Türkan ŞORAY

Yeşilçam’ın Sultanı

Yeşilçam’ın Sultanı Türkan ŞORAY

Yeşilçam’ın Sultanı Türkan ŞORAY

Yeşilçam’ın Sultanı

Türkan ŞORAY

 

Yeşilçam’ın Sultanı lakabıyla Türk Sinemasına damgasını vurmuş, Dünyanın en çok film çeviren kadın oyuncusu Türkan Şoray 28 Haziran 1945 de İstanbul’da doğdu. Maddi anlamda kısıtlı bir ailenin kızı olarak dünyaya gelmesine rağmen annesi Meliha Şoray’ın desteğiyle sinemaya adımını attı ve o gün bugündür, Türkan Şoray adını bir marka haline getirip, bütün Dünya’ya sinemanın tanımını yaptı. Bugüne kadar 203 filmde rol alan sanatçı, bunların yanı sıra Hülya Koçyiğit, Filiz Akın ve Fatma Girik’le birlikte, Türk sinemasının bir dönemine damgasını vurmuş dört önemli kadın oyuncusundan biri olarak kabul edilir. Bu dörtlü içerisinde de, yönetmenlik yapan tek sinema oyuncusudur. Şimdilerde kendi elleriyle bilinmeyen ve görünmeyen Türkan Şoray’ı anlattığı Sinemam ve Ben kitabının imza gününde hayranları ile buluşan sanatçıyı, biz Metropol Konya ekibi olarakta sizler için imza gününün Konya ayağında, Şoray’ın bir akşam yemeğine davetli olduk ve güzel bir röportaja imza attık.

 

Bizlere Yeşilçam’ın Sultanı olarak Yeşilçam’ı tanımlayabilir misiniz?

Yeşilçam benim için bitmeyen ve asla bitmeyecek olan bir sevdadır. Tabi bu Türk halkı içinde geçerli. Evet Yeşilçam bir sinema ama onu sinema kategorisine yerleştirmek doğru olmaz çünkü Yeşilçam Türk halkının kendi yarattığı bir sanat dalıdır. Bizler sadece bu sanat dalının bir parçası olduk. Diğer sanat dallarına nazaran Türk halkı ile bütünleşti. Bunda ki en büyük etken de Yeşilçam’ı halkın kendisinin varetmesi, halkın yaşatması ve halkın hala devam ettirip, gönüllerinde ve algılarında hala sürdürmesidir. Bunu da, dizilerin ön plana çıkmasına rağmen insanların hala Yeşilçam filmleri çıktığında bıkmadan usanmadan izlemesinden anlayabiliyoruz.

 

Sultan lakabını taşıdığınız bunca zaman içerisinde Türk halkının gönlünde taht kurduğunuz yadsınamaz bir gerçek. Ancak biliyoruz ki meyve veren ağaç taşlanır. Siz sanat yaşamınızda böyle bir olaya denk geldiniz mi?

İlla ki her insanı çekemeyen, bulunduğu konumu hazmedemeyen, kıskanan insanlar olmuştur. Bu hayatımızın her aşamasında vardı, olmayada devam edecek. Çünkü insanlar ulaşamadıkları bir güce saygı duyup başarısını takdir etmektense onu taşlamayı tercih ederler.

 

Eski ve yeniyi göz önünde tuttuğunuz zaman bunu asla unutamam, bendeki anısı büyük dediğiniz bir projeniz var mı?

Tabii hiçbirisini birbirinden ayırt etmem doğru olmaz ama benim için öne çıkanlar oluyor. Mesela Cemo’yu unutamam çünkü attan düştüm ve ölümden döndüm, Acı Hayat’ı unutamam ilk ödülümü aldım, Dönüş filmini unutamam ilk yönetmenliğimdi, Selvi Boylum Al Yazmalım’ı unutamam çünkü halkın en sevdiği en bağrına basıp diyaloglarını bile ezberlediği filmimdi.

 

Keşke Türkan Şoray olmasaydım da şu karakter olsaydım dediğiniz ve hayatına özendiğiniz bir rol oldu mu?

