Ülger AÇIKALIN

Ursa Group Firma Sahibi

Ursa Group Firma Sahibi Ülger AÇIKALIN

Ursa Group Firma Sahibi Ülger AÇIKALIN

Banyolarınız değişime hazır mı ?

İnşaat mühendisliği, müteahhitlik, duşa kabin  küvet jakuzi üretimi, kafe işletmeciliği ve vakıf başkanlığı… Genç yaşta farklı alanlarda faaliyet yürütüp hizmet veren Ülger Açıkalın’la Ursa Group’u ve tüm faaliyetlerini konuştuk. Ani verilen kararların nasıl başarıyla sonuçlanabileceğini de görmüş olduk.

 

URSA’nın açılımı nedir?
Üç kardeşiz. URSA hepimizin isminin baş harflerinden oluşuyor. Ülger, Rıdvan, Sergen Açıkalın. İsmini ben koydum. Diğer kardeşlerim de işlerin başındalar. İki ortağız. Ben ve dayım Çelebi Han bize sonradan dahil oldu. Tabi iş noktasında; yoksa biz ona sonradan dahil olduk. Aile şirketiyiz. Benim öncülüğümde babam, dayım, kardeşlerim bir aradayız. İnşaat Mühendisliğini bitirdikten sonra Konya’da çeşitli firmalarda çalıştım. Büyük projelerde yer aldım. En son İkonia Garden Kongre ve Düğün Merkezi’nin proje müdürüydüm. Sonra da URSA Mimarlığı 2013’te kurarak iş hayatına devam ettim.

İnşaat Mühendisliği isteyerek seçtiğiniz bir bölüm müydü?
Babam ve dayım inşaat taşeronuydu. Eskiden betonlar elle dökülürdü. El arabasıyla harç taşınırdı. Ben de yıllarca o dönemde onların yanında çalıştım. Ortaokul 2. Sınıftan üniversite son sınıfa kadar her yıl inşaatta çalıştım. İnşaat mühendisliğini de bilerek, isteyerek hatta hayranlıkla seçtim ve izimden gelen küçük kardeşim Sergen Açıkalın’ın da seçiminde öncü oldum.

İnşaat sektörünün en zor kısmından en keyifli kısmına kadar her aşamasını biliyor olmalısınız.
İnşaatın temelinden çatısına kadar her kısmında bulundum. Zorluk aşamasından bahsediyorum. Bu da bana çok büyük avantaj sağladı. İnşaatı yönetmek inşaat yapımının en zor kısmı. Çalışanları yönetmek. Kendim de bizzat inşaatta çalışan biri olarak çalışanların nasıl yönetileceğini, işin nasıl programlanacağını, neyin doğru, neyin yalan olduğunu iyi kavrama yeteneği kazandık. En büyük artısı bu diyebilirim.

İşi ustaya bırakmak mı gerekiyor?
Ustaya bırakmamak gerekiyor. Yönetmek gerekiyor. Bırakılırsa işin içine başka şeyler giriyor. Verilen meblağlar çok yüksek olduğu için bizim sektörümüzde hile çok. Bu yüzden de inşaat firmaları kendilerini tanıtırken kritik kelimeler kullanılır. Mesela “güven, hayal, umut”. Hep bu tür kelimeler tercih edilir. Onlarla sattıklarını düşünürler. Ama insanlar icraata bakar. O güven kelimesi çok önemli.

Güven bir inşaat firmasının olmazsa olmazı değil mi?
Bizim sektörün en büyük sıkıntılarından bir tanesi bence. Yeme, içme, giyinme ve barınma. Zaten insanoğlunun yaradılışındaki üç temel ihtiyacı. İnşaat bu sektörlerin lokomotifi. Maddi miktarın, iş kaleminin parça parça en fazla olduğu sektör de inşaat. Bu yüzden suiistimalde zarar da çok oluyor. Bu kadar iş kaleminin fazla olduğu, bu kadar insanın istihdam sağlandığı hassas konuda bilinçsiz inşaat yapan müteahhit sayısı çok fazla. Hatta giderek de artıyor. Çünkü sektörde yabancı sektörlerden çok insan var. İnşaattan anlasın anlamasın. Şu anda mevcut inşaat firmalarının belki yarısı inşaat sektörüyle hiç alakası olmayan avukatlar, doktorlardan oluşuyor. Bunun yanı sıra hesaptan kitaptan anlamayan, tabiri caizse hesap makinasıyla işlem yapamayan insanlar da maalesef bizim işimizi yapıyor. Yanlış anlaşılmasın; amacımız kimseyi hor görmek ya da küçümsemek değil. Ama bu sektörde alan veren herkes karşısındakine dikkat etmeli.

