Ebru GÖNÜLAL

Akd Kıds Konya Anaokulu Yönetim Kurulu Üyesi

Akd Kıds Konya Anaokulu Yönetim Kurulu Üyesi Ebru GÖNÜLAL

Akd Kıds Konya Anaokulu Yönetim Kurulu Üyesi  Ebru GÖNÜLAL

Akd Kıds Konya Anaokulu Yönetim Kurulu Üyesi
Ebru GÖNÜLAL

AKD KIDS
çocuklara dünyanın kapılarını açıyor

Kapıdan ilk girdiğinizde içinizi ısıtan o çocuk kokusu… Mutfakta mutlu ev tariflerinin değişmezi, fırından tüten poğaça buğusu.  Sınıflara doğru yönelince size welcome, hello diyen cıvıl cıvıl sesler. Sade, huzur dolu bir mimari. Ve yine şefkat, güven veren bir tebessümle karşınıza gelen eğitim ekibi. Her şey çocuklara göre, çocuklara özel. Burası Amerikan Kültür AKD Kids Konya Anaokulu…Bu çok özel anaokulunu Yönetim Kurulu Üyesi Ebru GÖNÜLAL ile konuştuk.

 

AKD Kids Konya Anaokulu Konya’daki eğitimine ne zaman ve nasıl başladı?
Konya’daki eğitim hayatımız 1 Eylül 2015’te başladı. Bir yılı devirdik, şu anda ikinci yılımız devam ediyor. Binamız tamamen anaokulu formatında, çocukların güvenliğini, onların içeride çok rahat hareket edebilmelerini sağlayan bir konseptte hazırlandı. Kat geçişlerinin asansörle yapıldığı, sınıf içerisinde, spor salonunda, yemekhane ve atölyelerde rahat hareket edebildikleri, onların güvenliğini maksimum seviyede sağladığımız fiziki koşullar mevcut.

Amerikan Kültür Eğitim Kurumları’na bağlı bir okul. Eğitim sistemi de aynı formatta mı?
Türkiye’de uzun yıllardır faaliyet gösteren Amerikan Kültür Eğitim Kurumları’nın Anaokulu temsilciliği olarak Konya Şubesi’ni Meram Amerikan Kültür AKD Kids Anaokulu adı altında devam ettiriyoruz. Amerikan Kültür Derneği’nin öngörmüş olduğu bir İngilizce programını Avrupa portfolyosu eşliğinde uyguluyoruz. Bu da şu demek; Avrupa’nın, dünyanın bir başka yerinde İngilizce programları nasıl uygulanıyorsa, okulumuzda da aynı standartlarda uygulanıyor. Çocuklarımız burada ikinci dillerini ediniyor. Okulumuzda İngilizceyi bir iletişim metodu olarak kullandıkları için, ediniyorlar. Erken yaşlarda İngilizceyi edinebiliyor olmaları ilerleyen yaşlarında da İngilizce’ye olan duyarlılığı artırdığı için bu alanda kolayca ilerleyebiliyorlar. Kulak doygunluğu sağlandığı için zamanla kelimeler oturuyor ve İngilizce bir kelime duyduğu zaman verebileceği tepkinin, aynı sesleri kullanarak olacağını bildiği için bunu bir iletişim metodu olarak kullanıyor. Çünkü bu yaştaki çocuklar Türkçe’nin de bir dil olduğunun farkında değiller. Doğal olarak da İngilizce’nin bir yabancı dil olduğunu bilmiyorlar. İletişime geçecekleri kimselerle İngilizce konuşan veya Türkçe konuşan diye değil “farklı sesler ve kelimeler kullanıyorlar o halde ben de bu farklı sesleri kullanarak iletişime geçebilirim” diyerek değerlendiriyorlar.

AKD Kids’in Türkiye genelinde kaç Anaokulu var?
AKD Kids ailesi büyük bir aile. Şu an Türkiye genelinde 70 temsilciliğimizle standardizasyonumuzu da sağlamış durumdayız. Türkiye’deki tüm AKD Kids’lerde aynı çift ana dilde eğitim programını bulabilirsiniz. Sınıf içerisinde hem okul öncesi öğretmeni hem İngilizce öğretmeninin bir arada bulunduğu ve aynı sistemin, aynı kitapların, aynı yayınların kullanıldığı bir sistemimiz var.

