor?
Yaptığımız teknik ortalama iki seans sürüyor. Birer hafta arayla. Dorn bedeni dengeleyen bir metottur. Beden her an hareket halindedir. Terapistin yardımıyla dengeye getirilen bir beden kişinin muhtemelen düşmesiyle yine dengesizleşecektir. Biz terapilerden sonra kişiye bizsiz de bedeni nasıl kendi dengeye alabilir onu öğretiyoruz. Danışanlar bir terapiste bağlı kalmadan da bir süre sonra egzersizlerini yaparak bedenlerini kalıba oturtmuş, dengeyi sağlamış oluyorlar. Bu anneden doğan çocuğun getirdiği kalıp. Çünkü çocuk bedenini, omurgayı nasıl kullanacağını bilir. Bir nevi bedeni fabrika ayarlarına geri döndürme ve bedenin de alışkın olduğu bir yapı var. 21 gün ila yaşın iki katı kadar. Gün süre içinde beden fabrika ayarlarına geri dönüyor. Bu süre içinde de kişiye egzersizlerini bırakmamalarını bedene onu öğretmelerini, kas, kemik hafızalarına işlemelerini istiyoruz. Bu konuda da rehberlik yapıyoruz.

Seanslarınızın süresi ne kadar?
Kişiye göre değişiklik gösterse de ortalama yarım saatle 45 dakika arasında tamamlanıyor. Burada işin en güzel tarafı diğer manüel tedavi metotlarına göre Dorn Terapi nazik, hastayı yormadan, yıpratmadan kişinin kendi dinamik hareketleriyle yapılıyor. Tamamen manüel, hissederek yapılan bir teknik. Ani çekme, germe vs. yok. Hasta buradan çıktığı zaman minimum yüzde 50 ve üzeri rahatlamış hissediyor. Bu terapiden sonra ben bir şey anlamadım, iyi gelmedi diyen kişiye yeni bir terapi uygulamıyoruz ki bunu şu ana kadar hiç yaşamadık. Yüzde 90 oranında iyileşme görüyoruz. Kişi şifa enerjisine açıksa zaten ciddi sonuç da alır.

Bu teknikler neden çok tercih ediliyor?
Bütünsel Tıp dediğimiz tıpta şu var; Tıbbi Nebevi. Bir nevi Peygamberin tıbbını uyguluyoruz. Çıkış noktamız Peygamberin tıbbına ulaşmak. Hacamat ve diğer yöntemlerle de. Araştırdıkça kendi öz tıbbımıza, Osmanlı tıbbın ve onun dayandığı Tıbbı Nebeviye ulaşmaya çalışıyoruz. Hacamatla ilgili olarak 70’e yakın Hadis-i şerif olduğu söyleniyor. “Uyanık olun hacamat olun “ diyor. Uyanmak hacamatla başlıyor. Bunun bir de mana boyutu var aslında. Bilincin, frekansların açılması, kişinin farkındalığının artması bir şeyi hızlı algılaması beyindeki toksinlerin alınmasıyla gerçekleşiyor. Onu en güzel yapan şey de hacamattır.

Siz bunların eğitimini nerede aldınız?
Ben acil hemşiresiyim. Dorn tedavi eğitimlerini İstanbul’da hacamat eğitimini Konya’da aldım. Dorn Terapi’yi 12 yıl kadar önce Türkiye’ye getiren Çağla Yüksel. Bu iş şifayı hissetmeden yapılacak bir iş değil. “Alemler Adem’in bedenine giydirilmiş, Adem’in bedeni de gözbebeğinde toplanmıştır.” Yani aslında evrende her şey birbirinin daha büyük ya da daha küçük yaratılmış hali. Aynı sistemle yaratılmış. Biz de merkezlenmeye çalışıyoruz. Günümüzde hastahane hastaya yönelik. Ama bizim eski kültürümüzde şifahane vardı, şifaya yönelik. Hastalık anılmazdı bile. O algıda bile bir incelik var. Zihin olumsuz etkileri algıladığı zaman ona yöneliyor. Hastahane hastalığı, şifahane şifayı çağrıştırıyor. Düşüncelerimize göre beden kimya üretiyor.

Tüm bunları o sistemi uyguluyorsunuz, sağlıklı kişiler de size geliyor mu?
Hem de çokça. Enerji, beden dili. Hep bir ritim var ve evrenle uyum içerisinde. Ben bedenime nasıl bir duruş verirsem benim kimyam ona göre salgılanacak ve ben o enerjiyi kendime çekeceğim. Çünkü kimya salgılanacak, zihinsel bir enerji orada da üretilmeye başlayacak, hayatı da öyle algılamaya başlayacak. Burada hastalıkların temelinde zihinsel yanlış algılar yatıyor.

