Mehmet Tuza

Pakpen Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı

Mehmet Tuza

Mehmet Tuza

Pakpen Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı

Mehmet Tuza 

 

Kırk yılı aşkın bir süredir faaliyet gösteren ve her geçen gün hedeflerini daha da büyüten Pakpen Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Tuza bu sayımızın kapak konuğu oldu. İş ve özel hayatı üzerine gerçekleştirdiğimiz röportajı keyifle okuyacağınızı umu-yoruz.

Metropol Konya dergisi olarak Pakpen ailesine ve Mehmet Tuza’ya Konya’ya kattıkları değerden dolayı teşekkür ediyoruz.

                                            

Mehmet Bey, ticaretle nasıl tanıştınız, kaç yıldır bu sektörün içindesiniz?

 

1944 yılında Konya’da doğdum. Ticari hayatım çocuk yaşlarda başladı diyebilirim. İlk paramı 5-6 yaşlarımdayken simit, gazete satarak kazandım. 1950’li yıllarda Türkiye’de sanayi yok denecek kadar azdı. Demirci, bakırcı, kalaycı, berber, keçeci gibi esnaflar vardı. 1958 yılında Konya’da sanat okulunu bitirdim. Yarım gün ders, yarım gün de aldığımız derslerle ilgili atelye çalışması yapıyorduk. Demircilik, marangozluk, elektrik, torna-tesviye vs. Daha sonra neyi tercih ediyorsanız o yolda ilerliyordunuz. Ben torna-tesviye mezunu olarak okuldan mezun olmama rağmen daha çabuk para kazanabilmek için piyasada çok fazla olmayan, “çeşmecilik” diye tabir edilen baba mesleği ile iş hayatına başladım.

Baba mesleği ile iş hayatına başladığım yıllarda Türkiye’de, özellikle de Konya’da çeşme fazla yoktu. İlk yıllarda tulumba tamir ediyordum. Sonra evlere çeşme gelmeye başladı ve biz de çeşme yapmaya başladık. 1960’larda yeni binaların yapılmaya başlanmasıyla birlikte kalorifer ve sıhhi tesisat işleri artınca bu alana yöneldik. Askerden geldikten sonra 1970 yılında inşaat malzemesi satmak için büyük firmaların bayiliğini bünyesinde toplayan Paksu firmasını kurduk. İstanbul Perşembe Pazarı’nda dükkânımız vardı. Fakat burada doğup büyüdüğümüz için Konya’ya yatırım yapma kararı aldık. Konyalılara faydalı olabilmek, iş imkânı sağlamak bizim için önemliydi. Konya’da Seydişehir Alüminyum tesisleri ile birkaç işletme daha kuruluyordu. Bunların malzemelerini daha hızlı tedarik edebilmek için İstanbul’dan Konya’ya döndük ve Organize Sanayi Bölgesi’nde yerimizi aldık. 1987’de Pakpen’i kurarak PVC kapı-pencere üretimine başladık. Profil alanında ilerlememizin nedeni, inşaat sektörünün gelişmesi ve bu işi biliyor olmamızdı. O zaman bu makineleri Türkiye’de yapan yoktu. Avrupa’dan da getirtmek şimdiki kadar kolay değildi. Bizim işi yapan Konya’da kimse yoktu, Türkiye’de bile çok az firma vardı…

Sanayicilik biraz da tutku, heyecan ve heves işi. Neden herkes sanayici olamıyor, aynı duygulara sahip olamıyor? Bu bir heyecan işi. Bizim bütün yatırımımız Konya Organize Sanayi Bölgesi’nde ve istihdamımızı Konya topraklarından sağlıyoruz.

 

Sektörle ilgili düşünceleriniz nelerdir?

Sektörün özellikle kentsel dönüşüm süreciyle daha da hızlı büyüyeceğini düşünüyorum. Ancak sektörün büyümesini etkileyen bazı sorunları var. Bunlardan biri; döviz kurlarındaki dalgalanmalar. Sektörün ihtiyacı olan tüm hammadde girdileri yurtdışından temin ediliyor dolayısıyla kurdaki dalgalanmalar sektörün en büyük sorunu.

Buna benzer sorunlar göz önüne alındığında, sektör sorunlarının konuşulabileceği, sektörel gelişimin sağlanabileceği, standartların oluşturulacağı, ulusal ve uluslararası pazarlama stratejilerinin ve hedeflerinin belirleneceği, kalite çıtasının daha da yükseltilmesine ilişkin çalışmaların yapılacağı bir sivil toplum örgütünün eksikliği karşımıza çıkmaktadır. Biz Pakpen olarak sektörümüzü bu konuda çalışmaya davet ediyoruz. Söz konusu oluşumda üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirme konusunda da son derece istekliyiz.

 

Sektörün geçmiş yıllara nazaran gelişimi hakkında bir değerlendirme yapacak olursanız neler söylersiniz?