Karlı bir sektör olduğu için mi bu talep bu kadar fazla?
Kar marjı aslında o kadar yüksek değil. Sadece daire fiyatlarının yüksek olmasından dolayı insanların cebine satışta giren para miktarı fazla olduğu için kar marjının yüksek olduğu düşünülüyor. Maalesef bilmeyen müteahhitler de böyle düşünüyor. Ceplerine giren tüm parayı kendilerinin sanıyorlar. O yüzden de karlı bir iş gibi düşünüyorlar. Bir de şöyle bir cazibesi oluyor; birkaç inşaat yapıyor. İlk sattığı daire ile güzel bir araba alıyor. Diyor ki; bu sektör iyiymiş. Başka insanları da bu sektöre yönlendiriyor. Maalesef sektörde çok firmanın Konya’ya ciddi kayıplar verdireceğini düşünüyorum. Ve bu oran hiç de azımsanamayacak kadar fazla.

Bu konuda neye dikkat edilmeli?
Ekmeğin fiyatı 80 kuruş. 40 kuruşa satılıyorsa bunda bir sıkıntı var demektir. Ya da belli bir pişme süresi var. 30 dakikayken 3 dakikada pişiriliyorsa bunda da bir sıkıntı var demektir. Aynı şey arsa sahipleri için de geçerli. 80 kuruşluk ekmeği 1,5 liraya satarsan o adam o ekmeği alabilmek adına farklı farklı yollara başvuracak demektir. Bir yerden patlak verecektir. Fırıncı sıkıntılı, ekmeğin pişme süresi sıkıntılı, alan insanlar zaten ekmek fiyatını zor denkleştirip alıyor. Bilinçli olması gereken tüketici, üretici değil. Herkes inşaat yaptığı için bilinçli inşaat yapan müteahhit sayısı çok az. Klişe bir tabir belki ama; elma ile armutu iyi ayırt etmek lazım.

Genel anlamda insanların daire alırken çok soruşturması gerek. 30 yıl çalışıp emekli ikramiyesini alıyor, bankaya gidip kredi alıyor. Bir ayakkabı alınırken bile soruşturulurken ev alınırken yeteri kadar soruşturulmuyor. Güvene dayalı bir ticaret olmaması gerekiyor. Biz de aynı şeyleri yaşadık. Firmayı ilk kurduğumuzda insanlara kendimizi kabul ettirmek çok zor olduğu için somut deliller sunduk. Şöyle şöyle yapmamız gerekiyor, vereceğiniz paranın karşılığı şunlar diye resmi olarak bildirdik.

Firmayı ilk kurduğunuzda ne yaptınız?
Hiç işimiz gücümüz olmadığı için ofiste bol bol film izledik. Sonra rehberi karıştırıp kimin işini yapabiliriz diye aramaya başladık. Baktık olacak gibi değil, boş boş taslak çizmeye başladık. Ve teslim olduk yaradana. Zaten insanoğlu çok şeyi kendisi başardı sanıyor. Ama genelde yazılan bir senaryoyu oynamakla ömür geçiriyoruz. O zaman o rolü oynuyorduk. Biz sadece sebeplerini işledik. Çalıştık. Bir noktadan sonra ırmağın içerisindeki yaprak gibi insan kendini akıntıya bırakıyor. Irmak nereye götürürse yaprak da oraya gidiyor. Şunu demeyeceğim; “Biz çok çalıştık, başarılıyız, yıllarca inşaatlarda çalıştık, emeğimizin karşılığını aldık” Böyle bir şey yok. Allah kime ne zaman isterse o zaman veriyor. Doğru zamanda, zamanı gelince.