Belli standartların dışına çıkamıyorsunuz. Bu standartlara eklemeler yaptınız mı?
Belli standartlar var tabi ki. Bunlar özellikle İngilizce dil öğretimi noktasındaki standartlar. Bu standartlara uyuyoruz. Bizim çocuklara vereceğimiz aylık, haftalık kazanım temalarımız var. İşin içine aileleri de kattığımız bir eğitim programımız var. Doğal olarak bunu zenginleştiriyoruz. Biz Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bir anaokulu olduğumuz için Milli Eğitim Bakanlığı Okul Öncesi Eğitim Öğretim müfredatını uyguluyoruz. Amerikan Kültür Derneği’nin İngilizce programıyla birleştirerek ve bunu Montessori felsefesiyle, Montessori materyalleriyle destekleyerek aslında bir sentez yaratıyoruz. Ancak İngilizce dil öğretimi noktasındaki standardımız değişmez.

Buraya devam eden öğrenciler dilin yanı sıra ne kazanıyorlar?
Her şeyden önce okul sürecini bir eğitim öğretim diye düşünürsek öncelikle eğitimle başlıyoruz. Kazanımlara baktığımız zaman onları topluma entegre olma noktasında; toplum içindeki hayatını çok daha kolay devam ettirebilen, kendi ayakları üzerinde durabilen, kendi ihtiyaçlarını kendi giderebilen çocuklar olması adına destekliyoruz. Montessori felsefesinde de bu var: “Bana ne yapacağımı gösterme, bana ne yağacağımı öğret”. Ne yapacağı konusunda biz ona destek veriyoruz ve dikkatli bir biçimde belirlenmiş ve düzenlenmiş sınıf ve okul ortamında, çocuklarımızın kendi seçimlerini özgür bir şekilde yaptığı ve sonuçların da kendi seçimlerinin ürünü olduğunun son derece farkında oldukları bir eğitim modelimiz var. Okulumuzda çocuklarımıza önderlik eden değil, eşlik eden bir anlayış hakim.

“Montessori “ uygulaması zor bir sistem mi?
Çok zor bir sistem olmadığını düşünüyoruz. Henüz tamamen uygulanmasa da felsefe olarak programımıza eklediğimiz ve çok güzel geri bildirimler aldığımız bir yaklaşım yakaladık. Montessori yaşam boyunca devam ettirilebilen bir sistem. Bizim yaklaşımımızda Montessori ile İngilizce, Montessori ile Matematik, hayatı ve evreni anlama, doğaya rağmen değil, doğayla birlikte yaşamayı öğrenme var. Okulumuzda Montessori sınıfı olmakla beraber tamamen bir Montessori okulu değiliz. Burada farklı yaş gruplarının birada bulunma mantığı var. Kazanım şu; küçük çocuğun büyük çocuktan öğrenmesi daha kolay oluyor. Büyük olan çocuk da küçüğe bir şeyler öğretirken, bir şeyleri öğretme, aktarma ve liderlik becerisi gelişmiş oluyor. Söz konusu olan kazanım sadece öğretmenden öğrenciye aktarılması değil. Öğrenciden öğrenciye de bir aktarım söz konusu. Biz buna akran öğrenmesi diyoruz.

Bizim kültürümüze çok uygun aslında değil mi?
Çok uygun. Fakat ileriye götürdüğümüz zaman bu sistem dil öğrenimi konusunda bizi biraz yavaşlatıyor. Çünkü bizim buradaki sınıflarımızı oluştururken öngördüğümüz durum gelişimsel olarak birbirine yakın aydaki çocukların aynı sınıfta olması. Çünkü dil becerilerinin gelişmesi ve İngilizce’yi anlayabilecek, aktarabilecek duruma gelmeleri ancak o sınıfın seviyelerine göre vermemizle mümkün olabilir. 3 ve 6 yaş aralıklarındaki çocuklarımızı aynı sınıfa alırsak İngilizce aktarımı konusunda ilerleme yavaşlayabilir. Dolayısıyla da tamamen bir Montessori Okulu değiliz. Ancak felsefesi okul öncesi öğretmenlerimiz tarafından, Montessori materyalleriyle de desteklenerek bu anlamda çocuklarımızı ileriye götürüyoruz.