“Dik dur” söylemleri de buradan mı geliyor?
Evet,aynen öyle.Dik dur eğilme çünkü omurganın akışı çok önemli. Baş karşıdayken omurga kendini dikleştirir. Boyun da köprüdür.

Hacımat da bu tedavilerin bir parçası mı?
Doğum terapi ayrı bir tedavi, hacamat ayrı bir terapi, sülük ayrı bir teravi. Ama bütünleştiğinde mükemmel oldu. Enerji tıbbı. Bedenin ritmi, beden nasıl akıyor, nasıl bir enerji, birbiri ile bağlantısı ne, hangi noktalar, kavşaklar önemli. Dengeli insan kendine daha doğru sorular sorarak çıkıyor ruhsal boyutundan. Şimdi bedensel denge, kişi buraya geliyor ilk terapi dersine girmeden taşlar var, kişi hepsini almak istiyor, doğum terapisini yaptıysak bir de hacamat yapıp kanı dengelediysek toksinleri arındırdıysak çıkarken diyor ki “ihtiyacım var mı?”.

Alışverişe yönlenme de bir ruhsal dengesizlik mi?
Alışverişin altında da ruhsal açlık ve algı operasyonu var. Siz bedeni check ettiğiniz zaman bedenin kimyası 21 gün ya da yaşın iki katı bir sürede değişir. Hem kimya, hem kas, hem eklem, hem kemik. Ruhsal dengesizlikler de alışveriş isteği de değişir. Anında iyileşir. Farkettiğin an tohumu attın artık. O duygudan kaçış yok. Farkında olduğun bir şeyi itemezsin. İyileşmek andadır zaten ama tamamen dengeye gelmek ve o meyveleri toplamak, o algının sana getirisini anlamak belki 2-3 ayı bulabilir. Ama iyileşmek andadır, farkındalıktır. Burada denge çalışırken, beden çalışırken farkındalık da çalışıyoruz. Diğeri beraberinde geliyor. Zihinsel algıya göre hasta oluyoruz. Sizin hayata adım atmaya korkunuz varsa muhakkak sağ kasığınızda kasılma olur ve adım atmakta zorlanırsınız. Sizi arada bir yoklar o ağrı, tutulursunuz. Ya da hayatınıza çok yük almışsanız, gerekli gereksiz üstünüze olmayan vazifeleri de almışsanız omuz ağrılarınız çoğalacak ve omuz içeri katlanmaya başlayacak. Çok yakınınızda görmek istemediğiniz biri varsa yakın zamanda göz kaslarınız onu görmeyecek ve zihin ona göre sinyal gönderecek, göz kaslarınız yavaş yavaş kapanıp belki göz doktoruna gitme ihtiyacı hissedeceksiniz. Duymak istemediğiniz bir ses varsa kulak ona kendini kapatmaya başlayacak. Bugün boyun problemi olan birine bakın, hayatta dominant bir duruşu vardır ve esneyemez. Boyun esnemek ve köprü ile alakası vardır. Bir enerji frekansından diğerine geçemeyen kişinin ve orada direten kişinin en esnek yerlerine gider, en başta boynu gider. Sinirlendik, atlatamadık o duyguyu. Tık boynumuz tutulur. Çok ego ile alakalı olan insanların ilk olarak dizleri gider. Dizler egoyu temsil eder. Sen ne dersen de beden kendini senin düşünme tarzına göre ayarlıyor. Ve işin en güzel tarafı “Ben buna nasıl müdahale edeceğim, çıkmazdayım” dediğinde o kadar zor olmadığını görüyorsun. Sistem birbirine bağlı. Birini düzelttiğin zaman diğeri otomatik olarak kendini toparlayacak. İstesen de istemesen de. Bu bazen çok kolay olmuyor. Çünkü ruh alıştığı bir kalıbın içinden her zaman çıkmak istemiyor. O kalıbı yıkmak zor olabiliyor işte orada da irade başlıyor.

O da burada düzeltiliyor..
Tabi ki. Yardımcı donesi oluyoruz. Kişinin gerçekten çok kuvvetli bir kalıbı var ve iyileşmek istemiyorsa ona müdahale etmek de zor. Ruhun da bir iradesi var. Siz ne yaparsanız yapın. İşin en güzel tarafı “Ben ne yapacağım?” sorusuna; ben sadece bedenime hükmedebilirim.” Diyebilmek. Bedene hükmedince o içten kendi sistemini oluşturacak. Madde dünyadayız. Fizik dünyada madde ile iletişim kurabildiğimiz tek alan düzeltme alanı. Hadislerde de vardır. Hatta Einstein’in bir sözü vardır; “Çok gençken dünyayı değiştirmeye çalıştım ama artık anladım ki kendimi değiştirirsem dünya değişecek. Bedenini değiştir, duruşunu düzelt, hayatın dengeye gelsin ve işte şimdi yaşıyorum diyebil.

Add comment