Recep ÇINAR

TSYD Konya Şube Başkanı

TSYD Konya Şube Başkanı Recep ÇINAR

TSYD Konya Şube Başkanı  Recep ÇINAR

TSYD Konya Şube Başkanı

Recep ÇINAR

 

RECEP ÇINAR KİMDİR?

Konya’nın en eski mahallelerinden Sedirler’de açtım gözümü dünya’ya. Nüfus kağıdıma doğum tarihimi 01.01.1958 diye işlemişler. Anamın “seni zemheri de doğurdum” demesi, en azından soğuk bir kış gününde ya da 1 Ocak’ta dünyaya geldiğimi doğruluyor.  Çocukluğum Sütçü sokağında, gençliğim ise Yeni Meram Gazetesi,  stadyum ve kendi işyerimiz arasında mekik dokumakla geçti.  Ancak, spor ve gazetecilik ağır basınca Yeni Meram’ı okulum, evim ve işim gibi gördüm. Büyük ustalarla çalıştım. 1991 yılında Merhaba’ya geldim.  Geliş o geliş. Çok güzel insanlarla, bir aile ortamında, şehrime ve şehrimin insanlarına, dahası spora hizmet etmenin gayretini gösteriyorum. Eğer hüsn-ü kabül buyururlarsa. Ve benim için son derece önemli olan TSYD’nin de Konya Şube Başkanlığını yürütüyorum.

 

MESLEĞİNİZ ÇOK FARKLI KONUMDA. SİZCE ALAYLI MI, OKULLU MU YA DA HER İKİSİ Mİ?

Bu soruyla sık sık karşılaşırım. Bu konuda Allah’a şükürler olsun sıfır kompleksliyim. Spor gazeteciliği farklı bir alan. Hem okullu hem de alaylı olmak, spor gazeteciliği için büyük bir avantaj. Özellikle de bu kişi bir de sporla uğraşıyor ya da herhangi bir branşta lisans sahibiyse,  o kişiden iyi spor gazetecisi, iyi spor yazarı olur. Bildiğim kadarı ile Üniversitelerin İletişim Fakültelerinde spor dersi yok. Düşünebiliyor musunuz, ülkenin hem siyasal, hem ekonomik gündemini tutan ve belirleyen sporu, yazacak, çizecek insanlara “İletişim Fakülteleri!”nde spor dersi verilmiyor.

Sorunuzun cevabına gelince, spor gazetecilerinin okullu ya da alaylı olması çok şeyi değiştirmiyor bizim mahallede. Kalem tutuyorsan ya da klavye kullanabiliyorsan, kelimeleri yan yana getirip cümle kurabiliyorsan ve sporu da biliyorsan, alaylı veya okullu olman fark etmiyor. Özellikle de iletişimin, sosyal medya’nın tavan yaptığı günümüzde herkes spor gazeteci, herkes spor yorumcusu. Aramızdaki tek fark, onlar bu işleri Facebook, Twitter ve buna benzer sosyal ağlarda, bizler ise gazeteler ve televizyonlarda yapıyoruz.  Bizler bu işi evimize ekmek götürmek, onlar ise keyiflerinin kahyasını mutlu etmek için yapıyorlar. Olay bu.

 

SPOR GAZETECİLİĞİNDEN BAHSETMEK GEREKİRSE NELER SÖYLEMEK İSTERSİNİZ?

Aslında çok keyifli, bir o kadar da sorumluluk isteyen bir meslek. Bu işi yapmanın yolu spor sevgisinden geçer. Sporu seviyorsan ve branş ayırmadan da seviyorsan bu iş tadından yenmez. Gazetelerin haber servislerinde genellikle herkes spor muhabiri olmak ister. Niye? Bir tarafları sporcudur da ondan. Bu tuttuğu bir takımla da ilgili olabilir, kardeşi güreşçi ya da futbolcu da olabilir. Dolayısıyla da spora bir düşkünlüğü vardır. Normal muhabirlerin gözleri hep spor servislerindedir. Spor gazeteciliği yapacak insanın donanımı olmalıdır. Spor sadece futboldan ibaret değil. Yanılmıyorsam 60’a yakın spor branşı var. Hoş bu 60 branşın hepsi de spor değil ya, neyse… Dans, Biriç, Bilardo, Bocce, Bovling, Dart ve bunun gibi birçok oyun federasyonlaşmış. Ben bir spor yazarı olarak bunların kurallarını bilmiyorum. Zaten bilmek zorunda da değilim. Birisi bana “Bocce nedir?” diye sorsa, Google amcanın kapısını çalacağım. Bilmiyorum ki Bocce’nin ne olduğunu! Olimpik branşlardan, yani boks, güreş, tekvando ve atletizmle ilgili bilgim yoksa spor gazetecisi değil, boksörlerin kum torbası ya da pehlivanların antrenmanlarda salto attıkları minder mankeniyim. Özetlersem, spor gazetecisi bilgili, ilgili ve donanımlı olmak zorunda. Spor muhabiri kulaklarıyla değil, gözleriyle duyan, söyleyen ve yorum yapandır.