İlk hazırladığınız proje neydi?
Selçuklu Bölgesi’nde 10 dairelik bir proje çizdik. Zaten bizim proje safhamız çok sürmedi. Dolandırıldık. Allah tekrar lütfetti. Dolandırılarak girdiğimiz başka bir inşaatın müteahhidi olduk. Müteahhitliğe de bu şekilde mecburen başlamış olduk. Bir daire aldık. Aldığımız daire başkasına da satılmış. Araştırdık, o müteahhit sıkıntılıymış. Olayın üstüne çok düşünce muhatap olduğumuz arsa sahipleri bize güvendi ve arsalarını bize teslim etmek istedi. Kabul ettik. 66 daireyi tamamladık. Bizim çapımızda insanların başlaması gereken belki 8-10 daireydi. Ama Allah lütfetti 66 daireyi tamamlayıp teslim ettik. 1997 yılında başlamış bir projeydi. Tamamlamak bize nasip oldu. Bize sınıf atlattı. İnsanların güvenini kazanmak, somut delil sunmak açısından. Elhamdülillah şu an Karatay Bölgesi’nde yaklaşık 300 daire ve Selçuklu Bölgesi’nde ticari inşaatlarımız sürüyor.

Üretim faaliyetlerine nasıl başladınız?
Zeki Karaduman diye bir abimiz vardı. Atölye şeklinde duşa kabin üretimi yapıyordu. Onla sohbet sırasında küvet fabrikası kurma fikri oluştu. İç Anadolu’da 2 tane var, 2’si de Konya’da. Konya’nın ihtiyacı var. Konya’da üretim yapan bir fabrikayı almaya karar verdik. Sohbetten sonra da aynı gün o fabrikayı aldık. OrkinoX adı altında devam ettik. 1 buçuk ay sonra da Konya’da üretim yapan diğer fabrikayı da bünyemize kattık.

Elden çıkarılmak istenen bir fabrikayı almak riskli değil mi? Kar etse neden elden çıkarılmak istensin?
Yanlış yönetim. Bir tanesini alınca nasıl yanlış yönetildiğini gördük. İlkini almak riskti. Bir kere bu kurumların zarar etmesi ticari mantığa tersti. Çünkü İç Anadolu’da 2 tane var, herkes buradan alıyor. Tekel olduğunuz bir işte zarar etmek yönetim zafiyetini gösterir. Bu alanda üretim yapan üçüncü bir fabrika olsaydı onu da alırdım. Birincide yanlışları gördük. Yanlışlara müdahale ettik, düzene soktuk ve şu an inanılmaz bir hızla üretim yapıyoruz. Tesis olarak alanında Türkiye’nin en büyük tesislerinden biri.

Burada neyi hedefliyorsunuz?
Konya ve civar illere üretim yapıyoruz. Fabrikaları biraz daha geliştirip çalışan sayısını, üretim kapasitesini artırıp pazar alanımızı genişletmeyi ve yurtdışına ihracat yapmayı hedefliyoruz. Ve bunu çok kısa bir sürede başaracağımızı biliyoruz.

Türkiye bu sektörde iyi bir yerde mi?
Türkiye’nin isteyip de iyi yere gelemeyeceği hiçbir sektör yok.

Bu ürünlerde standardın dışına çıkmak da hedefleriniz arasında yer alıyor mu? Özellikle renk konusunda. Banyolarda beyazdan kurtulabilecek miyiz?
Kesinlikle değişmesi gerekiyor. Bu alanda birkaç tane hedefimiz var. 2017 yılı içerisinde profesyonel banyo yapacağız. Hatta sloganımız bile hazır. “Sizin yerinize banyo yapalım.” Mimarlar ve müteahhitler proje safhasında projelerini bize verecekler, banyolarını komple biz tasarlayacağız. Jakuzisi, duş teknesi, duşa kabini . Bizim ürettiklerimizden ayrı banyo dolapları da kendi çizimlerimizden oluşacak. Tavanlar, armatürler fayanslar, seramikler. Hepsi bizim tasarımımız olacak. Bu doğrultuda akrilik geliştirilebilir bir ürün. Daha önce bu sektörde geliştirilememiş. Hep beyaz. Şimdi yeni yeni motifler, ahşap renkler, altın sarısı gibi çok daha farklı ürünler çıkmaya başladı. Şu anda küvet ve jakuzi olarak çıkmadı. Onu da biz çıkartacağız. Desen de yapılacak. Banyoların havası değişecek.