Bölgedeki ekonomi 60’lardan bugüne çok büyüdü ve büyümeye devam ediyor. Konya Organize Sanayi Bölgesi ilk kurulduğunda 5-6 fabrika vardı. Sonra bu sayı epeyce arttı. Yatırıma, istihdama, ihracata önem verilmeye ve Türkiye geneline pazarlama yapmaya başlanıldı. Konya merkezli bazı firmalar İstanbul’a geldiler ve bugün pazarın gerektirdiği koşulları sağlamaya devam ediyorlar. Konya’da şu anda irili ufaklı KOBİ dediğimiz çok sayıda sanayi var. Bunların yüzde 80’i, küçük ölçekli de olsa dünyanın pek çok yerine ihracat gerçekleştiriyor. Pakpen sanayiciliğin ne olduğu konusunda üretime başladığı ilk günden itibaren sektörüne örnek oldu. Reklam ve pazarlamaya yaptığı yatırımlarla “markalaşma” konusunda sektörüne öncülük etti. Konya’nın en önemli sanayi kuruluşlarından biri olarak, 2013 yılında da diğer yıllarda olduğu gibi ürüne, insan kaynağına ve kaliteye yatırım yapıyoruz, pazarlama organizasyonumuzu geliştirerek, yurtiçinde ve yurtdışında büyümeye devam ediyoruz. Tüm bu yatırımlar sonucunda da hedeflediğimiz büyüme rakamlarına ulaşıyor ve her yıl istikrarlı bir şekilde gelişmemizi sürdürüyoruz.

 

Size göre sektörde başarılı olmanın ve ayakta kalmanın yolları nelerdir?

Her insan için geçerli olan şey, çok çalışmak. Bir söz var isteyen dağı delermiş. Bugüne kadar bir sürü tüneller, metrolar vs. yapılmış. Bugüne göre çok daha zor şartlarda yapılmış işler var. İsteyeceksiniz, kendinize hedef koyacaksınız ve çok çalışacaksınız. Biz de Pakpen A.Ş. olarak sektörde başarılı olmak ve bu başarıyı sürekli kılmak için çok çalışıyoruz. Bunun yolu teknolojik gelişmeleri takip etmek, sektörün geleceğine dair öngörülerde bulunmak ve buna yönelik yatırımlarda bulunmak. Pakpen olarak da her zaman son teknolojiyi kullanmaya çalışıyoruz. Konya’da 300.000 metrekare alanda yer alan 7 fabrikamızdaki makine parkımız Alman ve Kanada teknolojisiyle kurulmuştur ve son derece modern üretim teknikleriyle çalışılmaktadır. Laboratuvarımızda, ürettiğimiz tüm ürün gamının testleri yapılmaktadır. Ar-Ge süreçlerimizde teknolojinin tüm olanakları kullanılmaktadır. İletişim için gerekli teknolojileri de izliyoruz, tüm şirket çalışanlarımızın bilgisayar donanımına sahip olmaları, e-mail kullanımını da önemsiyoruz.

Yatırımlarımız konusunda da şu anda ağırlıklı olarak kapasite artırımına ve yeni ürün geliştirmeye ağırlık veriyoruz. Örneğin boru sistemlerinde dünyada bile çok zor üretilen boru çaplarını üretiyoruz. Bu da hem Türkiye’nin hem de komşu coğrafyaların ihtiyaçlarını karşılayacak ölçekte yatırımlardır. Önümüzdeki dönemlerde ise özellikle kentsel dönüşüm projelerinde yer alarak, binaların kapı, pencere, yalıtım ve altyapı ihtiyaçlarında Pakpen olarak tek bir marka çatısı altından hizmet vermeyi hedefliyoruz.

 

Sektörde rekabet sizin için ne ifade ediyor?

Sektörde maalesef kayıt dışı ve merdiven altı üretim yapanlarla mücadele etmek zorunda kalıyoruz. Bizim gibi kurumsallaşan, ürününe ve markasına yüksek bütçeli Ar-Ge yatırımı yapan firmalar, haksız rekabetin en büyük unsuru olan kayıt dışı ve merdiven altı üretim yapanlarla mücadele etmek zorunda kalıyor.

Buna ilaveten kalite standartlarına uyumda ve bunun kontrolündeki zafiyetlerden doğan haksız rekabet ortamı da var. Bunların disipline edilmesi ve bu konularda sektörün kendi kontrol mekanizmalarını tam bir işbirliği içinde kurması ve geliştirmesi gerekiyor. Sektörün işletme sermayesi ihtiyacı çok yüksek. Taşınan kur riski de dikkate alındığında işletme sermayesi finansmanı çok hassas dengeler içinde yürütülmek zorunda.

 

Boş zamanlarınızda ilgilendiğiniz hobileriniz nelerdir?

Benim hobim, yaptığım işi iyi ve doğru yapmak. Doğru yapıp neticelendirebiliyorsam, bu işi ben yaptım diyebiliyorsam keyif alırım. Yarım bırakılan işleri sevmem. Bıkmadan usanmadan ben bu işi yapacağım demek lazım. Böyle denildiğinde yapılmaması için bir neden yok. Bunun için de plastik teknolojisi, yeni ürünler ve yaptığımız işlerle ilgili tüm Dünya’da neler olduğunu, ne gelişmeler yaşandığını ve ileriye dönük ne gibi başka değişiklikler olabileceğini, bulabildiğim her kaynaktan takip etmeye çalışıyorum. Bazen bunları literatür ve haber takipleriyle yapıyor, bazen bu konudaki uzman arkadaşları görevlendirerek ilgi duyduğum konularda derin araştırmalar yaptırıyor ve rapor halinde sunulmasını istiyorum.

Ayrıca yeşili ve tabiatı çok seviyorum. En büyük hobim yeşillendirmek. Organize Sanayi Bölgesi’nde büyük bir yeşil alan oluşturduk. Belki Türkiye genelinde böyle bir yeşil alana sahip fabrika yoktur. Sanayici olmak sadece üretmek demek değil. Çevreye, insana, topluma faydalı olmak gerekiyor. Tabita da saygılı olmak lazım. Konya’da inşaat da yaptım ama inşaattan daha fazla yarattığım şey yeşil alan.

Add comment