 

İSTANBUL HERŞEYİN MERKEZİ. AVANTAJLARI DEZAVANTAJLARI NELERDİR?

Sadece spor gazetecileri için değil, genel anlamda bütün gazeteciler için İstanbul hep bir adım değil, neredeyse on adım önde. Ankara, siyasetin ve sporun merkezi olmasına rağmen, İstanbul’un gözünde taşradır. İzmir de öyle. Bu sektörde dünya İstanbul’da dönüyor. Dolayısıyla İstanbul cazibe merkezi.  Şu da bir gerçek ki, İstanbul’da gazetecilik yapanların bizlerden kesinlikle fazlaları yok. Hatta eksikleri bile var. Bizim mahallede, yani Konya’da İstanbul’da gazetecilik yapacak, hem de kıskanılacak işlere imza atacak insanlar, köşe yazarları var. Siz bakmayın, televizyonlarda salım salım gezinen, gazetelerde köşelere yerleşenlere. Siz onların yazdıklarını mı sanıyorsunuz? İsim vermeyeceğim, birçok eski futbolcu, yeni yazarın yazılarını emekçi çocuklar yazıyor, redakte ediyor. Sokaktaki garibim de bu adamların yazdığını sanıyor. Eski topçu ya, iyi yazar sanılıyor.  İyi oynadığı gibi iyi yazıyor imajı da veriyor. Bizler de bunları yiyoruz.

Avantajları dezavantajları konusuna gelince, yine İstanbul. Orada çalışanların da ekonomik sıkıntısı olmasına rağmen, birisi Fenerbahçe muhabiri denilmesinden hoşlanıyor, diğeri “Galatasaray’a bakıyorum” diye hava atıyor. Anlayacağın İstanbul’da Konya’da ya da başka bir şehirde bu işi yapanların eli hamur karnı aç. Ben onu bilir, onu söylerim. Özellikle de son dönemlerde yan mahallelerden gelenler, yani eski futbolcular, eski yöneticiler, eski spor adamları bizim mahalleyi çok kirlettiler. Çünkü gazetelerde yazarak, televizyonlarda konuşarak kendilerini pazarlıyorlar. Bu insanlar gazete ve televizyonları kendi çıkarları doğrultusunda kullanıyorlar. Para almadıkları gibi, üste para bile verirler bunlar. Bu durum patronların da işine geliyor. Patronlar bir ödeme yapmıyorlar çünkü. Böyle olunca da benim gerçek gazeteci kardeşim iş bulamıyor, iş bulsa da emeğinin karşılığını tam alamıyor ne yazık ki.

 

TSYD’DEN BAHSEDELİM BİRAZDA. NEDİR TSYD, GÖREVİ MİSYONU NEDİR. KONYA ŞUBESİNİN ÖNEMİ NEDİR? AYRICA SİZİN BİR DE SPOR KULÜBÜNÜZ VAR.  KAÇ BRANŞTA KAÇ SPORCUNUZ VAR?

Spor gazetecilerinin mesleki kuruluşu olan Türkiye Spor Yazarları Derneği 14 Nisan 1963 günü Spor Yazarları Derneği adıyla doğdu. Daha sonra gösterdiği etkinlikler ve ülke çapındaki yaygınlığı nedeniyle adının önüne Türkiye’yi koyma hakkını kazandı ve ayrıca spor kulübünü de oluşturarak adını büyüttü.  Konya şubesini ise 1998 yılında kurduk. Nail Bülbül ve Galip Yenikaynak TSYD temsilci olarak görev yaptılar. Şube olunca Cihat Yazıcı, Sabit Horasan, rahmetli Orhan abi başkanlık yaptı.

Bu görevi 5 yıldır ben sürdürüyorum. TSYD kurulduğu günden beri mesleki bir örgüt olmanın ötesinde Türk sporunun gelişmesine katkılar sunan önemli bir misyon kuruluşudur. TSYD’nin böyle de bir misyonu var.  TSYD gerek kurumsal gerekse üyelerinin bireysel çalışmalarıyla da spora hizmet etmek, katkılar sunmaktadır. TSYD’ye ye sadece meslektaşlarını maçlara akredite eden bir kurumdan öte spora hizmet eden bir kurum gibi bakmalı.