Hayır olmadı. Çünkü Yeşilçam filmlerinde bende, diğer oyuncu arkadaşlarımda hep birbirine benzer rollerde yer aldık. Hiç marjinal, çok uç, çok değişik bir rol de yer almadık. Yeşilçam’ın bir ağırlığı vardı ve biz bu ağırlık içinde aynı rolleri oynamaya şartlanmıştık. Seyirci bizi farklı bir rolde gördüğü zaman yadırgayıp dışlıyordu. İşte o yüzden Yeşilçam Sineması adı altında yeni bir sanat dalı çıktı ortaya. Sinema başlığı altında yer alan ama kendi içinde kuralları, kendi içinde bazı değişmez rolleri olan bir dal. Batı sinemasında durum farklıydı tabii. Oyuncu bir filminde kötü ruhlu katili oynarken bir filminde fakir ama gururlu çiçekçi kızı oynayabiliyordu. Bizler ise seyirci nasıl istediyse onu oynadık, değişik rol denemeleri yapamadık. Bu da rol zenginliğinden mahrum kalmamıza neden oldu. Tabii içimde her zaman oynamayı istediğim bir rol vardı ama o rolü şimdiye kadar hiç kimse oynamadığı içinde benim özenmek gibi bir şansım olamadı.

 

Türkan Şoray Kuralları’nın uygulanmaya başlaması yapımcılar açısından size gelen tekliflerde değişiklik yaşattı mı?

Hayır yaşatmadı. Ben bu kuralları koydum çünkü o dönemde her oyuncuya yaptırılmak istenen bazı sahneler vardı, bense Türkan Şoray olarak bunları gerçekleştirmek istemiyordum. Bu yüzden Türkan Şoray Kuralları gündeme geldi. Sinema yapımcıları garip karşıladılar ama bana gelen tekliflerde bir değişiklik yarattığı söylenemez.

 

Bugün imza gününü düzenlediğiniz ‘‘Sinemam ve Ben’’ kitabından bahsedelim biraz da. Nedir bu kitap, sizden parçaları nelerdir?

50 yıla yakın sinema ve kişisel kariyerim ile ilgili tüm bilgileri bulabileceğiniz bir kitap. 200’ü aşkın filmler nasıl çekildi, neler yaşandı, ben ne duygular içindeydim, nelere üzüldüm veya nelere güldüm, neler beni fiziksel ve psikolojik olarak hırpaladı,  o filmler ne için yapılmıştı, yönetmenler, kendimce sinema sektöründe edindiğim tecrübeler, sinema nedir, sinema sanatı nedir, senaryo nedir, oyunculuk nedir gibi birçok sorunun cevabını kendi tecrübelerime dayanarak yanıtladım.

 

 Peki, böyle bir kitabı yazmanızda sizi iten güç neydi?

Ben bunca sene boyunca sinemaya çok şey verdim, sinema da bana çok şey öğretti. Bu öğrenmişliklere karşı bir ödevimdi bu benim, kendimi öyle hissettim. Sinemaya bir borcum vardı ve ben bu kitapla o borcumu ödedim. Aynı zamanda sinemacı olmak isteyen gençlere de bir şeyler öğretmek istedim. Onların başucu kitabı olsun istedim. Benim bu tavsiye ve tecrübelerimden birazcık yararlanabilirlerse kendimi çok mutlu hissederim. Bir de o yıllarda çekilen filmlerin seyircisi var. Onların yeniden anılarını canlandırmak ve onlarla tekrar bir buluşma gerçekleştirmek istedim.

 

Yolunuzdan gelen gençlerin Sinemanın Sultanından öğrenecek çok şeyi var. Onlara burdan bir mesaj vermek ister misiniz?

Estafurullah kendime öyle bir ukalalık yapmak istemiyorum. Ama onlara ufacık bir tavsiye; çok sevin. Çok sevdiğiniz bir işin peşinden koşun ve başarıyı yakalayın.

Add comment