Beyza ACUN

Sporcu

Sporcu Beyza ACUN

Sporcu Beyza ACUN

“Sarı Gelin” hayatımı değiştirdi

Beyza Acun…  Yetiştirme Yurdu’nda büyümüş, o dönemde yaşadığı babaanne özlemini bisiklet sporuyla gidermeye çalışmış, hatta bisikleti babaannesine götürecek bir araç olarak gören küçük bir kız çocuğu. O bir bisiklet sevdalısı. Kafasında kaskı, altında bisikleti Sarı Gelin, trafiğe meydan okuyan, gerçekleştirdiği hayallerinin yanı sıra bir o kadar daha hayali olan, hala küçük bir kız çocuğu…

 

Bisikletle tanışmanız nasıl oldu?
Yetişme Yurdu’nda kalırken halter sporu yapıyordum. Bir süre sonra halter sporunun bayana uygun olmadığını düşünmeye başladım. Halterde il üçüncüsü oldum. Oradan bir bronz madalyam var.İl üçüncüsü olduktan sonra halteri bıraktım. Yeni bir spor dalı seçerken de salon içinde bir spor istemiyordum. Çünkü salon içinde çok daralıyordum. Hep aynı yeri görmek beni sıkıyordu. Daha çok doğayla iç içe olmak istedim. Zaten bisiklet kullanmasını biliyordum. Bisikleti seçmemdeki en büyük nedenlerden biri de babaanneme gitmekti. Babaannem vefat etmişti. Mezarı Mersin’de. Onun yanına gidebileceğim bir spor arıyordum. Baktım ki bisiklet sporunda 81 ilin 81’ini de gezdiriyorlar. Hırs ve azim de vardı tabi. Daha sonra stadyuma gidip kulübe yazıldım.

O dönem bisikletin var mıydı?
Maalesef. Oraya gittiğimde bisiklet almam gerektiği söylendi. Bir dönem yurda siyaset grubu gelmişti. Hediye olarak 10-15 tane bisiklet getirdiler. Ben de birini kaptım. Stada gelip gitmek için kullanıyordum. Kulüpte antrenman yaparken yarış bisikleti verdiler. O süreç içerisinde yarış bisikletine çok alıştım. Öbür bisiklet bana attan inip eşeğe binmek gibi geliyordu. Yeni bir bisiklet almak istedim fakat yurttaki hocalarım yurda kesinlikle giremez dedi. Çünkü ben istersem bütün çocuklar o bisikleti isteyecek. Daha sonra Ferda Okur ablayla konuştum. Bir şekilde o bisikleti yurda alacağız dedi. Bir bisiklet firmasına gittik. Sarı renkli bir bisiklet aldım. Adını da “Sarı Gelin” koydum. En son dayanamadım söyleyeceğim deyip yurda gittim. Yurda gittiğimde hoca yoktu. Bisikletimi Sevgi evinin arka tarafına koydum. Bir gün yarışa gittim. Yarışın sonunda birinci oldum. Bunun karşılığında bisiklet hediye ettiler. Yurda gittiğimde hoca kapıdaydı. Beyza niye içeriye girmiyorsun dedi. bende hocam kenara geçerseniz gireceğim. Arkamda iki tane bisiklet var. Yarışta kazandım” dedim. İkisini de yurdun arkasına bıraktım. Bu bisikletle bazı yurt hocalarımız dahil kızlara bisiklet sürmeyi öğrettim. Çok sayıda müsabakaya katılarak dereceler elde ettim. Bu arada Torku Bisiklet Takımı’nın kapatılması söz konusu oldu. Bu takımın kapatılmaması için ciddi girişimlerde bulunduk.

Bir de grup kurdunuz. Neydi bu grubun amacı?
Konya Bisiklet Topluluğu. Sosyal medyada böyle bir grup kurdum. Amacım bisikleti sevdirmek. İnsanların trafik canavarı olmamaları. Başardık da bunu. Daha önce Ahmet Yılmaz beyin kurduğu farklı bir gruptaydım. Orada yöneticiydim. Sosyal medyada 16 bin kişiydik. Tura çıktığımızda 30, 40 kişi oluyorduk. Ama orada yapamadım. Çünkü hep benden yaşça büyük erkekler vardı. Süreklide mola veriyorlardı. Daha sonra 18 yaş yasağı getirdiler. 18 yaş altı olanlar turlara katılamıyordu. Halbuki gençler daha dinamik, daha hızlı. Bu işe ben de çok küçükken başladım. Bu yasak varsa ben de yokum diyerek gruptan çıktım. Daha sonra Konya Bisiklet Topluluğu grubunu kurdum. Bu grubun turlarına da 30, 40 kişi geliyor. Kask zorunluluğumuz dışında bir zorunluluk yok.

Bu turlara herhangi bir bisikletle katılmak mümkün mü?
Bisiklet olsun yeter. Dedelerinin bisikleti dahi olsa olur. Kaskı olsun yeter. Benim amacım daha çok gençlere ulaşmak. Gençler bisikletlerine binsin, doğayla iç içe hem gezsin spor yapsın hem de keyifli zaman geçirsin.