Konya şubesinin önemine gelince, Spor Genel Müdürü Mehmet Baykan’ın “Konyaspor ve TSYD Konya için önemli kurumlar. Mesela TSYD son dönemlerde önemli bir ivme kazandı. TSYD’nin spor kulübü olmasını önemsiyorum. Sadece yazarak çizerek değil, sportif anlamda da Konya sporuna hizmet veriyor. Bu Türkiye’de bir ilk. TSYD Genel merkezinin sportif faaliyetleri var ancak onlardaki misyon biraz farklı. Konya TSYD’nin spor kulübündeki tek amacı spora hizmet etmek. Ayrıca Konya basınında önemli bir rol üstleniyor. Sıradan bir meslek örgütünden çok akil bir kurum noktasına geldi” sözleri TSYD Konya şubesinin nerelerden nerelere geldiğini özetliyor.

TSYD Konya şubesi olarak sadece yazarak çizerek spora hizmet etmiyoruz. Bir yıl önce spor kulübümüz olsun, sporcularımız olsun, spora böyle de hizmet verelim istedik. Sağ olsun yönetimdeki arkadaşlarım da bana bu konuda omuz verince TSYD spor kulübünü kurduk. 13 branşta faaliyet gösteriyoruz. Atletizm, Tekvando, Halter, Bisiklet, Masa Tenisi, Boks, Jimnastik, Bedensel Engelliler, İşitme Engelliler, Satranç, Su Topu, Su Altı Sporları ve Yüzme de branşlaştık. Bunlardan en aktif olanlar Tekvando, atletizm, bisiklet ve yüzme. Özellikle tekvando da işitme engellilerde dünya ve olimpiyat üçüncüsü sporculara sahibiz. Atletizmde veteranlarımız var.  Toplamda 167 lisanslı sporcumuz var.  Bunların 112’si faal sporcu. Biz bu 167 sporcuyu ve antrenörleri bünyemizde bulundururken, bize en büyük destek sağ olsun Spor Genel Müdürü Mehmet Baykan’dan geliyor. Onun verdiği destekle yolumuza devam ediyoruz. İl Müdürümüz Ömer Ersöz, ASKF Başkanı Remzi Ay, Tekvando Federasyon başkanımız Metin Şahin ile Genel Koordinatörümüz Ramazan Erçin’e yürekten teşekkür ediyoruz. Bize maddi ve manevi destek veriyorlar.

 

KONYA’DA SPOR NE DURUMDA

Genel olarak bakıldığı zaman, gerçekçi olmak gerekirse, şartların çok çok iyi olmasına rağmen, ne yazık ki spora yakın, sporu seven bir şehir değiliz. Başbakan’ın, Gençlik ve Spor Bakanlığı Müsteşarı’nın, Spor Genel Müdürü’nün şehrinin insanları nedense spor yapmayı da yaptırmayı da bir külfet gibi görüyorlar. Tesis noktasında ülkenin en zengin şehirlerinden birisi olmamıza rağmen, spor yapma noktasında çok fukarayız. Bizim şehrimizde ne hikmetse spora sadece futbol gözüyle bakılıyor. Yahu spor futboldan ibaret değil. Yürümek, koşmak, bisiklete binmek, yüzmek, hoplayıp zıplamak bile spor. İnsanlara sporu iyi anlatmalıyız. Bizim eksiklerimizden birisi de iletişimsizliktir diye düşünüyorum. Yukarıda söylediklerim sizin sorunuzun cevabı olmayabilir, ama bu bir gerçek. Konya’da spor ne durumda sorunuzun cevabını Süleyman Demirel’e sorulan bir soru ile yanıtlayalım. Demirel’e bir gazeteci sorar. Sayın Demirel Türkiye’nin durumunu tek kelimeyle özetler misiniz? Demirel: “İyi” der. Ama iki kelimeyle özetlememi isterseniz “iyi değil” diyerek noktayı koyar.

 

KONYASPOR’DAN BAHSEDECEK OLURSAK, BU SEZON NASIL OLUR?

