Hazal BİÇER

Mimar

Mimar Hazal BİÇER

Mimar Hazal BİÇER

Mimarlık
sanat dallarından
ayrı düşünülemez

Uzun yıllar uluslararası firmalarda büyük çaplı projelerde görev yapan, Konya’da da en gözde projelere bizzat katkı yapan Mimar  Hazal Biçer’le sıra dışı, şık ofisinde bir araya geldik. Leziz kurabiyeler ve sıcak çay eşliğinde gerçekleştirdiğimiz röportaj aşağıda. Konu Hazal Biçer Mimarlık…

 

Kendinizden bahseder misiniz ?
Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Fakültesinden mezun olduktan sonra 300 bin m2 alana sahip İzmir Adnan Menderes Havalimanı yapımında mimar olarak çalıştım. Ankara’da bir proje ofisinde Nijerya’da bulunan Sheraton Hotel, Topkapı Otel, Ereğli AVM projeleri gibi bir çok büyük ve prestijli projelerde mimar olarak görev yaptım. Sonrasında ise Konya’da Nov Otel & Ibıs Hotel’lerinin yapım sürecinde ve şantiyesinde saha mimarı olarak çalıştım. Bunların yanı sıra yarışmaları çok yakından takip ediyorum, özel davetli ve ulusal yarışmalarda aldığım derecelerim ve ödüllerim var. Gerek proje, gerek uygulama olarak belli bir birikime ulaştıktan sonra ise kendi ofisimi açmaya karar verdim. Şu anda ise kendi ofisimizde proje ve uygulama konusunda hizmet vermekteyiz.

Mimarlık küçükken hayallerinizi süsleyen bir alan mıydı?
Müteahhit bir babanın kızı ve müteahhit bir dedenin torunu olarak aslında bu mesleğe oldukça yakındım. Sanırım biraz da bunların etkisiyle mimarlık mesleğine her zaman ilgi ve yakınlık duydum. Bir binayı tasarlamak, düşüncenin yapıya dönüşmesi fikri bende her zaman derin bir heyecan uyandırmıştır. Bu yüzden birçok insanın hayali olan meslek dallarından herhangi birini seçebilecekken mimarlık alanında eğitim alıp kendimi geliştirmeyi tercih ettim.

Mimarlık sizin için ne ifade ediyor? Bu mesleği siz de bir sanat dalı gibi görüyor musunuz?
Mimarlık tam anlamıyla bir sanat dalı değil ancak asla herhangi bir sanat dalı ile de ayrı düşünülemez. Sanatla her zaman bir aradayız. Mimarlık kompleks bir yapı ve birçok teknik bilim ve sanat dalı ile iç içedir. Sinema, müzik, tiyatro, resim gibi sanat dallarıyla mimarlığı ayırmak mümkün değildir. Şöyle ki; geçen dönem Selçuk Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde atölye yürütücülüğü yaptığım “Moda ve Mimarlık “ başlığı altında bir ders kapsamında; öğrencilere aslında sanatın herhangi bir dalı ile mimarlığın ne kadar iç içe olduğunu anlattık. Öğrenciler bir dönem boyunca bir mimarı ve eserlerini incelediler, dönem sonunda o mimarın binasını giyerek okulda bir defile yaptılar. Bizler için çok keyifli ve verimli bir atölye süreciydi. Aynı şekilde sinema ve mimarlık da birbiriyle ilişki halindeler. İzlediğimiz filmlerde mekanlar hep mimari anlamda karakteristiği olan mekanlar. Ülkemizde henüz çok yaygınlaşmamış ve gelişmemiş olsa da yurtdışında bu konu ile ilgili birçok çalışmalar yapılmaktadır.

Siz de binaların ruhu olduğuna inanır mısınız?
Binalar tıpkı insanlar gibidir. Hepsinin ayrı bir karakteri var. İlk yapıldığında yeni doğmuş bebek gibiler. Düşler, geleceğe dair umutlar besleyen.. Bunun dışında zaman içinde insanların ona yüklemiş olduğu değerler de yapının bir ruhu varmışçasına ona değer ve anlam katmaktadır. Mimarın hayali ile başlayan serüveninde içindeki ve çevresindeki insanların katkılarıyla geçmişin izlerini ve hatıralarını sonraki nesillere aktaran, yaşayan bir olgudur diyebiliriz. İnsanlar yaşadıklarıyla, deneyimleriyle, geçmişleriyle binalara ruh katarlar. Mesela Eiffel Kulesi 1889 Fransız Devrimi’nin 100. Yıl kutlamaları için bir expo giriş kapısı olarak tasarlanmış, döneminde bir demir yığını olarak görülmüş, çeşitli eleştirilerin hedefi olmuş ancak zaman içinde bir şehrin, bir ülkenin, hatta aşkın sembolü haline gelmiştir.