Bu yaş döneminde yabancı dile başlamak neden önemli?
Çocuklarımız tıpkı Türkçe’yi öğrenme süreçlerinde nasıl ki annelerinin çıkardığı sesleri, ağız hareketlerini taklit ediyor, Türkçe konuşmaya başlıyor ve sesletme çokluğuyla o dili geliştiriyorsa, ikinci dil olarak İngilizce’yi de de bu mantıktan yola çıkarak öğreniyoruz. Öncelikle çocuklarda kulak doygunluğu oluşturmak çok önemli. Çünkü küçük yaştaki çocuklar okuma yazma bilmedikleri için işitsel anlamda duydukları her şeyi kaydederler. Doğal olarak da o kelimeyi duyduklarında geriye çağırarak nerde duyduklarını hatırlayıp o anı tekrar yaşayıp hayatlarına geçirebiliyorlar. Sürekli beyin jimnastiği var. Uzmanlar bu yaş grubu çocuklarda yabancı dilde ana dil öğrenimin 3 ya da 4’e kadar çıkabildiğini söylüyorlar.

Bizim ülkemizde yabancı dil bilmek bir ayrıcalık. Dil çocuklara öz güven anlamında da bir şeyler sağlıyor mu?
Buradaki çocuklarımızın İngilizce’yi bir yaşam stili olarak almalarından dolayı velilerimizden bazen biz şunları duyuyoruz. “Tatile gittiğimizde İngilizce duyar duymaz gidiyor ve onlarla iletişime geçiyor.” Cümle kurma noktasında tabi ki bizler kadar uzun cümle kurmalarını beklemiyoruz. Ancak 3, 5 kelimelik cümle kurabilir haldeler. Ve bazı varlıkları nitelerken ikiden fazla sıfat kullanabilir durumdalar. En küçük yaş grubumuz 3 yaş grubundan bahsediyorum. 5-6 yaş grubu biraz daha farklı. Onlar ülkeleri, ülkelerin bayraklarını, dillerini, yemeklerini, geleneklerini İngilizce olarak kelime kelime aktarabiliyorlar. Bizim her gün gerçekleştirmiş olduğumuz bir çemberimiz var, o güne kadar öğrendiğimiz her şeyi sarmal bir modelle ve disiplinlerarası geçişle sürekli tekrar ediyoruz. Çocuklarımız da o tekrarları işitsel olarak hafızalarına alıp öğretmenleri bir soru yönelttiğinde hemen cevaplayabiliyorlar. Bu yaş grubunda çocuğun İngilizce öğrenmesi Türkçe dil becerilerinin gelişmesine bir zarar vermediği gibi aksine onun daha da gelişmesine katkı sağlıyor. Bir de tam İngilizce öğreniyor ama Türkçe’sinde bir problem olur mu? Kaygısı var. Tam tersine Türkçe’sinde hiçbir sorun olmadığı gibi daha da ilerliyor.

AKD Kids’te eğitim süreci ne kadar?
Psikoloğumuz ve öğretmenlerimizin gözlemlerini de dikkate alarak 36 – 66 ay aralığındaki çocuklarımızı okulumuza kabul edebiliyoruz. Çocuklar ilkokula başlayana dek kendi yaş grubunun sınıfında devam eder. Okulumuzda, çocuğun eğitim öğretime başladığı öğretmenle bu süreci tamamlaması esas alınmaktadır.

Burada herhangi bir çocuğa “İngilizce nedir?” diye sorsak nasıl bir cevap verir sizce?
Yaş gruplarımıza göre değişir elbette. En küçük yaş grubumuzdaki öğrencimize renkleri, şekilleri, hayvanları, bitkileri gösterdiğiniz zaman size onları sıralayarak büyük, küçük, sarı civciv diyebilir. Bunu istiyorum diyebilir. Günlük konuşmalar, selamlaşmaların İngilizce olması okulumuzda sıradan ve alışılmış bir durumdur. Çocuklarımızdan “Elmanın İngilizcesi ne?” sorusuna bir cevap alamayız ama elmanın kendisini gösterirsek “apple” der. Tercümeden ziyade yaşayarak öğrenme var.