Öncelikle şunun altını çizmekte fayda var. “Konyaspor” denilince ben biraz duygusala bağlarım olayı. Konya’da bazı insanlar gibi, iyi Konyalı ya da iyi Konyasporlu görünme gibi ikiyüzlü değilim. Mütevazi olmayacağım iyi Konyasporluyum. Dolayısıyla Konyaspor’un her zaman iyi olmasından, başarılı olmasından, Konya’yı en iyi şekilde temsil etmesinden yanayım.  Konyaspor bu şehrin bir değeri, bir markasıdır. Bunu kimse inkar edemez. Öyle olmasaydı, Avrupa’nın ve Türkiye’nin en güzel stadı yapılmaz, 150-200 trilyon civarında riske girilmezdi. Devlet, Konya ve Konyaspor’u önemsediği için bu şehre böyle büyük bir eseri kazandırdı. Konyaspor bu şehrin dünya’ya açılan penceresidir. Dolayısıyla da Konyaspor, yaşadığımız bu şehri, ülkeme ve dünyaya tanıtan önemli bir araçtır. Siz istediğiniz kadar zengin olun, istediğiniz kadar doğal ve tarihsel zenginlikleriniz olsun, bunu pazarlayamazsanız, bu zenginliğinizin bir işe yaradığını söylemek mümkün değil.  Her gün değişen bu dünyada bu güzellikleri dünyaya katma ve bu zenginliklerle birlikte şehri dünyaya açmak lazım. Bunun,  ilkeleri, detayları ve ayrıntıları vardır. Onlardan bir tanesi de spor alanlarında başarılı olmaktır. Bu nedenle de Konyaspor, bu şehrin dünyaya açılması için araç, bu şehirde yaşayan insanlar için de bir amaç olmalıdır. Sorunuza gelince; yeni bir stada yeni bir Konyaspor yakışırdı ve yönetenler biraz da risk alarak iyi bir takım kurdular. Kadroya baktığınız zaman üst sıraları rahatlıkla zorlayacak oyunculardan kurulu. Ancak, futbol çok farklı bir oyun. Şampiyonluğa oynar diye baktığınız takım küme düşmemeye oynar. Bunun en canlı örneği Kayserispor. Geçen sezonun iyi kadrolu takımlarından birisiydi, bugün PTT 1. Lig’de. Dolayısıyla temkinli konuşmakta fayda var. Şu da bir gerçek ki, başarılı olmak için öncelikle sporcunun akitlerini yerine getireceksin, sonra seyirci ve şehir desteğini arkanıza alacaksınız, iyi de bir hava yakalayıp, bunu sonuca yansıttınız mı, başarı kendiliğinden gelir diye düşünüyorum.

 

BASKETBOL TAKIMI İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELERİNİZ?

Konya’nın spor şehri olmasında önemli branş ve önemli bir kurum. Kombassan’la önemli bir ivme kazandı Konya basketbolu. Sonra Üniversite ile yeniden ayaklandı. Şimdi isim değiştirdi. Ancak beklenen ilgiyi göremiyor.

Konyalı basketbola futbola olduğu gibi çok sıcak değil. Bu bir Konya gerçeği. Aslında futboldan daha keyifli, daha sinerjili, daha heyecan verici bir spor dalı. Ancak, futbol gibi bir cazibe merkezi olmadığı için, sponsorlar ya da reklam verenler tarafından çok dikkate alınmıyor. Dolayısıyla 3-5 fedakar insanın bir araya gelmesiyle günü kurtarmaya çalışıyor basketbolcular. Ekonomik anlamda bir istikrarsızlık söz konusu. Ekonomisi iyi olmayınca da, bulunduğu liglere tutunmak için savaşan bir konumda Konya basketbolu.

 

GENÇ GAZETECİLERE NE TAVSİYE EDERSİNİZ?

Samimi olmak gerekirse, bu ülkede bu işi yapmasınlar. Gazetecilik, Türkiye’de, özellikle de taşrada yapılacak bir meslek değil. Ulusallar da dahil, taşra da yayınlanan gazeteler uzatmaları oynuyor. BİK’in desteği ile ayakta duruyor gazeteler. Özel ilanlarda ise pasta küçülüyor.  Bir gün bu pasta bitecek. Ve inanın ki,  bu bir gün çok uzakta da değil. İki tarafta birbirlerine koşar adımlarla geliyor.  Dolayısıyla liseyi bitiren gençler, iletişimden uzak dursunlar.  Artık medyanın amiral gemisi gazeteler ve televizyonlar değil, kesinlikle internet gazeteciliğidir. Benim sezgilerim ve düşüncem böyle. Gazetelerin tirajı niye düştü? Gazeteciler neden işten atılıyor ya da uzaklaştırılıyor? Gazeteci olmak isteyen gençler bunları araştırsınlar, sorsunlar, varsa tanıdıkları bilgi alsınlar ve ondan sonra karar versinler.  Ben bir defa daha altını büyük harflerle çizerek söylüyorum; YAZILI BASIN ÖZELLİKLE TAŞRADA UZATMALARI OYNUYOR. Gençler bu mesleğe bulaştıktan ve gerçekleri gördükten sonra “keşke” kelimesini kullanmak istemiyorlarsa bence simit satsınlar daha iyi. “Simit satsınlar”ı mecazi anlamda söylüyorum tabi ki.

Add comment