Bisiklet sporu para kazandırıyor mu?
Tam tersi para kaybettiriyor. Ama çok değil. Mesela hafta sonu ailenizle pikniğe gidersiniz. Kafadan bir 200 tl gider değil mi? Bizde minimum 10 tl gidiyor. Çünkü sucuk ekmek alıyoruz. Zaten yanımızda çakımız, bıçağımız var. Yerden ağaç dalları topluyoruz. Şişe de gerek yok. Ağaç dallarına takıyoruz, sucukları pişiriyoruz. Afiyetle yiyoruz. Böyle küçük ziyafetlerle bisiklet turlarımızı daha da keyifli hale getiriyoruz. Çok büyük bir masrafımız yok. Ama profesyonel bisiklet yarışları var. O çok ayrı bir dal. Özel bisikletlerle özel kategorilerde yapılan yarışlar. Bu sporcular için farklı programlar söz konusu. Bizim organizasyonlarımıza herkes istediği bisikletle katılabilir. Müsabaka havası yok.

Peki yurtta kalma sebebin ne?
Annemle babam ayrıldı. Annem başka biriyle evlenmişti. 5 kardeşiz 5’imiz de yurtta büyüdük. Sadece yaz tatilinde babamın yanına gittik.

Annen baban olup da yurtta büyümek nasıl bir duygu?
Yurda geldiğimde 2 yaşındaydım. Anneanneye ve babaanneye yük olmadık. Mahkeme kararıyla 5 kardeş yurda yerleştik. 5. sınıfta kardeşlerimden ayrıldım. Ayrı ayrı yatılı ilkokullara gönderildik. Hep spor yaptım. O süreç içerisinde çocuk evine gönderdiler. Orada da masa tenisi oynadım. Bunları yurt organize ediyordu. Benim ilk sporum badmintondu. Salon sporlarını sevmiyorum ama hep de salon sporları yaptım. Sanırım o dönemdeki sıkıntılarımı hep sporla aştım.

Yurtta olmasaydın sporla bu kadar iç içe olman mümkün müydü?
Eğer ablamlar sporla uğraşmamış olsaydı mümkün değildi. Belki de iki çocuklu bir hayat sürdürüyor olacaktım. Ablalarımın da sporla iç içe olması beni de spora yönlendirdi.

Anladığım kadarıyla babaanneni çok özlüyordun. Neden annen değil de babaanneni istiyordun?
Daha çok onunla iç içe oluyorduk. 3 aylık tatillerimizde ve izin günlerimizde direk babaanneme koşuyorduk. Ta ki vefat edene kadar. Babaannem bize daha samimi geliyordu. Şehirden de sıkılıyorduk. Köy hayatı bize daha güzel geliyordu. Tüm kardeşler bir araya gelip köye gidiyorduk. Beşimize de babaannem baktı.

Anne özlemi çektiniz mi?
Çok çektik. Ama annemi görmedik. Yurtta 30, 40 tane kadın vardı. Biz hepsine anne diyorduk. Gerçek annemizi hiç aratmadılar. Bizim spora yönelmemizdeki ilk neden kötü olayları unutmak. Spora gittiğin zaman tüm siniri, stresi atabiliyorsun. Eve geldiğinde gene ertesi akşamı bekliyorsun. Yurt hayatını da yaşadım, ev hayatını da yaşadım. Şu anda 3 ablamla beraber kalıyorum.

Bisiklet aracılığıyla babaannene hiç gidebildin mi?
Evet. Bu hayalimi gerçekleştirdim. Yaz tatili sürecinde bisikletle Mersin’e gittim. Daha da gideceğim. Bu spora başlama sebebimi gerçekleştirmiş oldum. O zaman hayal de olsa onu gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşıyorum.

Konya’da bisiklet yarışları düzenleniyor mu?
Oldukça fazla organizasyon var ama Konya’da trafikten dolayı çok fazla katılan yok. Benim günlük en düşük kilometrem 50. Mecbur kalmadıkça otobüse, dolmuşa binmiyorum.

Trafikte en çok hangi zorlukla karşılaşıyorsun?
Konya’da ciddi problem yaşıyoruz. Bisikletliye saygı gösteren çok az. Aslında trafik sadece motorlu taşıtların yer aldığı bir alan değil. Orada tüm taşıtlara yer var. Herkes birbirine saygılı olduğu sürece sıkıntı da yaşanmaz. Bisiklet yolu kavramı bile hala anlaşılamıyor. Bizim yollarımız araçlar, yayalar tarafından adeta işgal ediliyor.

İlerde ne yapmayı planlıyorsunuz?
İleride antrenörlük belgesi almayı ve Yetiştirme Yurtlarında kalan çocuklara bisiklet sporunu sevdirmek en büyük arzum. Bir takım kurup onlara antrenörlük yapmak istiyorum. Örnek alacak olursak en iyi Torku şu anda. Torku bisiklet takımı kapanırsa bisiklet sporu ölür diyebiliriz. Çünkü onlar gerçekten bir aile olmuş durumda. Biz de ileride bunun gibi anılmak, güzel işler yapmak istiyoruz.

Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Bisikletlilere daha çok saygı istiyorum. Bisiklet sporuyla ilgilenmek isteyen çocuklara aileleri destek çıksın. Benim de öğrencilerim var. Çocukların okulu, kursu olduğu günler bisiklet sürmelerine izin vermiyorum. Bisiklet gençlere hep artı değer katar. Onlardan bir şey eksiltmez. Yeter ki güvenlik sağlansın, kurallara uyulsun.

Add comment