Bu konuda ailelere tavsiyeniz ne oluyor?
Velilerimizin esas amacı çocuklarının yabancı dil öğrenmesi ve aynı zamanda iyi bir insan olarak yetişmesi olduğu için İngilizce burada çok önemli. Bu nedenle velilerimiz bilinçli sorularla geliyorlar. Biz evde çocuklarımızı nasıl destekleyebiliriz? Neler yapabiliriz? Bizim onlara tavsiyemiz şu oluyor; ebeveynlerden biri İngilizce konuşabiliyorsa mümkünse bir ebeveyn Türkçe bir ebeveyn İngilizce konuşsun ki gelişim daha hızlı olsun. Hikâye okumanın, masal anlatmanın her iki dilin de gelişimi için çok büyük bir önemi var. Erken okuryazarlığı da geliştiriyor bu noktada. Hikâye kitabını açarak bazı yerlerini parmağıyla göstererek bunları sesleterek İngilizce’ye olan ilgilerini artırmalarını istiyoruz. Türkçe bilmeyen velilerimiz ve öğrencilerimiz de var. Enternasyonal bir okul olmamız da okulumuzda ikinci dilin gelişimini hızlandırıyor. Birbirlerinden duydukları kelimelerin ne anlama geldiğini yaşayarak görüyorlar. Akran öğrenmesine çok inanıyoruz. Birbirlerinden öğrendikleri şeyler çok daha akılda kalıcı oluyor ve bunları hayatlarına çok daha çabuk geçirebiliyor. Çocuklarımız anaokulunda edindikleri birçok şeyi evlerine de taşıyorlar. Velilerimizden aldığımız geri bildirimler bu yönde.

Eğitim kadronuzu nasıl oluşturuyorsunuz?
Öğretmenlerimizin her biri Eğitim Fakültesi mezunu, alanında uzman kişiler. Kendilerini sürekli geliştirmeleri konusunda kurum olarak hizmet içi eğitimlerle onları sürekli destekliyoruz. Bu yıl bitmeden önümüzdeki yıl neler yapabiliriz? Bunların planlamalarını, çalışmalarını yapıyoruz. Oldukça yoğun ve tempolu bir şekilde planlamalarımıza devam ediyoruz.

Partnerli çalışmanın nasıl bir artısı oluyor?
Bunun artısı şu, örneğin Okul öncesi öğretmenlerimiz kitap okuma saatinde kitap okurken İngilizce öğretmeni oradan yakaladığı bir cümlede İngilizce soru soruyor. Hemen çocuklar ona kanalize oluyor ve onunla iletişime geçmek istiyor. Dikkatleri de dağılmıyor. İngilizce ve Türkçe iç içe geçmiş durumda. Aslında bakarsanız öğretmenlerimiz düet yapıyorlar. Bir orkestra gibiler. Simültane tercümanlık şeklinde değil. Okul öncesi öğretmenimizin söylediklerini İngilizce öğretmenimiz çeviriyor şeklinde de değil. Birbirlerine katkı sağlayarak devam ediyorlar. Birbirlerini bu anlamda destekliyorlar.

Belli bir seviyeye gelip buradan mezun olan çocuğun sonraki eğitimi nasıl olacak?
AKD Kids Yönetim Kurulu olarak sürekli çalışma halindeyiz. En kısa zamanda İlkokulumuzu ve sonrasında da Ortaokulumuzu açmayı planlıyoruz. Yine orada da aynı şekilde çift ana dille devam eden bir programımız olacak. Okul içerisinde yaşayan bir İngilizce olacak. Orada 3. dilimiz de eklenecek. Çocuklarımız ortaokul, liseye geldiklerinde artık bir dünya vatandaşı olacaklar. Öğrenci kapasitesi çok yüksek bir anaokulu değiliz. Bizim burada ulaşacağımız maksimum öğrenci sayısı 90. İlkokul ve ortaokulda da aynı şekilde az sayıda öğrencimiz olacak. Bize göre bir özel okul butik olmalı. Çok yüksek sayıda öğrencisi olan bir kolejde, okuldaki standartları sağlamanız, yani bir sınıftaki eğitim öğretim standardı ile bir başka sınıftaki standardı sağlamanız zor olabilir. Dolayısıyla ne kadar küçük olursa okul içerisindeki sınıflar arasındaki farklılık o kadar az, eğitim öğretim standardı o kadar yüksek olur. Her öğrencimize, her velimize ismiyle hitap edebildiğimiz bir ölçekte okul planlamamız var.

Bir şube daha açılabilir mi?
Bugün için önceliğimiz ikinci bir şubeden ziyade Meram’daki okulumuzda eğitim öğretim faaliyetlerimizi her geçen gün daha da yükselen standartlarda devam ettirmek.

Add comment