Banyolar çok standartlaştı. Evin her yeri değişti. Konya’da bu işi çok iyi yapan insanlar var. Profesyonel mutfak, iç mimari tasarımlar sınır tanımıyor. Ama banyolar hep aynı. Bir de insanlar banyoyu hep mahremiyet bölgesi olarak düşündüğü için o tarafına çok bakmıyor. Ama esasında aileler daireleri gezerken her ne kadar mahremiyet gibi görse de mutfağına ne kadar bakıyorsa banyosuna da o kadar bakıyor. İlk kendi projemizde özel banyo tasarımlarını uygulayacağız.

İnşaat alanında yapılan değişiklikler çok çabuk kabul görüyor mu?
Eskiden bu konuda biraz daha ketunduk. İnsanlar yeni olan bir şeye çok yaklaşmıyordu. Şimdi öyle değil. Artık insanlar giydiği ayakkabının bile sadece kendinde olmasını istiyor. Farklılık istiyor. Kendisini özel hissetmek istiyor. Bunda da sosyal medyanın etkisi çok büyük. Herkes kendi dünyasını ortaya koyma çabasında. Değişik işler artık çok çabuk kabul görüyor. Şu anda insanlar duşa kabinin üzerinde kendi resmini görebilir. Bunu yapabiliyoruz şu anda.

Küvet ve Jakuzi fabrikalarının faaliyetlerini anlatır mısınız?
İki fabrika toplam 4 bin metrekare alanda hizmet veriyor. Birbirine çok yakın. Birinde jakuzi, küvet, duş teknesi üretiyoruz, diğerinde bunlara ek olarak duşa kabin de üretiyoruz. Her bütçeye uygun alternatifimiz var. Banyonun minimize edilmiş halinden en lüks haline kadar her türlü fikre uygun üretimimiz var. İnsanlar jakuzi konusunda yanlış bir algıya sahip. Bugün asgari ücretle geçinen herkesin rahatlıkla evine koyup kolaylıkla kullanabileceği bir ürün. Eskiden öyleydi belki ama şimdi değil. İnsanlara lüksü hesaplı bir şekilde sunabiliyoruz. Yeter ki banyoları buna elverişli olsun.

Babanızın sektöründe ilerliyorsunuz. Bu sektöre girerken tepkisi nasıl oldu?
Babam toplumun ürkek kesiminden, yeniliğe çok açık olmayan iyi niyetli, çalışkan adam gibi bir adam. Ben büyük firmalarda çalışırken cüzzi bir maaş alıyordum. KPSS’den de iyi bir puan almıştım. Babam bana hep memur ol derdi. Garantide olmamı istiyordu. Girdiğim tüm işlerin önüne geçmek istedi. Riski sevmezdi. Ama ibre olumlu yönde olduktan sonra benle gurur duyduğunu gözlerinde görebiliyorum. Bu da bana haz veriyor.

Kafeterya işletmeciliği bu alanın çok dışında. Bu işe neden girdiniz?
Selçuklu Münzevi zaman zaman gidip keyifle çayımızı yudumladığımız bir mekandı. Bazı ticaretlerimizi orada yapardık. Sahipleriyle de zamanla samimiyetimiz oldu. 3 dakikada aldım kafeyi desem abartmış olmam. Ama tabi bu kararlar esasen benim zeki olmamla ya da iyi ticaret yapmamla alakalı değil. Maneviyat tarafından verilen kararlar olduğu için hiç pişman değilim. Manevi büyüklerime danışmadan hiçbir kararın altına imza atmam. Kafe fikri daha önceden vardı. Danışıp olur almıştım. Önceden de araştırmıştım. Konu da anından gelişince 3 dakikada aldım. Bu işlerin yanı sıra Abdullah Baba Vakfı diye kurduğumuz bir vakıf var. Bu vakıfla da güzel hizmetler yapmayı umut ediyoruz. Çünkü az evvel konuştuğumuz gibi her şey geçici ve emanet. Esas gerçeklerimiz de bundan ibaret. Okuyan herkese selam ve dua ile.

Add comment