İnşaat mühendisliği ile mimarlık hep karıştırıldı. Mimar bir inşaat için ne demek?
Aslında mimarlık ve inşaat mühendisliği arasındaki ayrım gayet açık ve bellidir. Fakat biz projenin başlangıcından sonuna kadar olan süreç içinde sürekli iletişim halinde ve birlikte ekip olarak çalışıyoruz. Mimar yapıyı tasarlayan, kullanım isteklerine göre planlayan, onu estetik açıdan çevreyle uyumlu hale getiren kişidir. İnşaat mühendisi ise mimarın tasarladığı yapının doğal, fiziksel ve çevresel etmenlere karşı ayakta kalabilmesi için teknik analizlerini kontrollerini yapan kişidir.

Sizin hazırladığınız projelerde olmazsa olmazınız nedir?
Projelerimde fonksiyonellik, estetik ve ekonomik unsurlar taviz vermediğim konuların başında gelir. Bunun yanında kendine has, özgün çizgileriyle çevresel dokuyu ve şehir silüetini bozmayacak, tek başına farklı ama bütünün bir parçası olan yapılar tasarlamak her zaman önceliğimdir.

Mimaride de bir moda var mı. Belli dönemlerde gerçekleştirilen projelerde kullanılan malzemeler hep benzerlik gösteriyor
Evrende her şey bir döngü üzerine kuruludur. Dönemsel olarak bazı tarzların ön plana çıktığı doğru. Mimarideki bu döngünün ortaya çıkmasındaki en büyük etken; insanın içinde hep var olan farklı olma isteği ve yeni şeyler keşfedip deneyimleme arzusudur. Mesela bir dönem boyunca sıkça yapılan klasik mimari ve bunun her yerde görülen bir akıma dönüşmesine tepki olarak modernizm etkisi ortaya çıkıyor. Bu da zaman içinde bir akıma dönüşüp yine sıkça rastlanan bir görüntüye dönüşünce insanın farklı olma dürtüsü yine bir tepki doğurup yeni bir döngü yaratıyor ve bu durum tekrar klasik ya da daha farklı akımlar oluşuyor.

Bu işte başarılı olmak neyi gerektiriyor?
Öncelikle sabır ve dürüstlük..Sonrasında kendinizi ifade edebilmek..İnsanların sizi anlayabildiği kadar varsınız. Bu yüzden ne anlattığınız değil; bazen nasıl anlattığınız da çok önemli. Daha doğrusu karşınızdaki kişiye öncelikle kendinizi ve fikirlerinizi en iyi şekilde ifade edebilmeniz gerekiyor. Bunun yanında çağın gerekliliklerini iyi analiz edip, yenilikleri takip etmek de çok önemli. İçinde bulunduğumuz çağda en önemli şey zaman ve para. Tasarım sürecinden imalat sürecinin sonuna kadar hızlı ve ekonomik çözümler ortaya çıkarmak gerekiyor. Dünyanın her hangi bir yerinde bulunan her hangi bir yöntemi araştırıp özümseyerek kendimizden de bir şeyler katarak çağın gerekliliklerine ayak uydurmamız gerekiyor.

Bazı dizi karakterlerinden sonra mimarlık tercihlerinde yoğun bir talep olduğu göze çarpıyor. Mimarlık bu dizilerdeki gibi mi?
Aslında dizilerdeki mimar karakterleri sayesinde mesleğimizin bilinirliği arttı. Fakat mimarlık, dizilerde izleyicilere aktarıldığı gibi değil. Dizilerin amacı tek bir karakteri ön plana çıkartmak olduğundan, işimizin arka planda olan detayları tam olarak yansıtılamıyor. O büyük projeler sadece tek bir mimar tarafından çizilmiyor. Projeler güçlü bir ekiple, uzun bir süreçte ortaya çıkar. Mimarlık bir ekip işidir. Dizilerin yarattığı böyle bir dezavantaj da oluyor.

Mimarlık bir kadın mesleği olarak düşünülebilir mi?
Daha önce yapılan bir araştırmaya göre mimarlık okuyan kadın öğrencilerin yüzde 68 oranında, akademisyenlerin ise yüzde 61 gibi bir oranda olduğu tespit edilmiştir. Fakat özel sektöre bakınca bu oranları göremiyoruz. Mimarlık gerçekten uzun çalışma saatleri gerektiren ve titiz davranılması gereken bir meslek . Kadınların ev ve aile hayatlarında da sorumlulukları ve görevleri çok fazla olduğundan iş dünyasında bu sayının düştüğünü düşüyorum. Aslında mimarlık zor bir meslek, ancak biz kadınlar hayatın her alanında olduğu gibi bu alanda da zorlukların üstesinden geliyoruz ve bu mesleği hakkıyla yapabiliyoruz.

Kendi yaşam alanlarınıza da sürekli dokunuşlar yapıyor musunuz?
Yaşadığımız mekanlar genelde bizim kimliğimizi yansıtıyor. Kendi yaşam alanlarımızın bazı bölümlerini deneysel atölyemiz gibi görüyor, yeni bir fikri önermeden önce kendi yaşam alanımızda uyguluyoruz. Durum böyle olunca evimde yaşam alanı, mutfak gibi bazı mekanlar sürekli değişim halinde. Kendi özel ve çalışma alanlarımızda ise sadelikten, fonksiyonellikten yanayız.

Hazal Biçer Mimarlık Web adresi
www.hazalbicer.com

Add comment